Küfr
Osmanlıca yazılışı: küfr ~ كفر
Arapça kökenli bir kelime olan küfr kelimesinin sözlük anlamları: Allah'a ve İslam dinine ait şeylere inanmama, Cenab-ı Hakk’a şirk- ortak koşma; dinsizlik, imansızlık, İslâm dinine uymayan inanışlarda bulunma, nankörlük, sövüp sayma, fena, kaba söz söyleme, örtme ve gizleme manalarındadır.
Küfür kelimesinin anlamları ile birçok tamlama kurulmuştur.
küfr-i cahûdî :içinden bilip ağızdan ikrar etmeme.
küfr-i inâdî : içinden bilip diliyle ikrar ettiği halde İslâm dînine girmeme.
küfr-i inkârı : Allah’ı asla bilmeyip ikrar ve îtirâf etmeme.
küfr-i nifâki : dil ile tasdik edip kalben inkâr etme.
küfr-i zülf : zülfün karalığı.
Küfr, Divân şiirinde iman ve kâfir ile birlikte anılan bir kavramdır. Küfr, imanın zıddı olarak gösterilmiştir. Kâfir kelimesi Arapçadaki " k-f-r" kökünden gelir. Bu kökün sözlüklerdeki anlamı ise bir şeyi örtmek, gizlemek, nimeti inkâr etmek, nankörlük etmek, “gece karanlığı, ıssız yer, kara bulut, “ hakikati saklayan, hilebâz, yaramaz, şeklindedir.
Kâfir, Arapça da kefere sözcüğü ile de eş anlamlıdır. Kâfir, içindeki küfrü saklayan, küfre girmiş olan, küfür içinde olduğunu gizleyen, saklayan anlamlarında Müslüman olmayanlar için de kullanılan bir kelimedir.
Arapça ’da, yırtık, yırtıcı dendiği bu vesile toprağa tohum ekmek için toprağı çapalamaya veya toprağı yarmaya hatta toprağı eşen çiftçiye de küfr dendiği anlaşılmaktadır.[1] Yani toprağı tohum ekmek için eşen çiftçiye de bu nedenle kâfir denilir.
Divân şiirinde, küfr, örten, gizleyen, karanlıkta bırakan anlamlarından hareketle mecazi anlamlarda sevgilinin saçı olarak karşımıza çıkar. Küfr aydınlığın ve imanın tersi olduğu için renginden dolayı saça benzetilirken, iman ise sevgilinin yüzünün Ay gibi beyaz oluşundan ötürü sevgilinin yüzü olmaktadır. Saç, yüzü gizleyen ve yüzün parlaklığını, yüzdeki nuru örten küfür içindeki kâfire benzetilir.
Müselmân suretinde kim bilir kâfirse de zülfü
Günahı söyleyenler boynuna bizce karanlıktır.
Bunlardan hareketle saç ve gece imanı karartmaya kalkan gizleyen örten kâfir gibi düşünülür. Gönlün kararması, gönlün olmayacak şeyler dilemesi, dünyevi zevkleri araması da küfr içine dalmaya benzetilmiştir. Divan şairleri kâfir kelimesini kara anlamına da gelecek şekilde sevgilinin saçı, beni, yüzümdeki siyaha dönmeye başlayan tüyleri vb. için de kullanmışlardır. Bu yüzden sevgilin benleri, saçları, kaşları, ince tüyleri kâfir olmakla suçlanır. ( bkz Kâfir Nedir Şiirlerde Kâfir ve Sevgili İlişkisi )
Sevgilinin yanağındaki siyah tüyler de yüzü karartmaya başlayan küfür diyarına, kâfir askerlerine benzetilmiştir.
Gönül ki kâfir-i deyr-i elest olup kalmış
Bakıp cemâline sûret-perest olup kalmış Naili Şiirleri
Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza Fuzûlî
Dün icâzet virmiş ol büt zülf-i küfr- üstâdına
Müjdeler śad müjdeler ‘uşşâķ-ı îmân-dâdına ŞEHRÎ (MALATYALI ALÎ ÇELEBİ)
Tahammül mülkünü yıktın Hülagû Han mısın kâfir
Aman dünyâyı yaktın âteş-i suzân mısın kâfir Nedîm
Ehl-i aşka küfr ü îmâ bir olur
Vasl u hicrân derd ü dermân bir olur Hayreti
Kâfir hattı ki yârun hüsni bâgın bozmadı
Kimseler hîç bâde-i la`li yasâgın bozmadı Şeyhülislam Yahya
Gamze kâfir turası zünnâr şeklin gösterür
Çeşmi câdûdur saçından mâr şeklin gösterür Nevizade Atai - Atayi-
Sanmanuz aglar müselmân hâlüme kâfir güler
Kâfir ağlar böyle kalursam bana itler güler Aşık Çelebi 16 yy- Şiirleri
Kâfir hattı ki yârun hüsni bâgın bozmadı
Kimseler hîç bâde-i la`li yasâgın bozmadı Şeyhülislam Yahya Şiirleri
Ne kâfirliklerin gördüm ben ol zulf-i siyeh-karın
O ebrunun o zalim gamzenin ol ceşm-i mekkarın Nedîm
Cânuma kasd itme ey `Îsâ-nefes kâfir misin
Evvelâ gör mürde ihyâ itmege kâdir misin MOSTARLI HASAN ZİYÂ’Î (
Gönül küfr içinde bırakmam seni
Zartalaklı bir gün Müslüman olan
Hevayü hevesle geçirdin beni
Bu bir çıkmaz sokak çok giryan olan Pesendî Hacı Ali
KAYNAKÇA
[1] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, , MEB, 1996, S. 330