Ömer Bedrettin Uşaklı Hayatı ve Şair Kişiliği

01.11.2013

Ömer Bedrettin Uşaklı Hayatı ve Şair Kişiliği

Ömer Bedrettin Uşaklı

1904, Uşak, Türkiye) - (ö. 23 Şubat 1946, İstanbul), şair, bürokrat ve siyasetçimiz.

 

AİLESİ EĞİTİMİ

Aslen Amasya’dan gelerek Uşak’a yerleşmiş olan bir ailenin oğludur. Dedesi Amasya'nın Karahacip köyünde ikamet eden Mehmet Ağa’dır. [1] Şairin Babası Ömer Lütfü Bey, İstanbul’da medrese tahsili yapmış, Anadolu, Rumeli, Suriye ve Sivas’ta kadılık görevleri yapan Uşak’ta evlenmiş olan biridir. Şairin Uşaklı sayılması anne tarafı ile ilgilidir. Şairin annesi Hayriye Hanım Uşak’ın tanınmış ailelerinden Ali Mollazade'lerin kızıdır. Şair Ömer Lütfü Bey ile Hayriye Hanımın[2] evliliğinden dolayı 1904 yılında Uşak’ta dünyaya gelir.[3]

Uşak’ta dünyaya gelen şair babasının kadılık görevi nedeniyle Osmanlı devletinin pek çok yerini gezip görmek fırsatını bulacak yurdun değişik yerlerinde görev yapan babasının peşinden tahsilini de çok değişik yerlerde yapmak zorunda kalır.

 HAYATI

Ömer Bedrettin Uşaklı - 18 Şubat 1938 yılında yazmış olduğu kendi hâl tercümesinde bu günleri şu şekilde anlatmıştır. “Amasya'nın Karahacip köyünden Mehmet Ağa'nın oğlu olan babam Ömer Lütfü Bey, İstanbul'da medrese tahsilini bitirmiş, Arapça ve Acemce(Farsça) öğrenmiş, çalışkan, iyi ahlaklı bir adamdı. Annem; Uşak'ın tanınmış ailelerinden Ali Mollazade'lere mensup, çok hassas bir kadındı[4]

Doğumundan itibaren epey bir müddet kaldıkları Uşak’ta ilk tahsiline başlar. İlk eğitimini kadı olan babasından alacaktır. Babasından dini bilgiler, Arapça ve Farsçayı öğrenen şair 1918’de İstanbul’a gönderilmiş, Nişantaşı ve Kabataş sultanilerinde tahsil görmüş, daha sonra ailesinin yanında Sivas Sultânîsi’nde okumuş,  Kabataş Lisesi’nden 1923 ve Mülkiye Mektebi’nden 1927 mezun olmuştur. 18 Şubat 1938 tarihli kendi hal tercümesinde bu günleri şöyle anlatacaktır. “ Aynı zamanda babamdan Arapça ve Acemce ders alıyordum. Küçük yaşta, babamla beraber Rumeli'nin, Anadolu'nun çeşitli yerlerini, hatta Doğu Anadolu'yu ve Suriye'yi gezdim.” Kendisi de kaymakam olduktan sonra yurdun çok çeşitli yerlerinde görev yapacak olan şair, böylelikle daha yedi sekiz yaşlarından itibaren Anadolu’nun doğusunu batısını, Rumeli’yi ve Suriye’yi gezip görmüş olacaktır.  Babasının görevi dolayısı ile bu gezintiler Cumhuriyetin ilanına kadar devam eder.

İlköğrenimine Uşak'ta başlayan şair, ilk ve orta öğrenimlerini babasının Anadolu Rumeli ve Suriye’deki çeşitli görev yerlerinde tamamlar.  1918 yılında İstanbul'a gönderilerek Nişantaşı Lisesine kaydını yaptırır. İstanbul Kabataş Erkek Lisesine başlar.  İki yıl bu okulda tahsilini yapar. [5]Fakat İstanbul işgal edilmiş, Kurtuluş savaşı başlamıştır. Babası ise Son Osmanlı Hükümeti tarafından Sivas’a Kadı olarak atanmıştır. Bunun üzerine babasının son görev yeri olan Sivas’a giderek Sivas’ta Sivas Lisesine devam etmeye başlar. Sivas lisesindeki yılları onun edebiyata ile gerçek anlamada ilgilenmesine yol açacaktır. “Yahya Kemal'in, hececi şairlerin şiirlerini ezbere okumak, adeta moda olmuştu. Hakikaten şair olan bu kıymetli muallim, zaten çok ilgim olan edebiyata beni doğal olarak daha çok teşvik etti. Ben de aruz vezni öğrendim. Bir taraftan gazeller, kasideler; bir taraftan da hece vezniyle koşmalar yazıyor, hatta bunları mektepte bir nüsha olarak çıkarıp dağıtıyordum.” [6] Cumhuriyet’in ilanından sonra tekrar İstanbul’a Kabataş Lisesine giderek liseyi1924 yılında Kabataş Lisesinde bitirir. 1924.[7]

Liseyi bitirdikten sonra aynı yıl 1924'te Mekteb-i Mülkiyeye ( Siyasal Bilgiler Fakültesi)  kaydolur. Lise yıllarında ve Mektebi Mülkiyede iken yaz tatillerinde annesi ile Uşak’a gitmektedir. 1924 yılında Sivas’ın son kadısı olan babası Ömer Lütfü Bey hayata veda eder. Annesi Uşak’a taşınmıştır.

Bu yılları kendi hal tercümesinde şöyle aktarmaktadır. “Mülkiye birinci sınıfta iken babam öldü. Her tatil zamanında Uşak'taki annemin yanına gidiyor, kendi masraflarımı kazanmak için “Tütün Tahmin Memuru” olarak köyleri dolaşıyordum.  Şehre inmeden iki ay köylerde gezmek suretiyle tabiat ve köylü ile yakından temas etmek, içimdeki şiir hevesini büsbütün canlandırıyordu. Duygularımı köy odalarında, dağ başlarında, çam ve meşe diplerinde yazmaya çalışıyordum. Bu yazılarım, “Milli Mecmua” ve “Türk Yurdu”nda neşredildikten sonra artık kendime güvenim de artmıştı. Mektepte hem derslerime hem de Fransızcaya çalışıyordum. Bir taraftan Fransız edebiyatını, dünya edebiyatının belli başlı eserlerini okumaya gayret ediyor, bir taraftan da yazıyordum. “[8]

“Milli Mecmua” ve “Türk Yurdu”nda yayınlanan ilk şiirlerinden sonra İlk şiir kitabı olan Efe’nin Bayramı adlı eserini milli mücadelenin akabinde ve o ruh hali içinde yazmış ve yayımlamıştır. Bu eserindeki şiirler büyük bir ihtimalle Sivas Lisesinde iken yazılmış, Mülkiye Mektebinde iken yayımlanmış olmalıdır. İkinci şiir kitabını da Mülkiye’de öğrenci iken yayımlar. “Deniz Sarhoşları, “ 1926 (değiştirilmiş 2. Basım, 1929).

1927'de Mülkiye Mektebi'ni bitirip idari hayata atılmış, Bursa’da maliyet memuru olarak staj yapmıştır. Stajından sonra Mudanya kaymakam muavinliğine atanır. Bu tarihten sonra yurdun her tarafına uzanacak olan görev gezileri yılları başlamıştır.  Manavgat, Ünye, Şavşat, Ovacık, Artvin ve Edremit ilçelerinde görev yapar. İdarecilik yıllarında Anadolu’nun birçok yerini batıdan doğuya, kuzeyden güneye Edremit’ten Şavşat’a kadar birçok ilçelerde kaymakamlık yaparak gezecektir. Gezdiği tüm yerlerin özelliklerine manzaralarına sosyal hayatına, tarım ve ekonomik faaliyetlerine yakından şahit olmak zorundadır.  Tüm bu yerleri hem kaymakamlık görevi hem de şairlik tarafıyla görüp incelemiş daha sonra da şiirlerinde ve eserlerinde malzeme olarak kullanmıştır.

 

Uşaklı, 28 yaşında 1932 yılında evlenir. Bu evliliğinden iki çocuğu olur. İlk çocuğu üç yaşında iken 1936 da vefat Ömer Bedrettin, dördüncü  kitabı olan Sarı Kız Mermerleri'ndeki bütün şiirlerini ölen yavrusu için yazmış ve bastırmıştır.[9]

1934 yılında soyadı kanunu çıkınca önce Gökbelen soyadını kullanmış fakat daha sonra Uşakta doğduğu için ve annesi de Uşaklı olduğu için Uşaklı soyadında karar kılmıştır[10]

Mülkiye müfettişi olarak da görev alan şair hemen hemen ülkenin her yerini gezip görmek fırsatını bulacaktır. Bu sayede şiirlerinin yüzde sekseni Anadolu tablolarıyla dolup taşmaya başlar. Şiirlerinde Manavgat ırmakları, Munzur dağları, Antalya’da portakal bahçeleri, Uşak’ta halıcı kızlar, Uşak’ta tütün işçileri, Çoruh’un azgın sularında çalışan kayıkçılar, Kütahya’da çiniciler şiirlerine konu olmuştur.

Kaymakam yardımcısı, Kaymakam, maliye müfettişi görevlerinde bulunan şair bir süre de Artvin’de vali vekilliği görevinde bulunmuştur.

1938-1943 yılları arasında mülkiye müfettişliği yapmış bu görevinde iken siyasete atılarak 1943 yılında 7. dönem Kütahya Milletvekili seçilerek meclise girmiştir. Bu görevdeyken, evvelce yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak tedavi için yatırıldığı İstanbul Yakacık Sanatoryumu'nda 42 yaşındayken 23 Şubat 1946’da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Mezarlığında 10. adadadır.[11]

 

 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

İlk şiirlerini Sivas Lisesinde iken yazmaya başlayan şair Kabataş Lisesi ve Mülkiye Mektebinde iken ilk şiir kitaplarını bastırmaya başlamıştır. İlk şiirlerini Milli Mecmua ve Türk Yurdu dergilerinde yayımlar.  Şiirleri daha sonra “Anadolu Mecmuası, Türk Yurdu, Hayat, Muhit, Fikir Hareketleri, Meş’ale, Hız, Varlık, Oluş, Ülkü ve Yeni Mecmua ’da” yayımlanır.  (İNCİ ENGİNÜN, https://islamansiklopedisi.org.tr/usakli-omer-bedrettin )

Özellikle Yahya Kemal ve Ahmet Haşim etkisinde olan şair, şiirlerinde Anadolu'da görev yaptığı yıllarda tanıdığı yöreler, kişisel izlenim ve gözlemlerini dile getirmiştir. Ömer Bedrettin Uşaklı tam bir memleket şairdir. Şiirlerindeki duygu ve düşüncelerin kaynağı büyük bir çoğunlukla Anadolu manzaraları oluşturmuştur. "Memleketçilik “anlayışını benimseyen bir şair olan Ömer Bedrettin’in, bu konudaki düşünceleri şu şekildedir. "Memleket edebiyatı en ferdi ve en hür mahsullerine kadar bu toprağın ve bu milletin katıksız edebiyatı, yurdun en büyük parçasiyle Anadolu'nun bu günü söyliyen halis ve yeni şiiri, Anadolu'nun gerçek romanı ve tiyatrosu; kısaca yeni ve yerli bir edebiyattır." (Enginün 1988: 182).

Anadolu’yu ve insanlarını izlenimci bir gözle süzen şair bireysel duygularını içli sıcak sevecen, sade bir dille aktarmış memleket sevgisini içeren içli şiirler yazmıştır.  "Anadolu Şairi" olarak ünlenen şair Eşini ve kızını kaybetmesi üzerine hüzün dolu şiirler de yazmış, hüznü en iyi işleyen şairlerden birisi olmuştur. Sarı Kız Mermerleri adlı şiir kitabını ölen kızına adamıştır.

Anadolu'dan canlı görünümler betimleyen şair nesnel manzaralar bakarken simgeler ve hayaller de hissetmiş bu manzaraları iç tasvirleri ile süslemiştir.  Manzaraları anlatırken  "hayallerini de katarak gördüklerini hayalleri ile süsleyerek anlatmıştır. Doğa, gurbet, deniz, ölüm ve özlem, şiirlerinin başlıca temalarıdır. Hece ölçüsü ve şiir geleneklerine bağlı bir şairdir. Beş Hececilerin izinden giden şair Faruk Nafiz Çamlıbel ve Orhan Seyfi Orhon, un etkilerinden zamanla arınmış kendine özgü bir şiir geliştirmeyi başarmış, çağdaş Fransız şiirinin yapı özelliklerinden yararlanmıştır. Son Şehir adlı şiiri onun şiirindeki bu değişim ve gelişime işaret etmektedir.

İstanbul ve Ankara’daki sanat ve edebiyat merkezlerinden uzaklarda kalan şair büyük şehirlerdeki şair ve yazarların karşılıklı olarak birbirini methederek bir birlerini popüler hale getirme furyalarından uzakta kalarak kendi pazarını oluşturamadığında yakınmıştır. Edebiyat hegomanyacılarının bir birlerini meşhur etme oyunlarının dışında klan şair devrin önemli edebiyatçıları ile yakın ilişkiler kuramamış, İsmail Habib,  Nurullah Ataç gibi eleştiricilerle gençliğinde tanışamamıştır. Mebus olarak Ankara’ya geldikten sonra  dahi biraz mağrur, biraz da insanlardan kaçan tabiatı ile  yaşadığı dönemde hak ettiği şöhrete bir türlü kavuşmamıştır.

Zevk, şekil, kalıp ve vezin yönlerinden “Hecenin Beş Şairini -  Beş Hececiler - ”bunlardan da özellikle  Faruk Nafiz Çamlıbel’i izleyen şairin şiirlerindeki başlıca temalar; aşk, doğa, sıla özlemi, aile, deniz, memleket coğrafyası, ölüm ve hüzündür.

Şiirlerinin önemli bir bölümü Türk Müziği bestekârları tarafından bestelenmiştir. Özellikle Kaptanzade Ali Rıza Bey ve Cevdet Çağla'nın yaptığı besteler halk tarafından çok sevilmiş ve beğenilmiştir. Bu gün bile bu şarkılar dillerdedir ve yeni kuşaklar tarafından benimsenmektedir. Âşıkım dağlara kurulu tahtım” (Son Dilek), “Benim gönlüm sarhoştur” (Yıldızların Altında), “Gel gitme kalmasın gözüm yollarda” (Fidan Boyluma), “Eğilmez başın gibi” (Efenin Bayramı), “Kapıldım gidiyorum” (Akşam Misafiri) gibi besteler buna örnek verilebilir.

Kitapları

·         Efe'nin Bayramı,

·         Deniz Sarhoşları, 1926 (değiştirilmiş 2. Basım, 1929).

·         Yayla Dumanı, 1934.

·         Sarı Kız Mermerleri, 1940; Yayla Dumanı-Seçme Şiirler.

·         Deniz Hasreti,

·         Veda,

·         Aşkımın Kini,

·         Bir Hançer İstiyorum,

·         Dağ Başında Bir Gece,

·         Efe'nin Müjdesi,

·         Engin Şarkısı,

·         Kim Bilir?,

·         Sevgiliye,

·         Sevgiliye Üç Sual,

·         Sılaya Giderken,

·         Son Dilek,

·         Yıldızların Altında

·         Munzur dağları[12]

DENİZ SARHOŞLARI

Köpükten omuzları birbirine dayanmış,
Yüksek, mağrur başları akşam rengiyle yanmış,
Sahile koşuyorlar bak deniz sarhoşları!..

Bazen yırtık yelkenli bir sandala çarparak,
Bazen ufkun kıpkızıl şarabına taparak
Gitgide coşuyorlar bak deniz sarhoşları!..

Rüzgârların ıslığı en yakın yoldaşları...
Yıllarca dövünerek içi yenmiş taşları
Bir anda parçalayıp doyacak bu sarhoşlar!..

Çılgın gönüllerinde aşkın en büyük kini,
Yosunlu kayaların o yeşil gözlerini
Deli âşıklar gibi oyacak bu sarhoşlar!..

KAHRAMAN BİR ATLIYA

Deminki kasırga sen miydin atlı?
Niçin varlığından hasret taşıyor?
Gözlerin ateşli, ruhun kanatlı;
Canında bir başka can mı yaşıyor?

Sarhoşsun bir kanlı aşk hevesiyle,
Yandın mı suların coşkun sesiyle?
Demir kır atının kişnemesiyle
Dağların gururu kucaklaşıyor...

Belli ki hasrete eskiden yarsın,
Yıldırım fışkırsın izinden varsın!
Güzeller vurgunu bir bahtiyarsın,
Ardında bir koca nam dolaşıyor!.

Şiirleri

KAYNAKÇA

·         [1]  18 Şubat 1938 yılında yazmış olduğu kendi hâl tercümesi..

·         [2] ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI https://yazarmezar.com/mezar-sayfa-27.html

·         [3] İnci Enginün'ün "Ömer Bedrettin Uşaklı - Bütün Eserleri, TDK Yayınları (1988)"

·         [4] İnci Enginün'ün "Ömer Bedrettin Uşaklı - Bütün Eserleri, TDK Yayınları (1988)"

·         [5]  18 Şubat 1938 yılında yazmış olduğu kendi hâl tercümesi..

·         [6]  18 Şubat 1938 yılında yazmış olduğu kendi hâl tercümesi..

·         [7] İnci Enginün'ün "Ömer Bedrettin Uşaklı - Bütün Eserleri, TDK Yayınları (1988)"

·         [8] İnci Enginün'ün "Ömer Bedrettin Uşaklı - Bütün Eserleri, TDK Yayınları (1988)"

·         [9] ] ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI https://yazarmezar.com/mezar-sayfa-27.html

·         [10] ] ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI https://yazarmezar.com/mezar-sayfa-27.html

·         [11] ] ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI https://yazarmezar.com/mezar-sayfa-27.html

·         [12] DR. YAVUZ SİNAN ULU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/omer-bedrettin-usakli

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

2 years ago

Ömer Bedrettin Uşaklı Hakkında Kaynakça   Aktaş, Şerif (2008). 1920-1940 Yenileşme Dönemi Türk Şiir ve Antolojisi. Ankara: Akçağ Yayınları. Prof. Dr. İnci Enginün'ün "Ömer Bedrettin Uşaklı - Bütün Eserleri (1988)"; İnci Enginün, “Ömer Bedrettin”, TDl., LI/412 (1986), s. 289-303 Evrim Yeşilyurt, Ali İmren, Ömer Bedrettin Uşaklı Hayatı ve Eserleri Yeryüzü Yayınevi / Türk Edebiyat Klasikleri Dizisi, Ankara;  DR. YAVUZ SİNAN ULU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/omer-bedrettin-usakli İsmail Habip [Sevük], Edebî Yeniliğimiz, İstanbul, 1932, II, 497-498; Kaplan, Mehmet (2011). Şiir Tahlilleri 2. İstanbul: Dergâh Yayınları. M. Behçet Yazar, Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı, İstanbul 1938, s. 331-336; Mustafa Gökçe, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ankara 1958; Baki Süha Ediboğlu, Bizim Kuşak ve Ötekiler, İstanbul 1968, s. 49-55; İlhan Geçer, Ömer Bedrettin Uşaklı, Ankara 1986; Şahamettin Kuzucular, ÖMER BEDRETTİN UŞAKLI HAYATI VE ŞAİR KİŞİLİĞİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=38633 Şener Öztop, Ömer Bedrettin Uşaklı: Hayatı, Sanatı, Şiirleri ve Makaleleri, Ankara 1992; Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri II: Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İstanbul 1998, s. 53-56; Ahmet Kutsi Tecer, “Yayla Dumanı Münasebetiyle”, Varlık, nr. 33, İstanbul 1934, s. 13; H. Cahit Yalçın, “Ö. Bedrettin Bey: Deniz Hatıraları”, Fikir Hareketleri, nr. 26, İstanbul 1934, s. 11-13; “Yayla Dumanı”, İstanbul, nr. 40-41, İstanbul 1945, s. 11-13; Gündüz Akıncı, “Yayla Dumanı”, Ülkü, sy. 98, Ankara 1945, s. 10; “Ömer Bedrettin Uşaklı Öldü”, Ulus, Ankara 25 Şubat 1946; Selâhattin Batu, “Zavallı Ömer Bedrettin”, a.e., 27 Şubat 1946;