Fazıl Hüsnü Dağlarca Hayatı Şairliği

08.10.2011

Fazıl Hüsnü Dağlarca Hayatı Şairliği

 

Fazıl Hüsnü Dağlarca
 

Şairin asıl adı Mehmet Fazıl’dır. Babası Erzurum kökenli Süvari yarbayı Hasan Hüsnü Bey' annesi ise Konya kökenli Kadriye Hanım’dır

1914 Senesinde İstanbul'da doğdu. Babasının subay olması nedeniyle çocukluk yıllarını Pozantı ve Konya’da geçirmişti.[1]. Dağlarca şiir sevgisini annesinden almıştı. Annesi ona Yunus' Emre’nin ilahilerini makamla okur, bunların etkisiyle şiir söylemeye özenir, bir an önce şiir söylemeyi öğrenmek amacıyla okula gitmek için sabırsızlanırdı. [2]

İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan'da, ortaöğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulunda tamamladı. Daha sonra İstanbul’a gelmiş, Kuleli Askeri Lisesi’nin orta bölümünde bütünleme sınavını vermiş, ertesi yıl Kuleli Askeri Lisesi’ne kaydolmuştu. Babası gibi asker olacaktı.

Fakat ortaokul ve lisede iken annesinin okuduğu ilahiler ruhunda depreşmeye devam ediyor onu hep şiir söylemeye, okumaya ve yazmaya doğru itiyordu.  Henüz 13 yaşındayken 1927 yılında Yeni ADANA Gazetesinin öğrenciler arasında açtığı bir yarışmada armağan kazandı ve İlk yazısı (bir hikâye)  Yeni Adana gazetesinde yayımlandı.[3]  İlk şiirinin  Sanat dergilerinde çıkması ise, Kuleli Lisesi son sınıfta iken “Yavaşlayan Ömür” şiiri ile oldu. Bu şiiri İstanbul Dergisi 1933’te yayınlandı. Daha sonra (Mayıs 1934) Varlık dergisine şiirler  göndermeye başladı. Varlık dergisinde yayımlanan dört şiiri ile dikkat çekti "Sandallar - sayı 223, Göçsem - sayı 24", "Bu Dağlar - sayı 26, Arkasından - sayı 35"[4]

Kuleli Askeri Lisesi’ni (1933), Harp Okulu’nu (1935) tamamladı.[5] 1936’da çekilen kura sonucu Erzurum’a tayin oldu. Harb Okulunu bitirdiği yıl içinde babasını kaybetmişti. Piyade subayı olarak görev yapıyor ama şiiri bırakamıyordu. Dergilerde yayımlanan şiirlerinin ardından İlk şiir kitabını da Harb Okulunu bitirdiği bu yılda bastırmıştı. (30 Ağustos 1935) satışa çıkardığı ilk kitabı Havaya Çizilen Dünya’da  Âşık şiiri denemeleri bulunuyordu.

 Piyade teğmeni olarak Erzurum’da askerlik görevine başlayan şair Iğdır, Sivas Orta Anadolu’da ve Trakya’nın birçok yerinde askerlik yaptı. Ordudaki on beş yıllık zorunlu hizmet süresini doldurunca, önyüzbaşı iken askerlikten ayrıldı. (1950), Bir yıl Basın Yayın Turizm Genel Müdürlüğünde çalıştı. Çalışma Bakanlığına İş Müfettişi olarak girdi ve 1959 yılına kadar bu işinde kaldı (1952–1959), [6]Çalışma hayatına son verdikten sonra kendisini tamamen şiire vermeye başladı. 1960

İkinci kitabı Çocuk ve Allah, 1940 yılında yayımlandı.  Hiç durmadan şiir yazıyor, şiir kitaplarını da bastırıyordu.  Yılda üç dört kez bazen da daha fazla şiir kitabı çıkıyordu.   Cumhuriyet devrinin en kuvvetli şairlerinden biri olmuştu. “Şiirlerinde  mağara devri adamlarından modern çağın insanına kadar, kişioğlunun iç ve dış dünyasını, yurt ve dünya insanını, çok yönlü davranış ve çatışmalarıyla işlediği, soyut-somut durumlar üzerinde derinleşti”  Şiirlerinde anlam ve söyleyiş sağlamlığını ihmal etse bile, kendine has i hayaller, benzetmeler, semboller ve söyleyiş dile yazmayı sürdürüyordu. 

Kendi deyimiyle “ İçinde şiir hayvanı” sesini hiç kısmıyordu. İnanılmaz bir iştiyakla sınırsız sayıda  ( kimilerine göre 30. Bine yakın ) şiir yazacaktı.1970’de sayısı 34’ü bulmuş kitapları içinde Çocuk ve Allah, Daha, Çakırın Destanı, Toprak Ana, Aç Yazı, Asu, Türk Olmak, Haydi gibi eserleri daha çok dikkat çekmişti.

 İstanbul Aksaray, Şehzadebaşın'da kitapçı dükkânı açtı. Bu yıllarda yapayalnız yaşmayı seviyordu.  Her gün “ Kitap “ adını verdiği bu dükkânın camlarına bir şiirini asıyor gelene geçene okutuyordu.  (Aralık 1959) Bu yıllar arasında bir ara yayımcılık da yaptı, “Türkçe “adında bir de aylık dergi çıkardı. Bu dergi dört yıl boyunca ve 43. sayıya kadar devam etti. [7](43 sayı,1960–1964).[8]

ABD'deki Milletlerarası Şiir Forumu tarafından 1967 yılında, Türk şiirinin yaşayan en büyük şairi seçildi. [9]Fakat  “ çok sevdiği “ KİTAP “ adlı kitapevini kapatmak zorunda kalmıştı. (1970)

Bu dönemdeki şiirleri Varlık, Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılâpçı Gençlik, Yeditepe ve Türk Dili dergilerinde de yayımlandı. . 1974 Struga 13. (XIII) Şiir Festivali Altın Çelenk Ödülü aldığına göre 1974 yıllında (Yugoslavya) Uluslararası Struga şiir şölenine devlet tarafından yollanmış olmalıdır. Bu bilgi nedense kaynaklar tarafından zikredilmemiştir.

 

Kitapçı dükkânını kapattıktan sonra Kadıköylü oldu Çamlıca'ya yerleşti. Harem'le Çiçekçi arasında yer alan ve İhsaniye diye bilinen semte geldi. Bir apartmanın giriş katında bir daire almıştı. Hemen tüm gününü, Kadıköy'ün otobüs duraklarına bakan, bir kahvehanede geçiriyordu. Orada, “kapısına dayanıp maraza çıkaran ev sahibini keserle yaralayıp mahkemelik oldu”[10]

Seksenli yılların ilk yarısında Çiçekçi'den Kadıköy'e taşınma derdi olmasın diye de, oradaki evini bırakıp, Mühürdar'da bir ev satın alıp orada yaşmaya başlamıştı. Her gündüz bu kahvehanede vaktini geçiriyor, akşam olunca da edebiyatçıların olmadığı meyhanelerde içkisini içiyordu.  Farklı yerlerde içmesinin nedenini 2005 yılında Enver Ercan ile yaptığı bir röportajında şu şekilde izah etmişti. Her semtte bir tane vardı. Aynı yere gitmem. Sıkılırım. Herkes birbirini tanıyor, laubalilik başlıyor. Şairlerle, dostlarla da çok içmem. Şiir konuşulmaya başlıyor. Yeri değil."

90 yaşına bastığında TYS  AKM ‘de düzenlenen törenle onur plaketiyle onurlandırıldı. 91 yaşında iken Vehbi Koç Vakfı, edebiyat dalında şaire Vehbi Koç Ödülü verdi. Koç Üniversitesinde yapılan törende şaire 100 bin dolarlık çek ve plaket olarak takdim edildi.[11]

 

Uzun yıllardır Kadıköy’de adının verildiği sokakta yalnız yaşayan ve 76 yıl boyunca şiir yazan Dağlarca, 94 yaşında zatürree tedavisi gördüğü Başkent Üniversitesi Hastanesinde yaşamını yitirdi. Şairin, kalp ve solunum yetmezliğinden hayatını kaybettiği ifade edildi. 20 Ekim  2008 Pazartesi Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nda düzenlenen törenden sonra Söğütlüçeşme Camisi’nde kılınan namazın ardından toprağa verildi.[12]

Ben İstanbul’un birçok yerinde ikamet ettim. Gezdim, gördüm, yaşadım, ama en çok Kadıköy’ü sevdim. Kadıköy eskiden de değerliydi, şimdi de. Eskiden daha çok dolaşırdım, ama şimdi yaşım dolayısıyla sokağa çıkamıyorum. Yıllardır içinde yaşadığım, şiirlerimi yazdığım evimin, ölümümden sonra yaşamaya devam etmesini istiyorum” şeklindeki vasiyeti ardından yaşadığı ev müze haline getirildi. [13]

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Binlerce şiire imza atan Dağlarca'nın, altmıştan fazla kitabı vardır. Dağlarca, Cumhuriyet Dönemi ikinci kuşak şairlerinin en özgün ve en verimli şairdir.  Bağımsız kalan bir şair olan Dağlarca çok az şairden etkilenmiş,  hemen hiçbir akımın etkisinde kalmayarak şiirler yazmıştır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın şiiri üç farklı devreye ayrılır: 'Sezgisel Dönem' (1935-45) Bu döneminde memleketçilik konular işlediği, ilke ve inkılâpları savunduğu yurt millet bayrak sevgisinin işlediği dönemidir. , 'Geçiş Dönemi' (1945-55)  köy köylü cumhuriyet, gelişme uygarlık, halkın sorunları kişisel sorunları işlediği süreçtir. 'Akılcı Dönem' ise1960 sonrası yaşanan toplumsal değişime paralel olarak iç ve dış sorunlara duyarlı, dış baskılara karşı çıkan tarih ve toplumla ilgili, çocuk yapıtlarının da yayımlandığı dönemdir.

Şiirleri:  Aile, Ataç, Çağrı, Devrim, İnkılâpçı Gençlik, Kültür Haftası, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlık, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. [14][15]Daha ilk kitabında özgün ve yoğun Şiir dünyasıyla büyük bir şiir yeteneği olduğunu kanıtlayan Dağlarca, ilk şiirlerinde  Necip Fazıl’ın,  şiirinden etkilendiğini hissettirmiştir.  Fakat  Necip Fazıl’ın mistik şiirlerinden farklı olarak şiirlerinde belli ve sistemli bir mistik anlayış gözükmemektedir.  Dağlarca’nın ilk şiirlerinde belli bir dünya görüşü yoktur. İlk şiirleri sezgilerinden ve duyarlılıklarından kaynaklanan şairin ruhsal durum ve psikolojisini ortaya koyan şiirlerdir.  Havaya Çizilen Dünyada oluşmaya başlayan kendine özgü şiir dünyası, Çocuk ve Allah adlı eserinde daha da bariz hale gelmiştir. Bu kitabında, çocukluk dünyası, insan yaşamı varlığın gizemli dünyasını irdeleyen inceleyici bir bakış vardır.  Üstelik bu eserindeki şiirlerinde derin ve içten bir lirizm başarılı betimlemeler, derinlemesine gözlemler başarılı bir anlatım gücüyle yazılan güzel şiirler vardır.  

Şairin kimi şiirlerinde kafiye hataları, kimi şiirlerinde anlatım bozuklukları, kimi şiirlerinde özürlü dizeler de gözükebilir. ,Kimi şiirlerinde kimi sözlerin ve dizelerin sadece KAFİYE  ye uysun diye sokuşturulduğu gözden kaçmaz. Kafiye uğruna anlamın heba olduğu, mananın bozulduğu görülür.

Dağlarca edebiyatımızın en üretken şairlerinden biridir. Her kitabında yeni konulara ve yeni söyleyiş özelliklerine yer vermiştir. Onun kendini yenileme yeteneğini Nazım Hikmet  ile benzeştirmeye çalışanlar olmuş ama Dağlarca’nın Nazım Hikmetten defalarca kez daha üretken bir şair olduğunu göz ardı etmişlerdir.   

Dağlarca, kendini yenileyebilen her bir diğer şiir kitabında kendini değiştirebilen bir şairdir. Onca şiir yazmasına rağmen kendini tekrar etmekten kaçınmayı başaran ender şairlerdendir.  Örneğin Toprak Ana’da köylü konuşma dilini kendi şiir potasında yoğurmayı başarmışken diğer bir şiir kitabında özentiden uzak, içten bir memleketçi, diğer bir şiir kitabında toplumcu, başka bir şiir kitabında ise mistik konuları işleyebilen bir şair olabilmiştir.  Onun şiirlerinde memleketçilikten, toplumculuğa, mitsizimden, emperyalizm karşıtlığına ulaşabilen geniş bir yelpaze bulunur. Örneğin Çocuk ve Allah’ta mistik konulara değinen şiirler yayınlamışken,  “Batı Acısı” eseriyle Batı kültürü ile yapılan hesaplaşmalar ele alınmıştır.  

Dağlarca, kimi zaman dil ve kavram olarak aşırı soyutlamalara girebilmiştir. Buna rağmen her başka kitabında dil ve düşünce açısından yepyeni bir şair kimliği ile karşımıza çıkabilmektedir.  Şiirlerini yeni ses ve söyleyişlerle zenginleştirebilen dile yeni ifade olanakları getirebilen yetenekli bir şairdir.

Dağlarca, Âşık şiiri  ve hece öğelerinden, Türkülerden, tekerlemelerden yararlanarak yazdığı şiirlerinde yurtseverlik, toplumsal adaletsizlik, yanlış batılılaşma gibi konuları işlemiştir. Horoz adlı eseri bunlara yöneliktir.  Halk şiirlerini andıran şiirleri ile Yunus Emre  'de Olmak adlı eseri ise  Yunus Emre'nin çağa uyarlanmış şiiri ve şairliği şeklindedir.

Fazıl Hüsnü Dağlarca çok sayıda ürün veren her şairin düşmek zorunda olacağı kusurlara da düşmüş bir şairdir. Çok sayıda ürün veren her şair gibi özde ve biçimde bazı tekrarlara, eserleri arasında düzey ve kalite seviyesi farklılıklarına düşmüştür. Ama o kendi tabiriyle içindeki şiir hayvanını susturamamış sürekli şiir yazmıştır.

Şiir hayvanıyla dolaşıyordum
Yok dere yok tepe bizimdi
Sanki içkiliydi bütün tepeler
Sallantılar doğa dışıydı
Yitirilmişlerdi biraz
Eski sevgilerimce uzaktılar
Birdenbire ürktü şiir hayvanı
Önümde ışıyan ilk gömüt görüntüden ( Fazıl Hüsnü Dağlarca, İçimdeki Şiir Hayvanı )

Batılılaşma ve Cumhuriyet Döneminin en önemli şairlerinden biri olan Dağlarca,   sanat anlayışını şu cümle ile  özetler: "Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir."

Dağlarca, şiirlerinde düşünce, destan, çocuk, sosyal olaylar, mistik, vatan, yurt, bayrak konularını yalın bir dille işledi. Şiirlerini, içten, coşkulu, ses perdesi yüksek, açık anlaşılır, özentisiz bir üslupla yazdı.  Şiirde biçimselliğe ve sembollere önem verdi. . Destan denemeleri (Üç Şehitler Destanı, İstiklâl Savaşı, İnönü’ler, Yedi Mehmetler vb.) çok başarılı oldu. "Türkçem, benim ses bayrağım" diyerek “Türkçe Katında Yaşamak “adlı şiirinde dile verdiği değeri dile getiren şair, Türk Şiirinin en çok ürün veren şairlerinden biri oldu.

HAKKINDA BİR ANEKTOT

Bir gün yayınevine gülerek geldi "Romatizmama bir çare buldum," dedi. "Harika bir ilaç keşfettim." "Nedir?" diye sordum. " Büyük bir şişe votka alacaksın, içine bir aspirin atıp şişeyi kapatacaksın. Üstüne de o günün tarihini yazıp rafa kaldıracaksın. Ertesi gün bir şişe votka daha. Onun içine de bir aspirin. Tarih. Onu da kaldıracaksın. bu böyle sürecek."

"Sonra?"

"Aradan yirmi bir gün geçince, İlk şişe votkayı alıp içeceksin. Her gün bir şişe. Gör bak, romatizma filan kalmıyor."

"Üstat," dedim, "Bu düpedüz içki. İlaç değil ki."

"Senin aklın ermez," dedi dağlarca. "O tek aspirin votkayı ilaca çeviriyor."

Üsteledim. "İlaç diye içki içiyorsunuz siz."

Dağlarca kızdı:

"Aspirinli içkiyi ne yapayım! İçkimi daha sonra adam gibi içiyorum!"

ESERLERİ


Bir ara Sözcü dergisine 1960 ve Vatan dergisine 1961-1962 yazdığı,  özdeyiş niteliğinde kısa düzyazıları bir yana bırakılırsa, yalnız şiirle uğraşan ve şiirlerini Türkiye’nin hemen bütün edebiyat dergilerine yaymış olan Dağlarca’nın kitapları, ilk baskı yıllarıyla şunlardır:

Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940), Daha (1943), Çakırın Destanı (1945), Taş Devri (1945), Üç Şehitler Destanı (1949), Toprak Ana (1950), (Aç Yazı 1951), İstiklal Savaşı- Samsun’dan Ankara’ya (1951), İstiklal Savaşı- İnönüler (1951), Sivaslı Karınca (1951), İstanbul-Fetih Destanı (1953), Anıtkabir (1953), Asu (1955), Delice Böcek (1957),Batı Acısı (1958), Mevlana’da Olmak-Gezi (1958), Hoo’lar (1960), Özgürlük Alanı (1960), Cezayir Türküsü.(Fransızca, İngilizce ve Arapça çevirileriyle beraber,1961), Aylam. (1962), Türk Olmak (1963), Yedi Memetler (1964), Çanakkale Destanı. (1965), Dışarıdan Gazel.(1965), Kazmalama (1965), Yeryağ (1965), Vietnam. Savaşımız (İngilizcesiyle, 1966), Kubilay Destanı (1968), Haydi (1968), 19 Mayıs Destanı (1969), Vietnam Körü destan-oyun, (1970), Hiroşima (Fransızca.İngilizce çevirileriyle, 1970), Malazgirt Ululaması (1971), Kınalı Kuzu Ağıdı (1972), Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973), Horoz (1977), Hollandalı Dörtlükler (1977), Çukurova Koçaklaması (1979), Nötron Bombası. (1981), Yunus Emre’de Olmak (1981), Çıplak (1981), İlk Yapıtla 50 Yıl Sonrakiler (1985), Uzaklarda Giyinmek (1990), Dildeki Bilgisayar (1992).[16]

Dağlarca çocuk şiirleri de yazdı. Bu alanda ilk kitabı Açıl Susam Açıl Yugoslavya’da basıldı (Üsküp, 1967),bunu İstanbul’da çıkan Kuş Ayak (1971), Arkaüstü (1974), Yeryüzü Çocukları (1974), Yanık Çocuklar Koçaklaması (1976), Balina ile Mandalina (1977),Yaramaz Sözcükler (1979), Göz Masalı (1979), Şeker Yiyen Resimler (1980), Yazıları Seven Ayı (1980),
Cinoğlan (1981), Hin ile Hincik (1981), Güneş Doğduran (1981), Kaçan Ayılar Ülkesinde (1982) kitapları izledi.[17]

ÖDÜLLERİ

·         1946 Cumhuriyet Halk Partisi Şiir Yarışması Üçüncülük[2]

·         1956 Yeditepe Şiir Armağanı[2]

·         1958 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü[2]

·         1966 Türkiye Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Armağanı[2]

·         1967 International Poetry Forum Yaşayan En İyi Türk Şairi (ABD)[2]

·         19?? Arkın Çocuk Edebiyatı Üstün Onur Ödülü

·         1974 Struga 13. (XIII) Şiir Festivali Altın Çelenk Ödülü (Yugoslavya)[2]

·         19?? Milliyet Sanat Dergisi Yılın Sanatçısı

·         1977 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü[18]

Şiirlerinden seçmeler Dört Kanatlı Kuş(1970)’ta toplanmıştı. Şairin eserlerinin çeşitli baskıları ve başka dillerde yayınlanmış "şiirlerinden seçmeler" kitaplarını listesi, Hollandalı Dörtlükler sonunda belirtilmiştir. Bütün eserleri Cem Yayınevi’nce toplu olarak yayınlanmakta olan şairin bu yeni Dağlarca Dizisi’nde 13 kitabı çıkmıştır. Yurt içinde ve dışında aldığı başka ödülleri de vardır. Cem Yayınevi şâi­rin bütün eserlerini yayınlamaktadır

 

KAYNAKÇA 

·         [1] Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, Milliyet Yayınları, 6.Cilt (1986).

·         [2] Necati Güngör, Fazıl Hüsnü Dağlarca Hakkında, Negatif Dergisi Eylül 1995

·         [3] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips yayınları, Ankara, 2005, shf 161

·         [4] https://www.kultur.gov.tr/TR,24529/fazil-husnu-daglarca.html

·         [5] Oktay, Ahmet; Cumhuriyet Dönemi Edb. (1923-1950), Kültür Bakanlığı Yayınları 1993.

·         [6] : DR. TACETTİN ŞİMŞEK, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/fazil-husnu-daglarca

·         [7] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips yayınları, Ankara, 2005, shf 161

·         [8] https://tr.wikipedia.org/wiki/Faz%C4%B1l_H%C3%BCsn%C3%BC_Da%C4%9Flarca

·         [9] https://tr.wikipedia.org/wiki/Faz%C4%B1l_H%C3%BCsn%C3%BC_Da%C4%9Flarca

·         [10] Necati Güngör, Fazıl Hüsnü Dağlarca Hakkında, Negatif Dergisi Eylül 1995

·         [11] https://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=154561,

·         [12] https://arsiv.ntvmsnbc.com/news/462566.asp#storyContinues, son erişim, 21-08-2013

·         [13] https://arsiv.ntvmsnbc.com/news/462566.asp#storyContinues, son erişim, 21-08-2013

·         [14] https://tr.wikipedia.org/wiki/Faz%C4%B1l_H%C3%BCsn%C3%BC_Da%C4%9Flarca

·         [15] https://www.kultur.gov.tr/TR,24529/fazil-husnu-daglarca.html

·         [16]  https://www.kultur.gov.tr/TR,24529/fazil-husnu-daglarca.html

·         [17] https://www.kultur.gov.tr/TR,24529/fazil-husnu-daglarca.html

·         [18]https://tr.wikipedia.org/wiki/Faz%C4%B1l_H%C3%BCsn%C3%BC_Da%C4%9Flarca#cite_note-ktbakanligi-

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar