Aylak Adam Hakkında Konu Özet İnceleme Yusuf Atılgan

07.04.2019

 
 

 
 
Yazıda “Yusuf Atılgan, Aylak Adam”   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Yusuf Atılgan, Aylak Adam”    hakkında bilgiler “Yusuf Atılgan, Aylak Adam ”    romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları,  “Yusuf Atılgan, Aylak Adam ”    adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
ESERİN YAZIMI BASIMI İÇERİĞİ KONUSU HAKKINDA
 
Aylak Adam, Yusuf Atılgan ‘ın ilk basımı 1959 yılında yapılmış kentli bir adamın içsel dünyası üzerine kurgulanmış bir romanıdır.  Yazarın ilk romanı olan eser, manevi yönden hiçbir şeye inancı olmayan, mirasyedi bir aydının içsel çatışmalarına dayanmaktadır. Yaşadığı boşluğu gerçek bir aşk ile dolduracağını düşünen isimsiz kahraman, bilinçaltının menfi tutumları nedeni ile aradığı sevgiyi elde edememiş ve kadınlarla yaşadığı tüm deneyimlerinde aradığını da bulamamıştır.
 
Roman teknik ve anlatım olarak türünün ilk örneği olması nedeni ile ilgi görmüş, kendine özgü anlatımı ben merkezli oluşu, alışılmadık tarzı, benliğin iç dünyasına ve bilinçaltına inebilmeyi başarması ile dikkatleri çekmiştir. Bu roman TKP üyesi olduğu için öğretmenlikten atıldıktan sonra Manisa'nın Hacırahmanlı Köyü'ne yerleşerek çiftçilik yapan Yusuf Atılgan’ın ödül aldığı ve basılan ilk romanı olmaktadır.  Yazarın ilk romanı ise bastırmadan yok ettiği "Parmakkapıdaki Pansiyon" adlı romanıdır. Bu nedenle Aylak Adam yazarın ikinci ama basılan ilk romanıdır.  Yusuf Atılgan bu yıllarda annesinin isteği ile evlendiği cahil bir köylü kızı olan Sebahat Hanım ile mutsuz bir evlilik yaşamaktadır.
 
Yazar bu romanı yılında Manisa'nın Hacırahmanlı Köyü'nde çitcilik ile uğraşırken ve cahil bir köylü kızı olan Sebahat Hanım ile evli iken yazmış ve 1958 yılında açılan Yunus Nadi Roman Ödülü yarışmasına eserini göndermiştir.  Bu roman Yunus Nâdi Roman Ödülü yarışmasında ikincilik ödülünü kazanır.[1]  Roman, Yunus Nadi ikincilik Ödülünü aldıktan sonra 1959 yılında Varlık Yayınları arasında kitap halinde de basılınca Aylak Adam  yazarın basılan ilk romanı olmuş olur.  [2]
 
Ancak Atlak Adam ile aldığı ödül Tusuf Atılgan'ın aldığı ilk ödül değişdir. Yusuf Atılgan Tercüman gazetesinin 1955´te açtığı öykü yarışmasına iki farklı ad ile ve iki öyküyle göndermiş ancak birincilik ödülünü alan `Evdeki` adlı öyküyü kayınbiraderi Nevzat Çorum adıyla yollamıştı.  Aynı yarışmada dokuzunculuk ödülü alan `Kümesin Ötesi` adli öyküyü ise Ziya Atılgan adıyla göndermiş bir yarışmada iki ödül birden almıştı. Ancak her iki öyküdeki yazar ismi gerçek adı olmadığı için bu ödülü almaya gitmemiş ayrıca aynı yıl içinde eşi Sebahat Hanım’dan da boşanmıştı. ( bkz YUSUF ATILGAN HAYATI VE ŞİİRLERİ )

Aylak Adam’ın tüm arayışlarının boşa gitmesi üzerine kurgulanan roman, Aylak Adam’ın neden mutlu olmadığı veya neden mutlu olamayacağını sorularını cevaplayamamak ile eleştiriler görmüştür. Roman belirgin olmayan vir vaka düzenine sahiptir ve romanın kahramanı olan Bay C.'nin içsel tepkilerine düşünceleri ve gözlemlerine dayanmaktadır. Bu nedenle roman da  planlı bir vaka zinciri de bulunmaz. 
 
"Yusuf Atılgan, özellikle yabancılaşma ve bunun zorunlu sonucu yalnızlık temasını başarıyla işleyen bir yazar olarak tanınmıştır. Diğer önemli eseri olan ”Anayurt Oteli”nde de benzeri konular işlemiştir. Yazar Anayurt Oteli eserinde iletişimsizlik, yaşamın anlamsızlığı, olayların rasyonel bir biçimde açıklanamayacağı, davranışların nedeninin bilinemeyeceği tezini işlemiştir. Y.Atılgan ilk romanı aylak Adam’da klasik anlatı yöntemlerinden yararlanırken Anayurt Oteli’ni daha değişik bir yöntemle “saçma kavramının göstergesi olarak “ kurmaya çalışmıştır.[3]
 
KONUSU
Maddi yönlerden de hiçbir derdi olmayan aylak bir adamın,  mutlu olmak arayışları ve aradığı kadını bulmak için yaptığı sıradan çabaları anlatan bir romandır.  İşsiz güçsüz amaçsın bir hayatı olan Bay C.nin  tüm hayatı  ressam arkadaşı Sadık’ın atölyesi, kahvehaneler, restoranlar ve sokaklardan ibarettir.
 
ÖZET
 
“ Bütün değerlerini yitirmiş, dayanacak bir şey arayan”  Bay C. maddi açıdan rahat birisidir.  Savurgan birisi de olmadığından elindeki ile yetinmeyi de bilen Bay C. İhtiyaç duymadığı için de çalışmayan zaten bunu da gereksiz kabul eden “aylak”lık yaparak yaşayan bir adamdır. Günlerini sıradan işler kitap okumak, sinemaya gitmek,  çevresindeki insanları gözlemlemekle geçirmektedir.  
Yalnız yaşamayı kendine iş edinmiş olan C. nin zaman zaman yanına gittiği Sadık adında ressam bir arkadaşı vardır.  Bay C.’nin annesi o küçük bir çocukken ölmüş,  onu teyzesi büyütmüştür. Hayatın anlamının gerçek bir sevgi olduğunu düşünen Bay C. aşık olabileceği bir kadın aramaktadır almıştır. Lakin tanıştığı tüm kadınlarda annesini aradığının da farkında değildir. Bu yüzden aşk konusunda da C. pek umduğunu bulamaz.
 
Lakin Sadık’ın atölyesinde zaman zaman modellik yapan C.,  bir resimdeki ufak bir detaya içelermiş onun yanına da gitmeme kararına varmıştır. Bay  C.  bir ara Ayşe adında bir kız ile tanışmış, ama sürekli olarak duyduğu  kaybetme korkusu nedeni Ayşe’yi biri ile görünce ondan uzak durmaya başlamıştır.
 
Amaçsız, kuralsız, manevi değerlerden de uzak seçilmiş bir yalnızlık yaşayan Bay C. yerleşik ve kalıp değerlere de yabancıdır. İnsanlar arasındaki ilişkileri yapay bulmakta, böylesi ilişkiler içine gireceğine hiç kimse ile muhatap olmamayı seçmektedir. Yenilik ve değişimlerden de nefret etmekte,  kuralsız ve bağsız yaşamayı kendine iş edinmektedir.
Bir ara bir şeyler yazmaya karar vermiş ama aradığı tadı onda da bulamamıştır.  Zaman içinde hayatta kahrı çekilebilecek tek şeyin gerçek bir sevgi olduğuna karar verir.  Bu sevgiyi pasta hanede gördüğü bir kızda bulabileceğini hayal ederek o kızın peşine takılır. İsmi Güler olan bu kızla bir ilişki yaşamaya başlar. Fakat Güler’in hayattan beklentileri Bay C.’nin bakış açısına oldukça ters şeylerdir. Bu nedenle bu ilişki çok geçmeden kopmaya başlar. “dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktur.” Diye düşünmeye başlayan Bay C. bu nedenle bir başka aşk arayışı içine düşüverir.
 
Yaz ayında eski sevgilisi Ayşe ile karşılaşmış bir ressam olan Ayşe’nin çizdiği deniz resimler sanki hoşuna gitmiştir. Fakata C.’nin insanlardan ve toplumdan uzak, farklı ve a sosyal birisi olduğunu bilen Ayşe, bir not yazarak C.’den ayrılır.
Bay C., sonbahar geldiğinde yazlığından taşınıp  kışlık evine gelir.  Lakin bu mevsimde sanki başına bir ağrı girmiş üstelik iştahsız bir adam da olmuştur. İçkiye başlarsa bunların gidebileceği vehmine kapılarak içkiye başlar. Bu sorunları içki içerek giderebildiğini gören C.,  Ressam arkadaşı Sadık ile yeniden temas kurmaya başlar.
 
Aradığı aşkı bulma umudunu yitirmeyen Bay C. eski arkadaşı Güler’in yanında gördüğü, mavi yağmurluklu bir kızın peşin de düşer. Fakat bu kız bir otobüse binip gitmiş, Bay C. durdurmak için bir taksinin önüne atlamıştır. Fakat taksici ile kavgaya karıştığından o kızı da kaybeder.
 
 

[1] Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Tarihi: Fethi Naci, On Türk Romanı, 1971; Fethi Naci, Türk Romanı ve Türkiye’de Toplumsal Değişme, 1981; A. Özkırımlı, Öykülerle Romanlarda Yaşamak, 19

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar