Peykân Nedir Sevgili Aşık Ok ucu ve Temren
Osmanlıca yazılışı peykân : پيكان
Peykân sözcüğü Farsça kökenlidir. Sözcük anlamı okun ucundaki sivri demir manasına gelir. Peykân sözcüğünün eş anlamlısı ise temrendir. Temren ve Peykân ok ,mızrak( hadeng) ve kargı gibi savaş aletlerinin uçlarında bulunan sivri demir manasında iken mecazi anlamında sevgilin kirpikleri, ( mülgan) bakışları, kaşları olmaktadır. ( bkz Hadeng Nedir Şiirlerimizde Avcı Sevgili ve Ok )
Peykan ve temren divan şairlerinin nazarında öldürücü olması, ve saplanması nedenleri ile sevgilinin bakışları, sevgilinin kirpikleri ( müjganları) sevgilin kaşları gibidir. Sevgilinin bu uzuvları ok, mızrak, kargı hadeng ile uçlarında çifte su verilmiş peykan ile temrene benzetilmiştir. Peykan yani temren çifte su verilmiş çelikten yapılırsa çok işe yarar hale gelir. Hatta bu şekilde yapılan peykânlar, ok uçları diğer adı ile temrenler zırhı bile delebilir.
Sevgilinin sapladığı peykânlara karşılık aşığın yapabileceği hiçbir şey yoktur. Zalim , gaddar ve acımasız sevgilinin vurduğu temren aşığın zırhlarını bile deler. Âşık, bu acı ile çaresiz kalmış olur. Ancak sevgiliden gelmiş olan bu peykândan âşık şikâyetçi değildir. Gönlünde açılan bu yaradan memnundur. Üstelik bu yara sevgilin gözlerinden kirpiklerinden, müjganlarından gelen çifte su verilmiş çelikten yapılmıştır. Çifte su verilmesi ise sevgilinin göz pınarlarına değmiş olması vesilesi ile daha da bir kıymetlidir. Peyk’anın sevgilinin uzvundan gelmesi ile değeri daha da artar. Sevgiliye ulaşamayan âşık, sevgiliden gelen bu ok ile bir nebze de olsa sevgiliye ulaşmış olur ve çektiği bu acıdan mutludur. Sevgilinin bakışları ile yaralanmış âşık bu nedenle bu yaradan ve oktan kurtulmak istemez, Sevgiliden gelen bu peykân ile de mutlu olmanın yolunu bulur.
Peykan, temren , hadeng, mızrak ve kargı ile yaralanan aşığın tek dileği sevgilinin onun haline üzülmesi ve onun için göz yaşı dökmesidir. Bu umut ile ölmek üzere olan yaralıların en büyük arzusunun su içmek olması vaziyetine gönderme yapılmış olur.
Vehm ile söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
İhtiyât ile içer her kimde olsa yâre su (Fuzûlî).
Bir içim sudur meger ey gamze peykânun senün
Teşne-diller yalmanur gördükçe yalmanun senün Hamdullah Hamdi (
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne
Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üstüne (Râsih).
Aşk âteşi ol mertebe kim dilde değil eşk
Peykânları âb oldu çıkar dîdelerimden (Leskofçalı Gālib)
Gördiler kim cânlar alur ğamzeñüñ peykânını
Her kişi tende emânet saklar oldı cânını Benli Hasan- Ahi -Dilsiz Danişment
Kanlı peykânı ki bu sîne-i üryâna çıka
Benzer ol gonce-i nev-resteye dükkâna çıka Şeyhülislam Yahya
Aşkında her oku ki felekten atar kazâ
Amacım ol hadenge vü cânım nişâııedir Nesîmî
Ne açar var bana zahm-ı hadeng-i yârdan gayrı
Ne aglar bulunur bu dîde-i bî-dârdan gayrı Aşık Çelebi 16 yy- Şiirleri
O şehlâ çeşminün tîr-i nigâhı çifte peykândur
Anunçün tarfetü'l-’ayn içre zahmı der-dil ü cândur Arpaeminizâde Sâmî
Pāre pāre eyler ise baġrumı peykān·ı dōst
Dīdeden her pāresi çıḳub diye kim ḳani dōst Necati Bey
Sîneden çün tîrüñüñ cerrâh peykânın çeker
Zahmumuñ agzından ol dem sanki dendânın çeker EMRÎ ( D. Edirne?,