21.03.2025
Tûbâ Nedir
Osmanlıca yazılışı: Tûbâ: طوبى
Arapça kökenli bir sözcük olan” tûbâ “ , “ṭyb” kökünden türemiştir. Sözlüklerde “ güzellik, hoşluk, iyilik, göz aydınlığı” anlamları ile tarif edilmektedir. Bu nedenle tûbâ sözcüğü "tayyib" kelimesi ile aynı kökene dayanır.
Ancak “Tûbâ” sözcüğü en ziyade kökü semada olan cennet ağacının adı anlamı ile kullanılır. Kuran’da Vâkıa sûresindeki âyetlerde (56/17-40) yapılan cennet tasvirlerinde cennet ağaçlarından söz edilir. Er-Ra‘d suresinde ise tûbâ lehüm tabiri geçmektedir. “iman edip sâlih amel işleyenlere ne mutlu (tûbâ lehüm), varacakları yer ne güzeldir” (er-Ra‘d 13/29)[1]
Kuran’ı Kerimde simi geçmesine rağmen tûbâ ağacının betimlemesi tam olarak yapılmamıştır. Rivayetlere göre Hz Muhammed’e Tûbâ’nın ne olduğu sorulmuş Resûl-i Ekrem ise, “O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır.” cevabını vermiştir. Tuba ağacı ile ilgili tasvirlerin her biri Hz Muhammed’e sorulan sorular ve verdiği cevaplar ile ilgili rivayetlere dayanır.
Buharî ve Müslim’in, Sehl İbn Sa'd’dan derledikleri hadise göre” Tûbâ, Cennette bir ağaçtır. Uzunluğu yüz yıldır. Cennet ehlinin elbisesi onun çiçek kapçıklarındandır.” [2] Hz. Muhammed, Tûbâ ağacını “üç yaşını doldurmuş bir deve yola çıkıp yaşlılık sebebiyle köprücük kemiği kırılıncaya kadar yürüse yine de onun çevresini dolaşamayacağı; ceviz denilen bir ağaça benzeyen, tek bir gövde üzerinde biten, yukarıya doğru dallanıp, budaklanan bir ağaç “[3] olarak tasvir etmiştir.
A.Talat Onay ise Tûbâ’yı “ kökü semâda olan “ [4]ağaç şeklinde tarif eder. Kimi tasvirlere göre bu cennet ağacı kökleri gökte olan cennetin tüm katlarına kadar ulaşan devasa bir ağaçtır.
Edebiyatta Cennet Ağacı
Divan, halk ve çağdaş edebiyattaki Tûbâ tasvirleri yukarıda izah edilen tasvirlere ve inançlara dayanır. Tûbâ, cennete ulaşmanın sembolü olarak kullanıldığı gibi boyu nedeni ile sevgiliye teşbih de edilmektedir. Sevgilin olduğu yer cennete ve tûbâya da benzetilir.
Cennet-i kûyuña meyl eylese Tûbâ yiridür
Âsitânuñ dilese gökde Mesîhâ yiridür Baki
Mürg-i dil konmaga bir kâmeti Tûbâ gözedür
Serv ü şimşâdı begenmez katı a’lâ gözedür Baki
Kâmetüñ seyr itmedür cennetde Tûbâ’dan garaz
Sensin ancak ey melek-ruhsâr havrâdan garaz Ravzi
Bâg-ı ‘Adn içre ruhuñ gül kâmetüñ Tûbâ gibi
Kûyuñ ey hûrî-cinânum cennetü’l-me’vâ gibi Ravzi
Gitmezem kaddüñ koyup cennetde Tûbâ seyrine
Sen melek-sîmânuñ olur gelse havrâ seyrine MOSTARLI HASAN ZİYÂ
Koyup Sidre vü Tûbâ'yı
Gönlüm seni özler seni
Gerekmez gayrı sevdâyı
Cânım seni özler seni Aziz Mahmut Hüdayi
KAYNAKÇA
[1] ALİ ERBAŞ, TÛBÂ, https://islamansiklopedisi.org.tr/tuba
[2] Abdulbaki TURAN, TÛBÂ, https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/tuba
[3] ALİ ERBAŞ, TÛBÂ, https://islamansiklopedisi.org.tr/tuba
[4] A. T. Onay, Eski Türk edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 480
KAYNAKÇA
[1] ALİ ERBAŞ, TÛBÂ, https://islamansiklopedisi.org.tr/tuba
[2] Abdulbaki TURAN, TÛBÂ, https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/tuba
[3] ALİ ERBAŞ, TÛBÂ, https://islamansiklopedisi.org.tr/tuba
[4] A. T. Onay, Eski Türk edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 480
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın