BABİL MEDENİYETİ TARİHİ VE SANATI

21.08.2016

  tiledmosaicoflionofbaby 

 

BABİL MEDENİYETİ TARİHİ VE SANATI

 

“Babil sözcüğü Akadca Bāb-ilû kelimesinden gelir. Bāb-ilû sözcüğü, bab (kapı) ve ilu (tanrı) sözcüklerinin birleşiminden oluşur ve Tanrı'nın kapısı anlamına gelir. Sümercede aynı anlama gelen sözcük Kadingirra'dır.”  [1] Kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve Eski Ahit'te "kargaşa, karışıklık" şeklinde açıklanır. Bu kelime Kuran’da Babil şeklinde geçmekte olduğundan Türkçe ve Arapçaya da Kuran’daki hali ile girmiştir.

 Asur ve Babil uygarlıklarının oluşumundan önce bölgede Sümer uygarlığı vardı. Mezopotamya'da ileri bir uygarlık kuran Sümerler, İÖ 3000'de Babil'in güneyini egemenliği altında tutuyorlardı. Babil adı ilk kez Sümer tabletlerinde geçmektedir. Kente ilk kez Amurri denilen yağmacı bir Kavim hâkim olmuş ve Babil’i başkent yapmıştı. Kenti Amurrilerden kurtaran Hammurabi bu şehirde Babil devletini kurmuştu. [2]

Sümer lerden sonra bölgeye  Akatlar eğemen olmuş Dünyanın ilk imparatorluğunu kurmuşlardı.  Akadlar zamanla ikiye ayrılmışlardır: Aşağı ' Mezopotamya’da Babilliler, yukarı Mezopotamya'da Asurlular ortaya çıkmıştı. Hammurabi'nin hanedanlığı ortalama üçyüzyıl sürdü. Daha sonra sırasıyla Hititler, Kasitler, Elamiler ve Bâbil'de yaşayanlarla akraba olan Asurlular bölgeye hakem oldular. Bütün bu istilalar süresince, Bâbil kuşatılıp, tahrip ediliyor, tekrar îmar edildikten sonra bir başka istilacı kavim tarafından yerle bir ediliyordu.[3]

Sami halklarından olan Asurlar Mezopotamya 'nın kuzeyinde yaşıyorlar, İÖ 2000'den önce Babil krallarının denetimindeki güçsüz kralların idaresinde yaşıyorlardı.

Devleti, Mezopotamya’da, MÖ 1894 yılında kurulan Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluk haline gelmişti.  Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır.[4] Kuzey Babil Devleti ise, Şırnak ilinin İdil ilçesi güneyinde Babil köyünde kurulmuştur.

Sümer ve Akat devletlerine bağlı bir şehir devleti olan Mari şehri gittikçe güç kazanmaya başlamış diğer site devletlerinden ayrılarak bir devlet olma eğilimine girmişti. Bu şehrin kralı olan Hammurabi Babil Şehrini kurarak Babil devletinin de temelini atmıştır.  Hammurabi  (MÖ. 1728-1686) zamanında Babil şehrinde kültürel, teknik, hukuki sahalarda büyük atılımlar, aşamalar görülür. Hammurabi’den sonra Kassitler ve Hititlerin yağmasına uğrayan eski Babil Krallığı güç bir dönem yaşayacaktır[5]

İşte bu dönemlerde Asur ve Babil olarak yörede iki ayrı şehir devleti olarak şekillenmiştir. Kassitlerin ortadan kaldırılması ile Asur ve Babil şehir devletlerin siyasi mücadelesi başlar. Asur kralı Nabukedenezar, Babil Kralı Marduk’u yenerek Babil’i Asur  egemenliği altına almayı başarır. Zaman zaman Asur Egemenliğinden kurtulmayı başaran Babil Krallığı Sargon'un oğlu Sinahheribal zamanında yeniden Asur devletine bağlanmış ve onun zamanında da İÖ 704-681 Yahuda Krallığı'nı ve Kudüs'ü talan ederek Babil kenti yeniden yakılıp yıkılmıştır.  Babil yeniden canlanıp Asur Egemenliğinden bir kez daha kurtulmaya çalışsa da İÖ 1120 dolaylarında tahta çıkan I. Tiglat-pileser, Asur topraklarını Babil'den Akdeniz'e kadar genişletmişti. [6]

Kalde valilerinden NAPOPOLAS-SAR, MED ve İSKİTLER ile anlaşarak M.Ö. 612'de Asur Devletine saldırıp ve NİNOVA'yı ele geçirerek Asur Devletini tarihten silmiştir. Asur devleti yılıkdıktan sonra Asur devletine bağlı bir vassallık olarak idare edilen Babil şehri ve devleti yeniden canlanma sürecine girmiştir.

 

Yeni Babil imparatorluğu

Asur İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra, güç kazanan Babil’in yönetici sınıfı Kaldelilerdi. Kaldeliler, Mezopotamya'nın çok eski halkıydı ve Sümer kenti Ur çevresinde yaşıyorlardı. Bir Kaldeli olan II. Nebuchadnezzar (yönetim dönemi İÖ 605-562), Yeni Babil ya da Kalde İmparatorluğu’nu güçlü bir devlet durumuna getirdi. Babil'i, görkemli tapınaklar, saraylar, surlar ve kapılarla donattı. İÖ 586'da Kudüs'ü ve Yahuda Krallığı'nı yağmalayıp, tutsak aldığı Yahudileri Babil'e yerleştirdi. Kalde İmparatorluğu, Fırat Irmağı'ndan Mısır'a, Ermenistan'dan Arabistan'a uzanıyordu. Bu dönemde, sanatlar, ticaret ve sanayi çok gelişmişti. Ne var ki bu parlak dönem çok uzun sürmedi. Nebuchadnezzar’ın ölümünden sonra imparatorluk çöküş sürecine girdi.

Yeni Babil İmparatorluğu döneminde Babil en parlak devrini yaşamıştır. Büyük imar hareketlerine başlanmıştır. Uzun süren saltanat, israf, eğlence, zevk ve sefahat ve iğrenç yaşantı sonunda bu son imparatorluk PERS KRALI KURUŞ (CYRUS) tarafından M.Ö. 547 yılında başlayan savaşların neticesinde nihayet düşmüş ve Pers İmparatorluğuna katılmıştır. (M.Ö. 539)[7]

Çöküş Pers İmparatorluğu'nun kurucusu Büyük Kiros (Kurus), İÖ 539'da Babil ülkesini ele geçirdi. Buna karşın Babil, uzun süre kültürel kimliğini korudu. Büyük İskender, Pers İmparatorluğu'nu ele geçirdiğinde bile Babil hâlâ görkemli bir kentti. Büyük İskender İÖ 323’te bu kentte, Nebuchadnezzar’ın sarayında öldü. İskender'den sonra bölgeye egemen olan Selevkoslar döneminde Babil bir süre daha önemini korudu. Ama Selevkoslar İÖ 311'de Babil kentinin kuzeyinde Seleukeia adında bir başkent kurup Babil'de oturanları buraya yerleştirdiler. Babil de zamanla tarihten silindi. Ama Babil uygarlığının izleri varlığını korudu. Örneğin, çivi yazısı Hıristiyanlık'ın başlangıcına kadar kullanıldı.

Babil Kralları

  • Sumu-abum (M.Ö.1894-M.Ö.1881)
  • Sumu-la-El (M.Ö.1880-M.Ö.1845)
  • Sabium (M.Ö.1844-M.Ö.1831)
  • Apil-Sîn (M.Ö.1830-M.Ö.1813)
  • Sin-muballit (M.Ö.1812-M.Ö.1793)
  • Hammurabi (M.Ö.1792-M.Ö.1750)
  • Samsu-Iluna (M.Ö.1749-M.Ö.1712)
  • Abi-Eshuh (M.Ö.1711-M.Ö.1684)
  • Ammi-Ditanab (M.Ö.1683-M.Ö.1647)
  • Ammi-Saduqa (M.Ö.1646-M.Ö.1626)
  • Samsu-Ditana

 

BABİL SANATI

Bâbil şehrinde, İştar, Ereşkigal, Marduk (Baal) Nabu, Hadad ve Tammuz gibi Tanrılara tapılıyordu. Babil şehirleri ve başkentleri Babil bu tanrılar ve kralları için yapılan muhteşem binlar ve tapınaklarla süslenmişti. Babil sanatı en çok mimari alanda kendini göstermiş diğer sanat dalları da mimariye dayalı olarak şekillenmiş ve zenginleşmişti.

Babil ve Asur aynı medeniyetin iki kardeş kolları oldukları için birbirleri ile çok yakın benzerlikler göstermiştir. Özellikle İlk Babil medeniyeti ile Asur medeniyeti prk çok yönden ortak özellikler göstermektedir.

Babil sanatı ile Babil sanatı arasında çok büyük benzerlikler vardır. Zaten Babil ve Asur aynı kökenden gelen Sümer ve Akat kültürü ve sanatı ile şekillenen bir uygarlıktır. Asur ve Babil sanatını bu nedenle yanı sanat dairesi içinde göstermek de mümkün olabilmektedir. Asur ve Babil yazısı eski Sümer yazısının bir benzeri olan Çivi Yazısıdır.

Asur ve Babil sanatının aynı özellikleri taşıdığına bir misal göstermek istenirse Babil sanatı ile ilgili örneklerden Kral Marduknadişe’nin anıt taşı örnek gösterilebilir. Bu anıt taşında Asur eserlerindeki ayni çizgileri, süslemeyi, kitleli figürü, çehrelerdeki patlak gözleri gözlemlemek mümkündür. Buna rağmen Asur ve Babil sanatının arasında hiçbir fark olmadığını iddia etmek de yanlıştır. Babil sanatı bazı açılardan kendine özgü nitelikler görülür örneğin Kral Marduknadişe’nin aynı anıtında kol ve bacaklarda Asur sanatındaki o abartmalı adale anlatımı bulunmamaktadır.  Kol ve bacaklar daha yuvarlak çıkıntılarla ifade edilmiştir. Kitle, daha az sert görünüşlüdür. , kral Asur kabartmalarında da olduğu gibi  oku ve yay’ı ile resmedilmiştir. Fakat  Asur kabartmalarındaki gibi, yayını gererek tutmamaktadır. 

“Babil sanatı zarif, sakin ve düşünceli bir anlatımdır. Eski ve zengin kültürleri yüzünden, Asurlular, Babil’e kıskançlıkla bakmışlardır. Bu yüzden bu kenti zaptettikleri zaman bile dikkatle korumuşlardır. Sanherib’in Babil’i zaptından ve tahribinden sonra bile yeniden inşa etmişler ve Babillileri yeniden eski artistik gelenekleri içinde bulmuşlardır.” [8]

Babil rölyeflerinde uzuvlar gittikçe yuvarlak hale gelmiştir. Babil rölyefleri Asur rölyeflerine göre daha yumuşak çizgilerde ve kabartmalı şekildedir. “ Bilhassa kollar kuvvetle modle edilmektedir. Vücutta frontal anlatım görülmektedir. Burada yandan biçimlendirilen figürlerde, bir noktadan görüşün perspektifi gözlemleniyor. Yüz de derinliğine modle edilmiştir. Gözler heyecansız, normal, kendine egemen insanlar gibi bakmaktadır. Eller de derinliğine gösterilmiştir.  ” [9]. Bu yüzden Babil sanatına ait figürler Asur rölyeflerindeki modleden çok daha kuvvetle biçimlendirilmişlerdir.

İlk dönem Babil sanatında Asur etksi daha kuvvetli hissedilirken Geç Dönem Babil eserleri gid gide Asur etkisinden kurtulan bir nitelik taşır. , Geç-Babil sanatındaki öinsan figürüne çok önem verilmemiş süsleme sanatı daha da önem kazanmış, figür yapmaya olan ilgi azalmıştır.

Babil sanatı en çok mimariye öenm veren bir sanat dalı olarak önem kazanır. Şehircilik bakımından Babil çok gelişmiş, en muhteşem binalar yapılmıştır. Buna dayalı olarak da Babil sanatında mimariye dayalı sanatların daha çok önem kazandığı görülür.

Örnek verilecek olursa  II. Nabukadnezar’a ait sarayın önündeki caddenin her iki tarafı ve duvarlarının alt kısımları çini ile kaplanmıştır. Berlin’e taşınan bu muazzam cadde, Babil sanatının bütün inceliğini göstermektedir.

Babil saraylarını duvarları muhteşem çiniler ve resimlerle süslenmiştir. Binaların duvarlarında çiniler, aslan ve silahlı askerler bulunur.  Çinilerle süslenen duvarlar koyu mavi üzerine açık mavi ve sarı renkte rölyeflerle süslenmiştir. 

“ Kale kapıları ve yan bölümler, üst kısımlara kadar fayans ile kaplanmıştı. Bu kısımlara ayrıca gene renkli rölyefler halinde boğalar, efsane canavarları birer bekçi gibi yerleştirilmişlerdir. Renkli giydirmede kudret ve hak, kuvvet ve zevk yanyana ifadesini bulmaktadır. Bu nitelik, Geç-Babil sanatı için karakteristiktir.”[10]

Kaynaklar ve Arkeologların verdikleri bilgilere göre Babil Devletinin başkenti olan Babil Kralları Nabukedezzar zamanında, yarım milyondan fazla insanın yaşadığı, Herdot’un ifadesiyle de “ Dünyanın en güzel şehriydi.  “, Fırat'ın ikiye böldüğü büyük bir dörtgen plana göre kuruluydu. Bronz kapıları olan kent 16,5 km. uzunluğunda, mavi tuğlalarla örülmüş iki surla çevriliydi. Eski Çağ'ın en görkemli tapınaklarından bazıları Babil'deydi. Bunların en ünlüleri, Babil'in Baştanrısı Bel Marduk adına yapılmış tapınakla, bazı bilginlerin Babil Kulesi ile özdeşleştirdiği Zigurat'tır. Zigurat'ın yakınında "Babil'in Asma Bahçeleri" yer alıyordu. İ.Ö. 539'da II. Keyhüsrev tarafından ele geçirilen Babil, Persler zamanında da büyük bir kent olarak ayakta kaldı. İ.Ö. 4. yüzyıldan itibaren zamanla unutularak yıkılıp gitti. Babil, 1899-1917 yıllarında Robert Koldewey başkanlığındaki Alman arkeologlarınca gün ışığına çıkarıldı.”[11]

Babilliler şehirlerini betimleyen şehirleri hakkında çok detaylı bilgiler veren yazıtlar bırakmışlardı: “ “Kazılardan çıkarılan çivi yazılı kil tabletler, şehir hakkında o kadar detaylı bilgiler veriyordu ki arkeologlar, bu şehrin planını dahi çıkarabildiler. Şehre kuzey istikametinden gelen ziyaretçilere Bâbil, bütün mimarisiyle tesir ediyordu. Ziyaretçilerin bir kısmını oluşturan tüccar ve tapınak müdavimlerinin gözüne ilk çarpan bina, surların içinden yükselen İştar kapısıydı. Saddam'ın aynı büyüklükte bir benzerini yaptırdığı İştar kapısı şehrin sekiz ana giriş kapısından birini teşkil ediyordu. Şehrin koruyucu tanrıları adına 575 adet boğa ve ejderha tasvirleri, kapıyı boydan boya süslüyordu.”[12]

Babil yapılarda pişirilmemiş tuğla kullanılmış, saraylar yeni bir anlayışa göre süslenmiştir. Babil yapılarının en önemli özellikleri, duvar ve taban süslemeleri,  tonozlu salonların üstlerinde düzenlenmiş asma bahçelerdir.

Babil sanatında insan figürlerinden ziyade hayvan resimleri, figürleri ve tunç tunç heykelleri önem kazanmıştır. Sarayların ve surların duvarlarını süslemek için kullanılan teknikler Babil sanatı ile ortaya çıkmıştır.

Yeni-Babil sanatının asıl özellikleri, mimari, asma bahçler, duvar süsleri, çeşitli renkteki sırlı tuğla mozaiklerdir. Çini, mozaik ve bir çok süsleme tekniği ve dekor zenginliği Babil Sanatının sanat dünyasına kattığı katkılar olarak belirmiştir.

Babilliler Hammurabi, Sümer ve Akadların kullandığı töre ve yasaları, düzenlemişler, “Hammurabi Kanunları” ile ilk kanun kurucusu olarak tarihe geçmişlerdir.

BABİL KULESİ

Dünyanın mimari harikalarından birisi kabul edilen Babil Kulesinin ilk örnekleri Sümerlerde görülen Zigguratların en büyüğü olduğu zannedilmektedir.  Yedi kattan oluşruğu her katında asma bahçelerinin olduğu söylenen bu kulenin yeri henüz tam olarak belirlenememiştir.

Babil Kulesi adına ilk kez Kutsal Kitaplarda Tevrat'ın tekvin kısmının ll inci bölümünde rastlarız.

    "Ve bütün dünyanın dili bir ve sözü birdi. Ve vaki oldu ki, Doğuya göçtükleri zaman Şinar Diyarında (SÜMER) bir ova buldular. Ve birbirlerine dediler: Gelin, kerpic yapalım ve onları iyice pişirelim ve onların taş yerine kerpicleri ve harç yerine ziftleri vardı. Ve dediler: Bütün yeryüzü üzerine dağıtmayalım diye gelin kendimize bir şehir ve başı göklere erişecek bir kule inşa edelim ve kendimize nam yapalım."

Tevrat’ın 11inci ve sonraki fasıllarında anlatılmış olduğu  Kule tuğla ve katran (Bitüm) dan yapılmıştı. Babil kelimesinin İbrani'ce kökü BALAL olup karışıklık demektir. Eski AKKAT diline göre ise BABEL, BABİLİ, Tanrı Kapısı, Tanrı Şehri demektir.[13]

“Kule 91 m. Yüksekliğinde ve Herodot'un anlattığına göre, sekiz katlıydı. Fakat,  arkeolojik bilgilere göre, kule yedi katlıdır ve1875'de bulunan bir çivi yazısı tabletine göre 90x90 m boyutlarındaydı.” ( Tarık ÇELİK, agy) Birinci katı 33 metre, ikinci katı 18 metre, üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı katları 6′şar metre olan kulenin en üst katı 15 metreydi. Babil tanrısı Marduk için yapılmış bir tapınaktı.İnançlarına göre Marduk insanlara ancak orada görünürdü.Ama onun görünmesine basit ölümlüler dayanamazdı.Onun için tapınmaya gelen halk birinci kata çıkar, daha üst katlara yalnız rahipler çıkardı. Çevresinde rahip sarayları, ambarlar, misafir odaları ve yine tanrı Marduk için yapılmış bir başka tapınak olan Esagila’ya giden, aslan heykelleriyle süslü bir geçit ve dini tören yolu vardı.20 metre yükseklikteki bu tapınak, eni 450,  genişliği ise 550 metre olan bir alanı kaplıyord ( https://www.bilgiustam.com/tum-ihtisamiyla-babil-k)

Babil kulesinden günümüze ulaşan kalıntılar oldukça azdır. Babil terke edildikten sonra kulenin tuğlaları yeni yapılan binalar için kullanılmış ve kuleden eser kalmamıştır.

 

________________________________________

  • [1] https://www.kadinname.com/tarih/1955-babiller-uygarlik-tarihi.htm
  • [2] Tarık ÇELİK, “Bir Medeniyetin İbretli Sonu : Babil” Sızıntı Dergisi, Mart 1992 Yıl :14, Sayı : 158
  • [3] Tarık ÇELİK, “Bir Medeniyetin İbretli Sonu : Babil” Sızıntı Dergisi, Mart 1992 Yıl :14, Sayı : 158
  • [4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Babil
  • [5] Bülent ISKIR,  BABİL İMPARATORLUĞU İLK DEVLETLER ve İLK VE SON BABİL DEVLETİ, https://www.msxlabs.org/forum/medeniyet,28.12.2001
  • [6] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/sanat/341-asurlularda_heykel_mimari_ve_diger_sanat_dallari.html
  • [7] Bülent ISKIR,  BABİL İMPARATORLUĞU İLK DEVLETLER ve İLK VE SON BABİL DEVLETİ, https://www.msxlabs.org/forum/medeniyet,28.12.2001
  • [8] Adnan Turani, Dünya Sanat Tarihi, https://www.felsefeekibi.com/sanat/
  • [9] Adnan Turani, Dünya Sanat Tarihi, https://www.felsefeekibi.com/sanat/
  • [10] Adnan Turani, Dünya Sanat Tarihi, https://www.felsefeekibi.com/sanat/
  • [11] Morpa Genel Kültür Ansiklopedis
  • [12] Tarık ÇELİK, “Bir Medeniyetin İbretli Sonu : Babil” Sızıntı Dergisi, Mart 1992 Yıl :14, Sayı : 158
  • [13] Bülent ISKIR,  BABİL İMPARATORLUĞU İLK DEVLETLER ve İLK VE SON BABİL DEVLETİ,

 

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar