Kûh
Osmanlıca yazılışı: kûh : كوه
Farsça dağ anlamına gelir. Türkçedeki karşılığı dağ, Arapçadaki karşılığı, cebel, cibâl, Farsçadaki diğer anlamı kûhsardır.
Eski edebiyatta yeryüzünün yüksek çıkıntıları anlamına gelen kûh sözcüğü ile birçok tamlama kurulmuştur.
kûh-i âteş-fesân : "ateş saçan dağ" : yanardağ.
kûh-i celîl: üzerinde Hz. Nuh'un evi bulunan tepe.
kûh-i Kaf :Kafdağı.
kûh-i rahmet :Mekke-i Mükerreme'de bir dağ.
kûh-i revende :heybetli at, deve, fil.
kûh ö dest : dağ ve ova.
Dağ, Divan halk şiirinde, sevgiliye ulaşmayı engelleyen yer, gurbet ile araya giren engel, başı dumanlı, geçit vermez yerlerdir. Dağ ve cebel; inleyen ve yankılar veren bir engebe, yüksek, ulu, taş bağırlı ve duyarsızdır. Dağlar hasret duygusu uyandıran, tasa, gam ve keder veren, yolcuya geçit vermeyen, sevgili ve gurbet ile araya giren, dumanlı başıyla hüzün veren özellikleri ile anılır. Dağlar çoğu zaman, vakti uzatan, yolları uzatan, üzerinden aşılması göze zor gözüken yerlerdir.
Kimi zaman ise gariplerin dert ortağı, kaçkınların sığındığı yer, birlikte ağlaşmak istenen tek dost olur. Dağlar çoğu kez, yüksek, başı dumanlı, karlı ve buzludur. Dağlar çoğu kez uludur. Göğüs gerer dimdik durur.
Dağlar kimi zaman sığınılan, arka verilen, güvenilen bir dosttur. Kim zaman gariplerin yuvasıdır. Kimi zaman sevgili ile araya giren arabozucudur. Gurbet ellere varmaya karşı çıkan engellerdir. Kimi zaman bulutlu ve gamlı başı ile dert ortağı olmaktadır.
Dağlar, aşılmak istenen, bağrı yarılan, deşilen, içinden suyolları açılan, Ferhat’ı hatırlatan yerlerdir. Eski edebiyatta daha ziyade Ferhat, Kûhken ile anılır. (bkz Ferhad Kuhken Kimdir Şiir Dünyamızda Ferhat )
Dağları Ferhâd anunçün hâk ile yeksân ider
Kim gam-ı Şîrîn içün dâ'im yeler efgân ider Necati Bey
Makale-i gam-ı hicranın okusam kuha
Ne denli seng-dil olursa inler idi cibal Ahmed Paşa
Deşt u kûha varalum nâle vü feryâd idelüm
Kays ile Kûh-kenün rûhlarını şâd idelüm Şeyhülislam Yahya
Cahdan neyler biter kuh ise inler faş eder
Sırrını ey dil gerek caha gerek kuhsara di Aşkî
Ey ki tigun cevherinden cirm-i kuha düşse aks
Hun-ı la'li tıden ola harası yuz rengin mizab Karamanlı Nizamî
Kûh-ı ‘aşkuñda olursam Ferhâd
Acıyup eyleye şîrîn lebi dâd Baki
Kûh-ı endûh-ı ‘ınâdur görinen baş degül
Ebr-i bârân-ı belâdur karadan kaş degül / Aşık Çelebi
Sahrâ-yı gamda dil ki belâ kûhsârıdur
Peykân-ı dost sînede anuñ nigârıdur Gelibolulu Sun'î
Ara yeri karlı dağlar alıp da
Gayri dost iline varıp gelinmez
Yahşi hüner ister râh-ı talepte
Beyhude lâf menzil alınmaz Tokatlı Nuri Şiirl
Yol ver ulu dağlar aşam belinden
Şimdi bekler kömür gözlü yar beni
Ne çekerim ayrılığın derdinden
Korkarım öldürür ah u zar beni Erzurumlu Aşık Sümmani
Dağlar geçit verin konup göçeyim
Bir daha bu ile gelmeyesiye
Bağrıma hançerin salan illeri
Bir daha dönüp de görmeyesiye Karacaoğlan