YAZAR VE ESER HAKKINDA
Strasbourq doğumlu bir yazar olan Elif Şafak çocukluğunu ve gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston’da geçirmiş olan bu yüzden de pek çok kültürü ve şehri tanıyan çağdaş bir romancımızdır. Tarih konulu romanları ile önemli bir çıkış yakalayan romancının Aşk , Araf , adlı İskender romanları ile birlikte USTAM VE BEN adlı romanı da oldukça tutulmuş bir romandır.
İlk Romanı Pinhanla 1998 Mevlana Büyük Ödülünü kazanan [1] yazar, çağdaş dünyada geçen olayları da işleyen romanlar yazmakla beraber, tarihi kimlikler üzerinde kurulan romanları ile de ilgi görmektedir. Romancı özellikle Aşk adlı romanı önemli bir çıkış yakalamış bu roman Türk Yayıncılık dünyasında önemli bir rekora İmza atarak en kısa sürede en çok satan romanolma unvanını elde etmiştir. [2]
Ustam ve Ben romanı yazarın tarihi kimlikler üzerinde yazdığı kurmaca bir eserdir. Çırağı Cihan’ın gözünden Mimar Sinan ve devrini anlatan roman, bazı eleştirmenler tarafından bazı tarihi olayları çarpıtmakla suçlanmıştır. Ayrıca yazarın bu romanı bazı tarihi olaylarla örtüşmediği, vaka zincirinin gereksiz yere uzatıldığı, gereksiz yere fantastik motiflerin de işin içine girdiği , [3] [4] Orhan Pamuk tesirinde kaldığı vb şeklinde eleştirilere de maruz kalmıştır. Bu roman Elif Şafak’ın son romanlarından biri olmaktadır.
Elif Şafak tarihi gerçekler ile hayal gücünün bileşenleri ile oluşan bu vaka düzeninde Türk ve dünya tarihinin en usta mimarlarından biri olan Mimar Sinan’ı ve dönemi anlatmaya çalışmıştır. . Eser içerdiği tarihi dokusu ve filme alınabilecek teknik yapısı ile de dikkat çeker..
ROMANIN ÖZETİ
“Romana ve romancıya saygı gereği özet kısa tutulmuş, final bölümü yazılmamıştır. “
Sinan ve çırakları her zaman ki gibi gün boyu çalışmaktaydılar. Sarayı dekora etmekteydiler. Cihan, Sinan’ın çıraklarından biriydi diğer çıraklardan çok farklı bir özelliği vardı. Bu özelliği çok meraklı olması ve bir beyaz file sahip olmasıydı.
Sesler onları korkutuyor ve ürkütüyordu. Sinan ise hiçbir şeyden habersiz uyumaktaydı. Sonra birden kapı çalındı. Sinan’ın eşi kapıyı açtı. Kapıyı açtığında karşısında saraydan gönderilmiş adamlar ve şehzadeleri gördü. Şehzadelerden biri kadına bakarak bizi padişah gönderdi. Mimar Sinan’la görüşmemiz gerekiyor dedi. Kadın, Sinan uyumakta olduğu için Sinan’ı uyandırmak zorunda kaldı. Kadın kısık sesle bir kaç defa art arda “Sinan Sinan” diyerek uyanmasını sağladı. Sinan hemen uyandı ve ayağa kalktı.
Kadın şehzadenin geldiğini ve seni görmek istediğini söyledi. Hemen sırtını giyerek şehzadenin yanına gitti. Efendimiz bizi padişahımız gönderdi. Sizinle birlikte saraya gitmeliyiz dedi ve hemen gitmek üzere yola koyulacaklardı. Cihan ustasıyla gitmek istedi. Şehzadeler de buna karşılık sadece Sinan’ın gelmesinin emredildiğini söyledi. Fakat Cihan ısrar etti. Ustası adamlara o benim çırağım yanımda gelmesinde bir sakınca yoktur diyerek yola koyuldular. Her taraf kapkaranlıktı. Etraf sessizdi. Hemen saraya geldiler. Padişah Sultan Süleyman kendisinden bir saray yapmasını istedi.
Sinan da bunu kabul etti. Sarayın yapımı bitene kadar Cihan oturup güzel bir şekilde kâğıda sarayın planını çizmekteydi. Âmâ hep kubbelerini güneye baktıramıyordu. Sürekli kâğıtlara yeniden çizmekteydi. Sinan çıraklardan sadece birinin çizdiğini beğenecekti. Saraydaki herkes kimin planının beğenileceğini merak ediyordu. Sinan çıraklarının yaptıkları çizimleri birbirlerinin görmemesini istedi.
Sabahın ilk ışıkları ile uyanmışlardı. Usta her zaman ki gibi işini sadık bir şekilde yapmaktaydı. Çıraklar geldi. Ellerinde yaptıkları çizimler vardı. Hepsi çok tedirgindi. Acaba usta kimin çizimini beğenecekti. Hep birlikte ustalarının yanına gittiler. Ustalarının gösterdiği bir köşeye oturarak çizimlerini göstermişlerdi ve Sinan kimin çizimini beğendiğini açıkladı.Çıraklar ustalarının yüzüne bakıyorlardı. Sinan Nikola’nın kini beğenmişti.
Cihan ustasından izin alarak ailesinin yanına gitmişti. Ailesi Cihan’a ve beyaz fili çok neşeli bir şekilde karşılamıştı. Fakat Cihan üvey babasını görünce çok sinirlenmişti. Çünkü üvey babası çok acımasız ve kötü biriydi. Annesine ve kız kardeşine eziyet etmekteydi bu durum Cihan’ın çok canını sıkmaktaydı.
Cihan’a bir süre sonra haber geldi. Hintli beyaz fili sarayına istiyordu. Hemen hazırlık yapıp yolculuğa hazırlanmışlardı. Yolculuk karadan değil denizden olacaktı. Geminin kaptanı delibozuk reisti. Bir zamanlar Cihan merhamet edip onu denize atmaya çalışanlardan kurtarmıştı. Ona bir can borcu vardı. Çota yerde öylece süzülüp yatmaktaydı. Cihan bu duruma çok üzülmekteydi ve Çota’nın karnının acıkmış olduğunu düşünerek gemide bulunan yardımcılardan onun karnını doyurmalarını istedi sırada delibozuk reis Cihan’ı yanına çağırdı.
Demek ki sen Çota’nın sahibisin dedi. Cihan kısık bir ses tonuyla evet dedi. Duydum ki saraya gidiyormuşsun bana can borcun var bana saraydan değerli mücevherler çalıp getireceksin dedi. Hayatımdan olabilirim dedi. Reis sinirlendi. Dediklerimi yapmazsan sana ve sevgili Çota’na zarar vereceğimden emin olabilirsin diye tehdit etti. Çotanın yanına döndü. Çota yemeğini yemişti. Kafeste tutulmaktan rahatsız olmuştu. Artık inme zamanı gelmişti. Çotanınkafesli bir şekilde sokaklardan geçmesini istemiyordu. Çotayı kafesten çıkardılar. Cihan’la Çota saraya geldiğinde cansız kafaların asıldığını ve birkaç insanın çığlıklarını duydu. İnsanların idam edildiklerini ve canlı canlı denize atıldığını görünce içini bir korku sarmıştı. Saraydaki görevlilere sordu. Bu insanlar ne suç işledi de bu kadar ceza alıyorlardı. Hemen uzun boylu olan biri cevap verdine olacak ya hırsızlık ya namussuzluk ya da yalancılık diye cevap verdi. Cihan düştüğü durumu anlamıştı. Cihan meraklı bir şekilde sordu. Neden beyaz fili saraya almak istiyorlar dedi. Sultan Süleyman için değil. Hürrem Sultan için çok önemlidir. Saray da bir hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Her hayvanın ayrı bir bakıcısı vardır diyerek cevap verdi. Cihan anlamıştı Çotanın da bu hayvanat bahçesinde kalacağını ve her zaman ki gibi bakıcısı olacaktı.
Hürrem Sultan’ın yanında bulunan Mihrimah Sultan ve dadısı uzaklaşarak gittiler.
Cihan hemen kalacağı yere inerek hayvan bakıcılarının ahırdan farkı olmayan bir yere pirelerin olduğu pis yerde yatmaya hazırlandılar ve yattılar.
O sırada hayvanlar bağırmaktaydı sanki bir şeyden ürkmüşlerdi. Ota da aynı şekildeydi. Hayvan bakıcıları hemen yataklarından kalkarak ellerine sopa almışlardı. Hayvanat bahçesi ve saray yanmaya başlamıştı. Sarayda bulunan hayvanları dışarı çıkardılar. Yangın çok kısa zaman da söndürülmüştü. Gün doğumundan sonra tadilat başlamıştı ve tadilat bitip hayvanlar yerleştirilmişti. Hayvanların bakımı yapılmaya başlanmıştı.
Cihan her zaman ki gibi erkenden Çotanın yanına gitmişti.Cihan Çotanın bakımını yaparken kendisini izleyen birini farketti.Çalıların arkasında gizlenirken Mihramah Sultanı …………
ELİF ŞAFAK İLGİLİ TÜM LİNKLERİ SAYFASI
https://edebiyatvesanatakademisi.com/writer/elif-safak
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ask-romani-hakkinda-ozeti-elif-safak/80134
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ask-romani-hakkinda-ozeti-elif-safak/80134
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ustam-ve-ben-elif-safak-romaninin-tarihsel-zemininde-ayagi-takilan-bir-yazar-elestirisi-_-yazan-berat-deniz-mazlum/80227
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ustam-ve-ben-elif-safak-romaninin-tarihsel-zemininde-ayagi-takilan-bir-yazar-elestirisi-_-yazan-berat-deniz-mazlum/80227