Bahr-i Tavil ve Örneği
Edebiyat terimi olarak edebiyatımızda iki tür bahr-ı tavil vardır. Biri aruzun "Feülün Mefailün Feulün Mefailün" kalıbının adıdır. Aruzun bu ilk bahri sadece Arap edebiyatında kullanılmış, Fars, Türk edebiyatlarında kullanılmamıştır.
İkinci Bahr-ı Tavil ise: , Türk ve Fars edebiyatında ortaya çıkan bir şiir tarzının adıdır. Bu nazım şeklinin ilk defa Fars edebiyatında mı, yoksa Türk edebiyatında mı ortaya çıktığı henüz pek belli değildir.
Bir nazım şekli olarak Bahr-i tavli, "Feilatün, Mefâilün, Müstefılün" gibi cüzlerden birinin arka arkaya tekrarlanmasıyla nesir cümleleri niteliğinde yazılan, kafıyeli satırlardan oluşan, satırlarda yer yer seciler de, yapılan bir şiir tarzıdır.[1]
Bahr-i Tavil nazım şekli ile çok az eser verilmiştir. Doç Dr. Ahmet Mermer’in tespitine göre Türk Eebiyatında Bahr-i Tavil nazım şekli ile yazan ilk şair “ şimdilik kaydıyla” XVI. yüzyılda II. Selim devrinde yaşamış, Fedayi mahlasını kullanmış olan Edirneli, Ali Bali'dir. [2] Fedayi, Şehzade Mahmud ile Şehzade Korkud'un hizmetlerinde bulunmuş olan Sultan II. Selim 'in yanında sipahilik yapmış 970/1562 yılında vefat etmiş olan divan sahibi bir şairdir [3] Fedayi 'nin divanında iki Bahr-i Tavil örneği görülmüştür
İlk önceleri sadece iki şairimizin Bahr-i Tavil türünde eser verdiği sanılmış ; bu iki şairin ise: birisinin Şeyh Galip, diğerinin ise Birri Mehmet Dede olduğu zannedilmiştir. Şeyh Galib'in dört mısralık bir bahr-i Tavil örneği varken bir diğer Bahr-i Tavil örneği Birri Mehmed Dede'ye ait olarak bilinmiş. Birri Mehmed Dede'nin Bahr-i Tavilini Rasih Erkul yayımlamıştır.
Bahr-i Tavil hakkında en kapsamlı ve verimli çalışma İsmail Hakkı Aksoyak’a aittir. İsmail Hakkı Aksoyak 21 Bahr-i Tavil yazan şair tespit etmiş, bu şairleri yüzyıllarına göre ,Bahr-i Tavillerini de tefıle ve sayı yönünden tasnif etmiş ve bu nazım şeklini genel özellikleriyle tanıtmaya çalışmıştır. [4]
Şeyh Galip’in Bahri Tavil’i
Güzelim aşıka cevr itme, cefâ meşrebine gitme,amen haste i hicrânını incitme ki bir gün ola sen dahı düşüp aşkına senden beterin zülfüne ber- dâr olasınmihnet-i endûha haberdar olasın , ah u figan ile yanıp yakılasın gül ruhunun şulesine alemi şeydâ kılasın sonra nedâmmetlerini kimseye izhar edemzsin ki sen uşşakına rahm etmediğin lutf u vefa mesleğine gitmediğindir ki gelip yoluna bu dâma tutuldun deyu envâ-ı melâmetler edip her biirne halk işaretler edip aşıka rahm etmeyeinin hali budur zübde-i âmâli budur öyle gerekir deyip ol hüsnüne dil bağladığın kafiri tahrik ederek bir bir ederler sana tevbih ozaman sen diyesin ki kim bana bu sözleri hep söyledi divana kıyas eylediğim Galib-i Şeydâ.
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın