KategorilerKİTAP ÖZETLERİ VE ELEŞTİRİLERİMiskinler Tekkesi Roman Özet ve İnceleme R.N.Güntekin

Miskinler Tekkesi Roman Özet ve İnceleme R.N.Güntekin

15.11.2016

 KİTAP HAKKINDA BİLGİLER

 

  • KİTABIN ADI= Miskinler tekkesi
  • YAZARI= Reşat Nuri Güntekin
  • YAYIN EVİ= İnkılâp Kitapevi yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş Ankara
  • BASIM YILI= 1999

 

Yazıda “   Reşat Nuri Güntekin ‘in  Miskinler Tekkesi   “   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Reşat Nuri Güntekin ‘in  Miskinler Tekkesi  ” hakkında bilgiler “Reşat Nuri Güntekin ‘in  Miskinler Tekkesi    “   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları, “Reşat Nuri Güntekin ‘in  Miskinler Tekkesi  “   adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
 
Miskinler Tekkesi ,  Reşat Nuri Güntekin ‘in ilk baskısı 1946 yılında yapılan romanıdır. [1]Romanlarını ve eserlerini Cumhuriyet’in ilanından sonra yayımlayan Reşat Nuri bu nedenle cumhuriyet dönemi romancılarımız arasında kabul edilmektedir.  Miskinler Tekkesi yazarın İlk romanı olan Çalıkuşu  (1923)  adlı romanından 23 sene sonra 1946 yılında yayımlanmış,  bu eseri  Çalıkuşu  ile büyük bir çakış yakalayan Çalıkuşu , kadar olmasa da  Dudaktan Kalbe, Damga , Yaprak Dökümü  ve  Acımak romanları ile birlikte en çok tutulan romanlarından birisi olmuştur.  Miskinler Tekkesinin ilk baskısı 1946 yılında İnkılâp Kitabevi tarafından yapıldıktan sonra eser aynı yayıncı tarafından 20 kez baskıya verilmiş Miskinler Tekkesinin 20. Baskısı İnkılap yayınevi tarafından 2008 yılında yapılmıştır.
Roman, tekke ve zaviyelerin kapsatılmasından ve Atatürk’ün ölmesinden sonra yazılmakla birlikte Atatürk İlke ve İnkılaplarını benimseyen bir bakış açısıyla, tekke ve zaviyeleri dilenciliği meslek haline getirmiş olan dervişleri ve cahil hocaları tasvir etmekteki başarısı ile dikkat çeker.  Yazar bu romanında halkın cehaletini halkın yüzüne vurmak ve Anadolu’da yüzyıllar boyunca sürüp giden kan davası sorunlarını eleştirici bir bakış ile irdelemektedir.
 
 ROMANIN KONUSU
Kökleri Padişah II. Mahmut devrine kadar uzanan Kocabaş ailesinin son ferdi olan bir delikanlının miskin bir hayata alışması ve dilenciliği meslek edinmesi romanın konusunu oluşturur. Roman,  Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla’ nın torununun hayatı üzerine ve miskinlik tembellik ve kolay yoldan yaşamaya çalışma veya  “Şark tembelliği” denilecek bir konuyu ele almaktadır.
“Padişah II.Mahmut dönemi ileri gelenlerinden olan ve padişaha yakınlığıyla tanınan Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla’ nın torununun hayatı üzerine kurulmuş bir kitaptır. Padişahın ekmek kırıntılarının kat kat işlemeli bohça ve sedef kutularda saklandığı bir ortamda, padişah dilencisi bir dedenin torunu olan ve hem meşrutiyet hem cumhuriyet dönemlerinde yaşayan roman kahramanı, bir çeşit soya çekimle dilenciliği meslek edinir.
Padişah II. Mahmut dönemi ileri gelenlerinden olup padişaha yakınlığıyla tanınan Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla'nın torununun hayatı üzerine kurulmuş bir kitaptır. Padişahın ekmek kırıntılarının kat kat işlemeli bohça ve sedef kutularda saklandığı bir ortamda, padişah dilencisi bir dedenin torunu olan ve hem Meşrutiyet hem Cumhuriyet dönemlerinde yaşayan roman kahramanı, bir çeşit soyaçekimle, dilenciliği meslek edinir.”[2]

Kitabın Ana Fikri:
‘İnsan yedisinde ne ise; yetmişinde de o olur. Aileden ve çevreden alınmış olan eğitim, düşünme biçimi insanın düşünme ve davranma biçimi haline gelir. Aileden gelen kötü etkiler kolay kolay silinemez.  Ama tüm kötü etkilere rağmen hayatını düzene sokabilecek doğru ve erdemli davranışla içine girebilir. 
 
KİŞİLER
  • Genç çocuk, Kocabaş,
  • Babaanne
  • Bacı
  • Mesrure
  • Hizmetçiler
  • Mesrure’nin Babası
  • Dayı
  • Sakallı Talat
  • Komşular
  • Hastane müdürü
 
MİSKİNLER TEKKESİ HAKKINDA
Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla, bir “efendi” hayatı yaşamış, bu yaşamından miskinlik öğrenmiştir: “Arabaya bindiği zaman başını tutmak için yanına bir lala oturturlardı” (GÜNTEKİN, 1999: 8). Onun torunu olan Kocabaş’ta dedesinin genlerinden ve düşüncelerinden gelen bu davranışları sürdürmekte hayatını kazanmak için mücadele içine giremeyen miskin ve beceriksiz bir kişilik sergilemektedir.
Reşat Nuri, Osmanlı’nın çöküş yıllarında kahramanın hayatı üzerinden dilencilik yolu ile elde edilen kazanca işaret eder. Bu yıllarda dilencilerin topladığı para normal memurların kazancından çok fazladır. Reşat Nuri bu gözlemlerini roman haline getirerek oy yıllardaki sosyal bir olguyu ortaya koymaktadır. Bir yandan da yıkılan Osmanlının mesleksiz ve beceriksiz elit miskinlerinin yeni düzende düşebildikleri durumlar dramatize edilmiştir.
Reşat Nuri’nin ı tembel ve miskin kahramanı konaklarda yetişmiş ve eğitim görmüş olduğu için sıradan bir dilenci olamayacaktır. Bu yüzden Miskin Paşazade Kocabaş,  Mevlevilik kisvesi altında bu işi yapacaktır.
Miskinler Tekkesi,  Osmanlı dönemlerinde cüzamlı hastaların bekletildiği iaşelerinin de devlet ve halk tarafından bağışlar ve sadakalarla karşılandığı bir yerdi. Kocabaş’ta, tıpkı miskinler gibi para istemeden dilenme yolunu tuttuğundan, romanın adı “Miskinler Tekkesi”  olmuştur.
 
         MİSKİNLER TEKKESİ ÖZETİ
Kocabaş Kazasker Şemsettin Molla’nın torunu olan Kocabaş genç bir çocuktur. Konaklarda büyümüş ve eğitim almıştır. Fakat dedesinden ve ailesinden aldığı tembellik ve miskinlik onun genlerine ve ruhuna işlemiştir.
Genç Çocuğun, küçük yaşlarda ev halkının kızmasına rağmen dilenci taklidi yapmasıyla başlayan dilencilik özentisi hayatının sonuna kadar devam edecektir. Çocukluğunda oyunlar oynamayı sevmeyen oturduğu yerden kalkmak istemeyen gevşek, uyuşuk bir yapıya sahiptir. “Dedem başta Allah’a, Peygamber’e ve teşrifat sırasıyla ashaba yalvarır… Arkasından padişahlar gelir (…) Demek ki, sadaka benim mayamdadır; Kocabaşlar ailesinin hamuru onunla yoğrulmuştur ve şanlı dedelerimdeki Tanrı vergisinin ilerleye ilerleye bende tam kemal mertebesini bulmuş olmasına şaşmamak lazımdır” (GÜNTEKİN, 1999: shf.10).
Korkak pısırık bir kişidir. Fakat yaşı on yedi on sekize gelince gençliğin verdiği cesaretle biraz havalanır hale gelmiştir. Kolalı gömlekler ütülü pantolonlar giymekte ama kendini Donkişot gibi görmekten alamamaktadır. Rüyalarında bir gün evlerine bir hırsız girer. Evine giren hırsızı yakalayıp polise verir. Bir defa da ona piyangodan para çıkar. Piyangodan çıkan parayla babaannesinin borçlarını kapatır. Bu olaylar böylesine rüyalar onu daha çok cesaretlendirmektedir.
Mahallede bir yangın çıkmıştır. Çıkan yangında evdekileri kurtarmak için gitmek ister ama bacısı onun gitmesine izin vermez. Sonra umursamaz ve sakin bir tavırla kız kardeşi ile birlikte evde oyun oynamaya devam ederler. Bu arada  da yangının sönüp sönmediğine arada sırada bakmaktadırlar. Fakat yangın ilerlemiş evlerine kadar gelmiştir. Sabaha karşı evlerinin de yanmasına engel olamazlar
Evleri yangında kül olunca başka bir mahalleye taşınmak zorunda kalmışlardır. Bu ev eski evleri kadar güzel değildir. Yeni ve eskisinden kötü ve köhne olan bu evde hayata alışmaya başlarlar. Tek tesellisi ilk görüşte aşık olduğu komşusunun kızı Mensura’ olmuştur. Mensura yı evin bir köşesinde izlemekte sürekli onu takip etmekte fakat hislerini ona anlatamaya bir türlü cesaret edememektedir. Sadece cesaretini toplayamadığı için değil korktuğu bir şey daha vardır. Çünkü ona göre kafası çok büyüktür. Bu yüzden de  Mesrura’nın onun beğenmeyeceği ve ona hayır diyeceği korkusu içindedir.  
Ama Mesrura’nın babası ile aile dostu olmaya başarmıştır. Akşamları evlerine gidip babası ile sohbet edebilmek imkânını bulmakta bu sayede de Mesrura’yı sürekli görüp izleyebilmektedir.  Mesrura’nın babası şiiri ve edebiyatı seven çok seven biridir. Ve onunla yaptığı sohbetlerde ara sıra dörtlükler okumaktadır. Bunu fırsat bilerek o da edebiyat ve şiirle ilgilenmeye başlar.
 Mesrure’nın babasını etkilemek için kendini şiire adamıştır. Mensure’nin babası her şiir okumaya başladığında oda sonunu getirmeye devamını okumaya başlamıştır. Mesrura’ya duyduğu ilgi onu edebiyata ve şiire meraklı bir insan haline getirmiştir.  Bu durum Mesrure’nin babasının da çok hoşuna gitmektedir. Ortak bir zevke sahip olmaları onları birbirlerine daha çok yaklaştırmaktadır. U iletişimler sonunda artık Mesrurar’yı istemeye cesaret bulabilecektir.
 En sonunda dadılarında aracılığıyla Mesrure’ye teklif götürmüşle ve  Mesrure de teklifi kabul etmiştir. Ama meşrutiyet inkılâbı meydana gelmiş,  dayısının yüzünden evleri dağılmış. Büyükannesi ve babasıyla başka bir eve taşınmak zorunda kalmışlardır. Artık Mesrura ve babasından uzak bir yerde yaşamak zorunda kalmışlardır.
Kocabaş’ın komşuları ahlâki çöküntü ve zaaf içindedir. “ Muallim’in karısı, “boğuluyorum bu evde” diyerek kızı ile kocasını terk edip pavyonlarda şarkı söylemeyi hayat edinmiştir; anası ile oturan kız, on beş yıldan yani babası öldükten beridir evlenme vaadi ile gelen kimi adamlarla nişanlanıp gitmekte, adamların hevesi geçince evine geri dönmektedir; posta memurunun ailesi fakirlikten ızdıraplıdır ve posta memurunun şedid öfkesi altında ezilmektedir; Mavi konaktaki Paşa ailesi eski makamlarını kullanarak borç taktıkları insanları mağdur ederek yaşamaktadır; Mavi konağın üst katında insanlara küsmüş yaşayan adam büyük muharebede sahip olduğu zenginliği kibar bir hanımefendiye bağışlamış ve iflas etmiştir; “Tombul İmam” içki yasağı günlerinde gizlice meyhane açıp rakı kaçakçılığı yapmaktadır, hafız oğlu da Beyoğlu’nda büyücek bir çalgılı gazinonun sahibi olmuştur; Köşebaşındaki mavi ışıklı evde fabrikada ustabaşı delikanlı ile karısı yaşamaktadır. Adam gençliğinde sarhoş olup sık sık kavga çıkaran bir delifişek iken karısı olacak kızı  görür görmez aşık olup eski hayatına son vermiştir. Lakin karısı okuduğu aşk romanları ile kozasından çıkmış kelebek gibi değişmiştir. Kocasını beğenmemeye başlamıştır. Dilenci Kocabaş’ın tek arkadaşı Talat da devlet memuru olduğu halde geçinememekte ve Kocabaş’a borçlanarak yaşamaktadır. Çocukları evlenince üzerindeki yük hafifler gibi olmuş ama sonra onlar yeniden üstüne çullanmaya başlamıştır. Dairede işe güce bakamaz hale gelmiş, kendi kendine konuşur olmuştur. Kıyafeti süfli, pistir; pantolonunun düğmeleri kopmuş çengelli iğne ile iliklenmiştir. Burnunu gazete parçalarına silmektedir  “(GÜNTEKİN, 1999: 202). Kocabaş bu çöküntü içinde her şeye rağmen temiz ve pırıl pırıl kalmaktadır.
Bir süre sonra babaannesi de vefat eder. Artık evden ayrılması gerektiğini düşünmeye başlamıştır. Sakallı Talat diye biriyle tanışıp, arkadaşlık kurar. Talat memurdur. Talat’ın sayesinde ve tavsiyesiyle Zeynep Hanım Konağında eğitim almaya başlar. Çevresi yüzünden Sinop’a gitmek zorunda kalmıştır.  Sinop’tan gelir gelmez kendine kalacak yer bulmuş orada arzuhal ve köylü mektupları yazmaya başlamıştır.
Askerlik yaşı gelmiş. Ama askerde bütün yoklamalarda kafası büyük olduğu için sorun çıkmaktadır. Bugün git yarın gel diye oyalarlarsa da sonunda askere alınır.  Mısır’a gitmek için yolculuk başlar. Yolculukta kargaşa çıkar ve yürüyerek memlekete geri dönmek zorunda kalır. Yürüye yürüye Konya’ya gelir. Sonra kendini biraz toparlayarak İzmir’e hastaneye gitmek zorunda kalır. Hiç parası olmadığı için hastaneden taburcu olamaz. Hastane müdürü ölmüş birini elbiselerini vererek onu taburcu eder.
İzmir işgal altında olduğu için tütün deposunda yaşamak zorundadır.. Artık günleri çok daha kötü geçmektedir.  Cami önünde Mevlevi Dervişleri gibi beklemeye başlar. Çocukken duyduğu dilencilik arzusu gerçek olmaya başlamıştır. Böyle bir halde beklerken kadının birinden ilk sadakasını alır. Bu parayla akşam için yiyecek temin eder. Ve kaldığı yere götürerek getirdiği yiyecekleri onlarla paylaşır. Oradakileri sevindirip mutlu eder. “ Mesleğin acemileri ve kabiliyetsizleri dilenciliği yalvarıp yakarmaktan ibaret sanırlar. Sokakta kaçmak ve utanmak suretiyle erkeği peşlerine takan kızlar gibi ben de adeta bu çekingen sükûtumla müşterilerimi peşime takıyordum. Aşk gibi dilencilikte de kaçanı kovalıyorlar. Bizim eskilerin fukara-yı sabirin dedikleri bir dilenci nevî vardı. İsim bile ne kadar sofu ve kalenderdir. Fukara-yı sabirin. Yoksulluğunu saklamaya uğraşıyor gibi görünen ve hiç bir zaman ağızlarından bir şikayet ve rica sözü çıkmayan bu insanları babalarımız çok severdi. Aramızda dolaşan bir nevî yarım evliyalar gibi görünürlerdi. Kuvvetli cerir dilencilerin yapamadıklarını bu fukara-yı sabirin geçinenler sükûtlarıyla yaparlardı. Gelelim şimdiye; fukara-yı sabirinin boşta kalan tahtına şimdi yeni bir namzet vardır: Çıplak, eski elbiseli, ağarmış pabuçlu, yorgun kasketli eski memur. Yeni dilenci için en büyük tılsım, kılık kıyafetiyle; sükûtu, çekingenliği ve dalgın hüznü ile kendini o zannettirmektedir” (GÜNTEKİN, 1999: 76- 77) Kocabaş dilenirken para istememektedir. Dilenciliğe başlamasıyla günlük kazancı artmış, kazancı doktorlara büyük belediye memurlarının maaşına yaklaşmıştır. Üstelik kazancını “tekke kültürü” ve Mevlevilik zihniyeti içinde diğer insanlarla paylaşmaktadır. . Evlatlığı olan İsmail’in bakımı ve eğitimini karşılıksız temin etmekte  Mesule Bacı’nın iaşesini de Kocabaş temin etmektedir.
 Kendine güzel bir ev bile almıştır. Arap komşuları onun sabah erkenden evden çıkıp akşam geç dönmesini çok merak etmektedirler. Evden iş arıyorum diye çıkmakta ve geç saatlere kadar eve gelmemektedir.  Yaşadığı üiç üzxüntüler ve yalanlar onu çok üzmekte olduğundan gerçekten de iş aramaya başlamıştır. İş istediği yerlerden gelen cevaplar onu üzmekte  ama hiç pes etmemektediğr Sonunda dilediği olur ve bir iş bulur. Artık mutlu bir insandır. Çünkü artık o da diğer insanlar gibi çalışarak ekmeğini kazanmaya utanç duymadan ve onuru kırılmadan yaşamaya başlamıştır.
 
 
 
 
REŞAT NURİ GÜNTEKİN KISA HAYATI 
 
25 Kasım 1889 yılında İstanbul’da doğdu. Öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen GÜNTEKİN ilköğretimini Çanakkale’de başlamıştır. Daha sonra İzmir’deki Frerler okulunda bir süre öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu. GÜNTEKİN, 1927’e kadar Fransızca ve Türkçe öğretmenlikleriyle müdürlük görevleri üstlenmiştir. Bazı görev aldığı okullar Bursa Sultanisi İstanbul Beşiktaş İttihat ve Terakki Mektebi Fatih Vakfı Kebir Mektebi Akşemseddin Mektebi Fener yolu Muradı Hamis Mektebi Osman Gazi Paşa Mektebi Vefa Sultanisi İstanbul Erkek Lisesi Çamlıca Kız Lisesi Kabataş Erkek Lisesi Galatasaray Lisesi ve Erenköy kız Lisesi’dir. Güntekin 1927’de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti ile birlikte bazı çalışmalarda bulundu.1939’da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM’de bulundu. Bu görevini 1946’ya kadar sürdürdü. 1947’de Cumhuriyet Halk Partisi’’nin Ankara’da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket Gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950’de UNESCO Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris’e gitti. 1954’te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı. Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatroları edebi heyeti üyeliği yapmıştır. Güntekin’e akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra’ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü Karaca Ahmet mezarlığına gömüldü..
( HAYATI HAKKINDA GENİŞ BİLGİ: Reşat Nuri Güntekin Hayatı Edebi kişiliği Eserleri ) 
 
ROMANLARI
  • Çalıkuşu (1923)
  • Gizli el (1924)
  • Dudaktan kalbe (1924)
  • Damga (1924)
  • Akşam güneşi (1926)
  • Bir kadın düşmanı (1927)
  • Yeşil gece (1928)
  • Acımak (1928)
  • Yaprak dökümü (1939)
  • Değirmen (1944)
  • Kızılcık dallar (1944)
  • Miskinler tekkesi (1946)
  • Harabelerin çiçeği (1953)
  • Avrupa yakası (1961)
  • Son sığınak (1962)
  • Ateş gecesi (1953)
  • Gökyüzü (1935)
  • Eski hastalık (1938)
 
TİYATROLARI
 
  • Hançer (1920)
  • Eski rüya (1922)
  • Ümidin güneşi (1924)
  • Gazeteci düşmanı Şemsiye hırsızı İhtiyar serseri (1925 üç oyun )
  • Taş parçası (1926)
  • Yeşil gece (1928)
  • İstiklal (1933)
  • Hülleci (1933)
  • Yaprak dökümü (1971)
  • Eski şarkı (1971)
  • Balıkesir Muhasebecisi (1971)
  • Tanrı dağı ziyafeti (1971)
  • Bir köy öğretmeni
  • Çalıkuşu (h.Orhanlı)
 
GEZİ YAZILARI
 
  • Anadolu notları (1936 iki cilt )
 

[2] https://www.dr.com.tr/Kitap/Miskinler-Tekkesi/Resat-Nuri-Guntekin/Edebiyat/Roman/Turk-Klasik/urunno=0000000052697

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da