ESERİN YAZIMI BASIMI KONUSU YAZARI HAKKINDA VE İNCELEME
‘Doğunun Limanları Fransızca özgün adı ile “Les Echelles Du Levant” Beyrut doğumlu, babasız bir Hiristiyan papazı, annesi ise Mısır’dan gelen bir Türk [1]olan Fransız vatandaşı Amin Maalouf’un ilk kez 1996’da yayınlanan kitabıdır.
Kitap yayınlandığı yıldan itibaren yazarın Afrikalı Leo ve Semerkant adlı romanları gibi büyük bir ilgi görmüş, basıldığı ilk yılda Türkçeye ’de çevrilmiştir.
Romanlarındaki kahramanlarını tıpkı kendisi gibi farklı din ve milliyetlere mensup kişilerin yaptıkları evliliklerden doğan kişilerden seçen yazarın kendisi de Türk asıllı Mısırlı bir anne, Ürdün’de yaşayan Fransız asıllı bir babadan dünyaya gelmiştir. Yazarın Afrikalı Leo ve Semerkant [2] adlı romanlarının kahramanlarının anne ve babaları mensubu olmadıkları farklı dinler ve milletlere mensup evlilikler kurmuş olan insanlardır. Romanlarda anneleri ve babaları farklı din ve milletlerden gelmiş olan kahramanları anlatan yazarın roman kahramanlarının kendileri de farklı bir dine ve milliyete mensup kişilerle aşk yaşayan kimselerdir. Nitekim bu romanın kahramanı olan Kitabdar’ın babaannesi Türk, Anneannesi, Ermeni kendisi Müslüman ama âşık olduğu ve evlendiği kadın olan Clara’da Yahudi’dir.
Evrensel br düşünceye ve insanlar arasında din mezhep milliyet ayrımına karşı hümanist görüşlere sahip olan Maalof’un romanlarında insanlar arasında din mezhep, milliyet ve hayata tarzları ile ayrım yapılmaması düşüncesinde olduğu da açıktır.
Amin Maalof, Lübnan’da doğan Lübnan ve Beyrut’ta çıkan kargaşa sonrasında 1976 yılında Paris’e yerleşen bir yazardır. Tarihi dönemlerin romanlarını yazmak konusunda ustalaşmış olan romancı bu romanında da 1914 ve 1940 yıllarındaki dünya savaşları ile Arap İsrail savaşlarını konu edinmiştir. Yazarın bu romanın kahramanı da tıpkı kendisi gibi Fransa’ya giden bir kahramandır.
Doğunun Limanları dokuz bölüm halinde yedi bölümü romanın kahramanı İsyan Kitapdar’ın anlattıkları olmak üzere dört günde anlatılan anı türü özelliği taşıyan tarihi ve bir dönem romanıdır
Maalouf, bu romanını 60’lı yılların sonuna doğru tanıştığı bir kişinin hayatından esinlenerek yazdığını ifade etmiş zaten bu roman da tıpkı bu şekilde yazılmış bir roman olma özelliği ile de yazılmıştır.
Amin Maalof, romanlarında bir vesile ile Türklerden söz etmeyi seven bir yazardır. Nitekim Doğunu Limanları, Afrikalı Leo ve Semerkant romanlarında da Türklerden, Türk coğrafyasından ve tarihinden mutlaka söz etmiştir. [3] Bunun nedeni yazarın annesinin Türk asıllı olmasından kaynaklanmaktadır.
1949’ da Lübnan’da doğan ve ana dili Arapça olan yazarın annesi ise Türk kökenli Mısırlı bir kadındır. Babası Hıristiyan bir Papaz olan yazar. 1978 yılına kadar Beyrut’ta yaşamış, Beyrut’ta çıkan iç savaş sonrasında 1976 yılında Paris’e yerleşmiştir. Romanlarını Fransızca olarak kaleme alan yazar, kendini hem Lübnanlı, hem Türk hem de Fransız olarak tanımlamakta romanlarını da bu tanıma uygun olarak yazmaktadır. “Romanlarında hep çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği Doğu’ yu anlatan “ yazarın eserlerinde Doğu kültürü tarihi ve coğrafyasını batılılara tanıtmak gibi sezilen bir amacı vardır.
“Doğunun Limanları” bir zamanlar Avrupalıların doğuya giriş yaptıkları, tespih taneleri gibi sıralanan ticaret kentlerine verilen isimdir. “Doğunun Limanları” kelime anlamı olarak “Doğunun Merdivenleri” olup, bazı Akdeniz limanlarına Fransızların taktığı isimdir.”
KONUSU
Roman, Soyu Osmanlı hanedanına dayanan bir babanın ve Ermeni bir babaanne ve Yahudi bir kadının bir oğlu olan Kitabdar adlı kişinin doktor olmak için gittiği Fransa’da Nazilere karşı savaşan direniş örgütlerinin arasına katılması, âşık olduğu Yahudi kızı ile evlenmesi ama Arap İsrail savaşları yüzünden karısı ve kızından ayrılıp delirmesi ve en sonunda yeniden kavuşması üzerine kuruludur.
KİTABIN ANA FİKRİ
Kitap, milliyetlerin ve dinlerin önemli olmadığını en önemli şeyin insanlık olduğunu vurgular.
Roman kahramanı baba tarafından Türk ve Müslüman hatta Osmanlı Hanedanından olmasına rağmen babaannesi Ermeni, annesi Yahudi olan biridir. Kendisi Müslüman’dır ama Yahudi olan Clara ile evlenir. Kitabdar hiçbir ilgisi olmamasına rağmen Paris’te direniş hareketine katılan bir insandır. .
KİTAPTAKİ KARAKTERLER
İSYAN KİTABDAR: Hayatını anlatan yardımsever girişken ve yolundan dönmeyen tıp okuma hevesiyle Fransa’ya giden, bir direnişçi olup geri dönen, bir direnişçi
İFFET: İsyan’ın büyükannesi. Babasının ölümünden sonra ruhsal dengesi bozulmuş Padişah kızı
DR.KİTABDAR: İsyan’ın babasıdır. İffet’i iyileştirmek için çaba gösteren vefakâr bir insan.
NUBAR: Ermeni fen öğretmeni. Dr. Kitabdar gibi medeni bir insandır.
CECİLE: İsyan Kitabdar’ın annesi ve Nubar’ın kızıdır. Son çocuğu Salem’ı doğururken ölmüştür.
İFFET: Cecile’nin kızı ve İsyan’ın ablası. Annesinin ölümü ile evin yeni hanımı olup Mısırlı Mahmut’la evlenir.
SALEM: Cecile’nin oğlu ve İsyan’ın kardeşi. Annesi onu doğururken ölmüştür. Küçük yaşta kötü alışkanlıklar kazanmıştır.
BERTNARD: İsyan’la araları çok iyi olan Öncü bir direnişçi.
CLARA: Çok güzel ve çekici bir kız ve İsyan’ın karısı da olan bir direnişçi Nadya isimli bir kızı vardır.
MADAM BERROY: İsyan’ın Montpiller’deki kiraladığı evin sahibi
NADYA: İsyan ve Clara’nın kızı. Babası gibi girişken ve korkusuz bir kızdır.
DR.DAWWAB: Zengin ailelerin bakan, kendinden başka kimseyi düşünmeyen cimri ve para göz bir insan.
İLGİLİ LİNKLER
Semerkant Hakkında ve Konu Özet Tahlil Amin Maalouf
Afrikalı Leo Hakkında Konu Özet İnceleme Amin Maalouf
Amin Maalouf, Doğunun Limanları Hakkında Konu Özet İnceleme
KİTABIN ÖZETİ
“Bu öykü bana ait değil, bir başkasının yaşamını anlatıyor”
Roman 1976 Haziran Paris’te bir metrodaki bir resimden söz ederek başlar. Yazar, bu tabloya hayran kalmış, kendisi gibi bu tabloyu hayranlıkla izleyen bir adama gözü takılmıştır.
Bu adaı takip eden yazar onunla Hubert Hugles sokağında karşılaşıp tanışır. Adamın amacı, Paris’te direnişçilerin adını taşıyan 39 cadde ve sokağı gezmektir. Adı İsyan Kitabdar olan bu adam dört gün içinde Paris’te otuz direnişçi ismi taşıyan caddeyi ve sokağı gezmek istemektedir. İsyan Kitapdar ile Yazar 16 Haziran günü tanışmışlardır. İsyan Kitapdar 20 Haziran gününe kadar hayatını anlatacak 20 Haziran günü ondan ayrılacaktır. Çünkü 20 Haziran da biri ile buluşacaktır ve o buluşma hayatının en önemli günü de olacaktır.
Adama yardım eden yazar bu adamla bir konuda anlaşır. Adam Paris’te dört gün kalacak ve hayat hikâyesini bu dört gün boyunca yazara anlatacaktır. Bu yabancı hayat hikâyesini anlatmaya başlar.
Adamın anıları aklını yitiren bir Osmanlı şehzadesinin hiç çıkmadığı odasında intihar etmesi ile başlar. Bu şehzadenin en sevdiği kızı olan İffet babasının intiharından sonra aklını yitirmiştir. Annesi kızını iyileştirmek için Acem asıllı bir doktor olan Kitabdar’ı çağırmıştır. Doktor bu kızı iyileştirmek için o kızı Adana’daki köşküne götürür.
Şehzadenin deliren bu kızının adı İffet’tir. Doktor Kitapdar, tedavi etmek için köşküne götürdüğü İffet ile nikâhlanır. Doktor Kitapdar’ın tezine göre İffet doğum yapınca olayın şoku ile kendine gelecektir. Lakin hamile kalan İffet doğum yapsa bile yine kendine gelemez. Bunun üzerine herkes Doktor Kitapdar’dan uzak durmaya başlar. Herkes Doktor’a kötü gözle bakmaya başlamış onun hakkında kötü şeyler söylenmeye başlanmıştır.
Padişah soyundan gelen Hanım Sultan İffet ile Dr Kitapdar’dan olan çocuk İsyan Kitapdar’ın babasıdır. İffet ise onun babaannesi olmaktadır. İsyanın babası yarı deli bir anne, bir deliden faydalanan kötü bir adam olarak görülen bir Hekimin oğlu olarak evden dışarı çıkmadan büyümek zorunda kalmıştır. Hekim dedesi ölünce İsyan’ın babası evini isyancıların karargâhı haline getirmiş, onu evi her türden insanın girip çıktığı keşifler, yeni teknikler, fotoğrafçılık, isyanlar üzerinde konuşulan bir yer haline gelmiştir. İsyan’ın babasının en yakın arkadaşı ise Nubar adlı Ermeni’dir.
İsyan’ın babası 6 Nisan 1915 olaylarında Ermeniler için Adana güvensiz bir hale gelmiştir. İsyan’ın babası da Adana’dan göçmek zorunda kalan arkadaşı Ermeni Nubar ile Beyrut’a gider. Burada Nubar’ın kızı ile evlenir, bir kızı ve iki oğlu olur. İlk oğluna İsyan düzene karşı bir insan olduğu için İsyan adını vermiştir.
1914 te Büyük Savaş başlar. Cecile hamiledir. Kaldıkları yer Ermeniler için yine sıkıntılı olduğundan Nubar Amerika’ya gitmek istemiş ancak İsyan’ın babası buna karşı çıkmıştır. Çünkü Osmanlı soyundan biri olarak hala prens muamelesi görmektedir.
İsyan’ın babası, Beyrut’taki evini de Adana’daki gibi şairler, yazarlar, fotoğrafçılarla doldurmaktadır. Bu durum İsyan’ın hoşuna gitmemekte babasından ve bu evden uzaklaşmak istemektedir. İsyan’ın annesi Sesil, diğer kardeşi Salim’i doğururken ölmüştür. Babaannesi iffet ‘in adı verilen İsyan’ın ablası İffet evin idaresini ele almış, evin tüm yükü onun sırtına kalmıştır.
İsyan, babasının hakkındaki tüm düşlerine rağmen bir doktor olmak istemektedir. Ablası İffet’in yardımıyla Paris’e tıp eğitimi almak için gitmeyi başarmıştır.
Marsilya, Montpellier’de tıp okumaya başlar. Fakültede çok başarılı olan İsyan Kitabadar okulun en gözde öğrencisidir. 1940 Haziran’ın da Alman işgali yaşanmış, Yahudiler için pek çok yasaklar konmuştur. Bir gün İsyan Kitapdar bir barda Bertrand takma adlı bir direnişçi ile tanışır. İsyan bir anda örgüte girmiş, ilk görevi özgürlük’ yazılı kağıtları posta kutularına, kapı altlarına atmak olan, Bakü’ takma adındaki bir direnişçi olmuştur.
Bir birahanede çıkardıkları gazete fark edilince Yon’a kaçan İsyan orada Clara ile tanışır. Savaş devam ederken sahte belgelerle tıp aletleri tamir eden bir tamirci kılığına giren İsyan Kitapdar, Clara’ya âşık olur. Direniş örgütünün posta kutusu gibi çalışan İsyan Kitapdar yakalanmış ama götürüldüğü trenin isyancılar tarafından ele geçirilmesi ile kurtulmuştur. Ünü Beyrut’a kadar ulaşan İsyan, ülkesine döner.
Limanda onu karşılamaya gazeteciler ile babası da gelmiştir. Onun bir devrimci olmasını isteyen babası çok gururludur. Ablası bir bankacı ile evlenip, Mısır’a yerleşmiş, kardeşi Salem karaborsacı olmuştur. İsyan’ın gelişinden on gün sonra ise babaannesi İffet de ölmüştür.
Kısa süre sonra Clara da Hayfa’da dayısının yanına gelmiş, Kitabadar ile Clara evlenmeye karar vermişlerdir.
Evlendikten sonra Hayfa’da kalmaya karar verirler. Fakat 1948’de Kitabdar, babasının rahatsızlığı üzerine Beyrut’a dönmüş bu esnada patlak veren Arap-Yahudi savaşı nedeniyle birbirlerinden ayrı kalmışlardır.
Temmuz ayında İsyan’ın babası da ölmüş, İsyan daha da kötü olmuştur. Artık yarı deli bir adamdır. İsyan bu halde iken dahi Clara’ya mektuplar yazar. Gelen cevapta Nadya adında bir kızı olduğunu, öğrenir. Ne olursa olsun Hayfa’ya gitmeye karar vermiş ancak kardeşi Salem onu tımarhaneye kapattırmıştır.
Kitabdar karısını ve doğacak çocuğunu uzun süre göremeyince ruh sağlığı bozulmuştur. Tmarhanede sakinleştiriciler ile uyuşturulmaya başlanmıştır. Bir gün kardeşi onu öğlen yemeği için evine götürmüş, direniş yıllarından arkadaşı Bertrand’ Fransız hükümet yetkilisi sıfatı ile onu görmeye gelmiştir. İsyan ilaçların etkisi arkadaşından yardım isteyemez ama vedalaşırken ona kızının resmini göstermeyi başarmıştır.
İsyan Kitapdar bu şekilde yirmi yıl boyunca tımarhanede kalır. Kurtulmasının imkânsız olduğuna kani olan İsyan Kitapdar’ı kızı Nadya , faklı bir kimlik ile gelip bulmuş ve ona kızı olduğunu söylemiştir.
Kitabdar Nadya’yı bir kez görmüş, ancak, kızı büyük risk taşıdığından bir daha gelmemiştir. Bunun üzerine Kitabdar, kahve içinde verilen uyuşturucuyu daha az alarak her gün biraz daha kendine gelmeye başlar. 1976’da Lübnan da çıkan çatışmalar sırasında hastaneden kaçmayı da başarmıştır. Kitabdar Paris’e giderek orada Bertrand’ı bulup ondan Clara’nın adresini alır. Hiçbir şey bekleyemeyeceğini bilmesine rağmen Clara’ya bir mektup yazarak başından geçenleri anlatır.
Clara 20 Haziran, öğle vakti, Horloge rıhtımında buluşmak için randevu vermiştir. Burası nikah günü buluştukları yerdir. Bu Buluşma günü aynı zamanda yazar ile Kitabdar’ın ayrılacağı gündür.
Kitabdar yazarla randevu verdiği yeri yeniden bulma çabası ile dolaşırken karşılaşır. Bu karşılaşma sonucunda Doğunun Limanları adlı kitap oluşmaya başlar. Tüm roman dinleyen kişinin notlarından aktarılıyor ve buluşma günü olan bu notlar tamamlanıyor ve kitap da bitiyor.
Yazar 20 Haziran’da buluşma yeri olan köprüyü görebilecek bir cafeye oturarak olanları izlemeye başlar. Clara köprünün ucunda gözükür. Daha sonra eski sevgililer birbirlerine yaklaşır ve uzun uzun sarılırlar. Romanda burada biter.
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/afrikali-leo-hakkinda-konu-ozet-inceleme-amin/105328
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/semerkant-hakkinda-ve-konu-ozet-tahlil-amin/105308
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/semerkant-hakkinda-ve-konu-ozet-tahlil-amin/105308