KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarHamamiye Nedir Hamamiye Örneği

Hamamiye Nedir Hamamiye Örneği

26.06.2016

 

Hamamiye Nedir ve Hamamiye Örneği

 (Ar. ḥammām'dan ḥammāmiyye) Divan edebiyatında hamam, hamamdaki güzelleri veya hamamdaki güzeli anlatan hamamı veya hamamdaki güzeli öven şiirlere denmiştir.

Hamamiye genellikle kasidelerin nesib- teşbib bölümlerinde bulunur.  Daha doğrusu nesib bölümlerinde hamamın tasviri yapan, hamam eğlenceleri veya hamamdaki güzelleri anlatan kasidelere hamamiye veya hammamnâme denmiştir.   Hamamnamelerin kasidelerin Nesip bölümleri veya müstakil bir kaside olarak yazılanlarının dışında mesnevi şeklinde yazılmış olanları da vardır.

Divan edebiyatında çok fazla örneği olmayan hamamnamelerin içinde en güzeli Nedim’in Damat İbrahim Paşa iöçin yazdığı ve hamamda gördüğü bir güzelle konuşmasını dile getiren kasidesi hamamname türünün edebiyatımızdaki en güzzel örneklerinden biridir. Aşağıya tam metni alınan bu kasideden başka Mehmet Emin Beliğ’in  “Hamamname i Dil-suz “adlı mesnevisi bu türde yazılmış en güzel mesnevidir. “Hammâmnâme-i Dilsûz”. Klasik hamamnâme geleneğine uygun özellikler taşıyan dokuz bendlik bir müseddestir. ( bkz Hamam-nâme ve Hamamiye -) .

 

Hammâmiyye Der-Sitâyiş-i Vezîr-i a‘zam Dâmâd İbrâhîm Pâşâ

Sepîde-dem ki olup dîde hâbdan bîdâr

Hurûşa başladı nâ-gâh serde derd-i humâr

Hezâr za‘f ile hammâma doğru azm etdim

Kemer güsiste perâkende gûşe-i destâr

Varup o hâl ile hammâma üft ü hîz ederek

Edince gûşe-i halvetde câygâh-ı karâr

Ne gördüm âh amân el-aman bir âfet-i cân

Gelüp yanımda güneş gibi oldu şu‘le-nisâr

Saçı fütâdesinin hâbı gibi pejmürde

Nigâhı âşıkının hâtırı gibi efgâr

Vücûdu ham gümüşden beyâz gülden nerm

Boyu henüz yetişmiş nihâlden hem-vâr

Kamer hamîresi yâhud güneş mürebbâsı

Bilûr şâhı yâhud nahl-i lü'lü-i şehvâr

O kadd ü had o tenâsüb o gabgab ol pistân

O yâl ü bâl o temâyül o şîve-i reftâr

Tamâm reng ü bahâ mû-be-mû kirişme vü nâz

Tamâm hüsn ü ser-â-pây şu‘le-i dîdâr

Velîk hissolunur ki o nâz-perverdin

Derûnu içre bir endîşe vü bir âteş var

Ben ise derd ile kıldım figan ki âh aceb

Nedir eden dilin ol nâz-perverin bîzâr

Dedi o dem dil-i dîvâne her çi bâd-âbâd

Bu hâletin ederim andan aslın istifsâr

Cevâb-ı lutf verirse eger zihî devlet

Zihî sa'âdet eger kim ederse de âzâr

Heman hitâb edüp ey âftâb-ı nâz dedim

Ki ey fedâ o siyeh zülfe nâfe-i Tâtâr

Gümüşden âyîneler gibi saf iken sînen

Sezâ mıdır ki ola böyle pây-mâl-ı gubâr

Cihânı etmiş iken hayretin zebun ya seni

Kim etdi böyle ser-endâz-ı hayret ü efkâr

Nedir aceb sebeb-i hayretin nedir derdin

Kemâl-i lutfun ile kıl kemînene ihbâr

İşitdi çünki sözüm ol gül-i hadîka-i nâz

Derûn-ı sîneden âh eyleyüp çü bülbül-i zâr

Dedi ki âh su'âl etme derd-i pinhânım

Dil-i figârıma zahm urma sen de diger-bâr

Dilimle uğradığım kayda ben bu âlemde

Ne bülbül uğradı ne tûti-i şeker-güftâr

Karârın aldı dilin bir garîb dağdağa kim

İlâcı güç gamı müşkil tegâfüli düşvâr

Bu şeb bir âfetin ibrâmı ile meclisde

Çekilmiş idi bir iki piyâle-i ser-şâr

Tamâm neş'eler etdikde mihr gibi tulû‘

Miyân-ı meclise nakl oldu sohbet-i eş‘âr

Nedîm nâmına bir şa‘ir-i cihan var imiş

Kemend-i zülfüme düşsün ilahi ol ayyâr

Bir iki beytin onun keyfe ma't-tafak nâ-gâh

Bir ehl-i dil okuyup etdi bir dahı tekrâr

Şu rütbe etdi eser bana ol edâ-yı selîs

Ki tab‘-ı şûhum olup çâk-sâz-ı ceyb-i karâr

Yemin edüp kılıcım kabzasına nezr etdim

Bulup Nedîmi iki bûse eyleyim îsâr

Bu kerre şimdi belâ bunda hânesin bilmem

Ki azm edüp olam îfâ-yı nezre hâhişkâr

Tutalım arayarak bulmuşum onu ammâ

Kabûl kılmayup eylerse nezrim istihkâr

Hicâb mâni‘ olursa ya nâz ederse yahud

Ederse zühd satup sûret-i riyâ ızhâr

Nice çıkam acabâ uhdesinden ol nezrin

Kalır mı âh benim gerdenimde yohsa bu bâr

Kaçan ki bu sözü gûş etdi dil kalup bî-hûş

Kemâl-i hayret ile hem-çü sûret-i dîvâr

Dedim ki ey gül-i nev-hîz-i nâz ü işve sana

Fedâ Nedîm gibi bendeler hezâr hezâr

Ne gûne sihr idi âyâ o beyt-i pür-te'sîr

Ki bir senin gibi ser-keş perîyi etdi şikâr

Dedi ki bir iki beytü'l-kasîde kim olmuş

Onunla hazret-i sadr-ı güzîne midhatkâr

Cenâb-ı hazret-i düstûr-ı âsman-mesned

Ki mihr-i zâtına bir gerd bâliş-i zer-târ

Semiyy-i cedd-i resûl-ı Hudâ ki lutfundan

Cihanda âteş-i endûh u gam olur gülzâr

Yegâne sıhr-ı güzîn-i halîfetü'l-islâm

Vezîr-i a‘zam u ekrem müşîr-i pâk-tebâr

Alîl-i mihnete cûd u sehâsı habb-ı zeheb

Marîz-i ye'se atâyâsı şerbet-i dînâr

Dokunsa çeşmi eger jeng-beste mir'âta

Yeşil çemen gibi neşv ü nemâ bulur jengâr

Harîta resmi gibi huşg u teng-sûretdir

Kef-i kerîmine nisbetle kulzüm-i zehhâr

Serâb lem‘ası veş nef‘den mu‘arrâdır

Nihâd-i pâkine nisbetle feyz-i ebr-i bahâr

Edeydi âteş-i kahrı bıhârı isti‘lâ

Fetîl ü revgan olurdu cezîrelerle bıhâr

Harem-serâyına Kâfûr-ı zer-kemer hâdim

Derinde Cengiz ü Kaplan nâme-ber tâtâr

Zihî o kuvvet-i bâzû ki Hind-i garbîden

Zemîne etse eger nîzesin halîde çü mâr

Çıkup o demde ser-i nîze Hind-i şarkîden

Ederdi sadme-i yelmânı pây-ı râyı figâr

Cihan-penâh hidîvâ keremverâ sadrâ

Eyâ vezîr-i felek-bârgâh-ı mihr-âsâr

Sen ol hidîv-i cihansın kim ahd-i lutfunda

Nigehbanlık eder âşiyân-ı bülbüle mâr

Sen ol yegâne-i devr-i zamânesin ki senin

Nazîrin olmadı meşhûd-ı dîde-i devvâr

Cihânı lutf u mürüvvetle kâm-rân etdin

Cihânda kim alasın ber-sebîl-i istimrâr

Bu hüsn-i hulkı ki etmiş Hudâ sana ihsân

Bu baht-ı tâli‘i k'etmiş felek sana îsâr

Mübeşşer ol ki senin izz ü devlet ü câhın

Olur ziyâde bülend ü medîd leyl ü nehâr

Budur delîl bu da‘vâya kim senin ancak

Budur murâd-ı şerîfin ki cümle ehl-i diyâr

Olup zamân-ı şerîfinde emn ü râhatda

Cihanda olmaya bir ferde zulm ile âzâr

Fe-lâ-cerem bu cihan içre çün mücerrebdir

Ki böyle şefkat ü rahmi olan sudûr-ı kibâr

Olup o mesned-i vâlâda çok zaman mümted

Eder makâm-ı refî‘inde devlet ile karâr

Bu bahs-i pâki debistân-ı fazl u dânişde

Bu sûret ile ki takrîr eder ulü'l-ebsâr

K'olur zamân-ı kalîl içre muzmahil elbet

Delâlet etdiği çün şerre necm-i gîsû-dâr

Delîli olduğı'çün hayr-ı âleme sâ‘î

Cihanda dâ'im olur âftâb-ı feyz-âsâr

Ale'l-husûs ki bu bende-i kerem-dîden

Bu çâkerin bu kemînen bu abd-ı zâr u nizâr

O denlü lutf u kerem gördü hezretinden kim

O lutfu görmedi ebr-i bahârdan gülzâr

Nedîm kendi kulun kendi müstmendindir

Unutma zerreni ey âftâb-ı feyz-âsâr

Himâyet et ki senin bir yanar çerâğındır

Ta‘arruz eylemesin rûzgâr-ı bed-kirdâr

Ol âftâb-ı mekârimsin âsafâ sen kim

Umûm-ı feyzin ile sîrdir kibâr u sıgâr

Cihanda sen gibi müşfik efendisi var iken

Yazık değil mi kala böyle bî-kes ü bî-kâr

Mukayyed olmaya bir kâr ile bu âlemde

Ede derûnunu sevdâ-yı hâm ile âzâr

Bu sözde lîk efendim kalem yalan söyler

Ben eyleyeyim onun bâri kizbini izhâr

Derin güşâde iken cümle ehl-i irfâna

Kalır mı bî-kes o pâkize-tab‘-ı sihr-âsâr

Egerçi hidmeti yok lîk ona yeter bu şeref

Ki ede hidmet-i rıkkıyetinde ömrü güzâr

Hemân efendisini eylesin Hudâ dâ'im

Kerem eder komaz elbette bendesin bî-kâr

Hemîşe tâ ki ola kârgâh-ı âlemde

Bu heft âmire münkâd bu tabâyi‘-i çâr

Mutî‘-i emrin olup çâr gûşe heft iklîm

Ola müsahhar-ı kilkin bu kubbe-i devvâr

İnâyet-i ezelî feyz-bahş u feyz-resân

Sipihr bende-i ferman sitâre hidmetkâr

Prof. Dr Muhsin Macit, Nedim Divanı, T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, KÜLTÜR ESERLERİ 511

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da