KategorilerEDEBİYATDivan Şiiri ve ŞairlerLeyla Hanım Bestekar Leyla SAZ

Leyla Hanım Bestekar Leyla SAZ

10.11.2016

Leyla Hanım ( Leyla SAZ )  (1850-1936)

İlk kadın bestekârlarımızdan ve divan şairi Leyla Saz

Divan edebiyatında iki ünlü Leyla Hanım vardır. İlki 1847 yılında ölmüş olan Divan Şairi Leyla Hanım’dır. İkincisi ise Cumhuriyet döneminde de yaşamış  olan daha ziyade besteleri ile tanınmış olan Keçecizade İzzet Molla’nın yeğeni Leyla  Saz ‘dır.

İstanbul'da doğmuştur. Annesi Nefise Hanım; babası, Osmanlı saray hekimlerinden Hekim İsmail Paşa’dır.  Leyla Hanım, ablası ile birlikte yedi yılı sarayda yaşadı ve çocukluğu sarayda geçti.  Sarayda Sultan Abdülmecid’in kızlarından Münîre Sultan’ın yanına nedime olarak verildi. [1] Bu sayede  harem hayatını yakından tanıdığı gibi ve iyi bir  piyano ve resim dersleri de  aldı. [2] Sarayda Nikoğos Ağa ve Medeni Aziz Efendi’den Klasik Türk müziği alanında dersler aldı. Bestekârlık yeteneğini ilerletirken piyano öğrenimi de gömüş oldu.[3]  Sultan Abdülmecit’in ölümü ve babasının saraydaki görevi bittikten sonra 11 yaşında iken eve döndü.

Sultan Abdülmecit’in öldüğü yıl babası Girit’e vali olarak atanınca ailesi ile birlikte Girit’e gitti. Hanya’da geçen ilk gençliği sırasında Atina Üniversitesi profesörlerinden Elizabeth Vasilaki Kontaksaki’den Fransızca dersleri aldı ve eski Yunanca’yı da öğrendi. Rüşdiye mektebi hüsn-i hat hocası Kandiyeli Esad Efendi’den yazı meşketti.   Sarayda başladığı piyano eğitimini geliştirdi. Bir yandan da babasının mahiyetinde çalışan Giritli Kutbi Efendi’den divan şiir ve aruz dersleri aldı.  Şiirini öğrendi; ilk şiirini 14 yaşında iken yazdı.[4]  Leylâ Hanım’ın ilk şiiri 1881 yılında Hazîne-i Evrâk dergisinde yayımlanmıştı. [5]

Aydın’a vali olarak atanan babası ile bu kente giden Leyla Hanım; 19 yaşında iken babasının ikinci İzmir valiliği sırasında (1869) vilâyet mektûbî muavini şair Selim Sırrı Efendi ile evlendi ve İstanbul’a geldi.[6]  “Giritli Sırrı Paşa” olarak anılacak bir devlet adamı, şair ve hattat olan Giritli Selim Sırrı Efendi ile yaptığı 26 yıl süren evliliklerinden Yusuf Razi, Vedat (1873), Nezihe, Ferihe isimli çocukları dünyaya geldi. Eşinin görevleri nedeniyle Anadolu ve Balkanlar’da seyahat etti. Trabzon, Kastamonu, Ankara, Sivas gibi şehirlerde, bazan da İstanbul’da bulundu.[7]

Eşinin Bağdat valisi olduğu sırada kocasının bir cariye ile ilişkisi olduğunu öğrenince bir kadın için kocasından boşanmanın çok zor olduğu bir dönemde padişahın izni  ile evliliğini bitirdi.[8]

1895’te İstanbul’a yerleşti; kendisini müziğe ve şiire adadı. Osmanlı’daki kadın hareketi içinde yer aldı. “Hanımlara Mahsus Gazete”’de yazılar yayımladı. Anılarını kaleme aldı. 1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasından sonra “Saz” soyadını aldı. Fakat daha sonra bir Fransız’la evlendi. Eşinin Fransız olması dolayısıyla  "Bel" soyadını almıştı. Bu evliliğinden İstanbul şehreminlerinden Yusuf Razi Bel  dünyaya gelmişti.

 70’li yaşlarında iken Bostancı semtinde bulunan köşkünün yanması ile notaları, şiirleri ve hatıra defterlerinin kül olunca eserlerini yeniden toparlama azmini gösterdi. Şiirlerini daha sonra “Solmuş Çiçekler” adlı kitapta bir araya getirdi (1928); anılarını yeniden yazdı.

6 Aralık 1936 tarihinde damadı Mehmed Ali Ayni’nin Kızıltoprak’taki evinde vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi. 

Şairliği ve Bestekârlığı

Dilhayat Kalfa’dan sonra ikinci önemli kadın bestekârımız olan  Leylâ Hanım yazdığı şiirleri ile de şöhret bulmasına rağmen  daha çok  bestekârlık yönü ile tanınmış, bestekarlığı şairliğinden üstün olarak kabul edilmiştir

İki yüze yakın beste yapmış olan Leyla Hanım'ın Bostancı'daki köşkü İstanbul'un işgali yıllarında yandığında bütün eşyaları, şiirlerinin çoğu ve hatıra defterleriyle birlikte yanmış, fakat daha sonraki yıllarda bunları toparlayan leyla Hanım’ın 52  bestesi günümüze ulaşmıştır.

 Hicaz makamındaki 'Seni sevda çiçeğim, tac-ı serim' ,  “ Ey sabâh-ı hüsn ü ânın âfitâb-ı enveri” adlı besteleri ile  Cumhuriyetin ilk yıllarında çok sevilmiş olan “Yaslı Gittim Şen Geldim” marşının besteleri Leyla Hanım’a aittir..[9]

Evinin ve eserlerinin yanmasından sonra dostlarının ve kendisinin hâfızasında bulunan otuz beş şarkının notası Külliyyât-ı Mûsikî adı altında Şamlı İskender tarafından üç fasikül halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1339) [10]

ESERLERİ

Leylâ Hanım, yaşadığı altı padişah döneminin saray hayatına dair hâtıralarını 1895 yılında kaleme aldı. Bu hâtıraları Bostancı yangınında yok olunca hâfızasında kalanları yeniden yazarak Vakit ve İleri gazetelerinde yayımlandı.  Harem ve Saray Adatı Kadimesi ismini verilen bu eseri  1920-1922 yılları arasında Harem-i Hümayun ve Sultan Sarayları başlığı altında Vakit gazetesinde, daha sonra da, 1974 yılında Haremin İçyüzü ismiyle kitap olarak yayımlandı. [13]

KAYNAKÇA 


[1] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[2] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[3] Cemal A. Kalyoncu, Kızıltıoprak’ta Bir köşk ve Onun Renkli Sakini, Chronicle Dergisi, Sayı 2, 2005

[4] Aylin Şengün Taşçı, Modernleşme Sürecinde Bir Figür Olarak Kadın Bestekar:Leyla Saz, Aylinsengun.blogspot.com sitesi, 29 Eylül 2010

[5] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[6] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[7] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[8] Cemal A. Kalyoncu, Kızıltıoprak’ta Bir köşk ve Onun Renkli Sakini, Chronicle Dergisi, Sayı 2, 2005

[9] https://tr.wikipedia.org/wiki/Leyla_Saz

[10] Nuri Özcan, LEYLÂ HANIM, DİA  cilt: 27; sayfa: 158,

[13] https://tr.wikipedia.org/wiki/Leyla_Saz

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da