Mersiye
Osmanlıca yazılışı : Mars̠iyya ͭ مرثيّة
Mersiye Kökeni ve Sözlük Anlamı
Mars̠iyya ͭ مرثيّة ağlama, ağıt düzme anlamlarına sözcükler oluşturulan ( rsw ) kökünden gelir. Arapça "ağlama, ağıt düzme" anlamlarına gelen ras̠w رثو , risa sözcüğünün mastarı olmaktadır. [1]Arapça masdar olan mersiye (risâ’) “bu amaçla söylenen sözler” mânasında isim olarak da kullanılır.
Mars̠iyya veya mersiye ͭ مرثيّة “ağlama, ağıt düzme, ölen bir insanın yakının veya kaybedilen bir şeyin ölümü veya kaybından duyulan üzüntüyü dile getiren; hayat iken iyilikleri ölümü veya kaybından dolayı yaşanılan acıyı anlatan sözler ve şiirler olmaktadır.
Bu nedenle mersiye sözlük anlamları ile de “Ölenin ardından duyulan üzüntü, ölenin iyiliklerini anıp arkasından ağlamak, onun hakkında ağıt söylemek” anlamındadır. Edebiyatta mersiye özel bir nazım türü değil kaside, terci bend, terkib-i bend gibi nazım şekillerinde işlenen ağıt konusudur.
Mersiye’nin Türk halk edebiyatındaki karşılığı ağıttır. Eski Türk edebiyatında “yuğ, ağıt, sagu, şîven” sözcükleri mersiye ve ağıt ile eş anlamlıdır.
Edebiyatta Mersiye
Mersiye edebiyatta ölenlerin, yitenlerin ardından yazılan şiirlerdir. Mersiye bir nazım türü olarak değil manzume konusudur. Ancak mersiye ölenlerin ardından duyulan üzüntüyü ve ölenlerin hayattaki kıymetlerini anlatan kasidelerin bir türü olarak da kabul edilmiştir.
Mersiye genel olarak edebiyatta bir tür değil bir konudur. Yani mersiye konulu kasideler, terci bend ve terkib-i bendler de yazılmıştır. Hatta terci bend ve terkib-i bend nazım şekilleri mersiye yazmak için daha uygun görülmüşlerdir.
Divan edebiyatındaki anlayışı ile mersiye Arap edebiyatından edebiyatımıza girmiştir. Klasik edebiyatımızdaki mersiyenin kökeni Arapların Câhiliye devrindeki kadınlar tarafından cenaze törenlerinde söylenen secili ve âhenkli sözlere dayanmaktadır. Arap edebiyatındaki mersiyede ölenin hakkında duyulan acı ve üzüntü ile ağlama bölümü (nedb, nevh), erdemlerinin anlatıldığı övgü bölümü (te’bîn) ve duyulan acılara katlanmanın tavsiye edildiği bölüm gibi (sabır, azâ’) üç bölüm bulunmaktadır. [2]
Divan şiirsizdeki mersiyelerde aşağı yukarı cahiliye döneminden beri devam eden Arap edebiyatındaki mersiye bölümlerinin bu özelliklerine sadık kalmıştır. Bu nedenle Arap Fars ve Türk edebiyatındaki mersiyelerde ölenin ardından duyulan keder, ölenin iyi taraflarını anma ve övme, kadere razı olmak, kadere sitem, dünyanın geçiciliği, ölenin yakınlarına sabır ve metanet dilemek, cennete vasıl olmasını dilemek gibi özellikler mutlaka bulunmaktadır.
Türk Edebiyatında Kerbela şehitleri için yazılmış mersiyeler önemli bir yer tutmaktadır. Bunun yanında Hz Ali’nin şahadeti başta olmak üzere ölen din büyükleri için çok sayıda yazılmış mersiye vardır. Padişahların, şehzadelerin, önemli devlet damlarının, şairlerin oğullarının kızlarının, yakın dostlarının vb ölümü ardına da çok sayıda mersiyeler yazılmıştır. Hatta Arap ve Fars edebiyatında ölen hayvanların yiyen eşyaların ardına yazılmış mersiyeler de bulunur. Fakat divan edebiyatında bu tür mersiyeler çok nadir yazılmıştır.
Divan edebiyatımızda yazılan mersiyelerin büyük kısmı kaside nazım şekli ile yazılmıştır. Ancak terkib-i bend ve terci-i bend nazım şekilleri ile de mersiyeler yazılmış hatta bu nazım şekilleri mersiye için daha uygun olarak görülmüştür.
Divan Edebiyatındaki Mersiyelerin Bölümleri ve Özellikleri
Divan edebiyatında bilinen ilk mersiye Ahmedî’nin Emir Süleyman Şah için yazdığı mersiye olmaktadır. ( bkz TERKÎB-İ BEND Mersiye-i Emîr Süleymân ) Divan edebiyatındaki mersiyeler Arap ve Fars edebiyatındaki mersiyelerin bir benzeridir.
Divan edebiyatındaki mersiyeler bu dünyanın geçiciliği, feleğin vefasızlığını dile getiren dizeler ile başlar. Daha sonra ölen kişinin yakınları övülerek, ölen kişinin kaybından doğan üzüntüler dile gelir. Feleğe ve devrana sitem ve şikâyetten sonra dua bölümü gelir.
Bazı mersiyelerin son beyitlerinde ebced hesabı ile öken kişinin vefat tarihi düşürülür. Sanıldığının aksine Türk edebiyatında en çok terkib-i bend nazım şekliyle mersiye yazılmıştır. Ancak konusu mersiye olan çok sayıda kaside de bulunmaktadır. Buna rağmen terci-i bend, murabba, müseddes, gazel, kıta, muaşşer, muhammes, tahmîs, müsemmen ve mesnevi nazım şekilleri ile yazılmış [3] mersiyeler de vardır. Baki’min Kanuni için yazdığı mersiyeler, Taşlıcalı Yahya’nın Şehzade Mustafa için yazdığı mersiye, Şeyh Galip’in Esrar dede için yazdığı mersiye divan edebiyatının en güzel mersiyeleri olmaktadır.
Mersiye-i Murabba Örneği (Fâ‘ilâtün Fâ‘ilâtün Fâ‘ilün)
Cânıma kâr itdi nâr-ı iştiyâk
El-firâk âh el-firâk âh el-firâk
Olmasun mı tâkatim hasretle tâk
El-firâk âh el-firâk âh el-firâk
Çarh-ı dûn ‘irfâna olmaz âşinâ
Sundıgı ehl-i dile zehr-i belâ
Gitdi ‘âlemden peder vâ-hasretâ
El-firâk âh el-firâk âh el-firâk…………… , Leylâ Hanım
TERCİ-İ BEND
(Sultan Süleyman Hân’ın ölümüne mersiye) (Beşinci bend)
Gün doğdu şâh-ı âlem uyanmaz mı hâbdan
Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-tınâbdan
Yollarda kaldı gözlerimiz gelmedi haber
Hâk-i cenâb-ı südde-i devlet-meâbdan
Reng-i izârı gitti yatur kendi huşk-leb
Şol gül gibi ki ayru düşübdür gül-âbdan
Gâhî hicâb-ı ebre girer Husrevâ felek
Yâd eyledikçe lûtfunu terler hicâbdan Baki
Örnek Mersiyeler
Şehzade Mustafa Mersiyesi Açıklamalı Kısmı Metin)
Yavuz Sultan Selim Mersiyesi’nde
Kanuni Mersiyesi V: Gün doğdu şâh-ı âlem uyanmaz mı hâbdan
Şahzade Mustafa Mersiyesi Tam Metin
KAYNAKÇA
[1]https://www.etimolojiturkce.com/kelime/mersiye
[2] FARUK TOPRAK, https://islamansiklopedisi.org.tr/mersiye
[3] MUSTAFA İSEN, https://islamansiklopedisi.org.tr/mersiye