ROMANIN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ KONUSU HAKKINDA
Beyaz Kale, Yazar Orhan Pamuk’un ilk baskısı 1985 yılında yapılan ve Orhan Pamuk’a uluslarası bir ün kazandıran üçüncü romanıdır. Cevdet Bey ve Oğulları adlı romanı ile 1979 yılında Milliyet Roman Ödülü'nü Mehmet Eroğlu ile paylaşmış olan yazar, 1983 Orhan Kemal Roman Armağanı'nı da kazanmış ikinci romanı olan Sessiz Ev romanı ile Türkiye’de Madaralı Roman Ödülü'nü, bu romanın çevirisi ile de 1991 yılında Fransa’da Prix de la de-couverte europeenne'i (Avrupa Keşif Ödülü) alarak yurtdışında da tanınan bir romancı haline gelmişti.
1985'te yayımlanan Beyaz Kale adlı romanı ise yazara yurtdışında da önemli bir şöhret kazandırmış oldu. İstanbul’a getirilen Venedikli bir köle ile bir Osmanlı âlimi arasındaki ilişkiyi anlatan bu tarihsel dönem romanı ABD New York Times Gazetesinde , "Doğu'da bir yıldız daha yükseldi" başlığı ile lanse edilmiş, bu tanıtım üzerine Beyaz Kale adlı roman belli başlı tüm Batı dillerine çevrilmişti.
Yazarın bu romanı bazı akademisyenler tarafından Türk edebiyatının ilk post modern romanı olarak ilan edilmişti. Lakin akademisyenlerin bu söylemi 1973 yılında yayımlanan Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan Anayurt Oteli, 1959, Aylak Adam Yusuf Atılgan kitapları için de söylendiğinden çok da yerine oturmamıştır. Üstelik bu romanın neden postmodern bir roman olarak değerlendirildiği de ap ayrı bir konudur.
Netice olarak Beyaz Kale, Türk Edebiyatının ilk post modern romanı olmasa bile Orhan Pamuk’un yabancı dillere ilk çevrilen eseri ve Orhan Pamuk’a uluslararası şöhret kazandıran ilk eseri olması açısından önemlidir.
ROMANDA KARAKTERLER
İtalyan Köle: Venedik asıllı iken Osmanlı ülkesine köle olarak gelen akıllı ve âlim bir köledir. Romanda aklı ve bilimi temsil etmektedir.. Esir olarak geldiği Osmanlı ülkesinde Hoca lakaplı bir bilim adamının en önemli yardımcısıdır.
Hoca: İtalyan kölenin kimliğine bürünerek Batı ülkelerine gidip oralara yerleşen bir Osmanlı bilginidir. Osmanlı toplumunu değiştirmek amacında olan bu alim pek çok proje üretmiş ama icat ettiği silah çamura saplanınca ordu başarısız olmuş, bunun üzerine idam edileceği korkusu ile kölenin kimliğine bürünüp Batı’ya kaçmış ve oraya yerleşmiştir.
ROMANIN ÖZET
Romandaki vaka 17. Yüzyılda geçmektedir. İstanbul’da Venedik’ten gemi ile Napoli’ye giden 23 yaşındaki Floransalı mühendis bu deniz yolculuğu sırasında Osmanlı denizcileri tarafından esir alınıp İstanbul’a getirilir. Floransalı genc esir düşmemek için kendini hekim olarak tanıtır. Fakat bu genç, astronomi, matematik, fizik ve resim sanatına ilgi duymuş tıptan ise anlamayan birisidir. Fakat İstanbul’daki zindanlarda hekimlik yapmaya başlar.
Bu Floransalı mühendis, basit bir sağlık sorunu olan Paşa’nın hastalığını iyileştirir ve Paşa’nın dikkatini çeker. Paşa, bu köleyi kendisine çok benzeyen bir Hoca ile tanıştırır. Paşa’nın oğlunun bir düğün töreni vardır. Paşa bu Venedikli kölenin bir bilgin olduğunu söyleyerek oğlunun düğünü için havai fişek yapılmasını ister. Hoca ile köle Paşa’nın oğlunun düğünü için havai fişek yapmaya başlarlar. Bu arada bir birlerini iyi tanıyıp, ölçmeye başlamışlardır..
Hoca ile Köle verilen görevi yerine getirmişler Paşa’nın oğlunun düğününde çok güzel bir havai fişek gösterisi, yapmışlardır. Bir gün, Paşa, köleye Müslüman olmazsa idam edeceğini söyler ama köle dinini değiştirmeyi kabul etmez. Köle idam edilecekken Hoca yetişir ve köleyi idamdan kurtarır. Bunun üzerine Hoca, köleyi kendisine armağan etmesi için Paşa’ya rica eder. Bunun üzerine Paşa köleyi Hoca’ya armağan eder
Hoca da, Venedikli bilgin köle gibi ilimle, keşiflerle ve astronomi ile ilgili kimselerdir. Hoca hem tasavvuf hem de felsefe ile de ilgilenmekte kendisini ve etrafını anlamaya çalışmaktadır. Hoca, köleden bildiği her şeyi ona öğretmesini ister. Köle de Hoca’dan bir şeyler öğrenir. İkisinin arasında da bir rekabet vardır ve çoğunlukla astronomi ve gezegenler üzerinde tartışıp durmuşlardır.
Hoca’nın kafasında yaşadığı toplumu düzene sokmak, toplumu değiştirecek icatlar yapmak vardır. Hoca etrafındaki insanların eski kafalı görmektedir. Kafasındakiler gerçekleşir ise ahmaklar ve aptallar yığınında ibaret olan bu toplumu değiştirmeyi başaracaktır. Ancak Hoca’nın teşebbüsleri ve icat etmek istediği şeyler yerine gelmemekte, Hoca bir türlü istediği şeyleri başaramamaktadır.
Venedikli köle ile pek çok çeşitli projeler üreten Hoca, Venedikli köle ile değişik bir efendi – uşak ilişkisi kurmuşlardır. Hep beraber düşünmekte tasarlamakta ve birlikte teoriler üretmekte ve tartışmaktadırlar. Hoca ile birlikte bir namaz saati yapmaya da çalışmışlardır. Hoca’nın hayali bir rasathane ya da bir bilim evi kurmaktır.
Bu aralarda bir veba salgını da çıkmış, Venedikli bu hastalıktan korkup Heybeliada’ya kaçmıştır. Biriktirdiği parası ile bir balıkçının yanında kalmaya başlar. Burada bile sürekli olarak Hoca’yı düşünmekte Hoca’nın belki de vebadan öldüğünü düşünmektedir. Oysaki salgından korkan padişah, Hoca’dan salgını durdurması için yardım ister. Bunun üzerine Hoca, köleyi bulup getirir. Hoca ile Köle evlerden çıkmayı yasak ettirip, Yeniçerilerin devriye gezdirirler. Çarşı ise zaman zaman açılır. Bunun üzerine veba azalmaya başlar. Sonunda bu ikili çeşitli istatistikler yaparak salgının biteceği tarihi tespit ederek padişaha bildirirler. Gerçekten de veba salgını söyledikleri tarihe yakın günlerde bitmiştir. Bunun üzerine Hoca ile köle İstanbul’u veba salgınından kurtaran âlimler olarak duyulmuşlardır.
Fakat Padişah ve saraydakiler bunun müneccimlik işi olduğuna hükmetmişlerdir. Hoca’nın ulu bir müneccim olduğuna hükmedilmiş, padişah onu çağırarak kehanetlerde bulunmasını istemiştir. Hoca kâhin olmadığını söylese de yapmış olduğu tahminlerin tutması sayesinde padişahın da gözüne girmiştir. Ancak bir türlü padişahın istediği gibi iyi bir müneccim olmak için de uğraşmaz. Fakat Hoca’nın kafasında tasarladığı silahı yapmak için bu çok büyük bir fırsat olmuştur. Hoca padişaha kafasındaki silah projesinden bahseder
Bu silahın yapımına onay verilince, Hoca saraya daha az gidip bu silah projesi ile uğraşmaya başlamıştır. Venedikli köle ise her gün saraya keyif ve eğlenceye dadanmıştır. Silahın yapımı dört yıl sürmüştür. Bu süreç sırasında köle yiyip içip şişmanlamış, hayatın zevklerine önem veren biri olmuştur. Artık Venedik Floransa anılarını bile unutur.
Hoca’nın yaptığı silah Beyaz Kale denilen kalenin feth edilmesi için kullanılacaktır. Silahın yapılmaı için servetler tüketilmiştir. Fakat bu silah, savaşta işe yaramaz ve çamura saplanıp kalır. Bunun üzerine padişah Hoca’yı çadıra hapsettirir. Hoca, Venedikli ile yer değiştirip onun kimliğini üstlenir, Venedikli ise Hoca rolünde İstanbul’a gelmiştir.
Daha sonra saraydan kopan Venedikli Köle dört çocuğu ile birlikte gelip Gebze’ye yerleşir. Köle, Hoca’yla geçirdiği günleri anlatan kitab yazmaya başlar. Bir gün İstanbul’dan evine bir atlı gelir. Bu atlı kendisini buraya Hoca’nın gönderdiğini, Hoca’nın bir yığın kitap yazdığını, zengin olduğunu ve hatta kölenin boşanan nişanlısı ile evlendiğini ve onların evlerine taşındığını anlatır. Yeni yazdığı kitabın adı ise “Orada Tanıdığım Bir Türk” tür. Köle de o atlıya kendi yazdığı kitabı verip Hoca’ya götürmesini ister.
İLGİLİ LİNKLER
Benim Adım Kırmızı Hakkında Konu Özet İnceleme Orhan Pamuk
Cevdet Bey ve Oğulları Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Beyaz Kale Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Kara Kitap Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk
Sessiz Ev Hakkında Konu Özet Analiz Orhan Pamuk