Horasan Neresidir Şiirlerde Horasan’dan Türk Göçü  

17.04.2017

 

Horasan Neresidir

 Osmanlıca yazılışı Horasan,  خراسان

İran'ın doğusunda kalan ve Farsça bir kelime olan Horasan "Güneşin doğduğu yurt" anlamına gelen bir bölgedir.  Eski devirlerde Horasan İran, Afganistan, Tacikistan, Türkmenistan'ın ve Özbekistan'ın bazı bölgelerini kapsayan daha geniş bir coğrafyanın adı olarak kullanılmış, Anadolu’ya gelen Türklerin çok büyük bir çoğunluğu da bu bölgeden Anadolu’ya geçmişlerdir.

Orta Asya‘dan  Batı’ya doğru akın eden Türk boyları, Horasan'ın Kuzey'ini kendilerine yurt edinmişlerdir.  Günümüzdeki Horasan, güneyinden Türkmenistan, güney batısında Türkmen Sahra, güney doğusunda Afganistan ve Kevir Çölü'ne kadar uzanan bir bölgedir.

Şiirlerde Horasan’ ve Türk Göçü  

Divân ve halk şiirinin coğrafyası içinde önemli bir yer tutmuş olan Horasan, bu gün bile çoğunlukla Türk ve Türkmenlerin yaşadığı Farslar ile az sayıda Kürt topluluklarının da bulunduğu bir bölgedir.

Selçukluları kuran Kınıkların,  Osmanlıları kuran Kayıların,  Çukurova’ya, Urfa’dan Rakka, Halep ve Silifke’ye buralardan da Anadolu’nun diğer bölgelerine doğru yayılan Türk boyları ve aşiretlerinin büyük çoğunluğu,  Horasan Bölgesinde hükümranlık kuran Karahanlı, Gazneli ,  Selçuklu ,  Safevi Türkdevletlerini Kaçar ve Avşar Hanlığını kuran Türklerin Anadolu’ya göçen kardeşleridir.

Horasan, Türk tarihi açısından büyük önem taşıyan Amu derya ve Siri derya  ( Seyhun ve Ceyhun )  nehirleri arasındaki bölgeyi kapsayan Maveraün nehir ( İki nehir arası ) bölgesinin de içinde yer aldığı bir bölgedir.[1]  Bu bölge Türkistan olarak da anılan pek çok Türk devletinin kurulmasını sağlayan, göç edip geldikleri anayurtları olduğu için Anadolu’daki Türklerin halen hafızalarında yaşayan bir bölgedir.   Nitekim Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin adı Seyhan ve Ceyhan nehirlerine taşınmış, Erzurum’daki Horasan ilçemizin adı da bu nedenle konulmuştur.

Günümüzdeki Horasan  bugün bile sayıları 4.000.000 'dan fazla Türk’ün yaşadığı bir bölgedir.  “İran'ın kuzeydoğusunda Kuzey Horasan, Razavi Horasan ve Güney Horasan olarak üçe bölünmüş olan eski Horasan bölgesinde yaşayan Kızılbaş ya da Sünni Türk halkı. Anadilleri olan Horasan Türkçesi, Türkmence ve Azerice arasında olup Türkmenceye daha çok yakınlık göstermektedir.”[2]

Horasan’ın çok eskiden beri Türk yurdu olduğu,   bilinen ilk Türk devletini kuran Siyenpi Türklerinin destanlarında da söz edilmiştir.  Şu Destanı nda [3]  Dara’yı yenerek İran’ın doğusundaki Türk illerine yönelen İskender,  orada gördüğü insanlara “ Türk manend”  ( Türkmen) Türk’e benzeyenler demiştir.

Anadolu Türkmen aşiretlerinin önemli bölümü, özellikle de Alevi olanlar, Horasan'dan geldiklerini ifade ederler.[4][5]  Horasan,  Önceleri Siyenpi Türklerinin, sonraları, Akhunlar, Karahanlı, Gazneli daha sonra da Selçukluların Anadolu’ya gelmeden önce kaldıkları “Hazar ötesi Oğuz toprağıdır”. “Horasan’ın her tarafı Türk cephesidir” diyen Yakûbî’nin (öl. 897) Harezm ile Hazar denizi arasındaki bölgeye “Oğuz çölü” dendiği de bilinmektedir. [6]

Berf ü bârân oldı nâzil sanmañuz gökden yire
Gitdi ‘Osmân leşkeri şâh-ı Horasân üstine            Ravzi

Terk idüp memleket-i ‘Osmân’ı
Ravziyâ ‘azm-i Horasân eyle          Ravzi

Türk kültürü içerisinde   Yesi , Belh, Buharâ gibi şehirleri; Doğu Türkistan’a doğru uzanan  Fergana  vadisine doğru uzanan arazisi  , bu bölgeden Anadolu'ya yapılan göçler  nedeni ile  Horasan, Anadolu’daki Türkler ve edebiyatı üzerinde de derin izler bırakmıştır. Ahi Evran’ın, Hacı Bektaşi Veli ’nin Horasan’dan Anadolu’ya gelişi ile ilgi pek çok rivayetler de Horasan’ın edebiyatımıza bıraktığı izler arasındadır.  Türklerin Horasan’dan göçü dokuz asır öncesine dayanmasına rağmen, Çukurova Türkmenlerinin, atalarının Horasan’dan göçerek bölgeye geldiklerini biliyor olmaları da ilginçtir.

Nitekim Dadaloğlu da atalarının Horasandan geldiğini bildiren birçok şiir yazmıştır.  

On bir kişi Horasan'dan çıkanda
Ak sayaya yeşil düğme dikende
Çıkıp yücelerden engin bakanda
Yol alıp gidiyor göçü Avşar'ın           Dadaloğlu

Şarkışlalı Aşık Veli dahi bir dörtlüğünde bu bilgiden söz eder

Horasan ilinden Anadolu'ya
Islahata geldi Pir Hasan Dedem
Seyreyle didemden akan selini
Islahata geldi Pir Hasan Dedem        Şarkışlalı Aşık Veli

Benim aslım Horasan'dan Hoy'dandır
Kırklar olduğun Kanber de yandadır
Tanrının arslanı Ali nurdandır              Pir Sultan Abdal

Horasan'dan Rum'a zuhur eyleyen
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi
Binip cansız duvarları yürüten
Pirim Hacı Bektaş Veli değil mi      Abdal Musa

Kalktık Horasan’dan sökün eğledik,
Düşürdüler bizi uzun yollara,
Omuzda parlıyor uzun kargılar
Aşırdılar bizi karlı dağlara.          Dedemoğlu ( Bara

Cenuptaki Türkmenlerin türkülerinde bile bu bilgi gözükmektedir.

Horasan'dan kalktık eyledik sökün
Yüklettik yükümüz dertle gam bugün
Bana deli derler değilim tekin
Aklımı başıma getiremedim            Gaziantep Türküleri

Aman çıktık Horasan'dan
A canım canım ah canım
Vay beyler aman sökün eyledik
Aman sökün eyledik             Gaziantep Türküler

Horasan’dan düştük yola halı dokuya dokuya
Ayrıldık yirmi dört kola halı dokuya dokuya
      Şafak atar uyanırız al kuşağı dolanırız
      Kara şalvar geyiniriz halı dokuya dokuya           Karaman Türküleri

Yüz urup tapıma geldi icâzet ver ana şâhâ
Ki yine devletinde ben görem miilk-i Horâsân’ı        Dehhanî

Kaynakça 

 [1] Şahamettin Kuzucular, Çukurova Gâvurdağı Tarihi ve Türkmenleri, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/cukurova-gavurdagi-tarihi-ve-turkmenleri/137385

[2] - Yrd. Doç. Dr. Elnur Hasan MİKAİL, HORASAN TÜRKLERİ HAKKINDA TANITICI BİLGİİ, https://www.turansam.org/makale.php?id=6332

[3] Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/su-destani-hakkinda-bilgiler-ve-tam-metni/75195

[4] Erdoğan, Kutluay (derleyen), Demir, Tazegül (düzenleyen) (2011). Kars ve Ardahan Türkmenlerinin Dünü ve Bugünü (Millî Mücadeledeki Yerleri)

[5] Özgül, Vatan (2004). Kızılbaşlık ve Türkmenler. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, sayı: 32

[6] Ata, Aysu (2010). Moğol fütuhatı ve Doğu-Batı Türk yazı dili kavramları üzerine, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 17, 1 (2010) 29-37

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar