ROMANIN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ KONUSU HAKKINDA
Yeni Hayat adlı roman Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un ilk baskısı 1994 yılında yapılmış olan postmodern bir romanıdır.
Roman, kişilerinin kimliklerini silikleştiren, vaka düzenini özellikle karmaşık hale getirip, mantıksızlaştırması ile klasik romanlardan ayrılmaktadır. Roman bir ölçüde yazarın Kara Kitap adlı eserindeki yazar ile okuyanın bütünleşebilmesi, okuyanın da yazar gibi düşünebilip yazabilmesi fikrinden de esintiler taşımaktadır. [1] Yeni Hayat adlı romanda da karşımıza çıkan bu durum yazarın diğer romanlarında da gözükür. O. Pamuk'un romanlarında kahramanların yazar olması, okurların hayranı oldukları yazar ile benzeşip bütünleşmeleri sık sık karşımıza çıkan bir unsur olmaktadır.
Roman, eleştirmenlerin “postmodern roman “olarak vasıflandırdığı bir roman tekniği ile yazılmıştır. Roman, oluşturduğu vaka düzeninde özellikle karmaşık bir kimlik bunalımı yaratmış, okurun kafasını karıştıracak kimlik değişimleri şüphelerini özellikle oluşturmuştur. Diğer bir çok romanında da gözüken kimlik ve benlik değişimi konusu, yazar Orhan Pamuk'un özellikle üzerinde durulması gereken bir saplantısı şeklindedir. Bu romanındaki anlatıcı Osman’ın öldürdüğü sahte Osman ile aynı kişi olma ihtimalini ortaya koyan yazar, eserde anahtar rol oynayan Yeni Hayat kitabını kimin yazdığına dair de bir sürü özel belirsizlik oluşturmuş; vaka düzenindeki kim, ne, neden, sorularına cevap vermeyen bir müphemlik ile okurun zihnini yormak için özel çaba sarf etmiştir.
Roman belirli gibi gözüken vaka düzeni içinde kimin kim olduğu tam belli edilmeyen belirsizlikler için sıralanır. Okurlarını bir anlamda “ anamın anası da ben; babamın babası da ben, ölen de ben öldüren de ben “ kanısına vardırmaya zorlayan roman, okurları anlaşılmazlığı amaç edinen vakalar ve kimlikler labirentinde dolandırıp durmaktadır.
Bu nedenle” anlam aramanın anlamsızlığını “ ortaya koymak amacıyla yazılmış bir roman olduğu izlenimi veren bu roman da, yazarın bu romanı ne maksatla yazdığı, nasıl bir tez vermeye çalıştığı sorularına verilecek cevap da çıkmamaktadır.
Aranan Yeni Hayat’ın “mutlu bir ölüm olduğu” sonuna getiren roman, ölümün niçin Yeni Bir Hayat olduğu konusunda da açıkladığı belli bir fikri yoktur.
Anlaşıldığı kadarı ile Vahdet-i Vücut ve Vahdet-i Mutlak teorilerini sürrealist bir bakış açısı ile yorumlamak isteyen romancının “ Ölümü düğün günü” olarak gören sofilerin fikirlerini de iyi analiz edemediği ortaya çıkmaktadır.
Yazarın, kimliğini dahi özellikle müphem bıraktığı anlatıcı Osman karakteri ile yeni tip bir Mecnun oluşturmak istediği de ortadadır. Eski Leyla’nın yerini tutan Canan’ı doğal dünyaya bağlayan bağlantılar olsa bile Canan’ı sevenlerin farklı adlar kullanan aynı kişiler mi olup olmadıkları sorusu özellikle ortada bırakılmıştır.
Eserde anahtar rol oynayan Yeni Hayat romanının yazarı hakkında da soru işaretleri bırakmaya özel gayret sarf edilmiş, bu kitabın yazarının ölen Osman mı, Öldüren Osman mı, Rıfkı amca mı, bir başka kişi mi olduğu zanları yazarın özel bir çabası ile sorun haline gelmiştir.
Acaba, ölen, öldüren, ana, baba, Canan; yazan , okuyan hep “ Bir “ midir.
KONUSU
“Okuduğu bir kitaptan etkilenen ve bu kitabın vaat ettiği yeni hayatın peşinden koşan genç bir kahramanın “ hikâyesidir.
ROMANDA KARAKTERLER
Osman: 22 yaşında, İnşaat Fakültesinde mühendislik okuyan içine kapanık bir gençtir. Okumayı seven, Babası Demiryolcu Akif Bey’ ölmüş, annesi ile yaşayan bir gençtir. “Yeni Hayat”ı okuyarak Yeni bir hayat bulmak için yolculuğa çıkmıştır.
Canan:. Osman’ı “Yeni Hayat “ kitabı ile değişime sürükleyen kızdır. Osman o kitaptan ziyade Canan’a olan aşkı yüzünden değişime uğramıştır. Canan, ise Mehmet’e âşıktır. Buna rağmen Osman için “Canan yok ise can gerekmez.”
Mehmet: Kitabı okuyan, kimlikler değiştiren(Nahit, Osman-Mehmet), kitabı defalarca el yazısıyla çoğaltan, Osman tarafından kıskanılan ve sinemada vurulan kişi.
Rıfkı Amca: İdealist, demiryolcu, milliyetçi, bir kişidir. Çocuklar için resimli Tommikslere inat Pertev ile Peter adlı resimli kitaplar yazan bir müfettiş. Yeni Hayat’ın da yazarı (mı) bilinmez
Ratibe Teyze: Rıfkı Amcanın eşi
Dr. Narin: Oğlunun gizli güçler tarafından kandırıldığını düşünen bir örgüt lideri.
YENİ HAYAT ÖZETİ
“Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” cümlesiyle başlayan roman , bu cümlenin fiiliyata geçmesi ile devam eder.
Mühendislik öğrencisi Osman’ın oturduğu masaya bir kız gelir elindeki kitabı masaya bırakıp eşyalarını karıştırır. Daha sonra ise kitabı da alıp masadan uzaklaşır. Fakat Osman bu kitaba çok dikkat etmiş kızdan da çok etkilenmiştir. “Masanın başındaydım ve kitap bütün etkisini yalnız ruhumda değil beni ben yapan her şeyde etkisini gösteriyordu. Öyle güçlü bir etkiydi ki bu, okuduğum kitabın sayfalarından yüzüme ışık fışkırıyordu”.[2]
Bu basit hadise Osman’ı çok etkilemiş, Osman ne kızı, ne de kitabı unutmuştur. Osman, bu kızın adının Canan olduğunu öğrenmiştir. Canan’ın masaya bıraktığı bu kitabı gidip ara. Sahaflardan bulup satın alır. Bu kitabı okumak için kendinde müthiş bir istek vardır. Kitabı okudukça ne için bu denli güçlü bir istek duyduğunu da fark eder. Kitap onda büyük değişimler yaşatmaktadır. Kitabı okudukça ‘öteki hayatın eşiğinden sızan ışığı ’ hissetmekte kitap ona ‘bilmediklerini ve bildiklerini ’‘kendi hayatını ’ve ‘kendi hayatının alacağını sandığı yolu’ göstermektedir. .
Kitabı okudukça yeniden okuyor, düşüncelere dalıp sokaklarda dolaşmaya başlıyordu. Bu kitaplar çocukluk yıllarında TCDD müfettişi Rıfkı Amca’nın yazmış olduğu resimli kitapları gibi ona çok tesir ediyordu. “Kitap……., beni bir rüyadaki gibi bir çeşit dilsizliğe sürüklemişti. Neredeydi konuşabileceğim bana benzer kişiler, yüreğime seslenen rüyayı bulabileceğim ülke neredeydi?”
Osman, babası ölmüş annesi ile yaşayan bir gençtir. “Babaların, sonsuz hafızaları ve kayıt defterleri olan tanrılar gibi, oğullarının aklından geçen her şeyi bilmeleri bir rastlantıdır. Çoğu zaman oğullarına ve oğullarına benzettikleri sıradan yabancılara kendi gerçekleşmemiş tutkularını yansıtırlar, o kadar”
Kitabı okumaya başladığı gecenin sabahında gidip Canan’ı bulur. Canan’la tanışarak ona olanları anlatır. Osman’ın okuduğu o kitaptan heyecanla söz etmesi üzerine Canan, Osman’ı öperek kutlar. Fakat Canan’ın sevgilisi vardır. Canan, Osman’ı sevgilisi Mehmet ile de tanıştırır. Osman aslında Canan’a âşık olmuştur ama Osman, o kitap sayesinde umudunu yitirmez.
Canan’ı ve sevgilisi Mehmet’i okuldan çıkarken izleyen Osman, eli silahlı bir adamın Mehmet’i vurduğunu seyreder. Olay yerine gittiğinde ne Mehmet nede olaya dair hiçbir şey görmemiştir.
Günlerce ne Canan’ı ne de Mehmet’i görememiştir. Canan ve Mehmet ortadan kaybolmuştur. Günlerce ve defalarca kitabı yeniden okur. “Kitap suların dibinde asırlardır yatan kayıp bir hazineyi bulup ortaya çıkarıyor ve ben satırlar ve kelimeler arasında bulduklarıma, şimdi artık bu da benim, demek istiyordum….Neredeydi konuşabileceğim bana benzer kişiler, yüreğime seslenen rüyayı bulabileceğim ülke neredeydi?” En sonunda Osman, onların peşinden gitmeye ve onları bulmaya karar verir.
Bunun üzerine evini, annesini her şeyini bırakıp onları aramaya başlamıştır. Kitapta bahsi geçen şehirlere ve kasabalara gidip gelmeye başlar. Haklarında hiçbir şey bilmediği ilçelere gidiyor, bu kasabaların yıkık dökük garajlarında terminal binalarında kalmaya başlamıştır. Buralarda gezip dolaştıktan sonra rastgele bir otobüse binip başka yere geçmektedir. garajlarda vakit geçiriyor, sonra nereye gittiğini bilmediği başka otobüslere biniyordu.
Otobüs yolculuklarında birkaç kez trafik kazası geçirmiş fakat sürekli olarak 37 numarlaı koltukta oturduğu için bu kazalardan kurtulmuştur. Kaza yaptıkça hayata dair bir şeyleri de keşfetmektedir. “ruhun gövdeden ayrılmakla ayrılmamak arasında kararsız kaldığı mutlu hafiflik anları” Bu kazalar onu korkutmadığı gibi kazalarda ölen yolcuların cüzdanlarından para ve kimliklerini alıyor ve yola devam ediyordu. “ Kazalar çıkıştır, çıkıştır kazalar… Melek o çıkış zamanındaki sihrin içinde görülür ve o zaman hayat dediğimiz kargaşanın asıl anlamı gözlerimizin önünde belirir.”
Delicesine Canan’ı arar, bir yandan da kitabını okumaya devam eder. Bu kitabın öyle etkileyici gücü vardır ki sanki eski Osman gitmiş yeni Osman gelmiştir. Canan’ı bulma ümidi hiç kaybolmayan Osman, bir gün camdan dışarı bakarken Canan’ı görür. Canan, amaçsız bir şekilde Mehmet’i aramaktadır. Ancak bu pasif bir arayıştır. Canan, kitabı okuyanları öldüren bir örgüt tarafından Mehmet’in öldürüldüğünü düşünmektedir.
Aylar süren geziler sonrasında Canan’la karşılaşır. Canan da Mehmet’i pasif bir şekilde aramakta hatta Mehmet’in o kitabı okuyanları öldüren bir örgüt tarafından öldürülmüş olabileceğini düşünmektedir. Canan, Mehmet’i çok özlemiştir. “Aşk, birisine şiddetle sarılma, onunla aynı yerde olma özlemidir. Onu kucaklayarak, bütün dünyayı dışarıda bırakma arzusudur. İnsanın ruhuna güvenli bir sığınak bulma özlemidir.” Osman ve Canan, Mehmet’i birlikte aramaya karar verir.
Canan ve Osman’ın farklı kimlikler ile “ kalbi kırık bayiler “toplantısına giderler. Burada tüm bayileri büyük kumpasa karşı örgütleyen Dr. Narin’le tanışırlar. Oğlu Nahit’i arayan ve kitaba karşı gizli bir örgüt oluşturmuş olan Dr. Narin’de kaybolan oğlunu aramaktadır. Asıl mesleği d avukatlık olan Dr. Narin’in özel ajanlarının hazırladığı raporlara göre oğlu Nahit’in Osman adını da kullanmış olan Mehmet olduğu anlaşılır. Böylece Narin Bey’in oğlunun, Canan’ın sevgilisi Mehmet olduğunu, Mehmet’in asıl isminin ise Nahit olması gerektiğini ve Mehmet’in hem Nahit hem de Osman adını kullandığını anlarlar. Dr. Narin, oğlunun, isim değiştirdiğini bilmekte ama Canan’ın sevgilisi Mehmet olduğunu bilmemektedir.
Bu raporlara göre Mehmet/ Nahit / Osman, yeni hayat adlı kitabı el yazmaları ile çoğaltmaktadır. Yeni Hayat’ın gerçek yazarı ise çocuklar için çizgi-romanlar yazan Rıfkı Bey’dir. Rıfkı Bey, ise Mehmet/ Nahit Osman’ı Canan ile birlikte arayan Osman’ın babasını da esrarengiz bir şekilde öldüren demiryolcudur.
Dr. Narin, Osman’dan oğlunun yerine geçmesini ister. Bu sırada Canan hastalanır. Canan’ı orada bırakan anlatıcı D. Narin’in verdiği silahı yanına alarak Mehmet’in peşine düşer
Osman evlenip çoluk çocuğa karışır ama Canan’ı ve Nahit adına dönüşen Mehmet’i unutmamıştır. Eski adı Mehmet, asıl adı ise Nahit olan aramaya koyulur ve kendi adını da kullanan Canan’ın sevgili Mehmet’i bulup tren garına götürmeyi teklif eder. Üç isimli bu şahıs da bu teklifi kabul eder. Tren garında Osman silahını çıkarıp Gerçek Osman, sahte Osman’ı öldürür. Çünkü Canan’ı, ondan başka hiç kimse sevmemelidir.
Dr. Narin’in yanına dönen Osman, Canan’ın gittiğini öğrenir. Canan kaybolmuştur. Sonunda Osman askere gider ve annesi de ölmüştür. Kitabı yeniden okuyan anlatıcı, yolculuklarına devam etmeye başlar. Canan evlenmiş ve Almanya’ya gitmiştir. Anlatıcı da evlenmiştir ve bir kızı vardır.( Nedense sahte Osman’ı öldüren gerçek Osman’ı hiç kimse cinayetten dolayı aramamaktadır. )
En sonunda babasını öldürmüş olması muhtemel olan Rıfkı Amca’nın evine gider. Rıfkı Amcanın eşi Ratibe Teyze’den kocasının yazdığı 33 kitabı alır. Yeni Hayat’ı acaba Rıfkı Amca mı yazmıştır. Çünkü Yeni Hayat’ı yazan kişinin bu kitaptan alıntılar yaptığını fark etmiştir.
Canan’la çıktıkları arayış gezilerinde yaşadıkları trafik kazalarını anımsar. Okuduğu o kitapta “kendi ölümünün,” bir kazada olacağını da görmüştür.
Bu yeni yolculuğunda Osman’ın içine bir huzur gelmiş yeni hayata yaklaştığını anlayarak tebessüm etmeye başlamıştır. Otobüsün camlarında önceki kazalarda çok gördüğü meleğin yüzünü görür. Osman, 37 nolu koltuktan kalkıp ön tarafa gider. Bir kaza olmuş, Osman derin bir iç huzuruyla ölüme Yeni Hayata kavuşmuştur.
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kara-kitap-hakkinda-konu-ozet-analiz-orhan-pamuk/106771
[2] Orhan Pamuk, İletişim Yay. Aralık 1994,