ŞAH SULTAN
İlk Yayınlanma Tarihi: 2010
Yazar: İskender Pala
ESER VE YAZAR HAKKINDA
Şah Sultan 2010 yılında İskender Pala tarafından yazılmış, basıldığı yıl dahi en çok satanlar listesine girmiş hatta 2010 yılının en çok satan kitabı olmuştur.
Eser, Kızılbaş- Alevi /Safevî Şah İsmail ile Sünnî/ Osmanlı Yavuz Selim’in 1512 yılındaki Çaldıran savaşı öncesi ve sonrasındaki mücadeleleri hikâye edinmiş günümüze kadar da yansıyan mezhep mücadelelerine farklı bir yerden bakmıştır.
Eser modern bir Selimname olarak da kabul edilmiş, Alevi Sünni çekişmelerine getirdiği farklı ve güncel bir yorum olması nedeni ile de dikkat çekmiştir.
“Pala’nın romanını Alevî ve Sünnî dramlarını anlatan, acıların tamirine ve bu konudaki haksız önyargıların ortadan kalkmasına katkısı olacak, “mutlaka okunması gereken” bir yapıt “ [1]Taha Akyol,
ARKA KAPAK YAZISINDAN
“Şimdi Çaldıran ne 500 yıl geride ne 500 yıl ileride. Savaş tasında büyücünün gördüğü neydi?
Kızılbaşlık!
Sünnilik!
İktidar hırsı.
Aşkın bir çökelti gibi dondurduğu zaman! Korku? Ya o?
Yazar biraz da korkuların üstüne gidendir. Tarih ileriye doğru çözüldükçe ağacın kökleri de görülecektir. Alevi de Sünni de bağlıdır o köke. Birdir o toprakta. Gölgeler büyümüşse ışığı değil korkuyu yenmek gerekir. Karanlık ve kör ışığın egemenliği boğmasın artık nesilleri.
Ve işte bir kez daha aşk! Şiir kadar iktidar atında rüzgâra ve ateşe doğru yol alan iki hükümdar.
Şah ve Sultan... Dünya incisi zarif ve asil kadınlar. Yeminlerine bağlı erkekler.
Masal kadar gerçek. Büyüleyici olduğu kadar umut verici. Şah&Sultan her cümlesi aşkla okunacak bir kitap.”
İskender Pala bu eserinde Yavuz Sultan Selim ve Safevi Devleti şahı Şah İsmail’in arasındaki mücadeleyi ele almaktadır. Kitabın anlatıcısı iki farklı kişidir. Anlatıcıların biri Şah İsmail’in safında olan Kamber Can diğer ise Yavuz’un yanında olan Can Hasan’dır. Kamber ve Hasan ise birbirlerini çok seven iki ikiz kardeştir. Siyasi rekabet yüzünden biri Yavuz’un diğeri ise Şah İsmail’in safındadır. Eserin bir bölümü Şah İsmail’in yakınında bulunan Kamber Can, diğer bölümü ise Yavuz Sultan Selim’in yakınında bulunan Can Hüseyin tarafından anlatılmıştır.
Yazar, eserdeki anlatıcıları, biri Şah İsmail’e diğeri Yavuz’a candan bağlanan iki kardeş olarak seçerek oldukça manidar bir mesaj vermektedir. İki rakip siyasi ve mezhep mücadelesine girmiş olan iki öz kardeştir.
KONU
Babası Bayezid’im tahttan indiren Yavuz Sultan olan Selim, Şeyhlikten Şahlığa geçerek Anadolu’daki Türkmenleri de kendi safına çekmeye başlayan Şah İsmail’e karşı harekete geçer. Esere göre Selim ile Şah İsmail arasındaki mücadelenin asıl sebebi ise iki hükümdarın da âşık oldukları Taclı Hatun yüzündendir.
İki Sultan arasında Türklerin başı olmak, aynı kadına sevdalanmak ve şairlik yönünden hangisinin daha büyük bir şair olduğu hususunda rekabet vardır. İki sultan arasında arasındaki mektuplar edebiden çıkıp hakaret boyutuna kadar ulaşmış, elçiler bir daha dönmemek üzere gitmişler Sultan Selim ile Şah İsmail tarafından feci bir şekilde öldürülmüşlerdir. En sonunda savaşa karar verilir ve Çaldıran savaşı yapılır.
Bu savaş sonrasında Sultan Selim, Şah İsmail’i yenmiş, Şah savaş meydanından kaçmış, Taçlı Hatun Selim’in eline düşmüştür. Selim, Tebriz’i de alarak Şahı saf dışı bırakmıştır.
ESERDEKİ KARAKTERLER
Yavuz Selim: Zeki, cesur, sabırlı, otoriter bir sultan
Şah İsmail: Önceleri Şeyh ola Şah İsmail, Şeyhlikten Kızılbaş Türkmenlerin Şahı olacaktır.
Taçlı: Güzelliği dillere destan ay parçası bir kadın
Kamber Can: Kendini sevginin ne olduğunu öğrenmeye adamış bir temiz fıtrat.
Can Hüseyin: Sultan Selimin yanında olan ve Can Hasanın ikizi olan kişi. ikizi Hasanı Çaldıran Savaşında öldürdükten sonra kardeşine olan sevgisinden dolayı onu kendi içinde yaşamaya adamış ve Şah İsmailin yanına geçmiştir.
Can Hasan: Yavuzun yanınada olan ve ikiz kardeşi tarafından Çaldıran Savaşında öldürülen kişi
ÖZET VE ALINTILAR
Romana ve romancıya saygı gereği özet kısa tutulmuş, final bölümü yazılmamıştır. “
1 Kamber
Kamber Can, küçüklüğünü, Babaydar isimli birinin yanında geçirmiş bir gün Şah İsmail’in atlıları tarafından alınıp saraya getirilmiş ve Babaydardan kopmuş, Şah İsmail’in sarayında onun hanımlarına göz kulak olmak için çalışmaya başlamıştır.
Kamber Can hayatı boyunca onu yetiştirmiş olan Babaydarın sevgiyi ara babacım, sevgi nedir? sözü gibi sözleri ile ne demeye çalıştığını anlamaya çalışmaktadır.
Ağustos 1501
Kamber söz Perdesini açanda:
İlik yaz aksamlarında yıldızları izlemeye bayılıyordu. Babaydar benim tek akrabamdı. Birgin aksam yemeğinde Babaydar beni karşısına alip uzun uzun konuştu sonra ağacın başındaki evimize çiktik. Genelde hayvanların saldırısına uğrardık. Babaydar her zaman olduğu gibi onları kaçırtmayı basarirdi. Sonra uyuduk. Gecenin bir vakti sesler gelmeye başladı. Babaydari uyandırdım. Babaydar Şeyh İsmail’in müritleri geldi dedi. Babaydar mutlu oldu. Babaydar bana biraz Seyh İsmail’den bahsetti. Sonra ben uyuya kalmışım. Gözlerimi açtığımda Kızıl Sarikli sarinmis üç nokerin bana baktıklarını gördüm.
Kamber sarayda Hasan Aka denen biriyle arkadaş olur. Onu neden kaçırdıklarını anlayamaz. Aka Hasan babası gibi ona hep hikâyeler anlatır, onunla ilgilenir. Kamber, gittiği sarayda Şah'ın Sünni Müslümanları yaktığına, evlerinden sürgün ettiğine şahit olmuştur.
2 Bihruze
Ağustos 1501
Şahın karısının adı Gülizar Begüm'dü. Gülizar Begüm ona Tahmasb adında bir erkek çocuğu doğurmuş ve şah yeni bir kadınla daha evlenmişti. Bu kadının adı da Taçlı idi Taçlı Hatunun güzelliği dillere destandı. Şah da Taçlı'ya karşı çok büyük bir aşk beslemekete ama ama Taçlı çocukluk aşkı olan Ömer'i sevmekteydi.
Raviyan-i ahbar dile gelende:
Sarayın karşisindaki mektepte sekiz çocuk Farsça kıraaat dersleri aliyorlar.Aralarinda Bihruze ve Ömerde vardir.Musiki dersinde ömer saki söylüyor , Bihruze tomağiyla birlikte eşlik ediyordu.O gün musiki dersi bitmiş , güzel yazi vakti gelmişti.Hace muallim yazım meski için kitabi bir ögrenciye okumasi için verir.Cocuk kelimeleri basa basa , tek tek okumaya başladisınıfta okunan kelimeler ile yazan kamış kalemleri cızırtısından baska ses duyulmaz olmustu.Ömer yanında oturan Bihruzenin kulağina egilip birşeyler fısıldadi. Bihruze kızaran yanaklarini saklamaya çalisti.Musiki dersi bitti.Bihruze toparlandi.Öerin eliyle kendi elinin parmaklari sımsıkı kenetlenmisti.Ellerini ayirdilar.Bihruze eve vardiginda avucunda tutuğu şeyi fark etti.Bu , ömerin cüz kesesinde sakladigi iri inci tanesinin biriydi.Digerinin Ömerde oldugunu düsünerek mutlu oldu.
3 Aka Hasan
Eylül 1501
Kamber yine söyledi:
Dağin yamacina vardığımızda kulağıma uzaktan at kisnemeleri geldi.Bu sırada süvari geriye dogru dönüp atin dizginini tutugu elini başima koydu.Babaydar seni kıble-i alem Seyh İsmaile götürmem için emanet etti.Yolculuk sirasinda uzun uzun sohbet ettik.Sohbetimiz bittikten sonra minnettar bir gülümsemeyle yüzüne baktim.Başımı çevirdigim zaman farkına vardim ki büyük bir karargaha gelmistik ve artık tanimadigim kalabalik insanlar arasindaydim.Az ilerledikten sonra attan indik.Güneş doğuyordu sonra karnimizi dogurduk.Beni bir cadirada biraz vakit geçirdik.
4 Şehzade
Beş Yıl Sonra Mayıs 1506
Bayezid diğer oğlunun tahta geçmesini isterkenken babasını ezip geçmiş ve Osmanlı tahtına oturmuş, babası da oğlu Yavuza ''sen beni bu tahtımdan ettin Allah da sana öyle bir dert versin ki genç yaşta ölesin'' diye beddua etmişti.
Yavuz, ülkedeki Kızılbaşları öldürtmüş ya Sünni olursunuz ya da ölürsünüz diye emredip, kılık değiştirerek yanına yardımcısı Hüseyin'i alarak Tebriz'e gitmiş ve Şah İsmail'in sarayına kadar gitmişti. Şaha kendini derviş diye tanıtmış ve Şah ile satranç oynayıp, Şahı yenmişti.
Laedri hikaye ettiğinde:
Meydanda herkes taş kesilmisti.Denizden esen rüzgar atlarin yelelerini dalgalandiriyor , hiçbir sey yerinden milim kıpırtamiyordu.Sehzade Selim , atının üstünde , bütün Anadoludan gelen birliklerine katılmıs binlerce askere miğfereni basindan cıkarıp selamladi. Mızrak sesleri , kılınç şakırtıları birbirine karıştı yeniden sesliklik oldu zülme ugruyan kişiler artık adelet ister oldu.
Sultan, Tebriz yoluna çıkmıştı, fakat Erzincana kadar kimse sultanın ordusuna yardım etmemiş Sultanın ordusuna bölgedeki Türkmenler su bile vermemişti. Osmanlı ordusunun güçü tükenmek üzereyken . Şah ise sultanla mektuplaşıyor, birbirlerine laf atıyorlar, elçilerini öldürüyorlar, birbirlerine iğrenç hediyeler yolluyorlardı.
Çaldıran'da karşılaşmışlardı. . Sultanın elinde çok güçlü top ve tüfekler Kızılbaşların elinde ise kılıç ve tüfek vardı. İki ordu çarpışırken Hüseyin yanlışlıkla kardeşi Can Hasanı öldürmüştü. .Onu arkadan vurmuş yüzünü görmemişti. Hüseyin çok üzüldü ve kardeşinin elbiselerini giyerek şahın tarafına geçtive böylece kardeşi ile büünleşip onun için yaşayacak ve kardeşi Hasanın ruhunu rahatalatacak, onun için yaşamış olacaktı. Savaşı Sultan Selim kazanmıştı.
Şah savaştan Gülizar'ı da alıp kaçtı. Taçlı'yı alamadan kaçmak zorundaydı. Taçlı savaş ortasında Kamber ile kalmış, Sultan Selim Taçlı'yı Cafer Çelebi denen çirkin ve yaşlı bir adamla evlendirmişti. Bir süre sonra Cafer Çelebi ölmüştü. Taçlı ve Kamber buna çok üzülmüşlerdi. Çünkü Cafer Çelebi çok iyi bir insandı.
Şah ise Taçlı'nın aşkından derbeder olmuştu, yanında Hüseyin vardı ve onu teselli ediyordu. Şah ondan gidip Taçlı'yı öldürmesini istedi. Hüseyin bu görevi üstlendi ve Taçlı'nın evini takip etti ve öldürmek isterken birde duydu ki Yavuz Selim Han ölmüş. Şah onun sultana karşı bir şey hissedeceğini düşünüp Hüseyin 'i göndermişti ama artık sultan öldüğüne göre Taçlı'yı da öldürmesine gerek yoktu.
5 Gülizar
Haziran 1506
Aldı Kamber:
Başına cok kötü şeyler geldi.İki gündür kanlar içinde yatıyor.Şah Efendimizi dün gece başimda bekledi.Acı çekmemem için hekimlerin verdikleri şurplar beni bayıltıyordu.Şah Efendimiz şiirler yazar.Beş yıl boyunca Şah Efendimizin ve Gülizar Begüm hep yanında bulundum.Şehrin ünlü aileleri kızlarını , Şah Efendimize hediye olarak sunmak üzeresıraya girmişlerdi.Şah Efendimiz tek eşlilikten yanaydi.Ama fikri değisti.Aralarında Gülizar Begüm ile Şah Efendimiz iyi anlaştılar. Gülizar Begümün , Şah Efendimiz-i ne kadar çok sevdigini ben de o gece anlamıstım.
6 Alemşah
Temmuz 1506
Kamber iyine sayladı:
Azerbeycan , Şah Efendimin oldu.Tebrizde hem sevinç hem hüzün birlikte yaşanıyor.Sünnilerin bir kısmını yağ kazanlarına attırtılar.Birkaç günde Siilik , Safevi devletinin tek mezhebi oldu.Sokaklarda ölüm ve neşe hüküm sürüyordu.Herkes bu durumdan rahatsızdı ama kimse bunu dile getiremıyordu.Tam o günlerde huzura bir sair gelmisti.Şah Hazratlerine sevgisini göstermeye çalisirken tartışmaya girdiler.Şah hazretleri o vakit sünni halka tellalar cağirtti mezheplerini değistirip kızıl baş olsunlar dedi.Fazla kimsenin canının yanmasını istemiyordu.Kıble-i Alem Efendimizin hakikatle istediği şey sünniligi ortadan kaldirmaktan ve yasaklamaktan ziyade siyasi bir itiaatsizligin önüne gecmekti.Ama isler onun istedigi gibi olmadi.
7.Selim
Eylül 1506
Can Hüseyin saylamış , bakalım ne söylemiş:
Gürcistan severimizden sonra gönderdimiz derya gibi ganimetlere nasıl teşekkür edeceklerine bilemeyen liaker vezirler ile diyaretsiz sultan babamız simdi kararından dönmüş olabilir. Şehzade Selimin gür saydaşı geniş salondaki herkesi tedirgün etmeye yetmişti. Fikirlerini söylerken büyük bir devletin bir eyaletinde bile büyük göründügü anlaşilıyordu. Son birkaç yılda yaşananlar , Selim ile İsmaile birbirinin karşısına koymustu. Kısa zamanda sünnilik , Şah için Batı Anadolu davasının , kızılbaşlık da şehzade için Doğu Anadolu siyasetin adi oluverdi. Şehzade bu olaylar yüzünden öfkelenmisti. Can Hüseyini yanına çagırıp biraz sohbet etti. Şehzade ve Can Hüseyin Tebrize hasret gidermeye giderler.
8 Taçlı
Eylül 1506
Aldi Kamber:
Kıble-i Alemi Efendimizin yeni eşi sarayımıza getirildi.Adı Bihruze imiş Bihruziye taç takma töreni yapıldı.Akı Hasan geldi.Kamber Can İle Akı Hasan hasret giderdiler.Bihruze ile Kıble-i Alem Efendimizin nasil taniştiklarini anlatti.Gülizar Begüm , Efendimizi kıskanmaya basladi.Kıble-i Alem Efendimizin , kendisini hiç sevmedıgını düsünüyordu.Kendisini sevdigini ikna etmeye çalistim.
9 Haydar Can
Ocak 1507
Aldı Can Kamber:
Trabzon’dan bir gece yarisi gizlice yola çıktığımız üzerine on dört gün gecti. Tebriz’e vardık. Tebriz çarsısında tacirden uygun giysiler aldık. Saraya yakın bir yerde saklandık. Her yıl ok fırlatma töreni yapılırdı. Şah Efendimizde ok fırlatacaktı. Orda kardeşim ile karşılaştık ve hasret giderdik. Törende eğlenceler devam etti. Sonra salonda toplanıldı. Şehzade şiir okurken salona endamlarından çok güzel oldukları anlaşılan iki genç hanim ve toy bir delikanlı geldi. Bunlar Şahin eşleri Gülizar Begüm ile Taçlı Bihruze hatun ile onlara hizmet eden Kamber imiş. Biraz vakit geçti. O gece iyisinden iki at satın alıp Trabzon’a doğru yola cıktık.
Sultan ölmüştü, babasının ona bedduası tutmuş ve sırtında çıkan bir çıban yüzünden ölmüştü.
Taçlı bu haberi duyduğunda Kambercan'ın kollarında ağlamıştı çünkü sultana karşı bir şeyler hissediyordu. Günler geçerken Şah da ölmüştü. Daha 38 yaşındaydı.
İSKENDER PALA
ALINTILAR VE ÖZET : Hediye Ümit Sürer
Od Romanı Konusu Özeti Ve İskender Pala Hakkında
Şah Sultan Hakkında ve Özeti İskender Pala
İskender Pala ve OD Romanı Hakkında
Kamilü’l kelam Hakkında Özeti ( İskender Pala)
[1] https://www.edebiyathaber.net/iskender-palanin-cok-satan-romani-sah-ve-sultan-ya-da-derin-alevifobi/