Hamamiye Nedir ve Hamamiye Örneği
(Ar. ḥammām'dan ḥammāmiyye) Divan edebiyatında hamam, hamamdaki güzelleri veya hamamdaki güzeli anlatan hamamı veya hamamdaki güzeli öven şiirlere denmiştir.
Hamamiye genellikle kasidelerin nesib- teşbib bölümlerinde bulunur. Daha doğrusu nesib bölümlerinde hamamın tasviri yapan, hamam eğlenceleri veya hamamdaki güzelleri anlatan kasidelere hamamiye veya hammamnâme denmiştir. Hamamnamelerin kasidelerin Nesip bölümleri veya müstakil bir kaside olarak yazılanlarının dışında mesnevi şeklinde yazılmış olanları da vardır.
Divan edebiyatında çok fazla örneği olmayan hamamnamelerin içinde en güzeli Nedim’in Damat İbrahim Paşa iöçin yazdığı ve hamamda gördüğü bir güzelle konuşmasını dile getiren kasidesi hamamname türünün edebiyatımızdaki en güzzel örneklerinden biridir. Aşağıya tam metni alınan bu kasideden başka Mehmet Emin Beliğ’in “Hamamname i Dil-suz “adlı mesnevisi bu türde yazılmış en güzel mesnevidir. “Hammâmnâme-i Dilsûz”. Klasik hamamnâme geleneğine uygun özellikler taşıyan dokuz bendlik bir müseddestir. ( bkz Hamam-nâme ve Hamamiye -) .
Hammâmiyye Der-Sitâyiş-i Vezîr-i a‘zam Dâmâd İbrâhîm Pâşâ
Sepîde-dem ki olup dîde hâbdan bîdâr
Hurûşa başladı nâ-gâh serde derd-i humâr
Hezâr za‘f ile hammâma doğru azm etdim
Kemer güsiste perâkende gûşe-i destâr
Varup o hâl ile hammâma üft ü hîz ederek
Edince gûşe-i halvetde câygâh-ı karâr
Ne gördüm âh amân el-aman bir âfet-i cân
Gelüp yanımda güneş gibi oldu şu‘le-nisâr
Saçı fütâdesinin hâbı gibi pejmürde
Nigâhı âşıkının hâtırı gibi efgâr
Vücûdu ham gümüşden beyâz gülden nerm
Boyu henüz yetişmiş nihâlden hem-vâr
Kamer hamîresi yâhud güneş mürebbâsı
Bilûr şâhı yâhud nahl-i lü'lü-i şehvâr
O kadd ü had o tenâsüb o gabgab ol pistân
O yâl ü bâl o temâyül o şîve-i reftâr
Tamâm reng ü bahâ mû-be-mû kirişme vü nâz
Tamâm hüsn ü ser-â-pây şu‘le-i dîdâr
Velîk hissolunur ki o nâz-perverdin
Derûnu içre bir endîşe vü bir âteş var
Ben ise derd ile kıldım figan ki âh aceb
Nedir eden dilin ol nâz-perverin bîzâr
Dedi o dem dil-i dîvâne her çi bâd-âbâd
Bu hâletin ederim andan aslın istifsâr
Cevâb-ı lutf verirse eger zihî devlet
Zihî sa'âdet eger kim ederse de âzâr
Heman hitâb edüp ey âftâb-ı nâz dedim
Ki ey fedâ o siyeh zülfe nâfe-i Tâtâr
Gümüşden âyîneler gibi saf iken sînen
Sezâ mıdır ki ola böyle pây-mâl-ı gubâr
Cihânı etmiş iken hayretin zebun ya seni
Kim etdi böyle ser-endâz-ı hayret ü efkâr
Nedir aceb sebeb-i hayretin nedir derdin
Kemâl-i lutfun ile kıl kemînene ihbâr
İşitdi çünki sözüm ol gül-i hadîka-i nâz
Derûn-ı sîneden âh eyleyüp çü bülbül-i zâr
Dedi ki âh su'âl etme derd-i pinhânım
Dil-i figârıma zahm urma sen de diger-bâr
Dilimle uğradığım kayda ben bu âlemde
Ne bülbül uğradı ne tûti-i şeker-güftâr
Karârın aldı dilin bir garîb dağdağa kim
İlâcı güç gamı müşkil tegâfüli düşvâr
Bu şeb bir âfetin ibrâmı ile meclisde
Çekilmiş idi bir iki piyâle-i ser-şâr
Tamâm neş'eler etdikde mihr gibi tulû‘
Miyân-ı meclise nakl oldu sohbet-i eş‘âr
Nedîm nâmına bir şa‘ir-i cihan var imiş
Kemend-i zülfüme düşsün ilahi ol ayyâr
Bir iki beytin onun keyfe ma't-tafak nâ-gâh
Bir ehl-i dil okuyup etdi bir dahı tekrâr
Şu rütbe etdi eser bana ol edâ-yı selîs
Ki tab‘-ı şûhum olup çâk-sâz-ı ceyb-i karâr
Yemin edüp kılıcım kabzasına nezr etdim
Bulup Nedîmi iki bûse eyleyim îsâr
Bu kerre şimdi belâ bunda hânesin bilmem
Ki azm edüp olam îfâ-yı nezre hâhişkâr
Tutalım arayarak bulmuşum onu ammâ
Kabûl kılmayup eylerse nezrim istihkâr
Hicâb mâni‘ olursa ya nâz ederse yahud
Ederse zühd satup sûret-i riyâ ızhâr
Nice çıkam acabâ uhdesinden ol nezrin
Kalır mı âh benim gerdenimde yohsa bu bâr
Kaçan ki bu sözü gûş etdi dil kalup bî-hûş
Kemâl-i hayret ile hem-çü sûret-i dîvâr
Dedim ki ey gül-i nev-hîz-i nâz ü işve sana
Fedâ Nedîm gibi bendeler hezâr hezâr
Ne gûne sihr idi âyâ o beyt-i pür-te'sîr
Ki bir senin gibi ser-keş perîyi etdi şikâr
Dedi ki bir iki beytü'l-kasîde kim olmuş
Onunla hazret-i sadr-ı güzîne midhatkâr
Cenâb-ı hazret-i düstûr-ı âsman-mesned
Ki mihr-i zâtına bir gerd bâliş-i zer-târ
Semiyy-i cedd-i resûl-ı Hudâ ki lutfundan
Cihanda âteş-i endûh u gam olur gülzâr
Yegâne sıhr-ı güzîn-i halîfetü'l-islâm
Vezîr-i a‘zam u ekrem müşîr-i pâk-tebâr
Alîl-i mihnete cûd u sehâsı habb-ı zeheb
Marîz-i ye'se atâyâsı şerbet-i dînâr
Dokunsa çeşmi eger jeng-beste mir'âta
Yeşil çemen gibi neşv ü nemâ bulur jengâr
Harîta resmi gibi huşg u teng-sûretdir
Kef-i kerîmine nisbetle kulzüm-i zehhâr
Serâb lem‘ası veş nef‘den mu‘arrâdır
Nihâd-i pâkine nisbetle feyz-i ebr-i bahâr
Edeydi âteş-i kahrı bıhârı isti‘lâ
Fetîl ü revgan olurdu cezîrelerle bıhâr
Harem-serâyına Kâfûr-ı zer-kemer hâdim
Derinde Cengiz ü Kaplan nâme-ber tâtâr
Zihî o kuvvet-i bâzû ki Hind-i garbîden
Zemîne etse eger nîzesin halîde çü mâr
Çıkup o demde ser-i nîze Hind-i şarkîden
Ederdi sadme-i yelmânı pây-ı râyı figâr
Cihan-penâh hidîvâ keremverâ sadrâ
Eyâ vezîr-i felek-bârgâh-ı mihr-âsâr
Sen ol hidîv-i cihansın kim ahd-i lutfunda
Nigehbanlık eder âşiyân-ı bülbüle mâr
Sen ol yegâne-i devr-i zamânesin ki senin
Nazîrin olmadı meşhûd-ı dîde-i devvâr
Cihânı lutf u mürüvvetle kâm-rân etdin
Cihânda kim alasın ber-sebîl-i istimrâr
Bu hüsn-i hulkı ki etmiş Hudâ sana ihsân
Bu baht-ı tâli‘i k'etmiş felek sana îsâr
Mübeşşer ol ki senin izz ü devlet ü câhın
Olur ziyâde bülend ü medîd leyl ü nehâr
Budur delîl bu da‘vâya kim senin ancak
Budur murâd-ı şerîfin ki cümle ehl-i diyâr
Olup zamân-ı şerîfinde emn ü râhatda
Cihanda olmaya bir ferde zulm ile âzâr
Fe-lâ-cerem bu cihan içre çün mücerrebdir
Ki böyle şefkat ü rahmi olan sudûr-ı kibâr
Olup o mesned-i vâlâda çok zaman mümted
Eder makâm-ı refî‘inde devlet ile karâr
Bu bahs-i pâki debistân-ı fazl u dânişde
Bu sûret ile ki takrîr eder ulü'l-ebsâr
K'olur zamân-ı kalîl içre muzmahil elbet
Delâlet etdiği çün şerre necm-i gîsû-dâr
Delîli olduğı'çün hayr-ı âleme sâ‘î
Cihanda dâ'im olur âftâb-ı feyz-âsâr
Ale'l-husûs ki bu bende-i kerem-dîden
Bu çâkerin bu kemînen bu abd-ı zâr u nizâr
O denlü lutf u kerem gördü hezretinden kim
O lutfu görmedi ebr-i bahârdan gülzâr
Nedîm kendi kulun kendi müstmendindir
Unutma zerreni ey âftâb-ı feyz-âsâr
Himâyet et ki senin bir yanar çerâğındır
Ta‘arruz eylemesin rûzgâr-ı bed-kirdâr
Ol âftâb-ı mekârimsin âsafâ sen kim
Umûm-ı feyzin ile sîrdir kibâr u sıgâr
Cihanda sen gibi müşfik efendisi var iken
Yazık değil mi kala böyle bî-kes ü bî-kâr
Mukayyed olmaya bir kâr ile bu âlemde
Ede derûnunu sevdâ-yı hâm ile âzâr
Bu sözde lîk efendim kalem yalan söyler
Ben eyleyeyim onun bâri kizbini izhâr
Derin güşâde iken cümle ehl-i irfâna
Kalır mı bî-kes o pâkize-tab‘-ı sihr-âsâr
Egerçi hidmeti yok lîk ona yeter bu şeref
Ki ede hidmet-i rıkkıyetinde ömrü güzâr
Hemân efendisini eylesin Hudâ dâ'im
Kerem eder komaz elbette bendesin bî-kâr
Hemîşe tâ ki ola kârgâh-ı âlemde
Bu heft âmire münkâd bu tabâyi‘-i çâr
Mutî‘-i emrin olup çâr gûşe heft iklîm
Ola müsahhar-ı kilkin bu kubbe-i devvâr
İnâyet-i ezelî feyz-bahş u feyz-resân
Sipihr bende-i ferman sitâre hidmetkâr
Prof. Dr Muhsin Macit, Nedim Divanı, T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, KÜLTÜR ESERLERİ 511