Osmanlı Saray ve Halk Kültüründe Giyim Kuşam

12.10.2011

 

Osmanlı Saray ve Halk Kültüründe Giyim Kuşam

Osmanlı kültürü, özellikle   Saray teşkilatlanmasında görevlilere konumlarını ve görevlerini belirtecek şekilde giydirmeye özel önem verilmişti.  Saray da ve saray dışı teşkilatlanmalarında kıyafet, kostüm, kavuk, başlık, kaftan, aksesuar, serpuş ve diğer unsurların görev ve memuriyet mertebelerini gösteren üniformalar olarak seçilmesi sebebiyle muazzam bir giysi, model, biçim, stil, aksesuar vb zenginliği oluşturmuştur.

Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi. Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti bulunuyordu. İmparatorluk her türlü   Sanat ve Zanaatta olduğu gibi giyim kuşamda da 16. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı.

16.Murat'la beraber, sistemli bir şekilde belirmeye başlayan devlet erkanı, Yeniçeri Ağası, Haseki, Ortabaşı, Çorbacı, Ulufeci, Sipahi, Akıncı, Vezir, Kaptan-ı Derya, Katip, Şeyhülislam, Bostancıbaşı, vb. birçok kademede kendini göstermiş, prosedür gereği giyinmişlerdir. Osmanlılarda 16. Yüzyılda erkekler çeşitli renkte sırma kumaştan üretilen elbiselerin kolları bileklere kadar dar ve uzun, içten ilik ve düğme ile kapatılmıştır. Elbisenin üzerine genelde  Kaftan giyilmiştir. Padişah Yıldırım Han zamanında asker bölüklerinin tanınmalarında hataya sebep olduğundan elbiselerinin çeşit çeşit yapılması uygulamasına gidildi. Padişah sipahilerine ve saray görevlilerine özel beyaz külah giydirilirdi. Devletin ve sarayın ileri gelenlerine, bunların adamlarına kırmızı börk giymeleri uygun bulundu. Fatih Sultan Mehmet  zamanında ise beyaz sarık sarmak yaygınlaştırıldı. Giyilen börklere çeşitli sırma nakışlarla süslenerek yeniçeriye has bir başlık haline getirildi. 

Üsküf ise yeniçeri bölükbaşları arasında kullanılmakla beraber Sultan Murat zamanında ince Altın  işlemelerle süslenerek yüksek makam sahiplerinin giyimi oldu. Bunların yanı sıra Osmanlının daha sonraki dönemlerinde, dar uzun kollu ve dizlere kadar uzun boylu elbiseler gözde tutulmuştur. Elbisenin bele kadar olan kısmı düğmelerle kapatılırken, bel kısmına uygun şekilde kemer takılmıştır. Alt giysi olan bu elbisenin üzerine, kısmı açık ve kısa, arkası uzun, kolları dirsekte olan üstlük giyilmiştir. Sarığın külahın  üzerine sarılmasıyla beraber tüylü sorguçlar takınırlardı. ( Mehmet Lale,II. Mahmud Dönemi Kıyafet Alanında Yapılan Yenilikler / /Y. Lisans Tezi /takılmıştır.https://tohumvetoprak.tr.gg/) 


Halkın giyim biçiminden, farklı giyinen padişah, hanedan ile Saray mensuplarının elbiseleri için özel olarak dokutulan kumaşlara “saray kumaşları” denirdi. Bu gruba şüphesiz Osmanlı Sarayları’nın tefrişi için dokutturulan kumaşları da katmak gerekir. Saray kumaşlarına ( Bkz:
Türk Kumaşları ve Alfabetik Adları Fikri Salman )   benzer ürünlere halk için çalışan diğer atölye imalâtında rastlansa bile, Saray'a ait kumaşlar gerek süsleri gerekse kullanılan malzemenin zenginliği ile diğerlerinden üstün olurdu. Padişah ve saraylı tüm giysilerinin belli kurallara bağlı olması nedeniyle, özellikle Padişah'ın günlük kıyafetlerinde, tören elbiselerinde kumaş cinsine ve desenlerine büyük titizlik gösterilmesi saray tezgâhlarının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. (Türkiye Sanatı Tarihi, Doğan Kuban )

Görkemli giyecekler kemha (brokar), kadife, çatma (bir kadife türü), seraser (altın ve gümüş alaşımlı telle dokunmuş ipekli kumaş), diba, atlas, canfes, tafta, vala, çuha, sof ve şal gibi kumaşlarla oluşturulurdu.Topkapı Sarayı 'nın sayıları 1550'yi bulan giyim-kuşam koleksiyonu ölen padişahın üzerinden çıkan ve sahip olduğu diğer giysilerinin saklanmasıyla oluştu.

15. yüzyıldan itibaren Bursa kenti, İran'dan ithal edilen ham İpeğin  ticaret ve sanayi merkezi olmuştur. İpek ticareti hazineye büyük gelir sağladığı için devlet kontrolünde gelişmesi sağlanmış; 1587 tarihinden itibaren Bursa'da koza üretimine başlanmış ve kozacılık teşvik edilmiştir. Dokumada kullanılan altın ve gümüş tel devlet simkeşhanelerinde çekilir, kumaşlar damgalanarak satışa çıkarılmasına izin verilirdi. Kıymetli madenlerin israfını önlemek için seraser, zerbaft gibi kumaşlar saraya ait tezgâhlarda belli miktarda dokunmaktaydı. Dönemin modasına uygun kumaş desenleri saray nakkaş hanesinde tasarlandığından, desen ve kompozisyonlarda Osmanlı sanatının üslup bütünlüğü tekrarlanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet 'in ölümünden sonra ölen sultanların giysilerini bohçalayarak saklama geleneği 16. yüzyıldan 20. yüzyıl başlarına Osmanlı kıyafet geleneği hakkındaki bilgileri izlememize olanak sağlamıştır.

Saray kıyafetleri ve mefruşat için kullanılan kumaşlar saray bünyesindeki atölyelerde hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenlere göre dokunurdu. Bu atölyeler yeterli olmadığı zamansa İstanbul ve Bursa'daki diğer atölyelere sipariş verilirdi. İpekliler devlet tarafından kontrol altında tutulur, çözgü tellerinin sayısından boyasına dek her detayın esaslarına uygunluğuna bakılırdı.

Görkemli giyecekler kemha (brokar), kadife, çatma (bir kadife türü), seraser (altın ve gümüş alaşımlı telle dokunmuş ipekli kumaş), diba, atlas, canfes, tafta, vala, çuha, sof ve şal gibi kumaşlarla oluşturulurdu. Topkapı Sarayı'nın sayıları 1550'yi bulan giyim-kuşam koleksiyonu ölen padişahın üzerinden çıkan ve sahip olduğu diğer giysilerinin saklanmasıyla oluştu.  Padişah elbiseleri hazine eşyası sayıldığından Hazine'de saklanırdı. Ölen  Padişah  hanedan mensubu yüksek rütbeli devlet memuru ve din büyüklerinin eşyalarının türbesine konulması bir gelenekti ve bu türbelerden toplanan giysiler de saray'daki koleksiyona katılırdı. Osmanlı sarayındaki ipekli ve pamukluların bir bölümünün menşei Hint, İran ve Mısır'dır.

İmparatorluğun muhtelif şehirleri, kendilerine göre, değişik dokumalarıyla ün yapmışlardı. Bursa ipekli ve kadife kumaşlarıyla, İstanbul Saray için dokuduğu lüks kumaşları ve “diba” adı verilen atlas kumaşlarıyla, Batı Anadolu'da BERGAMA, Soma, Denizli  pamuklu dokumalarıyla, Ankara “sof” adı verilen yünlüleriyle, Sakız adası yine atlas kumaşlarıyla, Amasya “benek” adı verilen desenli kumaşlarıyla tanınmıştı. Bursa, sonraları Rumeli ve Arnavutluk’ta koza üretimi gelişmeye başlamıştır. Böylece ithal ipek ile dokumacılık XIV. yy’ın sonunda başlamış, XV. yy gelişmesini sürdürmüş ve XVI. yy da doruğa ulaşmıştır. Örneğin, 1500’li yıllarda Bursa’da 1000 kadar dokuma tezgâhı vardı (
https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/yemeni-carik-ipek-kat-i-golge/ulkemizde-ve-dunyada-ipek-ve-ipekcilik.html)

16
. Yüzyıl  ikinci yarısından itibaren kemha ve seraser kumaşları rağbet görmeye başlar. Çatma dokunuş tekniği açısından kadifenin bir çeşididir. Genellikle zemin kadife, desen gümüş klaptanla, ya da tam tersi klaptan zemin üzerine desen kadife ile dokunmuştur. Döşemelik ve kaftan yapımında kullanılan çatma kumaşların yanı sıra, özellikle dar uçları nişli bordürlü yastık yüzleri çok revaç bulmuştur Kıymetli malzemeden yapılmış başlıca kaftanlık kumaşlar kemha, seraser ve zerbafttır. Kemha'nın çözgüsü ve atkısı ipek, deseni oluşturan takviye atkıları ipek ve gümüş ya da altın klaptandır. Seraser'in çözgüsü ipek, atkısı gümüş veya Altın teldir. Osmanlı kumaşları arasında en değerli olan zerbaft ise bazı motifleri altın telle dokunan bir brokar türüdür. Özellikle sırma ve simle dokunan ve “seraser” denilen kumaşı, “çatma” denilen kadifeleri, “kemha” isimli ipekli ve “serenk” adındaki düz kumaşları dokuyan İstanbul atölyelerinin iplik ihtiyacı Bursa'dan karşılanmaktaydı.

17 Yüzyıl ldan itibaren dokumaların kalitesi azalmış, ekonomik durum bozulmaya başlayınca kıymetli madenlerin kullanımı yasaklanmıştır. Kemha, seraser ve kadife kumaşlarının yerini
18.yy.la birlikte ipek kumaşlar almaya başlamıştır.

İlk zamanlar sade olan Padişah giysileri sonradan daha albenili olmuştur. İçi kürklü, dışı seraser, atlas, gezi gibi değerli kumaşlardan yapılan uzun kollu (yen), önden açık , kıymetli taşlarla süslü , düğmeli ve yanları yırtmaçlı “kapaniçe” isimli kaftanlar içe ve dışa giyilmek üzere iki cinstir.Dışa giyilenler “Merasim Kaftanları”dır.Bunlar altın telli çatma veya seraserden yapılmış olup kol üzerinden, omuzdan aşağıya kaftan boyu kadar ikinci bir kol (yen) taşımaktadır. Yenin görünüşe ihtişam katmak ve Osmanlı İmparatorluğu merasim usulüne göre bayramlarda ve culûslarda öpülmek gibi tarihî bir rolü vardı. Tanzimat (1839)'tan sonra bu adet kalkmış ve taht saçağı öpülmeye başlanmıştır. 

 17 Yüzyıl  ve öncelerinde sokak giyimlerinin en eskisi feraceydi. Ferace, önü açık, beden olarak bol, dizlere veya topuklara kadar uzun, döneme göre değişen yakası, yanlarında dikey yırtmaç cepli, sokağa çıkarken giyilen, sokak giysisidir. Ev içerisinde ise pamuklu, cübbe denilen mintanlar kullanılırdı. Kadınların yeşil, mor, siyah, kırmızı, beyaz renkleri tercih ettikleri peçe veya perperi denilen yüz örtüsü taktıkları, önlük, şalvar, cepken giydikleri bilinmektedir. Ayaklarına edik denilen pabuçlar takıp, sarı çizmeler giydikleri anlaşılır. Dönem modasını yansıtan çok pahalı kumaşlardan yapılan gelinlikler, gösterişli ve süslüydü. Saray, hanedanlık rengi olarak kırmızı rengi benimserken, halk kırmızının yanı sıra mor, mavi, pembe gibi canlı renkleri tercih ediyordu. 1870’lerden sonra Batı etkisiyle daha açık renkte gelinlikler giyilmeye başlandı. Osmanlı devrine ait kadın giyimi ve gelinliği, yaşanılan hayat tarzına paralel saray, şehir ve kırsal kesim gibi grupların kendilerine özgü kuralları, gelenek ve göreneklerine göre kullanılan değişik boya, dokuma, işleme ve modellerle zenginleşti. Kına gecesinde ve gerdek günü için farklı kıyafetler, gerdek ertesinde ise, ‘paçalık’ tabir edilen bir kıyafet giyilirdi.

Kadınların başlıca giyim eşyaları; şalvar, hırka, gömlek, entari ve kaftanlardı. Şalvarla giyilen entariler, Türk kadın giyiminin en eski örneklerini teşkil eder. Peşli entari, belden aşağı doğru etek kısımları genişletilerek biçimlenir. 18. yüzyıl başlarından itibaren bu entarilerin yaka açıklığı, kol kesimi, etek boyu, elbisenin bedene oturması gibi model değişiklikleri, 19. yüzyıl ortalarına kadar etkili oldu. Entarilerin dört peşli, dolama, topuk döven, kumru yaka, hâkim yaka, çantalı, kutu içi gibi değişik adlarla anılanları vardı. Entariler; umumiyetle kadifeden yapılmış, baştan geçmeli, beden kısmı vücuda göre olan uzun giysilerdir.19. yüzyılın başlarında çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan, üzerine dival işi tekniğinde sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve “bindallı” adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören kıyafeti olarak tercih edildi. Kırsal kesimde, aynı tarz işleme ve kumaşlar kullanılarak şalvar, ceket olarak giyilirdi. Entari üzerine hırka entari üzerine hırka, ceket, cepken ve kaftan giyilirdi. ww.maxicep.com/evlilik-18. yy dan itibaren Entari, kaftan ve şalvarların yerini etek ve bluzlar almaya başlamıştır.

Türk kumaşları kadifeleri incelenince; renk ahenginin hayret edilecek kadar güzel olduğu görülür. Bilhassa XVI.-XVII. yüzyılların Türk kumaşlarındaki renk varyasyon ve nüanslarınıdiğer milletlerin kumaşlarında görmek imkânsızdır. 
Türk kumaş desenleri XIV. yüzyılda oldukça büyük motifli az fakat çok canlı renklerdir. İri kozalak çınar yaprağı nar motifleri bu yüzyılın karakteristik özelliğini taşır. ( Kaftanlar, Fikret Altay, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, 1979 )


Kaynakça

·        Kaftanlar, Fikret Altay, Yapı ve Kredi Bankası Yayınları, 1979

·         İL İL YÖRESEL OSMANLI KIYAFETLERİ,https://forum.donanimhaber.com/m

·         maxicep.com/evlilik-

·         https://www.bakterim.net/teksti

·         Mehmet Lale,II. Mahmud Dönemi Kıyafet Alanında Yapılan Yenilikler /  /Y. Lisans Tezi /https://tohumvetoprak.tr.gg/

·         Doğan Kuban ,Türkiye Sanatı Tarihi, )

·         Skylife Dergisi.Kasım.2007'de alıntı.https://www.turkmeclisi.org/?Sayfa=Temel-Bilgiler)" Uluumay Osmanlı Kıyafetler ve Takılar Müzesi, Muradiye Mh., 16050 Bursa, Türkiye") 

·        https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turk-kumaslari-ve-alfabetik-adlari-fikri-salman/78124

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar