Delalet ve Belagat İlminde Yeri
Yeni dilde söz ile anlam arasındaki münasebet şeklinde tarif edenler de vardır. Sözlüklerdeki anlamı: temel anlam olarak kılavuzluk, aracılık, sapkınlık, doğru yoldan ayrılma, “bilerek veya bilmeyerek doğru yoldan az veya çok ayrılmak, azmak ve sapmak”, [1]mecazi manada ise İz, işaret anlamına gelir. ( BKZ Delalet Nedir )
Belağat ilmindeki anlamı ile söyleyen bir şeyin anlamından başka bir anlamın daha olduğunu çıkarmak, “ Bir şeyin kendi anlamı dışında bir anlama daha geldiğini idrak etmek” anlamına gelir. Delaleti izah eden eski devre ait kitaplarda bu konu oldukça güzel anlatılmıştır. Delaleti izah etmek için duman örneği verilmiş duman görülünce görünen şeyin duman olduğu anlaşılmış olur fakat dumanın görülmesi dumanın ateşten dolayı çıktığına delalet etmektedir. Yani "dumanı" görünce dumanın olduğunu dumanın çıktığından dolayı da dumandan dolayı bir taeşin olduğunu da anlamış oluruz. Yani duman aynız zamanda ateşin delaleti olmakta, bu durum ise ikinci anlamı da işaret etmektedir. Bu nedenle delaleti şu şekilde anlatanlar da vardır” Bir şeydir ki onu anlamktan başka bir şeyi de anlarız “ [2]
Duman öreneğinde olduğu gibi ilkinin ortaya çıkmasından dolayı ikincisinin anlaşıldığı anlam delalettir. Bir evden acı bir feryat gelmişse evde bir facianın olduğuna da delalet eder. Kelimenin mecazi anlamı ise mecazi anlamdır. Delalet birinci anlamdan dolayı anlaşılan ikinci anlamı ifade etmektedir.
Belagat ilmine göre iki çeşit delâlet vardır: “ Lafzî delâlet, ( Sözle alakalı delalet) Gayr-ı lafzî delâlet ( Sözle alakası olmayan delalet) .
A: SÖZLE ALAKASI OLMAYAN DELALET ( Gayr-ı lafzî delâlet)
Sözle alakası olmayan delalet iki türlüdür.
Delâlet–i lafziyye-i vaz'iyye: ( Sözle alakası olmayan delalet ) Keyfi olan delâlettir. Bu tip delaletlerde kelime ile anlam arasında söz ile ilgili çağrışıma dayalı keyfi bir delalet vardır. Örneğin kuş isminin isminin kuşa delaleti basit bir uzlaşmadır. Belagat bu delâlet türüyle ilgilenmez.
Delalet-i Akliye: Bir şeyin olması aklen başka bir varlığın olduğu gerçeğini ortaya çıkarır. Örneğin dumanın çıkması ateşin varlığına delalettir. “Duvarın arkasındaki bir insan konuşsa söylediklerini anladığımız gibi, orada birisinin olduğunu da anlarız. Bu cins delâlete "delâlet–i akliyye" denir.” [3]
B. SÖZLE ALAKALI DELALET ( Lafzî delâlet)
Sözle alakalı delalet te kendi arasında üçe ayrılır.
Delalet-i Mutabıkıye : ( Uygunluk ) Bir lafzın (kelamın) kastedilen mananın tamamına delaleti. İnsan lafzının “ konuşan hayvan” , ev denilince evdeki bütün odaları da hatıra getirmesi gibi.
Delalet-i tazammuniye: Bir kelamın, sözün kastedilen mananın bir parçasına delaleti.
Aslan sözünün bir şahsın cesaretine, tilki sözünün bir şahsın kurnazlığına, çeşmenin musluğa, Ankara, Atina’ya nota verdi cümlesindeki Ankara ve Atina sözcüklerinin hükümetlere delalet etmesi gibi.
Delalet-i iltizamiye: Bir lafzın (kelamın) kastedilen mananın lüzumuna delaleti.
Delâlet-i bi'l-kinâye: “Hitap ettiğimiz bir kişi, vereceğimiz haber yahut bilgi karşısında dört halden birinde bulunur: o, bu haberi ya bilir, ya bimez, ya o haber konusunda tereddüdlüdür ya da o haberi inkâr halindedir. Biz ona bir haberi verirken bazen içinde olduğu hale göre değil de bir sebebe bağlı olarak diğer üç halden birindeymiş gibi bir dil kullanırız. Muhatabın bu varsayılan haline uygun olarak verilen haberin delaletine "delâlet-i bi'l-kinâye" denir.[4]
KAYNAKÇA
[1] Ömer Faruk Harman , “Delalet” , TDVİA cilt: 08; sayfa: 428
[2] Dr. Aslan Tekin, Edebiyatımızda Terimler, Elips Yayınları, Ank. Shf 77
[3] Rıza Filizok , Risâle-i Mevlâna Lütfi’de Geçen Belâgat Terimleri , Mustafa Aksoy, “Molla Lütfi’nin Risâle-i Mevlânâ Lütfi’si”, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 1991.
[4] Mustafa Aksoy, “Molla Lütfi’nin Risâle-i Mevlânâ Lütfi’si”, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 1991.