KategorilerEDEBİYATTasavvuf Edebiyatı Aşık ve DivanAHİLİK TEŞKİLATI KURALLARI GÖREVLİLERİ

AHİLİK TEŞKİLATI KURALLARI GÖREVLİLERİ

08.11.2013



Ahi Evran’ın kurduğu bu teşkilat beş ilke etrafında şekillenmişti. Başkasına muhtaç olmadan yaşamak, herkese müreffeh bir hayat sağlamak, dürüst, doğru, iyi ahlaklı, samimi bir Müslüman olmak, kusursuz mal ve hizmet üretmektir. [1] Ahiliğin amacı zenginle fakir, üreten ile tüketen, halk ile devlet arasında sağlam ilişkiler kurup herkesin mutlu olduğu sosyal bir düzen kurmaktı.

 Ahiler zanaat sahiplerinin örgütüydü. Ahiler, tekke ve zaviyelerde müritler, han, bedesten, arasta ve çarşı esnafı merkezli düzen içinde örgütlenmiş lonca teşkilatlarıydı. Her tekke, bedesten, han veya çarşının bir Ahi Baba’sı ile bu loncalarına bağlı zanaatkâr, usta, çırak kalfa ve müritleri vardı. Ahilik debbağ, saraç ve kunduracılık meslekleri için kurulan bir teşkilat olarak ortaya çıkmış daha sonra otuz iki ayrı meslek örgütlenmesi şeklinde yaygınlaşmıştır. 

 Ahilikte sanatkârlar gündüzleri işyerlerinde dört aşamalı hiyerarşi içinde- yamak, çırak, kalfa ve usta -  mesleğin inceliklerini öğrenirler, akşamları konuk ve toplantı salonlarında aynı hiyerarşi içinde ahlaki ve felsefî eğitim görürlerdi.[2] Ahi örgütü içinde her esnaf ve meslek dalının ayrı birer loncası bulunurdu.

Ahi örgütü mensupları üç gurup halindeydiler

*  Meslek erbapları
*  Bilgin, sanatçı ve eğitmenler
*  Askerler ve yöneticiler

 Esnaf ve zanaatkâr loncaları haline dönüşen Ahile Han bedesten, arasta ve çarşı örgütlenmeleri haline geldiler. Her lonca ve belli meslek grupları Dabakhane, Bedesten, Arasta ya da Uzunçarşı denilen iş yerlerinde aynı meslek sahiplerin bir arada bulunduğu iş merkezleri kurdular. Bu merkezler de iş kolları ile adlandırıldılar. Demirciler Arastası, Urgancılar (mazmanlar) sokağı, Leblebiciler Çarşısı, Kuyumcular Arastası, Manifaturacılar Sokağı, Nalbantlar Arastası. Her esnaf loncası kendisine özgü sancak ve alâmet seçmiş örneğin gümüş nal, nalbantların amblemi, makas terzilerin amblemi, örs ve çekiç demircilerin amblemi olarak kullanılmıştır. [3]


POSTNİŞİN

Kırşehir ve Kırşehir’deki Ahi Evran Külliyesi Ahiliğin merkeziydi. Tüm ahi şeyhlerinin postnişini olan Ana şeyh Ahi Evran’ı temsilen bu tekke de bulunurdu. Kırşehir postnişini tüm loncaların başıydı. Ahi Babaların babası Kırşehir Postnişiniydi.


POSTNİŞİN VEKİLİ

Her ilde Ahi babaların arasından seçilen Kırşehir’deki Şeyhi temsilen bir vekil bulunurdu. Memleketin eşrafından, hükümet nezdinde hatırı sayılan, hâli vakti yerinde bir kimse bütün esnaf yiğitbaşılarının ittifakı ile seçildikten sonra Kırşehir Postnişinine bildirilir, oradan onaylı menşur gelirdi. Alâmet olarak Sakallı Sancak ile Ahi Evren dergâhının tevliyetnâmesi gönderilerek bu vekil kabul edilmiş oluru. Ahi Baba vekillerinin halk üzerinde büyük nüfuzu vardı. Uzak bir seyahatten döndüğü zaman bütün esnaf dükkânlarını kapatır, şehrin üç kilometre kadar dışında karşılanırdı.

 Vekil Sancağı çektirince bütün halk etrafında toplanır, bir işaretiyle bütün esnaf dükkânlarını kapatırdı. Avârız akçalarından bir miktarıyla oluşturulan fondan gariplere, dervişlere, yolculara yardım ederdi.

 
LONCA YÖNETİMİ VE ÜYELERİ

Her loncanın bağlı olduğu merkez Kırşehir’deki Postnişin ve onu temsilen şehirdeki vekiliydi. Postnişinin Halifesi veya vekilleri, her şehirdeki loncaları iki yılda bir gelerek denetlerdi.

Ahilerin idare heyeti, her sanat kolunda, kendi azaları arasından seçilmiş beş kişiden meydana geliyordu.  Bu hiyerarşi içinde yükselen beş kişi ile Loncaya bir Ahi Baba seçilirdi. Ahi birliği başkanına Esnaf Şeyhi de denirdi.[4] Bu yüzden her bedesten, arasta, çarşı veya hanın bir şeyhi oluyordu. Seçilen Esnaf Şeyhine “ Esnaf Şeyhi Asası" verilirdi.  Esnaf Şeyhi, İdare Kurulunu toplantıya çağırır, hesapları inceler, Büyük Meclisin onayından sonra Şeyh ya da Ahi Baba olarak ilan edilirdi. 

Ahi Baba’nın görevi Esnaf İdare Kurullarının çalışmalarını izlemek, hesaplarını ve işlemlerini denetlemek, verilen kararları onaylamak, aksaklık ve usulsüzlükler hakkında gerekli işlemleri yapmaktı. Büyük Meclisi idare ederdi. Büyük meclis ise; esnaf ile ilgili sorunları hükümet yetkilileri ile görüşerek çözümlenmesine çalışırdı.

Meclis gerektiğinde olağanüstü toplantılar da düzenlerdi. Yetkililerle görüşmelerden sonuç alınmazsa Memleket Toplantısı düzenlenirdi.  Memleket Toplantılarına tüm ustalar, belde ileri gelenleri, kadı ile müftü de çağırılırdı. Toplantıda sorun dile getirilir, sonuç alınmazsa dükkânlar kapanırdı.( GREV)

Bu idare heyeti ve Ahi Baba’ya kadı resmi vesika, icazet verir, icraatları ve neticeleri kadı tarafından denetlenir, üst makamlara bildirilirdi.


MÜTEVELLİ

 Her esnafın gurubunun bir mütevellisi vardı. Mütevelliler toplanan avârız akçaları muhafaza eder, kendi esnaf gurubunun ustalarına dağıtır ve bunların hesabını tutardı. Muharrem aylarının başlarında senetleri yeniler, sağlanan gelir ile helva yaptırır ve esnaflara dağıtırdı. Her esnaf gurubu muharrem ayında mutlaka helva yapardı. Muharrem aylarında evlerde de helva dağıtılması günümüzde de yaşamaktadır. Helvanın dağıtımı, belli bir protokol çerçevesinde oluyordu.

Her ahi loncasının Ahi Baba, Nakip (naib-), Yiğitbaşı, Duacı ve Kâhya olmak üzere beş adet idarecisi olurdu. [5]Ahi Baba’nın vekiline Nakib denirdi. Nakipler o loncadaki mesleğinde en yetkili ustalarından seçilirdi.  Her loncanın bir de Yiğit başı vardı.  Her esnaf gurubu, her yıl Muharrem ayında aralarından birini Yiğitbaşı seçerdi.  Yiğitbaşı, esnaf arasındaki anlaşmazlıkları çözmekle görevliydi. Şikâyetler öncelikle Yiğitbaşına yapılırdı Yiğit başı gerekli araştırma ve incelemeyi yapar ya kendisi karar verir ya da üs makamlarda görüşülmesi için Esnaf Şeyhine ulaştırırdı. Esnaf arasındaki anlaşmazlık veya kavgalarda yiğitbaşıların erkân yapma yetkisi vardı. Erkân, geçici olarak meslekten uzaklaştırma anlamına gelmekteydi.  Yiğitbaşının diğer bir görevi paydos saatini idare etmek ve belirlemekti. Örneğin demirciler ve kalaycıların paydos şekli şöyleydi. Yiğitbaşının çırağı gelerek “Çekiç!” diye bağırınca bütün esnaf ocakları söndürmek zorundaydı.   Yiğitbaşının diğer bir görevi de iş yerlerinin açılması ile ziyafet ve sofraları idare etmekti. Erkân yemeklerinde sofraya oturup, çorba gelince yiğitbaşı yemek sahibine:

             -Bu lokma, ne lokmasıdır?

O da cevaben:

             -Rıza lokması derdi. Bu şekilde söylemedikçe yemeği kimse yemezdi.

 Loncanın Duacıları ise mesleğe kabul törenlerinde okunması adet olan duaları okuyor, çırak, kalfa ve ustaların mesleklerinde yükselmeleri esnasında yapılan dua törenlerini yürütüyorlardı.

Kâhya, en az üç usta yetiştirmiş olan ustalar arasından seçilir loncanın orta sandığının yönetiminden sorumlu bulunurdu.

ORTA SANDIKLARI- ESNAF KESESİ

Bu aidatlar veya yardımlaşma paraları Orta Sandıkları, esnaf kesesi ya da vakıf adlarıyla anılıyordu. Bu sandıkların başlıca giderleri muhtaç esnafa yardım, kimsesiz kızlara çeyiz, ustalık kazanan kalfalara iş yeri açmak, misafirleri ağırlamak, yolculara aş vermek ve yolcuların konaklama ihtiyaçlarını karşılamak şeklindeki giderlerdi.

Esnafların hammaddeleri teşkilat tarafından temin edilir, böylece farklı fiyat ve karaborsanın önüne geçilirdi. Güçsüz, sakat, hasta ve maddi durumu iyi olmayanlara bu sandıktan yardım yapılırdı.

Loncanın orta sandığına üyeler belli dönemlerde para verirlerdi. Her Ahi ihtiyaçlarını giderdikten sonra elinden 18 gümüş akçeden daha fazla parayı atıl tutamaz bu parayı orta sandığına verirdi. Bu paralar meslek sahiplerine sermaye sağlanmasında, evlenme, hastalık, ölüm gibi ihtiyaç zamanlarında ve pek çok toplumsal hayır işlerinde kullanılmıştır.

Ahiler veren el olmayı yeğlemişlerdi. Teşkilatta “kazancın şahsiliği” prensibi yoktu. Teşkilat üyesinin kazancı bütünüyle kendine ait değildi. Bu kazanç şahsi olmaktan çok teşkilata ait genel bir sermayeydi. Teşkilatın Orta Sandığında toplanan sermaye ile herkese dağıtılacak alet ve hammadde alınmakta, tezgâhlar kurulmakta, , bir yandan da ihtiyacı olanlara yardım edilmekteydi. [6]

Orta Sandıkları sosyal güvenliği sağlayan bir unsurdu. Üyelere gerekli yardım yapıldıktan sonra arta kalan paralar esnafa kredi olarak verilebilirdi. Zarara giren üyelere yardım etmek, karaborsanın ve farklı fiat belirlemelerinin bertaraf etmek gibi fonksiyonlara da sahipti. [7]

Hastalık, yaşlılık, sakatlık ve ölüm gibi durumlarda ”Orta- sandığı”  daima bir sosyal güvenceydi. Sandığın gelirleri arasında, yamaklıktan çıraklığa, çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa geçiş sırasında ödenen terfi harçları ile bağışlar vardı.

GENEL DÜZENLERİ VE AHİ VAKIFLARI

Ahiler her ay bir gün bir araya toplanır (Kâhya Meclisi)  ve mesleki sorunları tartışır, esnaf arası anlaşmazlıkları çözerlerdi. Yılda bir kez üç gün süren genel toplantılar (Üçler toplantısı) yapılır, bu toplantılarda genel durumlar tartışılırdı. Aynı şekilde yılda bir kez lonca üyeleri arasında kaynaşmayı sağlamak için kır gezileri düzenlenir, ayrıca gençler kendi aralarında belirli zamanlarda eğlence ve eğitim amaçlı toplantılarda düzenlerlerdi. [8]

Her şehir ve kasabada mesleki guruplar içir çarşılar, arastalar, uzun ve kapalı çarşılar kurmuşlardı. Esnafın meslekleri için gerekli ham madde, alım-satım, malların işlenmesi, malların alınıp satılması kanunlara, tüzüklere bağlanmış ve kontrol edilmişti. Üretilen malların kalitesi belli bir standarda bağlıydı. Bu standarda uymayan esnaflar cezalandırılır veya teşhir edilirdi. Ham madde hiyerarşiye ve ihtiyaca göre bölüşülür, üretim ve pazarlama denetim altında tutulurdu. Fiyat ve emek karşılığı açıkça belirtilir, bu miktarlar ülkenin her tarafında aynı tutulurdu. 

Mesleki eğitimin ana unsurları mesleki ahlak olmuş mesleki incelikler o meslek dalının ustaları tarafından öğrencilere aktarılmıştı. Bu şekilde üretimde standart bir kalite yakalamıştı.

Ahi Birliğine girebilmenin temel kuralı bir meslek sahibi olmaktı. Ahiler gençleri 10 yaşından itibaren bir meslek dalında eğitmeye başlıyorlar belli bir ahlaki olgunluğa ulaşan gençleri eğitiyorlardı. Ahilik hem meslek sahibi olmak hem de terbiyeli bir insan yetiştirmeyi amaçlamıştı.  Ayrıca ve yetim kalmış kadın ve kızların mal üretip satabilecekleri özel çarşılar açmışlardı. [9]

Ahilerde ihtiyaç duyanlara hizmet vermek d bir ahlak anlayışıydı. Bu anlayışla kurulmuş sayısız Ahi Vakfı günümüze kadar da gelebilmiştir. Bu vakıflardan bazıları şunlardır: Evlenecek yaşa gelmiş, kimsesiz veya yoksul kızların evlilik ihtiyaç ve masraflarını karşılayan Çeyiz Vakfı;  kışın yaşlı ve çocukların buzda kayıp düşmelerini engellemek için yollara kül dökülmesini ve saçak buzlarının kırılmasını sağlayan Kül Vakfı,  kimsesiz ve yoksul kimseleri bedelsiz muayene ve tedavi eden, ilaç ihtiyaçlarını karşılayan Guraba Hastaneleri, evleri yanan veya başka şekilde evsiz kalan insanlara barınacak yer temin edilinceye kadar barındırmak için hazırda boş bekletilen evler yapan Harik-Zegedan Vakfı bunlardan sadece birkaçıdır. [10]

Bir ustanın veya esnafın işyeri açabilmesi için bir heyet huzurunda ustalığını kanıtlaması gerekirdi. Hatta bir kalfa bütün şartları taşısa ve ustalık belgesi alsa dahi sanatını yürüteceği uygun bir işyeri yoksa o zamanın deyimiyle “münhal bir gedik yoksa” yine işyeri açamazdı. Çünkü işyeri sayısı sınırlı idi ve bu sayının artırılıp artırılamayacağına esnaflar Yönetim Kurulu tarafından karar verilirdi. [11]

İşyerlerini kapatan ahiler eve gitmeden önce veya akşamları bir arada toplanır, sazlı sözlü eğlenceler düzenlerlerdi. Bu eğlencelerde sohbetler edilir gündelik konulara değinilir. Topluca yemekler yenirdi. Bu toplantılar çoğu günler yapılır mümkün oldukça bütün esnaflar bu gecelere katılırdı. Bu gecelere yaren toplantıları denirdi. Yaren sohbetlerinden gençlerin eğlence ihtiyaçları bir eğitim aracı olarak seviyeli bir şekilde karşılanırdı. Ahi Zaviyeleri’nde mesleğin inceliklerini öğrenen esnafa toplum içindeki tutum ve davranışları hakkında bilgi verilmeye çalışılıyordu. [12]

İŞYERİ KURALLARI

Hileli ürün ve mal üretenler açıkça cezalandırılıyordu.  Meselâ: İstanbul da bir esnafın kılıç kabzasının abanoz ağacına benzeterek böylece abanozdan yapılmış gibi gösterdiği için meslekten yolsuz ilan edildiği; sattığı süte su katan sütçünün kuyuya sarkıtıldığı, bozuk kantar kullanan bir oduncunun altmış okkalık bir kantarının sırtına vurularak çarşı- pazar dolaştırıldığı; ekşimiş pekmez satan pekmezcinin başına pekmez küpünün geçirildiği tarihi vesikalarla sabittir. [13]

Yamak olmak için işyerine giren çocuklara (10 yaşına kadar olan çocuklara 2 yıl ) Esnaf Şeyhi nasihat eder haftalık ücretini tespit eder, bu ücretin 2 haftalık tutarı, ustası tarafından esnaf sandığına yatırılırdı. Çırağın velisi de esnaf vakfına bir hediye verirdi. Çırak ustasına itaat etmek, ustası da çırağa mesleğinin tüm inceliklerini ve iş hayatı için gerekli olan bilgileri öğretmek zorundaydı. 

Çıraklar; çıraklık süresini doldurup sanatında kalfalığa yükselecek bir bilgiye kavuştuğunda, usta ve kalfasının katılımıyla yapılan bir imtihanla kalfalığa yükseltilirdi. Bu süre genellikle 1001 gündü.

Kalfalık dönemi genellikle 3 yıl sürerdi. Eğitimlerini başarı ile tamamlayan kalfa, ustalığa yükselmek için imtihan niteliğinde bir törene katılırdı. Bu törende, kalfa kendi sanatı ile ilgili bilgi ve becerilerini ustalar topluluğuna sunardı. Sunum, ustalar tarafından beğenildiğinde genç kalfa ustalığa yükseltilir ve kendisine nasihatte bulunulurdu.

Ustalığa yükselebilmek için üç yıl kalfa olarak çalışmak zorunluydu.  Kendisine verilen görevleri yerine getiren,  çırak yetiştirme hususunda titiz davranan, diğer kalfalarla iyi geçinen, müşterilere karşı iyi davranan ve bir dükkânı idare edebilecek duruma gelen kalfalar özel bir törenle ustalığa yükselirdi.

Usta olabileceğine kanaat getirilen kalfa önce Yiğitbaşına bildirilirdi. Yiğitbaşı, konuyu inceledikten sonra İdare Kuruluna götürürdü

 
ŞEDDE BAĞLAMA

Yapılacak bu törene o esnafın çalışan ve çalışmayan bütün ustaları, diğer esnafın başkanları ve yörenin ileri gelenleri de çağırılırdı. Ahi Baba Vekilinin köşkünde, esnaf başkanları önde, ustalar ise onların arkasında olmak üzere  sıralı bir daire şeklinde otururlardı. Usta olacak kalfa, sağında Esnaf Başkanı, solunda ustası olduğu halde meclise girerek orada bulunanları selamlardı. 

“Esnaf Başkan kalkıp asasına dayanır, yeni ustayı karşısına alarak, yüksek sesle peygamberlerden hangisinin hangi sanatın piri olduğun söylerdi. Ticarette sadakat ve doğruluk, diğer esnafa ve müşteriye saygı lüzumundan bahseder, ayrıca malına hile karıştırmaması, malındaki bozukluk ve noksanlığı satmadan müşteriye bildirmesi, özetle kimsenin zararına çalışmaması gerektiğini uzun uzun açıklayarak, davranışları için nasihatlerde bulunurdu. Büyüklerine saygıyı, halka şefkat ve merhamet duymayı, küçükleri sevmeyi, kimseye eziyet etmemeyi, kalfa ve çıraklarına çocukları gibi bakmayı nasihat ederek sözlerini bitirirdi.”  Bundan sonra ustası söz alarak kalfasını yetiştirmek için elinden geleni yapmaya çalıştığını, bunda da muvaffak olduğunu, yeni usta olan kalfasının her halinden memnun olduğunu, O'nun usta olabilecek vasıflara haiz olduğunu söyleyerek kalfasının belindeki kalfalık peştamalını (şedd) çıkarıp ustalık peştamalını kuşatırdı.

AHİ ZAVİYELERİ

Ahilik, yolda kalmış yolcuların, şehre gelen yabancıların ve kimsesizlerin yardımına koşan ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyen bir toplum örgütüydü. Sade şehirlerde değil yollarlın uzak noktalarında da zaviyeler açmışlardı. Bu zaviyelerin amacı yolculara konaklama ve barınma imkânı sağlamaktı. Bu hizmetlerinin karşılığında da ücret almak amaçları yoktu.

Köylerde veya uzak yollar üzerinde kurulmuş zaviyelerin giderleri ahi dervişlerin kendi üretimleri ile karşılanıyordu. İlk iki yüzyıl boyunca dervişler vakıf arazilerini işleyerek vakıflara gelenlere hem örnek olmuşlar hem de misafirlerini bu şekilde ağılamışlardı. Daha sonraları yol üzerinde kurulmuş olan bu zaviyeler genellikle misafirhane olarak kullanılmaya başlandı. Bu zaviyeler hem güvenli olmaları hem de misafirleri bedelsiz olarak ağırlamaları sebebiyle adeta kutsal mekânlar kabul edilmişlerdi. Yoldan gelen yolcularına yatacak yer, yemek ve su ihtiyaçlarını karşılayan ayrıca dervişlerine de barınma aş ve iş imkânı bulan yerler olarak önem kazanıyorlardı.

Şehirlerdeki zaviyeleri padişah, din ve devlet büyükleri ya da zengin Ahiler kuruyordu. Buralar da bedelsiz konaklama yanı sıra birer Ahi Okulu olarak kullanılıyordu.  Bu mekânlara sığınan gençleri Ahi mutasavvıflar, pirler ve ahi zanaatkârları eğitiyordu. Bu zaviyelerde eğitim görenlere verilen dersler sadece mesleki konulu değildi. Gençler mesleki ve askeri eğitimin yanı sıra sanat (edebiyat ve müzik) dersleri de alıyorlar okuma ve yazma da öğreniyorlardı.


Zaviyelerde üç çeşit eğitim ve eğitici bulunurdu;

* Kültür
* Meslek
* Askeri

 

BACIYAN-I RUM

Ahiler sadece erkeklerden oluşurdu Fakat kadınlar için kurulmuş olan teşkilatları da vardı. Âşık Paşazâde  erkekeler için kurulmuş olan Ahiyan-ı Rum yanında kadınlar için kurulmuş olan Bacıyan-ı Rum'dan bahseder. Âşık Paşazade Tarihi’nde dört sosyal zümre arasında Anadolu Kadınlar Birliğine de yer verilmiştir.

Bacıyan-ı Rum, Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı tarafından kurulmuştur.  Bu teşkilat ise yetim, kimsesiz genç kızların eğitimleri, ev bark sahibi olmaları,  iş ve aş bulmaları ile ilgilenmiştir. Bunun dışında kimsesi kalmayan ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlere de el atmış, maddî sıkıntıda olanlara yardım etmişlerdir.

Bacıyan’ı Rum’un kadınları Ahi zaviyesine gelen konuklara yemek hazırlamak, savaş zamanlarında elbise ve savaş malzemeleri üretmek, bakım ve onarımlarına yardımcı olmak gibi hizmetler de vermişlerdir. Bacıyan- Rum kadınlarına “İşine, aşına, eşine sahip ol.” ana ilkesini önermiş ve bu yolda telkinlerde bulunmuştur.  

Bacıyan-ı Rum kadınları bazı mesleklere de el atmış, çadırcılık, keçecilik, halıcılık, nakışçılık, örgücü lük, kilim dokumacılığı, oya dantelcilik ve kumaş imalinde ve elbise yapılmasında faaliyet göstermişlerdir.


AHİ BABA ÇIKMAZLARI - ROMAN ELEŞTİRİSİ-

AHİ BABA ÇIKMAZLARI

AHİ BABA ÇIKMAZLARI I. BÖLÜM ( ROMANIMDAN SERİM BÖLÜMÜ)

ŞAHAMETTİN KUZUCULAR'IN AHİ BABA ÇIKMAZLARI ADLI ROMANI ÇIKTI

AHİ BABA ÇIKMAZLARI
AHİ EVRAN HAYATI VE AHİLİK TEŞKİLATI
AHİLİK TEŞKİLATI

TÜM YÖNLERİ İLE AHİLİK VE GELENEKLERİ

AHİ BENLİ HASAN, HAYATI VE ESERLERİ

KAYNAKÇA 

[1] Veysi Erken "Bir Sivil Örgütlenme Modeli: Ahilik", Ankara, 1998

[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ahi-evran-hayati-ve-ahilik-teskilati/74048

[3] Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI Ahilik Kavramı ve Ahiliğin Kuruluşu, https://okul.selyam.net/docs/i

[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ahilik-teskilati-kurallari-gorevlileri/76089

[5]https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ahi-evran-hayati-ve-ahilik-teskilati/74048

[6] Neset Çağatay, Ahilik Nedir?, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Arastırma Dairesi

Yayınları No:137, Ankara, 1990, s.67

[7] Neset Çağatay, Ahilik Nedir?, Kültür Bakanlığı Halk Kültürünü Arastırma Dairesi

Yayınları No:137, Ankara, 1990, s.67

[8] Ahilerde Ahlak Anlayışı, https://www.ahilik.net/index.php?view=

[9] Ahilerde Ahlak Anlayışı, https://www.ahilik.net/index.php?view=

[10] Ahilerde Ahlak Anlayışı, https://www.ahilik.net/index.php?view=

[11] Nurettin ÖZTÜRK, AHİLİK TESKİLATI ve GÜNÜMÜZ EKONOMİŞİ, ÇALISMA

HAYATI ve İS AHLAKI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESi, sbe.dumlupinar.edu.tr/7/43.pdf

[12] N. Çağatay, Ahilik Nedir, s. 33; Gülerman-Taştekil, Ahi Teşkilatının Türk Toplumunun Sosyal ve Ekonomik Yapısı Üzerindeki Etkileri, s. 6.

[13] Kâzım CEYLAN, TÜRK-  İSLÂM MEDENİYETİ’ NİNZİRVE KURULUŞLARINDAN“AHİLİK”, https://akam.ahievran.edu.tr/index.php/2011-08-28-

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da