Halit Ziya ve Bir Ölünün Defteri Hakkında Bilgiler Konusu ve Özeti

22.04.2020
   Halit Ziya  ve Bir Ölünün Defteri Hakkında Bilgiler Konusu ve Özeti

Bir Ölünün Defteri Hakkında Bilgiler 

Bir Ölünün Defteri adlı roman Türk romancılığının babası sayılan Halit Ziya Uşaklıgil’in 1892 İzmir’de iken yazdığı ve Hizmet Gazetesinde tefrika edilerek basılan ikinci romanı olmaktadır.

 Halit Ziya’nın ilk romanı olan ve  1885’te Hizmet Gazetesinde seri olarak tefrika edilen “Sefile” adlı ilk romanı ahlaka aykırı olduğu gerekçesi ile yasaklandığı için yarım kalmış ve bu eseri bir kitap haline gelmemişti. Halit Ziya, daha sonra ikinci romanı olan “Nemide” adlı esreini de İzmir’de iken ve Hizmet Gazetesi ile birlikte çalıştığı (1889) yılında yazdı.  “Bir Ölünün Defteri” (1889), “Ferdi ve Şürekâsı” (1894) adlı eserleri de İzmir’de iken yazılmıştı.  Halit Ziya, bu romanlarını İzmir’de Fransızca ve edebiyat öğretmenliğine devam ederken ve  Osmanlı Bankası’nda çalışırken Hizmet Gazetesinde tefrika ettirmişti.  Halit Ziya, İstanbul’da Reji Genel Müdürlüğü’nün başkâtiplik teklifini kabul ederek İzmir’den ayrılmıştı. (1893). [1]

Bir Ölünün Defteri,  Halit Ziya'nın romancılık safhasında bir kilometre taşıdır. Halit Ziya’nın çocukluk ve ilk gençlik hayatından da izler taşıyan bu roman ilk yayınlandığı yıllarda 93 Harbinin hatırasını taşıyacak şekilde yazılmıştı. 

Fakat Halit Ziya bu romanını kitap haline getirirken romandaki zamanı Çanakkale Savaşı yıllarına taşımış ve olayları bu şekilde düzenleyerek kitap haline getirmişti. Hazlit Ziya’nın Servet-i Fünûn dönemi öncesinde yazılmış olan bu romanı [2] ancak 1944 yılında Latin alfabesi ile basılma şansını buldu. Halit Ziya, “Bir Ölünün Defteri” adlı romanını Yeşilköy’deki köşkünde hayat veda etmeden önce sadeleştirilmiş ve bu şekilde basılması için baskıya göndermişti.

Bir Ölünün Defteri,   edebiyat tarihçilerinin Servet-i Fünûn Romancılığının öncü romanı olarak gördüğü bir romandır. Yazarın bu romanı daha önceden yazmış olduğu halde kitap haline gelemeyen Sefile, Nemide ve Ferdi ile Şürekası adlı romanlarına nazaran daha da başarılı bulunmuştur.  Bir Ölünün Defteri, Halit Ziya’nın  teknik ve üslup yönlerinden kendisini bulduğu ilk önemli romanı olarak kabul edilmektedir.

 ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRMESİ:

Vecdi:  Ailesini küçük yaşta kaybetmiş, çok duygusal bir genç
Nigar: Çocukluğundan beri köşkte yaşamış iyi yetişmiş, Vecdi ve Hüsam dışında  arkadaşı olmayan, ağır başlı içine kapanık bir genç kızdır.
Hüsam: Saf, temiz kalpli, ailesinden uzak Vecdi ve ailesine çok bağlı,  şair ruhlu bir gençtir.
Hala:  Hayatını kızı ve abisinin mutluluğuna adayan temiz kalpli bir dul kadın.

Konu

Aynı kızı seven Vecdi ile Hüsam’ın acıklı hayatı ve duyguları romanın konusudur.  

Özet
Hüsamettin Bey, eşi, çocukları ve kayınvalidesi ile evde otururken Vecdi’den bir haber gelmiş Hüsamettin ölüm döşeğinde olan arkadaşı Vecdi'nin yanına gitmiştir. Vecdi ölürken bir defter bırakmış ve bu defteri Hüsam’ın okumasını istemiştir. Hüsam defteri okumaya başlar.

Vecdi  beş yaşındayken annesini kaybetmiş, babasıyla halasının yanına yerleşmiştir. Halası ise eşinden boşanmış ve üç yaşındaki kızı Niğar ile yaşamaktadır.  Birkaç yıl sonra Vecdi'yi yatılı bir okula verilir

Vecdi  geldiği bu okulda  yalnız kaldığı için çok hüzünlü günler geçirirken Hüsam ile tanışarak onunla arkadaş olur.

Vecdi ile Hüsam çok yakın dost olurlar. Hüsam'ı görür ve aralarında büyük bir dostluk başlar. Hafta sonlarında Hüsam ile birlikte halasının evine giderler. Vecdi bu okula geldikten sonra babasını bir daha görememiş Halası da ona babasının yurtdışına gittiğini söylemiştir.

Vecdi ile Hüsam Vecdii’nin halasının evlerine gittiklerinde Nigar'da onlarla birlikte olmaktadır.  Yıllar böyle geçtikten sonra Vecdi doktor olarak mezun olur. Hüsam da ailesini ziyarete gitmiştir. Bir akşam halası Vecdi'ye kızı Niğar ile evlenmesi ni önermiş, Niğar ile evlenme konusunu hiç düşünmemiş olan Vecdi, konuyu düşünmek için halasından izin istemiştir.

 Fakat bir süre sonra Vecdi, halasının kızı Nigar’a âşık olur ma bunu Niğar’a da söyleyemez.  Zaten bir gün Nigar onun yanına gelerek aralarında böyle  bir aşkın olmayacağını anlatır. Bunun üzerine de Vecdi, halasının evini terk ederek annesinden kalan evlerine taşınır.  Hatta bu eve en yakın dostu olan Hüsam’ı da davet ederek Hüsam ile birlikte bu evde yaşamaya başlarlar.

Böylece Vecdi, Hüsam ile Niğar’ın arasında bir aşk olduğunu da anlar. Bunun üzerine Vecdi halası ile de konuşup Hüsam ile Nigar’ın evlenmesine vesile olur. Ama buna rağmen Vecdi, Niğar’ı sevmeye devam eder. Bu nedenle de onların olduğu ortamdan uzaklaşmak için Çanakkale Savaşı'na giden doktorlar arasına karışarak Çanakkale savaşına katılmaya karar verir. Bu kararını da halası ve Niğar ile de paylaşmaz. Fakat savaşa katılırken Hüsam’a bunu anlatır.

Vecdi savaşta iken yaralanır ve sol kolunu kaybeder. Bir gün yüzünden yaralanan ve bu yara izi yüzünden nişanlısı tarafından artık beğenilmeyeceğini düşünen bir teğmenle tanışır. Vecdi kolunu kaybettiği için ondan on kat kötü durumda olduğunu düşünmeye ve artık yaşamasının da anlamsız olduğu fikrine kapılmaya başlamıştır. Bir çatışmada tekrar yaralanmış ve İstanbul’a gönderilmiştir.

Bir gün Hüsam'ın yanına gelmiş ve sol kolu üzerine şal çekmiştir.  Bu yüzden Hüsam Vecdi'nin kolunun olmadığını anlamaz.  Vecdi Hüsam ile birlikte halasını evine giderek halası ve Niğar ile de görüşür. Bir süre sonra Vecdi de onlarla aynı evde yaşamaya başlar. Ancak bir müddet sonra annesinin köşküne taşınır. Vecdi insanların kendisinden tiksineceğini düşünmekte ve kendisini ölmeye mahkûm etmiştir. Ölümünün geldiğini anlayınca da Hüsam’ı çağırır ve defteri Hüsam’a verir.


KAYNAKÇA


[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/halit-ziya-usakligil-hayati-ve-edebi-kisiligi/74552

[2] Halit Ziya Uşaklıgil, İstanbul 1944, s. 40-41.

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar