ROMANIN YAZARI KONUSU BASIMI TÜRÜ ÖZELLİKLERİ HAKKINDA
Çingeneler, Osman Cemal Kaygılı ’nın (1890-1945) yazdığı bir romanıdır.
Çingeneler, Osman Cemal Kaygılı’nın en tanınmış romanıdır. Hayatı boyunca üç adet roman yazmış olan Osman Cemal Kaygılı’nın bu roman ilk kez 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edilmiş, ilk kez 1939 yılında Etiman Kitabevi tarafından basılmıştır. Roman, “1942 yılında düzenlenen CHP roman yarışmasında dereceye girince 1943 yılında Semih Lütfü Kitabevi tarafından yeniden yayımlanır.”[1]
Yazar, romanın önsözünde “yaşanmış bir olaydan yola çıkarak “ bu romanını yazdığını belirtir. Roman hakkında birçok yorum yapılmış, çeşitli yazarlar tarafından bu romanı bir şaheser olarak nitelendirilmiş, Kimi yazarlar ise onu romancı bile saymamıştır. [2] Bu rağmen Çingeneler adlı romanını bazıları “birçok yönden farklı olduğu” bazıları ise “ tekniği bakımından zayıf içindeki malzeme açısından zengin” bir eser olarak kabul etmiş; Sabahattin Ali ise romanı (Değirmen) küçük hikâyeleri dışında çingeneleri anlatan böyle bir eser bulunmadığı (1967: 232-233) yönünde değerlendirmiştir. [3]
Osman Cemal, “Kumkapı, Kasımpaşa, Samatya, Hasköy gibi semtleri; bu semtlerdeki sosyal hayatı; çingeneler, tulumbacılar, hovardalar, akşamcılar, külhanbeyleri gibi tipleri; meyhâneler, kahvehâneler, gazinolar gibi eğlence yerlerini,” [4]mekân olarak seçmiş nu mekânlardaki müdavimlerin hayatlarını el alan eserler yazmıştır.( bkz Osman Cemal Kaygılı'nın Hayatı ve Edebi Kiişiliği )
Yazarın bu romanı Çingeneler arasına karışan İrfan’ın dramlarını dile getirmektedir. Roman anlatım açısından ilk bölümde yazarın ikinci bölümde ise İrfan’ın okul arkadaşı olan ben anlatıcısının anıları şeklindeki iki ayrı anlatım metodu ile kaleme alınmıştır.
ROMANIN KONUSU
Musiki meraklısı İrfan, Çingene çadırlarının etrafında dolaşırken ninni söyleyen bir kadına âşık olur. Bunun üzerine Çingenelerin arasına karışıp, acı sonunu hazırlar.
ROMANIN ÖZETİ
İrfan okuması yazması olan, musikiden zevk alan ve keman çalan bir gençtir. Babası ölmüş ve annesiyle Topkapı yakınlarında babadan kalma evlerinde yaşamaktadırlar. Bir gün, çingenelerin olduğu semte gitmişler, İrfan onların hayatına hayran kalmıştır. Hatta Nazlı adındaki orta yaşlı dul bir kadın İrfan’ı büyülemiş, İrfan bu kadına âşık olmuştur.
Nazlı kendi halinde yaşayan melankolik bir çingene kadınıdır. Kendi halkı tarafından kaçık bir kadın olarak da ötelendiğinden biraz da garip kalmıştır. İrfan o günden sonra hem çingenelerin arasında kalmak, hem de Nazlı’yı görebilmek için aralarına katılmaya başlar. İrfan’ının bu merakını fark eden arkadaşı onu bu hevesinden vazgeçirmeye çalışır ama başaramaz. Ancak Nazlı, birden ortadan kaybolmuş; açıkgöz bir çingene olan Etem, Nazlı’nın bilinmeyen bir yere kaçtığını söylemektedir.
Bunun üzerine İrfan, Nazlı’yı bulmak için İstanbul’da çingenelerin olduğu her yeri dolaşmaya başlamıştır. Bu aramaları sırasında başına olmadık işler de gelir. Yine de vazgeçmez. Ama bu sayede Çingeneleri daha yakından tanımış ve anlamış olur. Arkadaşı, her seferinde onu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışmaktadır. Hatta sadece bu yüzden onula kavga da eder. İki dost bu yüzden de ayrılırlar. Bu arada Nazlı’nın obasından Gülizar adlı "tirşe gözlü" bir genç kız İrfana âşık olmuş, ona haber göndermeye başlamıştır.
En sonunda İrfan, Nazlı’yı Erenköy’ün iç taraflarındaki bir çergede bulmuş, annesinin karşı çıkmasına rağmen alıp onu evine getirmiştir. Nazlı ile İrfan bir müddet birlikte kalırlar. Ama birkaç hafta sonra özgür ve başıboş bir hayata alışmış olan Nazlı çocuklarını da özlediği için yeniden kayıplara karışmıştır.
Bu arada hem Gülizar hem de Etem, İrfan’ın peşini bırakmamaktadır. İrfan da, Çingene hayatına alışmış, Reha Bey adındaki çingene müziği ile ilgilenen bir adamla da dost olmuştur. Reha ile birlite pek çok âleme ve eğlenceye karışır. Bu eğlencelerin birinde Çakır Emine adlı bir şarkıcı kızla da tanışmıştır. Çakır Emine diğerlerine göre daha düzenli biridir.
İrfan "Çingeneler” adlı bir opera yapmak istemektedir. Ne var ki daldığı bu âlemden buna fırsat bulamamakta bu yüzden bu fikrini hayata geçirememektedir. Çakır Emine ile de ilişkisi ilerlemeye başlar. Annesi tüm çabasına karşılık oğluna söz geçiremez. İrfan çingeneler arasında yaşamaya devam eder. Ama bir gün Reha Bey ve yanındaki adi adamlarıyla bozuşur. Böylece Çakır Emine ile de uzak kalmaya başlar.
Bir gün Beyoğlu'nda otururken, bir genç onu i tehdit eder. Bu genç, yarı külhanbeyi bir kabadayıdır. Bu adam da Emine’ye bağlanmış, kendine rakip gördüğü kin beslemektedir. İrfan, bu adamla başa çıkamayacağını anlar ve aşağıdan alır.
Bir gün Çakır Emine, yüzü gözü dayaktan morarmış bir şekilde İrfan’ın evine gelir. Bunları Suphi'nin ve arkadaşları yapmıştır ve ondan yardım ister. İrfan, Etem’in de telkini ile Çakır Emine'yle evlenmeye karar verir. Ne var ki bu evlenme işi için Suphi'yi razı etmek gerekmektedir. Gidip Suphi’yi bulacak, ondan izin alacak, onunla dost olacak, sonunda Emine'yle evlenecektir.
Genç adam bu amaç ile Suphi’yi ararken onunla bir meyhanede karşılaşır. Suphi ve arkadaşları ona saldırır. Suphi'nin bıçağı çekince, can havliyle onun kafasına bir sandalye vurur. Şimdi ise Suphi ölmüş o da hapse girmiştir.
KAYNAK
[1] Mediha MANGIR, OSMAN CEMAL KAYGILI -HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.755-768 , TURKEY,
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/osman-cemal-kaygili-nin-hayati-ve-edebi-kiisiligi/74858
[3] Mediha MANGIR, OSMAN CEMAL KAYGILI -HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.755-768 , TURKEY,
[4] Mediha MANGIR, OSMAN CEMAL KAYGILI -HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/4 Fall 2011, p.755-768 , TURKEY,