Osmanlıca yazılışı: Gerdûn : گردون
Gerdun ve Dünya kavramı gezegen, yaşam alanı, maddi ve manevi yanları, hayatın kendisi, keder alanı, ömür, gelip geçicilik, konup göçücülük, felsefe, tasavvuf, coğrafik ve ruh halleri ile vb ele alınmış genel olarak, kocakarı, çilehane, gelip geçici bir han, hilede şeytana rahmet okutan bir acuze, zalim ve gaddar bir Azrail, doymayan bir obur, yalancı ve sahte bir görüntü gibi pek çok şeye benzetilmiştir. Dünyanın kocakarıya, yaşlı fahişeye, hilekâr bir aşüfteye benzetilmesi divan şiirinde sık görülen bir durumdur.
Ey erenler, erlik can için dünyaya meyle etmemektir. Ey Sufi sen benim erliğimi dünya denen bu kocakarıdan sor.
Dünya denen gülistana geldik ama renk yok güzel bir koku da kalmamış medet umulacak bir kimse de yok derde deva olacak dârû (ilaç) kimde de kalmamış. Tabipler dükkânlarını kapatmış, feleğin dükkânında ilaç yazacak okkası da ilacı da kalmamış.
Dünya ve cihan kelimesi pek çok zaman gerdûn eş anlamlısı ile de zikredilir. Gerdûn Farsçada dünya ve felek anlamına gelir, Divan şiirinde felek, çarh ve çerh dünya ile eşanlamlı olarak kullanılır. Gerdûn kelimesi ile alçak anlamına gelen “dûn” kelimesi neredeyse her zaman yana yana gelip alçak dünya anlamında bir terkip kurmaktadır. Alçak anlamına gelen “dûn” kelimesi dünya ve dehr kelimesi ile de tamlama kurar.
Ölüm kadehini herkese eşit sunarlar; o zehri İran’ ın meşhur ve mağrurı Cem bile bu alçak dünyanın elinden içmiştir.
(Alçak dünyanın elinden gelecek mutluluk eksik olsun, tenezzül etmemeli; zira mert avcıya yakışır mı zavallı birinin avını elinden alsın.)