23.04.2019
ROMANIN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ KONUSU HAKKINDA
Kara Kitap, Orhan Pamuk’un ilk baskısı 1990 yılında Can Yayınları tarafından yapılmış olan bir romanıdır.
Orhan Pamuk, ilk romanı olan Bey ve Oğulları adlı romanı ile 1979 yılında Mehmet Eroğlu ile Milliyet Roman Ödülü'nü paylaşmış, 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı da kazanmış ikinci romanı Sessiz Ev ile Türkiye’de Madaralı Roman Ödülü'nü, 1991 yılında Fransa’da Prix de la de-couverte europeenne'i (Avrupa Keşif Ödülü) almıştı. Kar romanı 2004 yılında Amerika'da "yılın en iyi 10 kitabından biri" olarak kabul edilmiş, Benim Adım Kırmızı romanı 24 dile çevrilmiş ve 2003 yılında İrlanda'nın ünlü International IMPAC Dublin Literary Award ödülünü kazanmıştı. ABD'de Time dergisi "Time 100: Dünyamızı Biçimlendiren Kişiler" başlıklı kapak yazısında tanıtılan 100 kişiden biri olan yazar, 2007 Mayıs'ında yapılan 60. Cannes Film Festivali'nde jüri üyeliği yapmıştı.
Bunlarla da yetinmeyen yazar 2006 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülü'nü de alarak Nobel Ödülü kazanan ilk Türk Romancısı olmuştu.
“ Pamuk'un bu romanı dünya çapında çokça konuşulmuş, belli başlı dillere çevrilmiş, Pamuk'un daha da ünlenmesine katkıda bulunmuştur” Yazarın Kara Kitap adlı romanı mekan olarak İstanbul’u seçmiş, Şişli, Nişantaşı ve Tepebaşı mekanlarında geçen roman, çok sevdiği eşi Rüya’yı kaybettikten sonra eşini ararken kendisini kaybeden bir avukatın girdiği paranoyaları anlatan sıra dışı bir romanı olmaktadır.
Sürekli olarak şimdiki zaman içerisinde belli bir vaka sıralamasında ilerleyen roman Galip’e ne olacak gerilimi içinde bırakan bir teknikle yazılmıştır. Milliyet Gazetesinde çıkan köşe yazılarını takip eden Galip’in sayesinde yazar, bu romanında farklı konularda farklı hikâyeler ve konular anlatma fırsatını da yakalamış, böyle bir teknikle bir birinden kopuk konuları bir roman içinde verebilmek şansını da yaratmıştır. Köşe yazarı olan Celal'in köşe yazılarından kesitler veren roman pek çok konuda okura pek çok detay da sunmakta okurunu sürekli düşündürtmek ve araştırtmak eylemine de sevk etmektedir. Birçok romanı 'postmodern' romanı olarak gösterilen bu yazarın bu romanı da klasik romanların tekniklerine uymaması yönünden farklı bir teknikle yazılmış bir romanıdır.
Çok okuyan ve çok okunan bir romancı olan Orhan Pamuk, kurduğu uzun cümlelerinde anlatım bozukluklarına düşebilmiş bir anlatıma sahiptir. Roman tekniğinde sıra dışı olmak arzusunda olduğu anlaşılan yazarın sıra dışı bir anlatım yaratmak derdinde de olduğu söylenebilir.
ROMANIN ÖZETİ
Avukat Galip, çocukluk yıllarını ailesinin yanında Nişantaşı’nda geçirmiş, bir apartmanda yaşayan dedeleri, nineleri, amcaları, yengeleri, halaları, kuzenleri ve yeğenleri ile bir arada büyümüştür. Ailesinin her bir yakını bu apartmanın farklı dairelerinde oturmaktadır. Galip, Annesi ve babası ile apartmanın bir dairesinde otururken amcası Melih Bey, yengesi ve Celal diğer dairede kalmaktadır. Amcası Melih Bey, yurtdışında ticaretle uğraşırken, gittiği yerlerden kartpostallar atmakta döneceğine dair tarihler vermekte ilken en son gelen mektubunda Marakeş'te bir Türk kızına âşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini yazmıştır. Sonunda Melih Bey, karısını terk eder ve âşık olduğu Suzan Hanım'la evlenir.Melih Bey ve Suzan hanımın evliliğinden Rüya adında bir kız dünyaya gelir.
Kısa bir süre sonra Melih Amcası ile ailesi İstanbul’a dönüp yanı apartmandaki evlerine yerleşirler. Melih Bey, ilk eşinden olan oğlu Celal’i binanın çatı katına yerleştirir.
Celal, büyük yalnızlık çekmektedir ama Celal, Rüya ve Galip sürekli birliktedir. Galip ve Rüya hemen hemen aynı yaşlardadır ve iki kuzen birbirlerini çok sevmektedir. Yaşları büyüdükçe Galip, Rüya’ya âşık olduğunu anlar. Fakat Rüya sol çevrelere girmiş, onlarla birlikte olmaya başlamış hatta birisi ile evlenmiş ama kısa süre sonra da hemen boşanmışlardır.
Galip, çok sevdiği kuzeni Rüya ile evlenerek sol derneklere mensup eski eşinden de kurtarmış olur. On dokuz yıl sonra, sadece iki kuzen değil, karı koca da olmuşlardır. O yıllarda ise Celal, Milliyet Gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır. Üstelik oldukça popüler bir yazardır. Galip ve Rüya zaten çocukluk günlerinden beri Celal’e hayranlık duymaktadırlar. İkisi de her gün aynı gazeteyi almakta, ve her gün Celal’in yazdığı yazıları hayranlıkla okumaktadırlar.
Galip ile Rüya’nın evliliklerinde sorunlar çıkmaya başlamıştır. Avukatlık yapan Galip, gündüzleri yazıhanesinde olmakta akşamları ise evine gelmektedir. Rüya ise ev hanımı olmayı seçmiş günlerini ev işlerini yapmak ve polisiye romanlar okuyarak geçirmektedir. Hem Galip hem de Rüya evliliklerinin çok dağınık ve monoton bir hayat gittiğini görmüşlerdir. Aynı evde iki yabancı olmaya başlamışlardır.
Türkiye'de gündem olan Celal yazıları ile çok dikkat çekmektedir. Gazeteye sürekli olarak okuyucu mektupları gelmekte Galip de kimseye sezdirmeden bu mektupları okumakladır. Bir gün Galip gazete almak için evden çıkmış ama eve döndüğünde Rüya'yı evde bulamamıştır.
Rüya, ona on dokuz kelimeden oluşan bir mektup bırakıp gitmiştir. Rüya gittikten sonra Galip, eşini ne kadar sevdiğini işte o vakit anlamıştır. Onsuz yapamayacak ve hayata devam edemeyecektir. Bu nednele tüm vaktini, tüm gününü Rüya’yı arayıp bulmak üzerine harcar.
Üstelik ailesine yalan söyleyerek Rüya'nın gittiğine dair hiçbir bilgi de paylaşmaz. Üstelik garip şekilde kuzeni Celal ‘de ortada yoktur. Bunun üzerine Galip eşi Rüya’nın, kuzeni Celal ile gittiğinden şüphelenmeye başlar. İlk önce Rüya’nın üvey abisi ile böyle bir şey yapmış olabileceğine hiç inanmak istemez. Ama Celal de ortada yoktur.
Nitekim başkaları ve Celal’in üvey annesi Suzan Hanım, Melih Bey de hem Celal’i hem de Rüya’yı sormaktadır. Galip günlerce düşünüp Celal’in ve Rüya’nın izini bulmaya çalışmıştır. Sonunda ailecek tanıştıkları Samim ile Rüya’nın eski kocası hakkında bilgiler araştırırlar. Galip diğer yandan da Celal’in yazılarını yeniden okumaya ipuçları aramaya başlamıştır. Rüya'nın eski kocasının yanına dahi gider. Fakat hem Rüya’nın hem de Celal’in izine rastlayamaz.
Galip, Celal’in eski yazılarını o kadar okumuştur ki artık Celal gibi düşünüp Celal gibi yazmaya da başlamıştır. Hatta o yazılarından Celal ile Rüya’nın birlikte olduklarına kesinkes de inanmıştır Celal'in eski evini de bularak Celal gibi düşünerek, Celal gibi yazmaya başlar.
Artık Celal gibi hissedip Celal gibi de yazmayı başarmıştır. Celal'in gazeteye yazı vermediği beş gün boyunca eski yazıları yayımlanmaktadır. . Celal hafızasını kaybetmek üzereydi. Galip oturdu ve yeni bir köşe yazısı yazdı bunu da Celal yazmış gibi imzaladı. Gün geçtikte Galip bambaşka bir kişi olmaya başlamış, artık tamamen Celal Salik olmuş onun gibi davranıyor, onun gibi yazıyor hatta onun gibi düşünüyordu.
Galip, Celal’in eski evine de gidip gelmeye başlamıştır. Onun pijamalarını giyip onun yatağında yatar. Hatta gelen telefonlara Celal’miş gibi cevaplar vermektedir. Hatta kendisinin aradığı gibi ısrarla Celal’i arayan bir çok kişinin de olduğunu fark eder. Hatta onu Celal zannedenlerin kendini takip ettikleri paranoyalarına da kapılmıştır. Pek çok muhabir, gazeteci vb Celal’i aramaktadır. Ama en ilginci onu sürekli olarak arayan bir kadın vardır. Bu kadının kocası da Celal’in kendi karısını ayarttığını düşünmekte ve ısrarla Celal’in izini bulmaya çalışmaktadır.
Celal’in kimliğine kapılan Galip, hem onun yerine yazılar yazmaya, hem de sık sık paranoyalar görmeye başlamıştır.
Bir gün Celal ile Rüya’nın, Celal’in karısını ayarttığını iddia eden bir adam tarafından vurularak öldürüldüğünü görmüştür. Bunun üzerine kendini toparlamaya çalışır.
Benim Adım Kırmızı Hakkında Konu Özet İnceleme Orhan Pamuk
Cevdet Bey ve Oğulları Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Beyaz Kale Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Kara Kitap Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Sessiz Ev Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Yeni Hayat Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Masumiyet Müzesi Hakkında Konu Özet Orhan Pamuk
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın