Keçecizade İzzet Molla Hayatı ve Eserleri

17.06.2011

 

ÇKEÇECİZADE İZZET MOLLA

 

Aslen Konyalı bir aileden gelmiştir.  Dedesi Mustafa Efendi eğitim amaçlı İstanbul'a gelmiş ve oğlu  Pîrizâde Mehmet Salih Efendi kendisini yetiştirmiş bir kimsedir.  Dedesi Mustafa Efendi Kudüs ve Bursa kadılıklarında da bulunmuş 40 yaşlarında Davut Paşa İmamı'nın kızıyla evlenmiştir. [1]Bu evlilikten Kececizade İzzet Molla’nın babası Salih Efendi dünyaya gelmiştir [2]
 
Keçeci zade lakabı Babasının dedesinin Konya’da keçecilik yapmış olmasından dolayı onlara miras kalmıştır. Babası Salih Efendi, küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim alarak 19 yaşındayken ilmiye sınıfından müderris olur. Müderrislikten fetvahaneye oradan da kethüdalık ve ordu kadılığına geçmiştir. [3]] Ordu kadılığı sırasında sözlerini esirgememsi nedeniyle Konya'ya sürülür. Cezası bittikten sonra Selanik kadılığına yollanır. Oradan da benzer sebeplerden dolayı Gelibolu’ya yollandığı anlaşılmaktadır. Babası Salih Efendi, vefat ettiği zaman İzzet Molla 14 yaşındadır. Miras olarak İzzet Molla ve kardeşlerine Avret Pazarı'ndaki harap bir konak ve kırık dökük birkaç parça eşyadan başka bir şey kalmamıştır. İzzet Molla babasının ölümünden sonra eniştesiyle yaşamaya başlar ve ablasının ve eniştesinin sayesinde eğitimini devam ettirir. İzzet Molla, babasının ölümüyle çok sıkıntılar çekmiş ancak eniştelerinin yardımıyla tahsilini tamamlayarak müderrislik makamına ulaşmıştır[4]
 
Neşeli  biri olmasına rağmen babasının ölümü sonrasında bunalıma girerek intihar girişiminde bulunur. "Bahçekapı'dan bir kayığa bindiğini, Göksu'ya gitmek üzere Kuruçeşme sahilinden geçerken yalı penceresinin önünde Sâib Divanı'nı mütalâa eden Hançerli Bey tarafından yalıya davet edildiğini ve bu davette doğan yakınlaşmanın intihara mani olduğu belirtilir." [5]Hançerli Bey bu olay sonrasında İzzet Molla’ya yakınlıkduyar ve onu Halet Efendi ile tanıştırır.
 
Halet Efendi ona bir ev vererek geçimine katkıda bulunmaya başlar. Bu sıralarda on dört yaşlarında olan İzzet Molla, eniştesi Meş’alecizâde Esad Efendi ile Kadıasker Moralızâde Hâmid Efendinin himayesinde büyümektedir. Halet Efendi’nin himayesini de kazanan İzzet Molla, Sultan Mahmud'un huzuruna girme ve hatta birlikte işret etme imkânı bulur. [6] 1821-1822 isyanları da çıkmış ve Molla, kendini iyice yalnız hissetmeye başlamıştır. Hâlet Efendi ile aralarında -sonuçta pek memnun olmayacağı dostlukları bu yıllarda kurulmuş olur;"
XIX. yüzyılın başlarında saray entrikaları ve iç isyanlarla ülke iyice karışırken yenileşme hareketleri, henüz rayına oturtulamamış, yenilik taraftarlarıyla, eski yaşamı ve idareyi savunanlar arasında kıyasıya bir savaş başlamıştır.  Şairin hamisi haline gelen Hâlet Efendi, yenileşme taraftarı değildir. Zeki, âlim, zarif bir devlet adamı olmasına karşılık aynı derecede de hasîs ve hesaplı bir kişiliğe sahiptir.[7]
 
 Halet Efendi, Yenileşme hareketlerini bertaraf etmek için zaman zaman devlet kademelerine işin ehli olmayan cahil adamlarını yerleştirdiğini ve bunları koruduğunu, isyanları -malesef- teşvik ettiğini tarihler yazmaktadır. [8]
İzzet Molla'nın zeki, nüktedan, zarif ve hoşsohbet kişiliği, kısa zamanda Halet Efendi ve saray çevresi meclislerinin aranan siması haline gelmesini sağlar. Böylece kendisine ikbal imkânlarının kapıları da aralanmaya başlar. Şeyhülislam Salihzâde Es'ad Efendi'nin yardımıyla 1809 yılında Bursa'ya müfettiş tayin edilir. İlmiye mesleğindeki ilk vazifesi 1809’da Bursa Müfettişliğidir.  
 
Bu esnada Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın soyundan İsmail Mekki Bey'in kızı Hibbetullah hanımla evlenir. Bu evlilikten 4 erkek çocuk dünyaya gelir; Fuad, Reşad, Murad, Sedad. Bu çocuklardan birisi, Tanzimat dönemi meşhur devlet adamlarından Fuad Paşa'dır.Sultan Mahmut, Molla'ya kaç evladı olduğunu ve isimlerini sorar. İzet Molla: Fuad, Reşad, Murad, Sedad, diye oğulllarının adını sayar. Padışah,bu adların kafiyesine dikkat ederek: "Bir oğlun daha olursa ne ?" diye sorduğunda İzzet Molla': "Allah'tan İmdâd" cevabını verecektir.[9]
Molla, 1820 yılında Galata Kadısı olarak görevlendirilir. Halet Efendi'nin 1822 tarihinde Konya'ya sürülmesi ve orada öldürülmesi sonrasında Halet Efendi’ye yakın olanların felaketine sebep olur.  İzzet Molla'ya ilk anda herhangi bir zarar gelmeyecektir. [10]
 
Molla, Galata Kadısı görevinde iken Hâlet Efendi’nin ve yakınlarının uğradığı felaketlerin kendi başına da geleceği endişesi ile yaşayan İzzet Molla, büyük bir psikolojik baskı altına girer.  Nitekim Sadrazam Hamdullah Paşa aleyhinde söz söylemek ve devlete karşı olmak iddiaları ile " Keşan'a sürgün olarak gönderilir. İzzet Molla, kendisine hamamda sürgün haberini getiren Çavuş'la birlikte, önceden hazırlanmış iki ata binip Keşân'a gider. Bu sürgünü ve devamındaki olayları Mihnet-Keşân adlı eserinde anlatmıştır.  Keşan’da bir müddet kaldıktan sonra dostlarının yardımı sayesinde; 16 Şubat 1824 tarihli bir fermanla affedilir ve tekrar İstanbul'a döner.
Mihnet-Keşân'da bu dönüş, oldukça sâde ve usta bir dille anlatılmaktadır. Keşân-İstanbul arasında gördüğü yerleri yine gerçekçi bir tarzda nakleder. Sırasıyla Ergene, Edirne, Havsa, Babaeski, Burgaz, Çorlu, Silivri, Küçükçekmece üzerinden İstanbul'a dönüşünü aktarmıştır.  Keşân’daki sürgün yıllarında oldukça yıpranmış ve sinirleri bozulmuş olarak döner.  İzzet Molla, bu yıllardan sonra bir çeşit inzivaya çekilerek dedikodulardan uzak durmaya ve Galata Mevlevi hanesine daha sık gidip gelmeye başlar. Galata Mevlevihanesi’nde aradığı sükunu bulmak istemiştir.
 
1826 tarihinde İstanbul Pâyeliği'ne ve Haremeyn müfettişliğine getirilir. Eski itibarına yeniden kavuşan Molla, h. 4 Şâban 1243/ 21 Şubat 1827'de eyâletlerin tevzî defterlerine müfettiş tayin edilir. Fakat bu ikbal dönemi de uzun sürmez. Aynı yıl Osmanlı-Rus savaşı çıkmıştır.
 
Rusya ile savaşa girmenin açık bir şekilde yenilgiyle sonuçlanacağını gören İzzet Molla ve arkadaşları, Meclis-i Umûmî'nin kararına karşılık, savaşın doğuracağı kötü sonuçları bir lâyiha şeklinde hazırlayıp saraya sunarlar. ( E.Ziya Karal, a.g.e., s.150; Bernard Lewis. a.g.e., s.79-81-)Savaşa taraftar olmaması ve bunu bir lâyihâ ile açıkça beyân etmesi  onun sürgüne gönderilmesine sebep olarak Sivas'a sürgün gider. Molla'nın Sivas'a sürgün edilmesine sebep olan bu Lâyiha, 6 Rebiülevvel 1244/ 16 Eylül1828 tarihinde kaleme alınmıştır. Bu "nefy" kararı maalesef Molla'nın son mihneti olacak ve haklı çıktığının resmen doğrulanmasını görmeden dünyadan göçüp gidecektir. [11] Sivas’taki günlerinde maddî ve manevî pek çok sıkıntılar içinde olan İzzet Molla; devlet düzeni ve saray entrikaları yüzünden bir hayli yıpranmış Sivas'a sürgüne gönderilmesi, onu adeta mahvetmiştir. Halet Efendi’nin katlinden beri yaşadığı bunalımlar onu yiyip bitirmektedir. İzzet Molla, Sivas'ta iken Vali İsmail Paşa'nın kendisine ilgi göstermesi sebebiyle İsmail Paşa'ya bir kaside sunmuştur. Fakat yine de mutlu değildir.
Rus Harbi'nin ilerleyen günlerinde başarı gösteren Rus birlikleri Sivas'a doğru ilerlemeye başlamıştır. Sivas’a sürgün olmasına sebebp olan Layiha’aındaki haklılık ortaya çıkmıştır.  “Molla, yanılmış olmayı çok istemekte ve "Aman ya Rabbi, beni yalancı çıkar" [12]diye yakarmaktadır.”
 
İzzet Molla ve Layihâ'ya imza atan arkadaşlarının haklı oldukları devlet erkanı tarafından da kabul edilince İzzet Molla'nın mağduriyetini önlemek için, afv edildiğini bildiren bir ferman yazılıp Sivas'a gönderilir. Ne yazık ki, İzet Molla’nın bu  af fermanının  görmeye ömrü kafi gelmeyecektir.  Ferman kendinse ulaşmadan iki saat kadar önce İzzet Molla hayata vedâ etmiştir. (Ağustos 1829/ h.1245) Ferman, cenaze töreninde okunur ve göğsünün üzerine konularak defnedilir.[13]
 
Ölümü üzerine Arif Hikmet şu beyitiyle tarih düşürmüştür;
"Kayd-ı târihi olup hüzn-âlûd
İzzet şâire de kıydı cihân" (1245)
 
Ağustos 1829’da kırk dört yaşında vefât eder. Önce Sivas’a defnedilir; Molla'nın ölümüne, oğlu Fuad Paşa'da da görülen kalp rahatsızlığı sebep olduğu düşünülmektedir.  İzzet Molla 44 yıl  yaşamış ve genç yaşta ölmüştür. II.Meşrutiyet'in ilanından sonra Sivas'a Vali olarak atanan Muammer Bey, İzzet Molla'nın kabrinin üzerine bir park yapılmasını istemesi üzerine, Molla'nın torunu Reşat Bey, merhumun kabrini İstanbul'a getirterek; Avret Pazarı Canbaziye Mahallesi'nde Mustafa Bey Mescidi avlusunda bulunan babası Salih Efendi'nin yanına defneder. (h.1335/1916)[14]
 
Resim Alıntı: Keçecizâde İzzet Molla’nın Gülşen-i Aşk adlı eserinin ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 718)
 
EDEBİ KİŞİLİĞİ
 
İzzet Molla’nın kalsik  şiir geleneğinin  hemen tüm özelliklerini sürdürdüğü söylenmektedir. Onun kasidede Nef’î’den, gazelde ise başta Şeyh Gâlib olmak üzere Nabî, Nedim ve Vâsıf’tan etkilendiği ifade edilmektedir (Özyıldırm 2002; Şahin 2004; Ceylan ve Yılmaz 2005). [15]
 
XIX. yüzyıl başlarında klasik divan şiiri,  durgunluk içine girmiş, esksi kadar başarılı şair ve yarlar çıkmaz hale gelmiştir. Şeyh Galip’ten sonra yüksek edebi şahsiyetlerin çıkmamış olmasıyla birlikte batılı devletlerle olan ilişkilerin iyice yoğunlaşması sebebi ile bu yıllarda batı kültürü ve edebiyatıyla temasında artmasına vesile olmaktadır. Fransızca bilenler çoğalmakta yurtdışına gidip gelenler artmaktadır. 
 
Tanzimat dönemine kadar sürecek olan bu durgunluk ve bozulma, zaman zaman yeni arayışlara yönelmeye sebep olmaktadır.  Enderunlu Vasıf ve Keçecizâde İzzet Molla, Yenişehirli Avni gibi şairler eskiden kopmayan yeniliklere de açık olan şairler şeklinde belirirler. Fakat bunlar edebiyatta yeni bir ruh ve hamle oluşturma niteliğini taşıyamayacak kadar güçsüz kalan teşebbüsler olmaktadır. İzzet Molla’yı ve eserlerini tam da bu noktadan değerlendirmek gerekmektedir. Bu çalışmalar bir ölçüde Tanzimatçılar için bir çığır olacak, edebiyatımızı yeni şekil ve tür arayışlarına itecek ve batı edebiyatı kaynaklı arayışların oluşmasına zemin olacaklardır.
Şeyh Galip'ten sonra en usta şairler arasında sayılan İzzet Molla, geleneğin devamı olan eserlerinde, klasik şiirimizin değişimini müjdeleyen eserler vermiştir. Özellikle Mihnet-Keşân adlı eserinde, alışılmış mesnevi geleneğinin sınırlarını şahsi çabaları ve yetenekleri ve ifadesiyle bir hayli zorlamış ve hatta bu sınırları aşarak esere bir anı roman niteliği kazandırmıştır. [16]Batılı anlamda roman türü gelmeden- insan psikolojisine kesin, net ve realist bir tavırla ilk yaklaşımın İzzet Molla'nın Mihnet-Keşân'ında görüldüğünü söylemek pek hatalı olmayacaktır. Mihnet Keşan adlı eseri bu bakımdan bir ölçüde batılı tarz romanlarının habercisi niteliği taşır. Yaşanan hayat, insanlar ve insanların biribirleriyle olan ilişkileri bütün canlılığı ile Mihnet-Keşân'ın konusu olmuştur. Bu bakımdan Tanpınar, Mihnet-Keşân'ı yaşanan hayata açılmış bir pencere olarak görülür.[17]
 
İzzet Molla, Gülşen-i 'Aşk ve Mihnet-Keşan adlı mesnevilerinde, klasik dış formlara bağlı olmakla birlikte, kahraman anlatıcı olarak [18]kendi varlığını daima hissettirmesi, manzara ve tip tasvirlerine ayrı bir önem vermesi ve sade bir dille mahallî söyleyişlere yönelmesi bakımından ayrı bir değer taşımaktadır.
 
İzzet Molla,  eserlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmıştır. Zaman zaman halk söyleyişlerinden, deyîm ve atasözlerinden de istifade etmiş konuşma dilinin canlılığını ve folklorik zenginliğini de şiirlerine kazandırmayı başarmıştır.
 
Manzara ve insan tasvirlerinde yansıtma (mimesis) tarzını kullanmış, gerçekçi bir mekân peyzajı ve insan portresi çizimiyle devri ve mesnevi türü için yeni bir oluş hamlesi sayılabilecek yeniliğin öncüsü olmuştur
Mevlevîlik yönü de olan şair, nüktedan, cesur ve zarif mizacıyla Mevlevî lik anlayışını şiirlerinde ve eserlerinde kaynaştırmasını bilmiştir
 
 
Şiirleri
KULLANILAN KAYNAKÇA 
 
[1]  Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ, KEÇECİZADE İZZET MOLLA (Hayatı-Sanatı-Edebî Kişiliği), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi “Fırat Universty ” Cilt: 10 Sayı :1, Sayfa: 93-117, ELAZIĞ-2000
[2]  İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, cüz IV. İstanbul 1937,)
[3] Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ,age. Sayfa: 93-117,
[4] Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ,age. Sayfa: 93-117,
[5]  Keçecizade Reşad-Fuad, "Keçecizade İzzet Molla". Tarih-i Osmânî Encümeni Mecmuası, nr.41, 1332 Kânûn-ı Evvel, s.287)
[6] İbnülemin Mahmut Kemal İnal, a.g.e., s.736)
[7] Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, (Çev.Prof.Dr.M.Kıratlı), Ankara 1984, s.77; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c.V, Ankara 1970, s. 71, 105 )
[8] Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, c.X, s.113; c.XII, s.55 )
[9] Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ,age. Sayfa: 93-117,
[10] Sadık Kemal Tural, "Mihnet-i Keşân'ın Yenileşme Tarihimizdeki Yeri", Türk Kültürü, S.163, Mayıs1976, s.432; Harun Tolasa, a.g.e., s.46 )
[11] Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ,age. Sayfa: 93-117,
[12] Faruk Nişlli, Keçecizade İzzet Molla/ Hayatı, Eserleri, Edebî Eserleri, Edebî Şahsiyeti-Şöhreti, İ.Ü. Mezuniyet tezi, İstanbul 1945, s.5 s.18 )
[13] Doç.Dr. Ramazan KORKMAZ,age. Sayfa: 93-117,
[14] Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı Müellifleri, 1338, c.II, s.320; Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı
Müellifleri ,c.II, (Hazırlayan:A.F.Yavuz, İ.Özen) İstanbul 1972, s.181-182; Fevziye Abdullah
ansel, a.g.e., s.1265
[15] Mustafa ARSLAN ,ŞEYH GÂLİB İLE KEÇECİ-ZÂDE İZZET MOLLA’NIN GAZELLERİ ARASINDA NAZİRE İLİŞKİSİ, turkishstudies.net/Makaleler/54228
[16] Mihnet-Keşân Keçecizade İzzet Mollahttps://www.edebiyatvesanatakademisi.com/
[17] Ahmet Hamdi Tanpınar, 19.Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1982, s.92)
[18] A.H.Tanpınar, a.g.e., s.92)

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com



 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar