Thomas Mann’ın Vendik'te Ölüm Romanı Hakkında ve Özeti

27.09.2019

Venedik'te Ölüm Romanı ve Yazarı Hakkında Bilgiler 
 
 
Venedik'te Ölüm Alman edebiyatının son asırdaki en önemli romancısı olan Thomas Mann’ın bir novellası olmaktadır. Thomas Mann’ın bu romanı ilk kez 1912 da yayıncısı S. Fischer Verlag tarafından basılmıştır.
 
Büyülü Dağ, Buddenbrook Ailesi , Doktor Faustus gibi romanları ile dünya edebiyatında yer edinen yazarın bu romanı onun Nobel Ödülünü almasına katkıda bulunan şöhretini pekiştiren romanları arasında olmaktadır.
 
Büyülü Dağ, Buddenbrook Ailesi  gibi romanları sayesinde 1929 yılında Nobel Edebiyat Ödülü alan yazar,  Adolf Hitler ve Nazilerin yükselişleri akabinde Almanya’yı terk etmiş, 1936 yılında ABD vatandaşlığına geçmiştir. Venedik’te Ölüm adlı uzun hikâyesi yazarın şöhretini sürdürmesini başaran hatta bazı açılardan yazar için özel önemleri olan bir eseri olmaktadır.
 25 yaşında Buddenbrookler adlı toplumsal romanını yayınlamış ve büyük bir üne kavuşmuştur. Bu başarısını uzun öyküsü Venedik’te Ölüm ile devam ettirmiştir. Bu yüzden bu uzun öyküsünün Mann’ın yazarlık yaşamında özel ve önemli bir yeri vardır.
Venedik’te Ölüm  adlı romanı iyi anlamak için bu alıntıya da çok dikkat etmek gerekir: “ Antik mitolojiye göndermelerde bulunan ve mitolojik motifler kullanan yazar, etkisinde kaldığı Nietzche’den öğrendiği ve şimdi edebiyata uyarladığı kategorilerle oynamaktadır: Yunan Tanrısı Apollon’un karakteristik özelliklerine sahip olan Aschenbach, bir yabancı tarafından baştan çıkarılmakta ve böylece Dionysos’un hakimiyeti altına girmektedir.” Kasım Eğit
 
Uyarlamalar: Venedik’te Ölüm (1971), Luavino Visconti'nin Panavision and Technicolor'da yönettiği 1971 İtalyan-Fransız  ortak yapımı filmde Dirk Bogarde (Gustav von Aschenbach) , Dirk Bogarde  ( Gustav von Aschenbach )Björn Andrésen (Tadzio) Romolo Valli (Hotel manager) Mark Burns (Alfred) rolerini paylaşmışlar ve  bu film Cannes Film Festivali'nde özel ödül kazanmıştır.[1]
 
Romanın özeti
 
Aschenbach yaşadığı şehirden çıkıp başka yerlere ve ülkelere çok az gitmiş bir adamdır. Bir gün Venedik’e gitmeye karar vermiştir.  Ünlü bir yazar olan  Aschenbach “..toksözlülüğü ve kendine özgü çekici konuşmasıyla topluluk karşısına çıkabilecek olgunluk ve yetkiyi elde etmişti. On yıl sonra yazı masasında oturarak mevkiinin bilincine varmayı, ününü kullanmayı ve yönetmeyi kısa olması gereken bir tek mektup cümlesinde hem güler yüzlü hem ağırbaşlı olmayı öğrenmiş[2] bir adamdır.
Bunun için bir gemiye binerek Venedik’e doğru gitmeye başlar. Aschenbach bu yolculukta gemideki insanları tasvir etmeye başlar. Onların ruh hallerini ve iç dünyalarını anlamaya çalışırken de kendi geçmişine ve çocukluk ve lise yıllarına gidiş dönüşler yaparak geçmişini anımsamakta tekrar o gününe dönmektedir.
 
İnsanlar gemide kendisini genç bir adam olarak göstermeye çalışan yaşlı bir adamla alay etmektedirler. Aschenbach bu yaşlı adamın kendini küçük düşürtmesinden rahatsız olmuş hatta adamın kendisini aşağılatmasından iğrenmiştir.  Nihayet Venedik’e ulaşıp bir otele yerleşir. Otelde Polonyalı bir aile onun çocukları olan Tadzio adlı bir genç ile karşılaşır. Tadzio, rahibe gibi giyinmiş olan üç kız kardeşi ve nedimeleriyle dolaşan Polonyalı bir ailenin biricik oğludur. Aschenbach, kusursuz bir fiziği olan, ideal güzelliğin resmi olarak gördüğü Tadzio’ya hayran olmuştur. Tüm vaktini Tadzio’yu gözlemeye ayırmaya başlamıştır. Bu genç kusursuz yapılmış olan ve ideal hatlara sahip antik Yunan heykelleri gibidir. Venedik sokaklarında, otelde, plajda her yerde Tadzio’yu aramaya ve onu seyretmeye başlamıştır.  “Birisi çocuğa bir şeyler sordu; tarifsiz sevimli bir gülümsemeyle cevap verirken Tadzio, gözleri eğik, geri geri giderek birinci katta asansörden indi. Güzellik utandırır, diye düşündü Aschenbach ...”
Tadzio çok genç biri iken kendisi oldukça yaşlanmıştır. Bu nedenle gemide karşılaştığı ve kendini aşağılattığı için tiksindiği yaşlı adam gibi yaşlılığını gizlemeyi bile düşünmeye başlamıştır. Bu nedenle yüzündeki buruşuklukları gidermek için çareler aramaya dahi başlar.   Genç gözükebilmek için gittiği kuafördeki yaşadıkları ise tam bir trajediyi olmuştur. Belki de tüm bunları genç Tadizo’ya kendisini genç bir adam gibi göstermek amacıyla yapmaktadır.
 
 Bu ünlü yazarın Tadzio’ya olan ilgisi Tanrının yarattığı bu sanatsal güzelliğe duyulan bir hayranlık, hatta babalık duygusu ile de karışan karmakarışık duygular olmaktadır. “Gönlü bir baba muhabbetiyle, güzelliği, kendini feda edecek zekâda yaratanın, bizzat güzel olana karşı hissettiği o duyarlı yakınlıkla doluyor, heyecanlanıyordu.
 Aksi gibi Venedik’te salgın bir hastalık çıkmış, herkes Aschenbach’tan şehri terk etmesini önermeye başlamıştır. Ama o Tadzio’yu bırakıp şehirden ayrılamamaktadır. Hatta sadece bu sebeple Venedik’te kalıp ölmeye bile razıdır.  Aschenbach  “Tadzio için Venedik’te ölmek için en güzel sebep ” olmuştur.
 
Nitekim kendisi de salgına yakalanır.  Artık hasta bir adamdır.  O gün Gustav von Aschenbach, otelin önündeki şezlonga uzanmış,  Tadzio ’yu seyretmektedir.  “Aschenbach, her zaman olduğu gibi şimdi de onun peşi sıra gitmeye koyuldu. Sandalyeye yana yıkılan adamın imdadına koşuluncaya kadar dakikalar geçti. Onu odasına götürdüler. Ve daha o gün, yazara saygıyla bağlı dünya, onun ölüm haberiyle sarsıldı.”
 
 
 
[1] https://www.beyazperde.com/filmler/film-96298/
[2] Thomas Mann, Venedikte Ölüm, Çev. Behçet Necatigil ,Can Yayınları, 2010, s.21

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar