KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarTecâhül-i arif Sanatı İzahlar Örnekler

Tecâhül-i arif Sanatı İzahlar Örnekler

04.01.2024

Tecâhül-i arif Sanatı İzahlar Örnekler

 

Osmanlıca yazılışı: Tecâhül-i arif :  العارف تجاهل

Tecâhül تجاهل  sözcüğü bilmeyen, bilmedi, bilgisizlik anlamlarına gelen cahil, cahila ,جهل , cehalet sözcüklerinin de kökü olan“ chl “ kökünden gelir ve tefâ’ül vezninde “bilmez, bilmezden gelme” anlamındadır.  Arif sözcüğü de Arapça kökenlidir ve “anlaması, kavraması, sezgisi güçlü, anlayışlı “ anlamındadır.

Şu halde “tecâhül-i arif “ tamlaması iyi bildiği halde bilmezmiş gibi davranmak, konuşmak” , “ Bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi gösterme. Bilen bir kimsenin, bilmez gibi davranması.” manalarında söz sanatını ifade eden bir terim olmaktadır.  

Tecâhül-i arifane Söz Sanatı

Tecâhül-i arifane,  esasında çok iyi bilinen bir mevzuun nükte yapmak, anlam imceliği sağlamak gibi nedenlerle bilinmiyormuş gibi ifade edilmesi anlamında bedii sanatıdır. Bilmeden bilmezlikten gelmek mümkün olunamayacağına göre tecahülü arifane; âlimlere, ediplere, daha da doğrusu şairlere has bir eda ile bilmezmiş gibi davranmak veya ifade etmek demektir.

Şeyh Galip’in “Gel ârif ol ki mârifet olsun tecahül’ün “ dizesinde de ifade bulduğu gibi tecâhül-i arifane söz sanatına başvuranlar bilinçli bir şekilde bilmezmiş gibi ifade etmeye başvuranlardır. Bu söz sanatının esası bilinçli bir şekilde bilmezmiş gibi davranarak muhatabı övme, yüceltme, azarlama, küçük görme,  hayret,  amaçlı mutlaka bir nükte yapmaya dayanmaktadır. Tecâhül-i arifane sanatı ile nükte yapmak dört amaca dayanır. Eski edebiyatçılar bu dört amacı şu şekilde tasnif etmişlerdir.  

Tenşît: Nüktenin neşelendirmek amaçlı bilmezlikten gelerek yapılmasıdır.

Ey şûh Nedimâ ile bir seyrin işittik

Tenhâca varıp Göksu'ya işret var içinde

Tevbîh: Tekdir, uyarıda bulunma. Derslerin ortasında tel örgüden atlayarak okuldan kaçtığı besbelli olan bir öğrenciye okul müdürünün”- kalemi evinden unuttun da almaya mı gidiyorsun?“ diye sorması bu tip bir tecahülü ariftir.

Düşmanı mât itmege ferzâneyim ben der idün

Hasma karşı şimdi at oynatmaga yir yok mudur?  Muradi IV. Murat Şiirleri (https://edebiyatvesanatakademisi.com/category/muradi-iv-murat-17-yy-divan-osmanli-siirleri/627)



Tehayyür: hayret ve şaşkınlık, bir şey hakkında şaşkın kalınması sonucunda o şeyi bilmiyormuş gibi davranmak.

Ateşin içinde cevr ile göster de sinemi

Seyr et nasıl köpürmede aşkın cehennemi!

Bilmem onun savurdığu dide-i siyah mıdır?

Afâkımı ihâta eden leyl-i mâtemi[1] Tahir ül Mevlevi

 

Tedellüh: Aşkın şiddetinden deli gibi olmak, kendinden geçmek [2]

Mecnun’un deli olduktan sonra yanına gelerek “ Leyla benim “ demesinden sonra Mecnun’un “ Leyla sen isen ben kimim “ demesi bu tip bir nükte ve tecahül-ü arife örnektir.

Ger sen ben isem nesin sen ey yâr

V’er sen, sen isen neyim men-i zâr Fuzuli

Bir şeyi izah etmek veya reddetmek amacı ile yapılan bilmezlikten genle edaları ve nükteleri tecâhül-i ârifane sanatı olarak kabul edilemez. Tecâhül-i ârif iyi bilen bir mevzuu dolaylı olarak ifade etmeye dayanır. Bu nedenle tecahülü arifane yapılan ifadelerde soru yani istifham sanatı da yer alır. Bilmezlikten gelebilmek çoğu zaman soru sormak ile mümkün olabilmektedir. Ayrıca tenşid,tahayyür ve tedellüh için mübâlağa ve nükteye başvurmak gerekecektir.

Örnekler

"Zülf-i dilber gibi ey Zâtı perişansın yine

 Çevri bî-hâd yoksa bir yâr-ı perişanın mı var" Zati

Zati, perişanlığının nedeninin sevgilisi i olduğunu çok iyi bilmektedir. Ancak nükte yaparak bilmez gibi davranarak  " o mu?" diye sormaktadır.

Şeş cihetten rûz ü şeb  Kerübiyân eyler tavaf

Mescid-i Aksâ mıdır ya Kâbe-i ülyâ mıdır ?    Yenişehirli Avni

 

Nedîm-i zârı bir âfet esîr etmiş işitmiştim

Sen ol cellâd-ı dîn ol diişmen-i îmân mısın kâfir Nedîm

 

Âh-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem

Yâ muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su  Fuzûlî

 

Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

Kurbanın olam var mı benim bunda günahım

 

Melek misin yâ perîsin yâ rûh-ı kudsî aceb

Bu hüsn ile bu melâhat beşerde buluna mı? Şeyhi

 

Niçin efkâr-ı meânî beslemez erbâb-ı nazm

Yoksa Yahyâ gibi üstâd-ı sühan-perver mi yok? Şeyhülislâm Yahyâ

 

Hâfızâ Bagdâd’a imdâd itmege er yok mudur?

Bizden istimdâd idersin sende asker yok mudur ?  Muradi IV. Murat Şiirleri

 

KAYNAKÇA

[1] Tahir ül Mevlevi, Edebiyat Lügati, Enderun, 1996, s. 151

[2] Tahir ül Mevlevi, Edebiyat Lügati, Enderun, 1996, s. 151

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da