Kukla Kuklacı ve Geleneksel Kukla Tiyatromuz

17.01.2013

       

 Kukla ve Kuklacı Nedir

Kukla, tek aktörlü, üç boyutlu, taklit ve söze, karşılıklı konuşmaya dayalı geleneksel seyirlik oyundur.[1]

TARİHÇESİ

İlk kuklanın ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Bu oyunların Antik Yunanlılar tarafından bilindiği, gezgin kuklacıların ve tek kişilik oyunlar oynatıp hikâyeler anlatan kuklacıların sokak sokak, köy köy dolaştıkları bilinmektedir.  Aristo ve Platon’un eserlerinde bile kukla tiyatrolarına rastlamak mümkün olmaktadır.

Kukla ve kuklacılığın kökenine dair diğer bir rivayet Kuklanın Çin menşeli olduğuna dairdir.. Eski dönemlerde yaşayan Çinli kukla sanatçıları, çeşitli hayvan derilerinden yapılan kuklalar kullanmışlardır. Bunu yanı sıra Mısırlıların da kil ve topraktan kuklalar yapmış oldukları bilinmektedir. Bu yüzden kukla ve kuklacılığın kökenine dair somut bilgiler yoktur. Görüldüğü gibi kukla geçmişte de bir çok medeniyette görülen bir sanat dalıdır. “Ancak yazılıkaynaklar ilk kez eklemli kafatası ve menteşeli maske formuyla ilkel toplumların büyü ve dini törenlerinde kullanılmıştır. Bu maske ve kafatasları hareket edebilen eklemlere sahip bebek ve diğer figürlerden oluşmaktadır.” [2]

Kuklanın geçmişine bir göz attığımız zaman, Eski Mısırlıların, tiyatroya meraklı Minos, Miken ve Antik Yunanlıların ve özellikle Çinlilerin kukla yaptıkları ve ilkel kukla tiyatroları düzenledikleri sanılmaktadır. Kukla yapımı ile kukla oyunu arasındaki büyük ilişki bu iddiayı kuvvetle destekleyecektir.  Zaten Minos , Miken ve Yunan kuklarından bunların tiyatro için yapıldığı ortaya çıkmaktadır.[3]Kuklanın tek bir kökeninin olmadığı esasında ölü gömme gelenekleri ve kült inançları ile ve eğlence maksatlı olarak değişik kültürlerde ve değişik zamanlarda ortaya çıktığı söylenebilir.  “Hindistan’daki Yeni Delhi Müzesi’nde bir zamanlar iple bağlanmış olduğu anlaşılan bir terracota maymunu bulunmaktadır. Bu maymun yaklaşık olarak M.Ö. 40.000 Bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Yaklaşık olarak aynı zamanlara ait Mısır kökenli bir figürde Fransa Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır (Roth 1975). Eski Mısırda piramitlerde, ipli kukla oynatan bir insanın varlığı, binlerce yıldır devam eden bu geleneği göstermektedir. Ayrıca kukla gösterilerinin eski Yunan ve Romada yapıldığı, gezgin kuklacıların Asya ve Avrupa’da köy, kent ve panayırları dolaşarak gösteri yaptıkları bilinmektedir ( Mediha GÜLER, Melda ÖZDEMİR, agy . da referans  ( Oral 2003) [4]

 

TÜRKLERDE KUKLA VE KUKLACILIK

Türkçe bebek anlamına gelen ve bugün Anadolu’da yaşayan korçak, kudurcuk, kaburcuk, koğurcak, kaurcak, lubet, vb. gibi isimlerle yaşayan kukla seyirlik oyunların en eskilerindendir. “Korkolçak”, “Çadır hayal” (ipli kukla) adı ile yaşayan kukla Orta Asyada da aynı isimle yaşatılmakta ve Orta Asya’dan getirildiği sanılmaktadır.

Selçuklularda ve Osmanlılarda kukla oyunlarının olduğu bilinmektedir. Türkistan, Özbekistan ve Orta Asya Türklerinde kukla oyunlarına “Çadır Hayal ” ve” Kol Korçak “ adı verildiğini biliyoruz. Kuklaların nereden, nasıl ve hangi yollarla Türklere geldiği konusunda çok değişik görüşler bulunmaktadır.  Bu görüşlerden biri Türklerin kuklayı ve kuklacılığı Çin Kültüründen öğrendiği yönündedir. Türkler kuklayı Çinlilerden öğrenmişler ve Anadolu’ya kadar taşımışlardır. Bazı görüşler ise kuklanın eskiden beri  Orta Asya’da Türkler arasında yaygın olarak oynatıldığı, göçler sırasında Anadolu’ya getirildiği yönündedir.

Bugün bile Anadoluda bebek anlamına gelen “Korçak, kudevcuk, kuçav, kavur, konçak, kaburcak, kavurcak, goğurcak”, kelimelerinin yaşadığını bunların hepsinin öz anlamları yanında kukla ve bebek anlamına geldiğini araştırmacılar kabul etmektedir. Orta Asya Türklerinde, özellikle Özbeklerde çok zengin bir kukla geleneği bulunmaktadır. Türkistan’da Korçak Oyunu adı verilen kuklanın başlıca iki türü bulunmaktadır. Bunlardan biri çadır hayal ipli kukladır. Dest Korçak ya da Kol Korçak ise el kuklasıdır. Türklerde ise özellikle Osmanlılar döneminde kukla çok yaygın ve çeşitlidir. Bu örneklere eski kaynak metinlerinde de rastlanmakla birlikte , eski şenlikleri gösteren sayısız minyatürlerde görülmektedir (And 1996).[5]

Birçok Türk boyunda kendine özgü basit teknik içinde görülen ve 17. yy’dan beri Türkiye’de şehirlerde kukla adı ile bilinen oyun Anadolu’da köylüler arasında “bebek, çömce gelin, karaçör” gibi isimlerle yaygındır. Konusu günlük yaşamdan ve edebi hikâyelerden alan kukla bir hareket ve hacim oyunudur. 14. yy’dan bu yana oynatıldığı bilinmektedir. Bu oyunun başkahramanı İbiş ve ihtiyardır. İbiş kurnaz ve hazır cevaptır. İhtiyar ise varlıklı bir kişidir.

Anadolu’da ve Türk Kültüründe İbiş olarak şekillenen  bildik kukla geleneğinin dışında başka kukla oyunlarının olduğu ve diğer kula oyun tiplemelerinin de geliştiği bilinmektedir. “Osmanlı Döneminde çok çeşitli olan kuklalardan biri Çingenelerin oynatığı çok ilkel biçimdeki “iskemle kuklası” dır. El kuklası ve ipli kukla haricinde araba kuklası çok bilinen bir türdür.” Araba kuklasında kuklayı oynatan kişi arabanın dibine gizlenip, büyük boy kuklaları sopa ile oynatırlardı. Ayrıca içine insan girerek oynatılan dev kuklalar dabulunmaktaydı. [6]

Anadoluda Çingenelerin Araba kuklası dışında köylü kuklaların da olduğu bilinmektedir. “Köylü tiyatrosu geleneğinde kukla, ritüel özelliklerini bugün bile korumuştur. Anadolu’da yağmur yağdırmak için buün de adına” Bebek”,”Çaput Adam”, “ Kepçe Kadın” “Bodi Bostan”, “Gelin Gok”, “Kepçe Başı”, “Su Gelini”, “Kodu Gelin” v.b. ilkel kuklalar kullanılmaktadır. “[7]

KUKLA TÜRLERİ

Tahta, alçı, mukavva veya bezden yapılmış elle, iple veya sopayla oynatılan bu küçük bebeklere “kukla” bebeklerle yapılan gösteriye “kukla oyunu” ve oynatan kişiye de “kuklacı” denmektedir.

İskemle Kuklası, El Kuklası ve İpli kukla gibi üç türü bulunan kuklaların en çok kullanılanı İpli Kukladır. Geleneksel Türk tiyatrosunun en tanınmış kukla tipi olan İbiş İpli Kukla türünden bir oyundur.  Kuklalar ; güldürmek, eğlendirmek amacıyla yapıldıkları gibi oynatılmaları sırasında gerek kişileri gerekse kurgusal hikayeleri ile eğitici bir işleve sahip olmaları bakımından da oldukça önemlidirler.

İp kuklası hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri ve kuklaların kullanılması ile kurmaca bir öykünün tiyatro nevinden anlatılmasıdır. İbiş oyunu bu şekilde oynatılan bir kukla tiyatrosu türüdür.

El kuklacısı, ayakları olmayan, alttan içine el sokularak oynatılan çeşitli nesnelerden yapılmış bebeği küçük bir sahnenin ardından iki eliyle oynatıp kuklaları karşılıklı konuşturarak bir tiyatro icra eder.  İpli kuklada ise sahnenin üstünden iplerle kuklaları hareket ettirir.  İpli kuklada sahnenin üstünde kukla köprüsü denilen yere gizlenen kuklacı buraya çıkarak kendisi gözükmeden kuklasını oynatır. Eğer kukla oyunu sözlüyse perdenin arkasında seslendirilir. [8]

Araba kuklası, bir arabanın içine yerleştirilen kuklaların arabanın tekerlekleri dönmeye başlayınca hareket etmesi yöntemiyle oynatılan kuklalardı.

İskemle Kuklası sokak göstericileri tarafından oynatılırdı. Birden dörde kadar müzik kutusu figürlerinin göğüslerinden yatay olarak ipler geçirilir, bir iskemle veya standa dik olarak dayandırılır, oynatıcı ipi çektiği zaman kuklalar müzikle birlikte hareket ederler.[9]

Ülkemizde ipli kukla, el kuklası, araba kuklası, iskemle kuklası, yer kuklası, ayak kuklası, baş kuklası gibi türlerle bilinen kukla sanatı 19. yy sonlarında önemini kaybetmeye başlamıştır. Cumhuriyet döneminde sınırlı sayıda sanatçı yaşatmaya çalışmıştır.

KUKLA TİYATROMUZ

Kukla tiyatromuzun en belirgin tiplemesei ve oyunu İbiş Oyunudur.  İbiş ve diğer Türk kukla oyunlarındaki kişiler Karagöz veya Ortaoyunundakiler gibi belirgin özelliklere sahip değildir.  Daha çok doğaçtan konuşmaların (tuluat) yapıldığı kukla oyunlarında, olaylar genellikle birincil kişilerle (İbiş ve İhtiyar), ikincil kişiler (Genç Aşık, Sevgili Kız, Kahya vb.) arasında geçer.

Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel Türk tiyatroları  yazılı bir metne dayanmamaktır.  Geleneksel  Türk tiyatrolarında güldürü öğesi ana amaç olarak öne çıkar. Geleneksel Türk Tiyatroları genellikle sahnesiz bir tiyatrodur.  Sahneli hale gelen Türk Tiyatroları ise son zamanlarda özellikle 18 yy dan sonra  şekillenmeye başlamıştır. Sahnede oynadığını düşünebileceğimiz  meddah ve orta oyunu daesasında bir meydan yerinde hatta açık alanda sahnelenen önceleri dekor veya herhangi bir sahne gerektirmeyen oyunlardı.  Bu oyunlarımız da 18 yy dan sonra sahnede oynanır hale gelmiş basit  dekorlarla oynanan ve sahnelenen oyunlar halinde şekillenmiştir.[10]

İbiş karkateri de diğer geleneksel tiyatrolarımızdaki gibi güldürücülüğü ağır basan değişmeyen bir tiplemedir. Kukla oyunlarında ya Karagözle Ortaoyunundan alınmış konular ya da halk efsaneleri, aşk hikâyeleri vb. konuları işlenir. İbiş oyunlarına örnek vermek istenirse Sahte Esirci, Cinli Yazıcı, Gül ile Fidan, Üvey Anne, İncili Çavuş vb. gibi oyunlar örnek olarak  olarak sayılabilir

Kukla hakkında Ünver Oral, Kitabevi Yayınlarında, Kukla ve Kuklacılık,  adıyla bir çalışma yayımlamıştır. (Ünver Oral ,2003

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ,

 

Kaynakça

 

  • [1] https://www.hakkinda-bilgi-nedir.com/kukla-ve-kuklaci-nedir+kukla-ve-kuklaci-hakkinda-bilgi
  • [2] Mediha GÜLER, Melda ÖZDEMİR, Türkiye’de Kuklacılık ve İpli Ahşap Kukla Yapımından Bir Örnek, GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 27, Sayı 2 (2007) 211-226
  • [3] Kukla Tiyatromuz ve İbiş, edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/771l
  • [4] Mediha GÜLER, Melda ÖZDEMİR, agy dan referansla,
  • [5] And, M. (1996). “Kukla Koleksiyonculuğu”, Tombak Antika Kültürü Koleksiyon ve Sanat
  • Dergisi, 9; 4-14.
  • [6] Mediha GÜLER, Melda ÖZDEMİR, agy, (2007)
  • [7] Mediha GÜLER, Melda ÖZDEMİR, agy, (2007)
  • [8] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kukla
  • [9] Kukla Tiyatromuz ve İbiş, edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/771l
  • [10] Kukla Tiyatromuz ve İbiş, edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/771l

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar