Ahi Evran Hayatı ve Ahilik Teşkilatı

16.06.2011

 

 

Ahi Evren veya Ahi Evran

 

Tam ad: Şeyh Nasırettin Mahmut el Hoyi); (d.1171-ö.12 Nisan 1261) Ahiliğin kurucusu sayılan debbağların (dericilerin) piri, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri ve mutasavvıfı

 

Doğumu ve Çocukluğu ve Tahsili

Ahi Evren doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1171 yılında İran'ın Hoy kasabasında dünyaya geldiği d.1171-ö.12 Nisan 1261 tarihleri arasında doğduğu ve öldüğüne dair bilgilerin hepsi kesin bulgular değildir.

Buna mukabil bu bilgilerin doğru olabileceğinden hareket ederek düşünürsek Hoy kasabası  Büyük Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey'den beri Türkmen yerleşim bölgesidir.  Ahi Evran’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak birçok kaynakta yer alan 93 yıl ömür sürdüğü bilgisinden hareketle, Hicrî 659’da (1261) öldüğü göz önünde bulundurulduğunda Ahi Evran’ın hicrî 566 (1171) yılında doğduğu söylenebilir. Bu bilgi pek çok kaynak tarafından kabul gören bir tarihtir. [1] Evran (evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir. Bu bakımdan Evran adının efsanevi kişiliğinden kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.[2]

 Ahi Evren'in çocukluğu ve tahsil devresinin Azerbaycan ve Hoy kasabasında geçmiş olduğu düşüncesi akla yatkındır. Daha sonra Horasan ve Maveraünnehir bölgesine gelip o yöredeki büyük üstatlardan dersler almış olduğuna dair işaretler çok güçlüdür.  

 Yrd.Dç.Dr.Salih Özkan’ın tespitlerime göre 1203 veya 1204 yılında Bağdat'a gelmiş ve burada tanıştığı Evhaddü'd Din Kirmani'in tavsiyesiyle Abbasi halifesi Nasır Lidinillah'ın kurmuş olduğu Fütüvvet Teşkilâtına katılmış ve bu teşkilatın önde gelen şeyhleriyle temas kurma imkanı bulmuş, başta Kirmani olmak üzere birçok üstaddan istifade etmiştir. [3]O dönemde Bağdat'ın ilim ve irfan merkezi olması, Ahi Evren'in çok yönlü bir fikir adamı olarak yetişmesini sağlamıştır.[4]

 1204 yılında Anadolu Selçukluları Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev'ı göndermiş, buna karşılık bazı ilim adamları ile birlikte Ahi Evren de Anadolu'ya gelmiştir.

 

Anadoluya Gelişi ve Ahilik Teşkilatını Kuruşu

 Bir hac yolculuğu esnasında Râzî’nin talebelerinden ve evliyadan Şeyh Evhadüddîn Hamid Kirmânî ile tanıştırılan Ahi Evran, daha sonra onun talebeleri arasına katılmış ve bağlılığını Evhadüddîn’in vefatına kadar sürdürmüştür.

Ahi Evran, Bağdat’ta iken  fütüvvet teşkilâtının ileri gelen şeyhleriyle münasebette bulunduğu gibi, başta Evhadüddîn Kirmânî olmak üzere birçok üstattan yararlanmıştır. Bağdat’ın o yıllarda İslâm dünyasının en büyük ilim, sanat ve irfan merkezi oluşu, Ahi Evran’ın çok yönlü bir ilim ve fikir adamı olmasında etkili olmuştur. Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî ilimler yanında felsefe ve tıp sahasında da sivrilmiş ve bu konularda eserler vermiştir.[5]

Muhyiddîn İbni Arabî ve hocası Evhadüddîn Kirmânî’yle birlikte 602 (1205) yılında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Evhadüddîn’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında bir yandan esnafa dünya ve ahiret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatlerde bulunurken öte yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu halkının kuvvetlenip teşkilatlanması için çalışmıştır.

Ahi Evran’ın Kırşehir’e gelerek ahilik teşkilatını Kırşehir’de iken kurduğuna dair bilgiler ile çelişen görüşler de vardır. Bu görüşe göre Ahilik Teşkilatı ilk önce Kırşehir de değil kayseri de kurulmuştur. “Ahi Evren Kayseri'ye yerleşmiş ve Fütüvvet Teşkilâtından esinlenerek ilk Ahi Teşkilâtını burada kurmuştur. Keyhüsrev tarafından desteklenen teşkilâtın lideri olan Debbağ Ahi Evren, günümüzdeki  Kayseri'de pek çok sanatın icra edildiği sanayi sitesinde hizmet vermiştir”. [6]

Ahi Evren, 1205 yılında Kermani’nin kızı Fatma Bacı ile evlendi. Ahiliğe kadınlar giremediği için Fatma Bacı da "Bacıyan-ı Rum” (Anadolu Kadınları) teşkilatını kurmuş ve Kadın Ana olarak tanınmıştır. Ahilik, Bektaşilik, Mevlevilik, Alperenlik ve Bacıyan’ı Rum teşkilatlanmaları Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında en büyük rol oynayan örgütlenmeler olmuştur.

 Ahi Evran’ın şeyhliği altında 13. Yüzyılda Ankara ve Kırşehir’de toplanan Ahiler, kısa sürede Selçuklu şehirlerine yayılmışlardı. Osmanlı devletinin kuruluşunda etkili olmuşlardır.

 Bu günkü manada esnaf teşkilâtı diyebileceğimiz Ahilik müessesesini kurarak birçok şehir ve kasabada teşkilatlanmasını sağlamıştır. Ahi Evran-ı Velî, tarih boyunca debbağların pîri ve 32 çeşit esnaf ve sanatkâr zümresinin lideri olarak kabul edilmiştir. [7]Ahi Evran’ın debbağlık sanatını icra edenlerin piri kabul edilmesinin altında onun bu sanatı icra ettiğine dair söylentilerin olması yüzündendir.

Nitekim onun Kırşehirdeki zaviyesi, debbağlık sanatını icra edenler ile debbağların manevi merkezi olmuştur. Debbağların Silsilesi ona kadar dayandırılmış ve Debbağların ilk Piri olan Hind-i Zerdi’ye kadar ulaştırılmıştır. [8]

 

SELÇUKLU TAHTI VE İKTİDAR MÜCADELELERİNE KATILMASI

 1227-1228 yılları arasında muhtemelen Sultan I.Alaadin Keykubat'ın arzusuyla Konya'ya yerleşen Ahi Evren, burada da sanatını icra etmiştir. Fakat Ahilerin en büyük hamisi olan Sultan Keykubat, II.Gıyaseddin Keyhüsrev’in tertiplediği suikast sonucu öldürülünce, pek çok Ahi ve Türkmen cezalandırılmış, Ahi Evren de hapsedilmiştir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle, nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikâyeti üzerine Ahi Evran tutuklanıp hapsedildi. Ahi Evran ile birlikte pek çok Ahi ileri geleni beş yıl süreyle Konya’da tutuklu kalmışlardır.

1243 yılında Anadolu’ya saldıran Moğolların Kayseri şehrini kuşatmalarına direnen Ahiler, kale muhafızlarıyla birlikte şehri on beş gün savundular. Moğolların tam vazgeçecekleri sıra bir Ermeni dönmesi olan Kayseri iğdiş basısının Moğol Komutanı Baycu Noyan’la gizlice anlaşması sonucunda Moğollar kente girerek Ahileri kılıçtan geçirdiler. Bu sırada Konya’da tutuklu bulunan Ahi Evran bu katliamdan kurtulmuştur.

 Keyhüsrev'in ölümünden sonra 1245 yılında serbest bırakılan Ahi Evren, Denizli'ye geçer. 1247'de, Mevlana'nın oğlu Alâeddin Çelebi ile Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizi'nin öldürülmesinde aktif rol oynadığını düşünen ve bunu dile getirenler de olmuştur. [9] Bu olaydan sonra da Kırşehir'e gidip yerleşir ve hayatının sonuna kadar burada kalmış siyasi mücadelelere dâhil olmadan yaşamaya çalışmıştır. Selçuklu tahtına geçen Sultan II. İzzeddîn Keykâvus’un çağrısı üzerine Konya’ya dönerek muhtelif medreselerde ders vermeye başladı.

 Ahi Evran’ın Konya’ya dönüşünden bir müddet sonra Mevlânâ’nın hocası Şems-i Tebrizî’nin, bir suikast sonucunda öldürülmesi (645 / 1247) üzerine kimi çevreler, bu olayda Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de parmağı olduğu iddiasını yaymışlardı. Bu şartlar altında Konya’da kalamayan Alâaddîn Çelebi Kırşehir’e nakletmiştir ki, Ahi Evran’ın da aynı zamanda Kırşehir’e yerleşmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Ahi Evran ömrünün son on beş yılını Kırşehir’de geçirdi. 

 Türkmenler ve Ahiler, IV. Kılıç Arslan’ın (saltanatı 1257-1266) yönetimi ele geçirmesinden sonra Moğolların baskısıyla yaptığı atamalar sebebiyle, sultana ve Moğollara karşı direnişe geçmişlerdi. En güçlü direnmenin vuku bulduğu Kırşehir’de, IV. Kılıçarslan ve Moğol ilhanı, Kırşehir Emiri Nureddîn Caca’yı bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. İsyan, Nureddîn Caca yönetimindeki Moğol kuvvetlerince çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Moğollar tarafından yapılan katliamda öldürülenlerin arasında Ahi Evran ve Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

 Ölümü

Ömrünün sonlarına doğru Anadolu Selçuklu Devletindeki taht mücadelelerine karışır ve II.İzzeddin Keykavus tarafını tutar. Mevlana ve çevresi ile siyasi ihtilafa düşer. Bu ihtilafta da Mevlana'nın oğlu Alâeddin Çelebi Ahi Evren'in yanındadır.

Mevlana'nın diğer oğlu Sultan Veled'in, Ahi Evren'in ölümü üzerine yazdığı rubaide geçen ay tutulmasına dayanarak, İÜ Fen Fakültesi Astronomi Bölümü Öğretim üyesi Doç.Dr. Tarık Gökmen'e göre 12 Nisan 1261'deki parçalı ay tutulması aynı zamanda Ahi Evren'in ölüm günüdür. [10]

Ahi Evran’ın ölümü veya öldürülüşü konusu yakın zamana kadar üzeri sisli bir konuydu. Ancak son yıllarda ortaya çıkartılan kimi belge ve bilgiler Ahi Evran’ın Kırşehir’i işgal eden Moğol askerleri tarafından şehit edildiği ihtimali oldukça kuvvetlidir.

 Ahi Evran-ı Velî, Kırşehir’de Ahi Evran Mahallesi’ndeki Ahi Evran Câmii bitişiğindeki bütün gün ziyarete açık olan türbesinde gömülüdür.

 Bazı araştırmalar Ahiliğin Kırşehir'de ortaya çıktığını ileri sürerken bazıları da ilk olarak Kayseri'de Ahilik Teşkilatını kurulmuş olduğu şeklindedir

  “Velâyetnâme adlı eserde Hacı Bektaşi Velî'nin sık sık Kırşehir'i ve Ahi Evran'ı ziyareti, onunla sohbetlerini anlatır.  “13.yy'da Anadolu'dan geçen ünlü seyyah İbn-i Batuta da Burdur, Gölhisar, Ladik, Milas, Gerçin, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüş, Erzincan, Erzurum, Birgi, Tire, Manisa, Balıkesir, Bursa, Görele, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu, Sinop gibi Anadolu şehirlerindeki ahi zaviyelerinden bahsetmekte ve buralarda misafir olduğunu zikretmektedir. [11]

 Arapların Fütüvvet adlı teşkilatlarından etkilenerek Ahilik teşkilatını kuran Ahi Evran’ın bu teşkilatlanmayı nerede başlattığı Anadolu’nun ilk olarak neresinde başlattığı o kadar mühim değildir. Mühim olan Ahilik teşkilatının onun ölümünden sonra da devam etmesi ve Anadolu ile Anadolu halkı üzerinde kurduğu derin etkilerdir. Ahilik, Anadolu'da köylere kadar yayılmış, Anadolu'nun daha kısa sürede Türkleşip İslamlaşmasını sağlamıştır. Ahilik, göçebe Türkmenleri yerleşik hayata geçirerek İslamiyet’e de uyumu kolaylaşmıştır. Şehircilik hız kazanmış, sanat ve ticaret işlerine Müslüman Türkler de katılmış ve öğrenmiştir.” Türk esnaf ve sanatkârları arasında sağlanan dayanışma ve yardımlaşma sayesinde Ahilik önemli bir güç haline gelmiş, , asayişin bozulduğu zamanlarda (örneğin Moğol İstilası) kendi otoritesini yürütmüştür.” Ahilik’in etkisi Osmanlı’nın yıkılma dönemine hatta bu güne kadar ulaşmıştır. Ahiliğin toplum yapımıza, ticari hayatımıza yaptığı etki sayılamayacak kadar çoktur.   “İş hayatında en dürüst, cemiyette en edepli, siyasette en faziletli, savaşta en cesur, zaviyede ise en mütevazı olmayı gaye haline getirmeye çalışmıştır. “ [12]

Ahilik teşkilatı Ahi Baba adı verilen teşkilat liderliği sayesinde otoriteye kavuşmuş Ahi Baba adı verilen ahilik teşkilatı liderleri diğer şehirlerdeki Ahilik teşkilatlarına lider atama yetkisine dolayısıyla her şehirdeki ahileri ve buna bağlı esnafları kontrol etme şansına sahiptir. Ahi Baba adı verilen ahi teşkilatı liderlerine şed bağlama yetkisi de verilmiştir. 

 

 

KAYNAKÇA 

[1] lhan Şahin, Ahi Evran, TDV İslam Ansiklopedisi,  C. I, shf529-530, İst. 1988

[2] lhan Şahin, Ahi Evran, TDV İslam Ansiklopedisi,  C. I, shf529-530, İst. 1988

[3] Dç.Dr.Salih Özkan, Türk Eğitim Tarihi, Nobel Yayım Dağıtım, 2.basım Mart 2008, s.44 ISBN 978-605-395-089-9

[4] Dç.Dr.Salih Özkan, Türk Eğitim Tarihi, Nobel Yayım Dağıtım, 2.basım Mart 2008, s.44 ISBN 978-605-395-089-9

[5] Anonim Ahi Evran,  www.ahievran.edu.tr, son erişim 22-11-2012

[6] Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtının Kuruluşu, Konya 1991, s.82

[7] Anonim Ahi Evran,  www.ahievran.edu.tr, son erişim 22-11-2012

[8] lhan Şahin, Ahi Evran, TDV İslam Ansiklopedisi,  C. I, shf529-530, İst. 1988

[9] Anonim, * ahiyan.org. "Ahi Evran".  (Türkçe) (21 Mart 2012).

[10] Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilâtının Kuruluşu, Konya 1991, s.82

[11] Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar Ankara 1984 s.211,

[12] Dr. M. Metin HÜLAGÜ ,AHİ EVRAN VE AHİLİK, https://www.metinhulagu.com/ son erişim 22-11-2012


Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar