Ser-i Mecnun’da fikr-i kâkül-i Leylî karâr itmez
O viran âşiyâna mürg-i devlet i’tibâr itmez
O rütbe tîz-revdür kim gönül sahrâ-yı kesretde
Gubâr-ı payını çeşm-i havaya aşikâr itmez
Gönül mahv-ı vücûd itmek diler Kaf-ı kanâatde
Per-i Anka-yı meşhûrı çeleng-i iştihar itmez
Görürse tâli’-i menhusuma bir sâat-ı mes’ûd
Felek tahvîl-i suret eyleyüp leyi ü nehâr itmez
Güşâd-ı gonce-i maksûdumı sezse bu gül-şende
O yıl gerdun kemâl-i reşk ü hıkdından bahar itmez
Rakibin alma gönlin bu dil-i şeh-bâzı sayd eyle
Olur olmaz kelâğ u zağı Anka’lar şikâr itmez
Nesîm-i işveden sen de kırıl ey nahl-i bâğ-ı nâz
Olup işkeste-hâtır sanma âşık inkisar itmez
Merâhum ma’deni der-gâh-ı Mevlânâ’dur ey İzzet
Bilen diğer kapuya cevher-i eşkin nisâr itmez
Günümüz Türkçesiyle:
1-Gönül kanaatin Kaf (dağında) vücudunu yok etmeyi diler, ünlü Anka (kuşunun) kanadını şöhret çelengi yapmaz.
2-Mecnun’un kafasında, Leyla’nın kâkülünün düşüncesi yerleşmez, (çünkü) o yıkık yuvaya devlet kuşu itibar etmez.
3-Gönül kesret (çokluk) çölünde o kadar hızlı yürür ki, ayağının tozunu havanın gözüne belli etmez.
4-Felek, uğursuz talihime mutlu bir saat görürse, dönüş biçimini değiştirip gece ve gunduz yapmaz.
5-Felek, bu gül bahçesinde dilek goncamın açıldığını sezse, o yıl kıskançlığının ve kininin şiddetinden bahar yapmaz.
6-Rakibin gönlünü alma, bu şahbaz gönlü avla, (çünkü) olur olmaz kuzgun ve kargayı Anka’lar avlamaz.
7-Ey naz bahçesinin fidanı, sen de işve rüzgârından kırıl, âşıkın gönlü kırılınca beddua etmez sanma.
8-Ey İzzet, rahat ocağım Mevlânâ’nın dergâhıdır, (bunu) bilen başka kapıya gözyaşı cevherini saçmaz.