Ezop Masalları'ndan Örnekler

24.08.2016


 

Ezop Masalları
 

Ağlayan Domuz

Çayırdaki koyunların arasına karışmış domuz.

Sessizce onlarla birlikte otluyormuş. Derken çoban yakalayıvermiş onu. Bacağından sürüyüp götürmeye başlamış. Domuzda bir feryat, bir figan! ..

Koyunlar çileden çıkmış sonunda:

-Niçin öyle etinden et koparılıyormuş gibi bağırıyorsun? Demişler. Bizi de tutup tutup götürüyorlar, gıkımız bile çıkıyor mu?

Durmadan ağlayan . Domuz:

-Doğru ama koyun kardeşler, sizi kırkmak için götürüyorlar, demiş. Beni ise kıtır kıtır kesmek için. Ben bağırmayayım da kim bağırsın bu durumda?

Malımı yitirdim diye ağlayıp sızlamanın yararı yoktur, bir gün geri kazanılabilir çünkü. Ama canından olacak kişi geri dönüşün olmadığını bilir, bu yüzden feryat figan eder.

 

Boğanın Boynuzundaki Sivrisinek

Sivrisinek uçarak gidiyormuş. Bakmış boğa, kendisiyle aynı yönde yürüyor. Hemen boynuzlarından birine konmuş. Varacağı yere yaklaştığında boynuzdan kalkmış; giderayak boğaya:

-Ah, seni kim bilir ne yordum, ne ağırlıklar verdim? Kusura kalma e mi? İşte utandım, gidiyorum, demiş.

Boğa kahkahayı basmış:

-Ben senin geldiğini bile duymadım ki, a sivrisinek! demiş. Nerde kaldı gideceğini duyayım!

 

Paylaşılamayan Pınar

Bir engerek, pınar başını suyum bellemiş. Tanrının her günü su içmeye gelirmiş buraya. Pınarın yöresinde yuvalanmış bir başka su yılanı fena bozulmuş buna:

- Ne bu be? Demiş, çıkışmış. Her gün her gün gelip adamı tedirgin ediyorsun! Babanın tapulu pınarı mı bu? Değil. Var git, kendine başka pınar bul, bizim de başımız dinç olsun.

Gidersin, gitmezsin bir patırtı gürültü, bir kızılca kıyamet kopmuş ki, demeyin gitsin! Sonunda yılanlar bakmışlar, bu böyle ağız dalaşında çözümlenecek bir mesele değil. Falan gün, falan saatte buluşalım, kozumuzu pay edelim. Kim kimi yenerse, çeksin gitsin buradan; suyu da, pınarı da kalana bıraksın, demişler, kesişmişler. .

Su yılanından hazzetmeyen kurbağalar, olanı biteni uzaktan gözlerlermiş. Engereğe koşmuşlar:

— Üzülme sakın, demişler. O haine karşı biz senin yanındayız. Korkma senin arkanda biz varken onu yenersin.

Kararlaştırılan günde yılanlar karşı karşıya gelmişler. İş bir an önce bitsin diye sektirmeden birbirlerinin üzerine atılmışlar. Bir dövüş başlamış ki, . Evlere şenlik! Çevreden kurbağalar da vırak vırak ötüp ortalığı gürültüye boğarlarmış.

Engerek yılanı, su yılanını sonunda yenmiş. Soluk soluğa dövüşten çıkmış. Çevresini saran sözde kendi tayfası kurbağalara:

- Ayıp ayıp! demiş. Bir de benden yana olacaktınız güya! Anam kovalandı su yılanını, yenene kadar, biriniz olsun el vermediniz. Ötüp . durdunuz boyuna. Nerde kaldı sizin benden yana oluşunuz? .

Kurbağalar, yiğitliğe toz kondurmadan:

- Biz gücümüzle değil, gırtlağımızla yardım ederiz. Yapacak başka bir şeyimiz yok! demişler.

 

Kurbağa İle Aslan

Bir gün, Aslan kırda dolaşırken bir ses duymuş. İrkilmiş:

— Nedir acaba? demiş. Kim bilir, belki de çok yaman bir hayvandır. Sesine baksana, ne gürültülü! Benden baskın çıkar da şuracıkta paralayıverir beni! Neme gerek, sineyim, bekleyeyim, Canımı kurtarırım hiç olmazsa.

Beklemiş. Bir de ne görsün? Bir kurbağa!

- Vay kerata vay! demiş. Boyuna bakmazsın, posuna bakmazsın dünya kadar gürültü edersin. Duyan da seni bir şey sanıp korkar, ürker. öl bakayım!

Ayağını bastığı gibi, kurbağayı ezerek öldürmüş.

 

 Rüzgâr Ile Güneş

Güneş ve rüzgâr kimin daha güçlü olduğunu tartışıyorlarmış. Rüzgâr

-Ben daha güçlü olduğumu kanıtlayacağım. Şu karşıdaki paltolu yaşlı adamı görüyor musun ? Paltosunu senden daha hızlı çıkaracağıma bahse girerim

Demiş. Güneş bir bulutun arkasına çekilmiş ve rüzgâr kasırga şiddetinde esmeye başlamış. O kuvvetle estikçe ihtiyar adam paltosuna daha sıkı sarılıyormuş.

Sonunda rüzgâr pes edip durmuş. Güneş bulutların arkasından çıkıp yaşlı adama nazikçe gülümsemiş. Çok geçmeden adam alnındaki teri silip paltosunu çıkarmış.

Sonra , rüzgâra dönmüş nazik ve dostça davranışın, şiddet ve güç gösterisinden daha etkili olduğunu söylemiş.

 

Akıllı Kurbağa İle Akılsız Kurbağa

Gölde yaşayan iki dost kurbağa, gölleri kuruyunca başlarının çaresine düşmüşler:

-Gidelim de sulak bir yer bulalım kendimize, orayı yuvalayalım, demişler.

Aramışlar taramışlar, bir kuyu bulmuşlar. Biri ötekine:

-Hah! demiş. İşte bir su bulduk sonunda: Hadi hemen dalalım.

Öbürü, bir kuyuya bir arkadaşına bakmış:

- Ya bu kuyu da kurursa? O zaman halimiz ne olur? demiş.

Bunu söyleyen kurbağa akıllıymış. İşin önünü de, sonunu düşünmüş.

 

Fitneci Aslan

Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş.

``Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra``diye düşünmüş.``En iyisi,``demiş,``bunları ben birbirlerinden ayırayım. Daha kolay olur benim için``

Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sormuş,her birini öbüründen ayırmış.Sonra teker teker tenhada kıstırıp parçalamış,yemiş.

 

İyilğe Karşı Kötülük

Avcılar peşinde, alageyik önlerinde bütün gücüyle kaçıyormuş. Alageyik bir bağa dalmış, asmalardan birinin altına saklanmış. Avcılar görmeyip geçip gitmişler.

Alageyik tehlike geçince doğrulmuş. Taze, yeşil asmaya dayanamamış, başlamış kemirmeye. Hatır hutur yerken, sesi avcıların kulağına erişmiş.

—Yakınlarda bir yerde bir av var galiba, demişler.

Oklarını çıkarıp yaylarına . Geçirmişler, gerip gerip atmışlar. Okun biri alageyiğin yüreğini saplanmış ve yere yıkılmış.

Ölürken:

— Bunu hak ettim, demiş alageyik. Asmaya sığınıp canımı korudum, sonra onun iyiliğine karşılık tuttum yapraklarını, filizlerini yedim. İyiliğe karşı kötülük ettim.

 

Tek Gözlü Alageyik

Avcıların attığı oklardan biri güzel bir alageyiğin gözüne gelmiş, çıkarmış. Alageyiğin tek göz kalmış. Bir gün deniz kıyısına varmış, otlanmaya başlamış. Bir yandan da can korkusu yüreğinde kıpır kıpırmış.

- En iyisi, demiş. Tek gözümü karadan yana çevireyim, dikkatli olayım. Avcılar mavcılar gelir de görmem sonra. Denizden adama bir kötülük gelmez, kör gözümü de ondan yana veririm, olur biter ...

Dediğini bir güzel yapmış, başlamış otlamaya.

Derken denizde bir sandal belirmiş, içinde bir sürü adam. Geyiği görür görmez hemen okla yaylarına davranmışlar, tek gözlü alageyiği gafil avlayıp vurmuşlar. Alageyik oku yemiş, yıkılıvermiş.

- Ah, ah! demiş . ölürken. Ne umdum ne buldum.

Kara tehlikeliydi; deniz güvenilirdi güya. Ölüm, denizden çıkageldi.

Her zaman beklenen olmaz. Bir şeyin tehlikeli olduğunu sanırız, oysa güvenilir çıkar. İyi sanırız, kötü çıkar.

 

 İYİ KOMŞU KÖTÜ KOMŞU

Yılanla yengeç komşuymuş. İyi komşu yengeç, ikide bir yılanı uyarırmış:

- Bak, biz komşuyuz. Birbirimize kötülük etmeden geçinip gidelim. Kötülükten ne sana yarar gelir, ne bana, dermiş.

Ama kötülük yılanın kanında var, durur mu?

- Ah, bir açığını bulsam da şu yengecin hakkından geliversem, ne güzel olur! diye düşünürmüş.

Yengeç bakmış olacak gibi değil, sonunda, uyurken yılanı kıskıvrak bastırmış, öldürüvermiş. Kıvır kıvır yılan, ölünce ip gibi upuzun, dosdoğru uzanmış kalmış. Yengeç onun bu haline bakmış bakmış:

-Be yılan, demiş. Bu uysallığını, bu dosdoğruluğunu sağken yapsaydın da şimdi ölmeseydin olmaz mıydı?

 

SİVRİSİNEK İLE ASLAN

Sivrisinek vız vız uçarken, ,aslanı görmüş. Aslan da kurum kurum kurumlanıyormuş. Kolay mı bunca hayvanın kralı olmak? Kurumlanır elbette. Sivrisinek, aslanın bu kurumuna bozulmuş. Karşısına dikilmiş, elleri belinde meydan okumuş:

- Ne kurum kurum kurumlanıyorsun? demiş. Aslansan aslanlığını bil. Önüne geleni pençelemek, ona buna homurdanıp kükremek de ne oluyormuş? İşte; evlerde karılar kocalarına da aynı şeyi yapıyorlar kral mı onlar da şimdi? Senin bu ettiklerin canımıza tak dedi artık. Erkeksen çık karşıma da dövüşelim, bakalım kim kimden yavuzmuş?

Kanatlarını germiş, iğnesini sivriltmiş, vız vız diye saldırmış aslana. Aslanın en yumuşak yeri burnu ya, oradan Sokmuş iğnesini, şişirtmiş. Aslan, sivrisinekten kurtulayım derken pençeleriyle burnunu paralamış, kan içinde koymuş.

Bakmış sivrisinek zorlu, bir şey yapamıyor ona.

-Tamam, sensin! demiş.

Sivrisinek, aslanı yendim diye bir gönenmiş, bir sevinmiş, sormayın. Başı dönmüş uçarken, örümceğin ağına düşmüş. Çabalayıp durmuş, canını kurtaramamış. İnim . inim inlerken:

- Hey yüce Tanrım! demiş. Şu işe bak, koskoca aslanı pes ettirdim de, şimdi şuracıkta pis bir örümceğin ağında can veriyorum. Hak reva mı yani?

 

ASLANLA YABANDOMUZU

Bir yaz günüymüş. Aslan serinlemek ve su içmek için bir su başına gelmiş. Tam o sırada yabandomuzu da suya eğiliyormuş. Aslan:

- Çekil bakalım, suyumuzdan içelim, demiş.

- Çekilde ne demek? demiş Yabandomuzu. Biz hayvan değil miyiz, biz de su içmez miyiz? Amma laf, asıl sen çekil!

Sen çekil, hayır sen çekil... diye itişip kakışma, sonunda kavgaya çevrilmiş. Nasıl bir kavga? Kıyasıya, kırasıya, öldürüp ölmecesine! Kan ter içinde kalmışlar. Ayrılmışlar sonunda. Bir soluk alırlarken, bir de ne görsünler? Tepelerindeki ağaçlara akbabalarla, kara kargalar konmuş: Aman birbirlerini hemen öldürseler de leşleri bize kalsa... diye bekleşmişler.

Hem aslan, hem yabandomuzu anlaşmış:

-Aman, kavgayı dövüşü boş verelim! Yine eskisi gibi dost olalım. Bu akbabalarla kara kargalara yem olmayalım, iyisi budur ... demişler, yollarına gitmişler.

 

 Bacaklar Mı ? Buynuzlar Mı ?

Susuzluktan dili damağı kuruyan bir geyik, suya inmiş. Kana kana içmiş. Tam gidecek, sudaki yansımasını görünce durmuş. Aman Tanrım, o ne güzel boynuzlar, çatal çatal, ay ay. Geyikçik vurulmuş boynuzlarının güzelliğine, varsa yoksa boynuzlarım demiş, başka dememiş.

Ama gözleri kalem bacaklarına erişince coşkunluğu duman olup uçuvermiş. Nerde ay çatalı boynuzlar, nerde o kalem gibi çırpı bacaklar ... Kahırlanmış, kararmış. Kös kös durmuş. O, öyle dururken köşelerden bir yerden bir aslan harr diye bir fırlamış üzerine: geyikçik, tez toparlanmış ok gibi ileri atılmış. Ağır vücutlu aslan ne yapsa, geyik kısmının koşmasına yetişemez.

Geyik, göz açıp kapayıncaya kadar şu başından ormanı buldurmuş. O korkuyla kaçarken ay çatalı boynuzları ağaç dallarına takılmış, yolunu engellemiş.

Aslan da bir koşu yetişip geyiği oracıkta paralamış.

Geyikçik son soluğunda:

- Ah, ah! demiş. Bir de kalem gibi diye bacaklarımı karalıyordum, boynuzlarım gibi var mı diyordum. Karaladığımdan iyilik gördüm de, övdüğüm bana edeceğini . etti işte!

Ne demişler: Ummadığın taş, baş yarar.

 


Bülbül İle Kırlangıç

Kırlangıç bir gün bülbülü bulmuş, “Bak, ben insanların çatıları altına yuvamı kuruyor, orada yaşıyorum sen niye gelmezsin?” diye sormuş. Bülbül, “Eski dertlerimi hatırlayıp yeniden dertlenmek istemem de onun için ıssız, ücra yerlerde yaşarım”, demiş. 
Bir kimseyi bir kere bahtı vurup yaraladı mı, o kimse artık o yerden, gönlünde yara açmış o yerden de kaçmak ister; bu masal onu anlatıyor.


Balıkçı İle İrili Ufaklı Balıklar

Bir balıkçı ağını denizden çekip iri balıkları tutmuş, kumun üzerine sermiş ama ufak balıklar, delikleri arasından kaçıp kurtuluvermişler. 
Fukara kısmı bir işten kolayca sıyrılır ama herkeslerin zengin diye bildiği kimseler tehlikeyi çabuk atlatamazlar.

 

Kurt ile At:

Kurdun biri bir tarladan geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp gitmiş. Yolda Önüne bir at çıkmış. Onu görünce: “Ben de seni arıyordum/’ demiş; “şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım, bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de seyredeyim.” At kanmamış bu sözlere: “Yahu,” demiş, “ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebil-seydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşü*nür müydün?” demiş.
. yaratılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar,

Tilki ile Üzümler:

Tilki çok acıkmış ve bir bağa girmiş. Üzümlerin iştah açıcı görüntülerine bakarak, karnını doyurmak İstemiş. Ancak, bîr türlü yetişip de, o güzelim . üzümlerden koparıp yiyememiş. Bu sefer de, “önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi”demiş.
Elde edemediğimiz bir şeyi kötülemek, çok kolaydır.

Adam ile Aslan:
Bir adam ile bir aslan birlikte yolculuk ediyorlarmış. Hangisinin daha cesur ve güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Yolda, bir aslanı boğan bir adam heykeline rastlamışlar. “Görüyor musun?” demiş adam, aslana, “Bu heykel, insanın daha üstün olduğunun en iyi kanıtı değil mi?”
“O senin yorumun” diye cevap vermiş aslan, “O heykeli bir aslan yapsaydı, aslanın pençesinde en az yirmi insan olurdu.” .



Uyuyan Aslan İle Kabadayı Sıçan

Aslan yan gelmiş yatmış, hor hor uykuya dalmış. Sıçanın biri deliğinden çıkmış. Başlamış aslanın üzerinde oynayıp cirit atmaya. Aslan uyanmış, tedirgin tedirgin bakınmış;
-Ne oluyor üstümde diye aranıyorken kapı önünden geçen bir tilki aslanın bu durumunu görünce, hemen taşı deliğine koymuş, aslanı alaya almış:
"Ne o aslan kardeş, sen de minicik bir sıçandan mı korktun? Ne ayıp ne ayıp? Aslanlığa bu yaraşır mı hiç? " demiş.
Aslan burnundan solumuş:
-Sıçandan mıçandan korktuğum yok... Benimkisi sadece merak! Uyuyan koca aslanın üstünde kim, hangi kabadayı dolaşmayı göze almış? Ben asıl onu merak ettim, demiş.

(Hayatta güvenli olun, küçük, dış görünüşte önemsiz gibi gelen şeylere aldırmazlık etmeyin. Kişinin gerçek güçlülüğü çokluk bu çeşit davranışlardan doğar )

 


HASTA ASLAN

Hepten yaşlanan, hastalanan aslan, bakmış artık eskisi gibi av peşinde koşamıyor. Seğirtip kimseleri yakalayamıyor. Buna bir çare bulmak için düşünüp taşınmış; sonunda, Hastalık numarasına yatayım, demiş. Koca aslan hastalanmış, gidelim yanına varalım, halini hatırını soralım diye kim gelirse; kıskıvrak yakalar, hatır hutur yerim, karnımı doyururum, demiş.
Gerçekten de hastalandığını duyan nice hayvan, geçmiş olsuna gelmişler, evine. Ama aslan her geleni bir pençede yıkıp kendine yiyecek yapmış. Gel zaman git zaman, tilki de yolunu düşürmüş.
Kapıdan, girmeden:
- Nasıl oldun bakalım aslan kardeş? demiş. Geçti mi hastalığın?
- . Yok, demiş aslan. İçeri gel de yakından gör halimi. Neler çekiyorum, neler! Gel, buyur!
Tilki:
- İsterdim ama, demiş. Baktım, bütün ayak izleri hep içeri doğru, hiç dışarıya çıkanı yok. O yüzden beni hoş gör! Gelemeyeceğim.
Uzağı görenler, korkulu sonu sezinlerler. Nice . tehlikesiz gibi görünen . şeyler vardır, tehlikenin habercisidir.


Aferin Sansar Sana

Sansar, bula bula girecek yer diye bir demirci dükkanını bulmuş. Karnı da açmış. Orda gördüğü bir törpüyü yiyecek sanıp başlamış yalamaya. Törpünün dişleri sansarın dilini perişan etmiş, kan içinde komuş. Sansar hiç aldırmamış:
-Bak hele, dermiş. Koca demirin kanını ne güzel akıtıyorum. Aferin sansar sana!
Böyle diye diye dilini paramparça edip tüketmıiş. Başkalarına yaptığınız sandığınız kötülüğü kendinize de yapmış olursunuz


Adam ile Aslan:

Bir adam ile bir aslan birlikte yolculuk ediyorlarmış. Hangisinin daha cesur ve güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Yolda, bir aslanı boğan bir adam heykeline rastlamışlar. “Görüyor musun?” demiş adam, aslana, “Bu heykel, insanın daha üstün olduğunun en iyi kanıtı değil mi?”
“O senin yorumun” diye cevap vermiş aslan, “O heykeli bir aslan yapsaydı, aslanın pençesinde en az yirmi insan olurdu.”


ÜRKEK TAVŞAN İLE KURBAĞALAR

Ormanların en korkak hayvanı tavşanmış. Yaprak kımıldasa hemen saklanacak yer ararmış. Ona bu kadar korkak olmaması gerektiğini söylüyorlarmış ama bu sözde pek işe yaramıyormuş. Kendisinden çok daha küçük hayvanların ormanda korkusuzca gezdiğini gören tavşan korkaklığına daha bir üzülürmüş.

Bir gün tavşan ormanda gezintiye çıkmış. Tabii buna gezinti denirse. Korka korka, saklana saklana yüreği ağzına gelerek yürüyormuş ormanda. Tam gölün kıyısına geldiğinde vwırrrakk wırraaakkk diye bağırarak suya atlayan kurbağalar görmüş. Buna çok şaşırmış. Çünkü kurbağalarda kendisinden korktukları için suya atlıyorlarmış. Tavşan o an anlamış ki ormanda kendisinden daha korkak hayvanlarda var.

O günden sonra tavşan korkusunu az da olsa yenmeyi başarmış

 Kartal Kedi Ve Domuz Masalı

Kartal yuvasını ihtiyar bir meşe ağacını tepesine yapmıştı. Bir yaban kedisi de bu ağacın ortasındaki bir kovukta yaşıyordu. Yerde ise domuz yavrularıyla birlikte huzur içinde yaşıyordu. Yaban kedisinin hainliği olmasaydı belki her şey daha güzel olabilirdi. Fakat yaban kedisi hainlik peşindeydi. Bir gün kartalın ziyaretine gitti ve “komşum aşağıdaki domuzun ne yaptığını hiç bilmiyorsun… Ağacın kökünü yiyip bitirecek sonra da yavrularımızı öldürecek” dedi.

Kartal bu haberi duyunca çok telaşlandı. Domuz yavrularını öldürecek diye yuvadan ayrılamaz oldu.

Yaban kedisi bir süre sonra domuzun ziyaretine gitti. “ Beni dinle dostum dedi, yukarıdaki kartalın yavrularına söylediklerini duydum, kulaklarıma inanamadım. Sen yuvadan ayrılır ayrılmaz senin minik domuzlarınla onlara ziyafet çekecekmiş.

Domuz telaşlandı, yavrularını bırakıp yiyecek aramaya gidemedi, kartal telaşlandı yiyecek aramaya gitmedi ve ikisinin yavruları da açlıktan öldü. Yaban kedileri ise bu yavruları yem yaptılar kendilerine. Fakat hiç biri fitnecilere karşı uyanık olmak gerektiğini düşünemedi.

Tarla Kuşu ile Yavruları,

Bir tarla kuşu varmışBuğdaylar yeşerirken kendisine bir yuva yapmışHer gün birer yumurta yapıp üzerine yatmışBir süre sonra yavruları yumurtadan çıkmışAma bir türlü uçmayı öğrenememişlerTarla kuşu bundan dolayı çok üzgünmüşYiyecek aramaya giderken yavrularını sık sık uyarırmış :
Aman yavrularım gözünüzü dört açınYarın tarla sahibi gelince kulak verip dinleyinNe konuştuklarını öğreninBiz de ona göre davranalım
Tarla kuşu gidince, tıpki söylediği gibi tarla sahibi ve oğlu gelmişOğluna dönüp :
Tamam , buğdaylar olgunlaşmışBugün git komşulara haber verBabam ekinleri biçmek için sizleri imeceye çağırıyor, de Yarın erkenden orakları alsın gelsinler` demiş
Tarla kuşu yuvasına dönünce yavrularının telaş içinde olduğunu görmüş ` Ne oldu? Çiftçi neler söyledi ` diye sormuş ` Komşularına haber verdiYarın sabah yardıma gelmelerini söyledi`
Tarlakuşu : ` Öyleyse hiç korkmayın ` demiş` Yer değiştirmemiz için daha vakit var Yarın gene dinleyin bakalım ne konuşacaklar?`
Ertesi gün tarla kuşu gene yiyecek toplamaya gitmişTarla sahibi gene oğluyla birlikte gelmiş ` Ekinler çok olmuşArtık bu halde bekletemeyizGördün mü komşuların bize ettiğini? Git bari akrabalara haber ver , yarın sabah erkenden burada olsunlar`
Yavrular bu defa daha çok korkmuşlarAnneleri gelince herşeyi anlatmışlarTarlakuşu gene aldırmamış` Siz rahatınıza bakın` demişYemlerini yiyip uyumuşlar
Ertesi gün tarlakuşu gene gün doğmadan yiyecek toplamak için yola çıkmışBir süre sonra çiftçi oğlu ile gelmişGelip gidenin olmadığını görünce oğluna dönmüş:
Biz hata ettik oğlum, ` demiş ` Komşuya, akrabaya güvenmeyecektikDostun akrabanın da en iyisi insanın kendisidir oğlum, bunu hiç unutmaYarın çoluk çocuk orakları alıp işe kendimiz girişelimNe zaman biterse bitsinİşin en iyisi bu` demiş
Akşam yuvasına dönen tarlakuşu bu haberi alınca : ` Şimdi iş ciddiHemen açalım kanatları,` demişYavrularını peşine takıp terketmiş yuvasını
Hani ne derler insanın dostu da kendisidir, düşmanı da İnsan önce kendine güvenmeli

 

KAYNAKÇA

  1. https://www.sevdamisali.net/hikaye--ezop-masallari-oku--ezop-fabl-ornekleri_hikayesiWV5WKiuRKhnI.html
  2. https://www.55dakika.com/ezop-kimdir-ezopun-hayati-26377.html#ixzz24a0GtqAh
  3. https://www.masal.biz/kartal-kedi-ve-domuz-masali-44.html
  4.  https://www.forumlord.net/cocuk-hikayeleri-masallar/57725-ezop-masallari-tarla-kusu-ile
 
İLGİLİ  KAYNAKÇA
  1. Beydaba Vıshnu Şarman Kelile ve Dimne Pancentantra ve Fabl
  2. Beydaba ve Kellie Dimne Hakkında Bilgiler ve Fabl Örnekleri
  3. DÜRÜSTLÜK SINAVI - Fabl örneği- Kellıe ve Dinme- Beydaba-
  4. KUL MESUD İLE KELİLİE VE DİMNE'Sİ
  5. Ezop ve Hayvan Masalları
  6. Ezop Masalları
  7. Pancetantra Kitabı ve Fabllarından Örnekler
  8. Jean De La Fontaine Ve Fabllar
  9. Fabl Nedir Tarihçesi ve Özellikleri
  10. La Fontaine Fablları
  11. Beydaba ve Kellie Dimne Hakkında Bilgiler ve Fabl Örnekleri
  12. Fabl Örneği - AÇ GÖZLÜ ÇAKAL - Pancentantra'dan
  13. DÜRÜSTLÜK SINAVI - Fabl örneği- Kellıe ve Dinme- Beydaba-
  14. AYI İLE İKİ ARKADAŞ - Krılov Fabllarından –
  15. ŞEYTAN ve HANCI - Fabl Örneği- La Fontaıne’den

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar