25.08.2016
Ubeydi Abdurrahman Çelebi
Devrindeki kaynaklar ve tezkireler onun doğum yeri ve tarihi hakkında bilgi vermemektedir. Fakat devrinin kaynakları onun asıl adının Abdurrahman Çelebi, memleketinin de Edirne olduğunu mahlasının ise “Ubeydî” olduğunu bizlere iletmişlerdir. [1]
Onun hakkında en detqylı bilgiyi veren Aşık Çelebi “Nebî-zâde dimekle ma‘rûf bir şeyh-i azîzün ferzend-i hayru’l-halefidür.” [2]diyerek babasNın Nebizade adındaki bir şeyh olduğunu belirtir. Diğer tezkirelerde de babasından övgüyle söz edilmiş, “Zahitlerin en büyüğü, evliyaların kutbu “ [3]olarak ifade edilmiştir. Kaynakların verdiği bilgilere göre Ubeydi ailenin en büyük evladıdır.
Ubeydi’nin Kadı zümresinden olduğu, çocukluktan itibaren ilimle iştiğal ettiği, Kadızade Efendi’den tahsil görüp ondan icazet alarak mülazım olduğu daha sonra da kadı olarak görev aldığı bilinmektedir.[4]
Ubeydi’nin henüz icazetini almayan Danişmend bir medreseli iken Kanuni Sultan Süleyman’a bir gazel takdim ettiği ve maaşa bağlandığı [5] kaynakların verdiği bilgiler arasındadır.
Ey ‘Ubeydî hazret-i Sultân Selîm’e kul idüb
Sana ‘unvânlar viren tab‘-ı selîmündür senün
Beytinde ifade ettiği gibi II Selim ile iyi ilişkiler içinde olduğu hatta II. Selim’in caize ve ihsanlarına nail olduğunu ondan unvan dahi almış olduğunu ifade eder. Fakat şimdilik II. Selimden aldığı Unvan ve iltifatların neler olduğunu bilmek mümkün olmamıştır
İcazetini aldıktan sonra kadılık yapan Ubeydi’nin “Zagra kadısı iken H. 981 (M. 1573) tarihinde vefat ettiği “ [6] anlaşılmaktadır.
Edebi Kişiliği
Kaynaklarda oldukça zarif, iyi karakterli, yumuşak huylu, bir efendi olduğu aktaran Ubeydi’nin “ Çağdaşları Revani ve Emri’ye yakın özellikleri olan, nükte ve mazmun düşkünü,”[7]oldukça halis tabiatlı, kimseyi kırıp incitmemeye özen gösteren [8]ve iyi eğitimli bir şair olduğu anlaşılır. Devrinin kaynakları onu başarılı bir şair olarak değerlendirmişler hatta bazıları onu “Rum’un Hüsrevi “ olarak kabul etmiştir.
Hüsrev-i kişver-i nazm olduğumı anlarlar
Bu cihân halkı ‘Ubeydî göricek dîvânum
Beytiyle de kendisi de bunu ifade ve kabul etmiş gözükmektedir.
Özellikle gazelleri ile beğenilen Ubeydi devrinde yetişen çok büyük şairler dolayısı ile adı gölgede kalmış önemli bir şairdir. Devrinin çok tanınmış diğer şairleri kadar saraya ve sadarete yakın olamadığı, devrin büyük şahsiyetlerine kasideler yazmadığı veya diğerleri kadar göze batmayı becerebilecek kadar becerikli olamadığından olsa gerek adı çok anılmamış bir şair olarak biraz gölgede kalmıştır.
Fakat Ubeydi’nin gazellerinde olduğu kadar terkîb-bend ve tercî-bendlerinde de başarılı olduğu muhakkaktır. Şeyh bir babanın evladı ve kadı olmaktan kaynaklanmış olsa gerek olan “ Kemal ehli, filozof ve istiğna sahibi tavırlarla “ şiirler yazan Ubeydi, ö özellikle ince düşünceler, zekâ unsuru olan anlam oyunları, zarif benzetmeler, nükteler ve mazmunları ile dikkat çeken “ Emrî’ye uyarak muammada şöhret kazanan “ bir şairdir. Rindane eda ile yazdığı gazelleri ile önemli bir gazel şairidir. Çeşitli yerlerde kadılık yaparak ömrünü tamamladığı ve kadılık vazifesinde iken de ölen Ubeydi’nin devrinde tanınmış bir şair olduğu fakat devrinden sonra adının unutulduğu anlaşılmaktadır.
Şiirlerinde tasavvufi konulara yer veren Ubeydi’nin rindane konularda yazdığı gazelleri de vardır. Oldukça sade bir dili olan Ubeydi bu lisan anlayışı ile Türk-i Basit anlayışına çok yakın durmaktadır.
Ubeydî Dîvânı
Ubeydî’nin tek eseri Dîvân’ıdır. Dîvân’ın iki yazmasından biri Millet Kütüphanesi Ali Emiri TY. No: 272’de diğeri İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi TY. No: 631’de kayıtlıdır. [9] M. Şahabettin Ünlü divanının her iki nüshasını da inceleyip mukayese ederek Ubeydi Divanı hakkında yayınlanmamış bir doktora tezi hazırlanmıştır. M. Şahabettin Ünlü ‘nün tespitlerine göre Ubeydî Dîvânı’nda 5 kaside, 2 terkib-bend, 1 terci‘-bend, 5 murabba, 15 muhammes, 3 müseddes, 332 gazel (4’ü Farsça), 7 tarih, 6 kıt‘a, 20 matla‘, 3 müfred (2’si Farsça) ve 164 muamma (6’sı Farsça) bulunmaktadır
Şiirlerinden Örnekler
Gazel
Bu tâk-ı lâciverdî zer-beft otağun olsun
Mihrî ile yanınca iki solağun olsun
Adâ-yı bed-nihâda ‘azm-i sefer kılıcak
Tîğ-i zafer elünde yalın yarağun olsun
Sultân-ı bahr u bersün devlet serîri üzre
Her dem nesîm-i himmet çâbük ulağun olsun
Çarh-ı berîne hem-ser olub livâ-yı ‘adlün
Ser-menzil-i sa‘âdet dâ’im konağun olsun
Lutf it ‘Ubeydî’nün gel uyar murâdı şem‘in
Bu tekye-i cihânda yanar çerâğun olsun
Gazel
Bize yetmez mi kâkül –i dilber
Oda yansun neye yarar anber
Zülfü ucunda gamzesin gördüm
Takınur bir yılan dili hançer
Nice olsun kaşun senün doğru
Koltuğunda yatur anun uğru
Hilal başa varayın dedi o kaş ile
Kaçurdılar üşüb anu nücm ü taş ile
Hayâl-i yâr gelür hâke sal ten-i zerdi
Beze ol şeh yolunıu ey gönül kumaş ile
Yaşuma sehv-i lisan ile şebihim diyecek
Bahre cu dil uzadup etdi dilzârlığı [10]
Ubeydi Abdurrahman Çelebi TÜM Şiirleri
KAYNAKÇA
[1] Süleyman Solmaz, Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı, AKM Yay., Ankara 2005, s. 416; Mustafa Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, Haz. Mustafa İsen, AKM Yay., Ankara 1994, s. 315; Beyâni Mustafa Bin Carullah, Tezkiretü’ş-Şuarâ, Haz. İbrahim Kutluk, TTK Yay., Ankara 1997, s. 166; Kınalı-zade Hasan Çelebi, Tezkiretü’ş-Şuarâ, C. 2, Haz. İbrahim Kutluk, TTK Yay., Ankara 1989, s. 608
[2] Âşık Çelebi, Meşâir-üş-Şuarâ, Meredith Owens Yay., London 1971, s. 170
[3] Mustafa Gelibolulu Âlî, Künhü’l-Ahbâr’ın Tezkire Kısmı, Haz. Mustafa İsen, AKM Yay., Ankara 1994, s. 315;
[4] Süleyman Solmaz, Ahdî ve Gülşen-i Şu’arâsı, AKM Yay., Ankara 2005, s. 416
[5] İsmet ŞANLI- Mustafa Fırat TÜMER,” XVI. YÜZYIL DİVAN ŞAİRİ UBEYDÎ’NİN HAYATI, EDEBÎ ŞAHSİYETİ VE DİVANI’NDAKİ TASAVVUFÎ UNSURLAR”, turkishstudies.net/Makaleler/753177283
[6] smet ŞANLI- Mustafa Fırat TÜMER,” XVI. YÜZYIL DİVAN ŞAİRİ UBEYDÎ’NİN HAYATI, EDEBÎ ŞAHSİYETİ VE DİVANI’NDAKİTASAVVUFÎ UNSURLAR”, turkishstudies.net/Makaleler/753177283
[7] V.M.Kocatürk, Türk Edebiyatı tarihi, MEB, s. 388
[8] İsmet ŞANLI- Mustafa Fırat TÜMER, agy.
[9] M. Şahabettin Ünlü, Ubeydi Haytı-Edebi Kişiliği ve Dîvânının Tenkitli Metni, Mimar Sinan Ünv., Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 1991.
[10] V.M.Kocatürk, Türk Edebiyatı tarihi, MEB, s. 388
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın
Meryem Nur Kaya
7 years ago