KategorilerYabancı Roman Özetleri RomancılarMilan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği Hakkında Özet İnceleme

Milan Kundera Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği Hakkında Özet İnceleme

14.02.2019

 

 

ROMANIN YAZIMI BASIMI İÇEĞİ YAZARI HAKKINDA 

 

Var olmanın Dayanılmaz Hafifliği, Çekçe orijinal ismi ile Nesnesitelná lehkost bytí, İngilizce çevirisi ile  The Unbearable Lightness of Being,  Fransızca: L'Insoutenable Légèreté de l'être [1] Çek romancı  Milan Kundera'nın 1982'de yazdığı dünyanın en beğenilen romanları arasında girmiş bir romanıdır. ( BKZ Şaka ve Milan Kundera Hakkında Konusu Özeti )

Bu roman aynı zamanda Milan Kundera’nın en bilinen romanıdır.  Roman 1982 yılında tamamlanmış özgün olarak Çek dilinde yazıldığı halde ilk baskısı Fransa’da ve Fransızca olarak basılmıştır.  1984 yılında Fransa'da Fransızca olarak ilk baskısını yapmış olan kitap, yayınlandıktan hemen sonra oldukça ses getirir. Fransızca yapılan ilk baskısından sonra, ertesi yıl Çekçe ve yazıldığı orijinal dili ile yayımlanır. 1985 İngilizceye de çevrilen roman çok kısa süre içerisinde dünya edebiyatının çağdaş klasikleri arasına da girmiştir. [2]

Milan Kundera, Çekoslovakya'nın Brno şehrinde dünyaya gelmiş ama ülkesindeki Komünist rejimle ters düştüğü için 1970' lerde Fransa'ya göç etmiş, Fransız vatandaşı olmuş ve orada yaşamıştır. Roman bu nedenle ilk kez Fransa’da ve Fransızca basılmıştır.

Felsefi roman türünde olan eserin Türkçe çevirisi 1986’da yayımlanmış;  roman Türkiye de de oldukça ilgi görmüş[3] ve günümüze kadar elliye yakın baskı görmüştür. Şaka adlı romanı ile de ülkemizde tanınan bir yazar olan  Milan Kundera  bu romanı da ülkemizde oldukça sevilmiştir. 

Romanda 1968 öncesi  Prag Baharı  yılları ile 1968 ve sonrasında Sovyetler Birliğinin Çekoslovakya işgal ettiği yıllardaki olayların fonunda Tereza, Tomas, Sabin, Franz adlı dört farklı karakterin inançlar, gelenekler varoluşçu düşünceler, aile ve otorite ilgili noktalarındaki bağlamlar üzerinden kurdukları ilişkiler anlatılmaktadır.  Romanda, Prag, Paris, İsviçre, Kamboçya mekânlar olarak seçilmiş, 1968 ile sonrasındaki yıllar romanın zamanı olmuşlardır.

Romanın kahramanı Tomas, siyasi fikirleri ve yaşam felsefesi bakımlarından büyük ölçüde romanın yazarı Milan Kundera ile ötüşen bir kişiliğe sahiptir. Milan Kundera’yı yakından tanıyanlara göre yazar Tomas karakteri ile esasında kendisini anlatmıştır.

1987 yılında aynı isimle sinemaya da uyarlanmıştır

ROMANIN KONUSU

1986 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin Çekoslovakya’yı işgal etmesi romandaki olayların bağlamı olarak karşımıza çıkmaktadır.  Romandaki olaylar bu işgal ile bağlantılı olarak birbirinden farklı dört ayrı karakterin yaşadıkları coğrafyada hayatlarının nasıl bir hale geldiği konusu üzerinde kurgulanmıştır.

ÖZETİ

Doktor Tomas, İnsanın var olabilmesi için tüm bağlardan kurtulup hafiflemesi gerektiğine inanan bir insandır. Bu nedenle oğlundan ailesinden ve annesinden bile kaçıp kurtulmayı tercih etmiştir.  Tomas, gittiği bir barda garson olarak çalışan Teresa adındaki bir kadınla tanışır.  Teresa  , Tomas’ın karakterinin tam tersidir. Teresa bir erkeğe bağlanmaya ihtiyaç duyan aile kurmak isteyen ve geleneksel bir hayat yaşamayı arzu eden bir kadındır.  Tereza, kaba saba adamların arasında bir masada oturmuş kitap okuyan Tomas’tan çok etkilenir.

Tereza, , annesi ile kötü bir ilişki yaşamakta en başından beri bir türlü anlaşamadığı annesi ile sık sık kavga etmektedir. Üstelik son günlerde annesi,  Teresa’yı sürekli aşağılamakta ve genç kadın bağlanacak, sığınacak bir yuva ve erkek aramaktadır.  Birine bağlanmak ve birisinin yanına sığınmak ihtiyacı duyan Teresa rast gele biri ile bir gecelik bir ilişki yaşadıktan sonra bavulunu toplayıp küçük bir kasabada yaşayan Tomas'ın yanına gelir.

Fakat Tomas, bir kadına bağlanmayı hiç istemeyen, hatta bağlanmaktan korktuğu için bir çok kadınla bir gecelik ilişkiler yaşamayı tercih eden bir adamdır. Bu nedenle Tomas, elinde bavulu ile çıkıp yanına gelen Tereza’yı görünce büyük bir korku ve endişeye kapılır.

Tomas’ın planı Teresa ile güzel bir gece geçirdikten sonra sabahleyin kibarca göndermektir.  Birlikte güzel geçirmişler ama uyandıklarında işler çok değişmiştir.  Kahvaltıdan sonra Teresa’yı göndermeyi planlayan Tomas’ı planları tamamen suya düşer çünkü uyandıklarında Teresa çok hastadır ve Tomas ona git diyemez. Tereza iyileşene kadar Tomas'ın evinde yaşamak zorunda kalır. Bu süreç sonrasında Tereza kendini tamamenTomas’a kaptırmış ve ona çok sıkı bağlanmıştır.  Evlenmeyi hayal bile etmeyen Tomas da kendini Tereza ile evlenmiş buluverir.

Tereza sadece kendisiyle yetinmeyeceğini bildiğinden Tomas'ın bu halini kabul etmiş gibidir. Tomas ise gündüzleri dilediği gibi yaşamakta ama geceleri mutlaka Tereza ile yatmaktadır.  Buna rağmen Tereza , Tomas'ı kaybetmek korkusuyla yaşamakta her gece bu korkularına dair kabuslar görmekte, sıçrayarak uyanmakta ve  korkudan titreyerek Tomas’ın onu sakinleştirmesini beklemektedir.  

“Tereza kalabalık bir grup kadınla çırılçıplak havuzun çevresinde yürürken, Tomas yukarıdan, havuzun kemerli tavanından aşağıya sarkıtılmış bir sepetin içinde ayakta duruyor, onlara bağırıyor, şarkı söylemelerini, diz kırma hareketleri yapmalarını buyuruyordu. Kadınların biri hatalı bir diz kırma hareketi yapsa, onu o an vuracaktı.”

Senin bedenin de bütün öteki bedenlerden farksız; utanmaya hakkın yok; seninkiyle birörnek milyonlarca kopyada varolan şeyi saklamak için bir neden yok. Annesinin dünyasında bütün bedenler aynıydı ve tek sıra halinde uygun adım yürüyüp duruyorlardı. Çocukluğundan beri, Tereza öıplaklığı toplama kampı birörnekliğinin göstergesi, acının, utancın göstergesi olarak görmüştü. “(s. 63-64)

 

SSCB,  Çekoslavakya'yı işgal edince Zürih'e taşınırlar ve cerrahlık yapan Tomas, Zürih'teki bir hastanede iyi bir ücret ile çalışmaya başlamıştır. Tereza, Zürih’e taşınınca Tomas’ın etrafındaki kadınlarda kurtulacağını hatta Tomas'ın artık sadece kendisine ait olacağını hayal etmektedir. Fakat Zürih'e taşınmaları sonrasında da değişen bir şey olmamış, üstelik her şey daha kötüye doğru gitmiştir.

Tomas, Oedipus’u konu alan ve kendi siyasi görüşünü ortaya koyan bir yazı yüzünden doktorluk mesleğini bırakmak zorunda kalır.  “Oedipus, anasının yatağına girdiğini bilmiyordu, ama olup bitenlerin farkına varınca, kendini suçsuz saymadı. "Bilmeyerek" neden olduğu felaketleri görmeye dayanamadığı için, gözlerini kör etti ve o kör haliyle Tebai'den çıktı gitti.” 

Bu olay sonrasında Tereza içsel bağlarından kurtulur ve özgürleşir, Sabina kendisini seven insanların arasında yeni bir hayat kurar, Franz ise katıldığı yolculukta saldırıya uğrar ve ölümle buluşur.

KAYNAKÇA


[1]https://tr.wikipedia.org/wiki/Varolman%C4%B1n_Dayan%C4%B1lmaz_Hafifli%C4%9Fi

[2] https://www.kitapyurdu.com/kitap/varolmanin-dayanilmaz-hafifligi/372033.html

[3]  Modern Bir Başyapıt, Estetik Bir Kolaj:Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği, Ayraç Aylık Kitap Tahlili ve Eleştiri Dergisi, Erişim tarihi:01.11.2014

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da