Tecâhül-i arif Sanatı İzahlar Örnekler
Osmanlıca yazılışı: Tecâhül-i arif : العارف تجاهل
Tecâhül تجاهل sözcüğü bilmeyen, bilmedi, bilgisizlik anlamlarına gelen cahil, cahila ,جهل , cehalet sözcüklerinin de kökü olan“ chl “ kökünden gelir ve tefâ’ül vezninde “bilmez, bilmezden gelme” anlamındadır. Arif sözcüğü de Arapça kökenlidir ve “anlaması, kavraması, sezgisi güçlü, anlayışlı “ anlamındadır.
Şu halde “tecâhül-i arif “ tamlaması iyi bildiği halde bilmezmiş gibi davranmak, konuşmak” , “ Bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi gösterme. Bilen bir kimsenin, bilmez gibi davranması.” manalarında söz sanatını ifade eden bir terim olmaktadır.
Tecâhül-i arifane Söz Sanatı
Tecâhül-i arifane, esasında çok iyi bilinen bir mevzuun nükte yapmak, anlam imceliği sağlamak gibi nedenlerle bilinmiyormuş gibi ifade edilmesi anlamında bedii sanatıdır. Bilmeden bilmezlikten gelmek mümkün olunamayacağına göre tecahülü arifane; âlimlere, ediplere, daha da doğrusu şairlere has bir eda ile bilmezmiş gibi davranmak veya ifade etmek demektir.
Şeyh Galip’in “Gel ârif ol ki mârifet olsun tecahül’ün “ dizesinde de ifade bulduğu gibi tecâhül-i arifane söz sanatına başvuranlar bilinçli bir şekilde bilmezmiş gibi ifade etmeye başvuranlardır. Bu söz sanatının esası bilinçli bir şekilde bilmezmiş gibi davranarak muhatabı övme, yüceltme, azarlama, küçük görme, hayret, amaçlı mutlaka bir nükte yapmaya dayanmaktadır. Tecâhül-i arifane sanatı ile nükte yapmak dört amaca dayanır. Eski edebiyatçılar bu dört amacı şu şekilde tasnif etmişlerdir.
Tenşît: Nüktenin neşelendirmek amaçlı bilmezlikten gelerek yapılmasıdır.
Tevbîh: Tekdir, uyarıda bulunma. Derslerin ortasında tel örgüden atlayarak okuldan kaçtığı besbelli olan bir öğrenciye okul müdürünün”- kalemi evinden unuttun da almaya mı gidiyorsun?“ diye sorması bu tip bir tecahülü ariftir.
Tehayyür: hayret ve şaşkınlık, bir şey hakkında şaşkın kalınması sonucunda o şeyi bilmiyormuş gibi davranmak.
Tedellüh: Aşkın şiddetinden deli gibi olmak, kendinden geçmek [2]
Mecnun’un deli olduktan sonra yanına gelerek “ Leyla benim “ demesinden sonra Mecnun’un “ Leyla sen isen ben kimim “ demesi bu tip bir nükte ve tecahül-ü arife örnektir.
Bir şeyi izah etmek veya reddetmek amacı ile yapılan bilmezlikten genle edaları ve nükteleri tecâhül-i ârifane sanatı olarak kabul edilemez. Tecâhül-i ârif iyi bilen bir mevzuu dolaylı olarak ifade etmeye dayanır. Bu nedenle tecahülü arifane yapılan ifadelerde soru yani istifham sanatı da yer alır. Bilmezlikten gelebilmek çoğu zaman soru sormak ile mümkün olabilmektedir. Ayrıca tenşid,tahayyür ve tedellüh için mübâlağa ve nükteye başvurmak gerekecektir.
Örnekler
Zati, perişanlığının nedeninin sevgilisi i olduğunu çok iyi bilmektedir. Ancak nükte yaparak bilmez gibi davranarak " o mu?" diye sormaktadır.
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın