BATTALNAME VE BATTAL GAZİ HAKKINDA TATIŞMALAR

26.02.2014

 

 

BATTALNAME VE BATTAL GAZİ HAKKINDA TATIŞMALAR 

Battal Gazi ve destanı Anadolu‘nun Türkleştirilmesi ve  Müslümanlaştırılması döneminde Bizanslılarla yapılan mücadelelerin ortaya çıkardığı kahraman ve bu kahramanın yiğitliğini anlatan İslami dönem destanlarımızdan biridir.

 

Destanlar sanıldığının aksine tamamıyla hayal mahsulü ürünler değildir. Pek çok milletlerin destanında da olduğu gibi destanın yaşayan kişiler ve tarihte olan önemli olaylarla bağlantılı olduğu aşikârdır. Destanlar, Battal Gazi,  Saltukname ve Saltuk Buğra Han  ,  Manas Destanı   ve  Oğuz Destanında olduğu gibi kişisel kahramanlıkları anlatıyor gibi görünse de milletlerin tarihlerindeki dönüm noktalarını aktarmaları bakımından Milli bir karakter taşırlar. İşte tam bu bakımdan da Halk Hikâyelerinden ayrılırlar. Köroğlu  ve  Dede Korkut  Hikâyelerini destanlardan ayıran özellik de destanların toplumsal dönüm noktalarını anlatmaları, toplumun genelini ilgilendiren milli mahiyetteki hadiseleri aktarmaları, tarihle bağlantılı toplumsal faciaları veya milletlerin tarihlerinde meydana gelen çok önemli dönüm noktalarına dayanmalarıdır. Kısaca “ Destanların içinden olağanüstülükleri çıkarınca geriye tarih kalır.”

Battalname’deki olaylara baktığımız zaman, destanın hem 8. Yy hem de 715- hem de 9. Yy, 865 yılında meydana gelen tarihi olaylarla ilgili konulara değindiği görülmektedir.1071 yılına gelinceye kadar Anadolu ‘nun doğu sınırları Müslümanlarla Bizanslılar arasında sık sık el değiştiren bölgeler olagelmiştir. Özellikle Tarsus-Malatya doğrultusunda çizilecek hattın kuzey ve güneyi büyük ölçüde devamlı mücadele sahası olan bir bölge olmuştur. Battal Gazi destanı 8. İla 10. Yy. lar arasındaki bu tarihi süreç ile bu tarihteki İslam Bizans çatışmaları bağlamında oluşmuştur. 8. yy dan 10 yy kadar cereyan eden İslam ve Bizans çatışmaları Türklerde Battal Gazi, Araplar da Zat’ül Himme,  Bizanslılarda ise Digenes Akritas destanlarını doğurmuştur. [1]

 

Battal Gazi hayali bir destan kahramanı değil, büyük bir olasılıkla tarihte yaşamış bir kişidir. Buna rağmen “Battal Gazi’nin tam olarak kim olduğu ne zaman yaşadığı, milliyetinin ne olduğu nerede doğmuş olduğu çok da kesin değildir.  Doğum yeri olarak, Antakya ve Dimeşk (Şam) adları geçmektedir. Bazı Arap kaynaklarında Battal’ın ölüm tarihi olarak 122 (740) ve 123 (741) rakamları verilmektedir. Mevcut bilgiler çok kesin değilse de, “anılan tarihler sırasında Afyonkarahisar’a yakın Akroinon’da şehit olmuştur.”[2] Battalname’nin destan kahramanı olan Battal Gazi’nin Türk mü Arap mı olduğu konusu tam olarak aydınlatılamamış bir konudur. Buna rağmen Battal Gazi en çok Türkler tarafından sevilmiş, Türk asıllı bir destan kahramanı olarak düşünülmüş ve hissedilmiştir.

 

Buna rağmen bilim insanlarının üzerinde durduğu en önemli husus Battal Gazi’nin hayatı destanlaşmış bir Arap cengâveri olduğu yönündedir. Destandaki olaylarla örtüşen kanıtlara göre destanın Bizans üzerinde yürüyen İslam ordularının Bizans ile 8 yy da giriştikleri muharebeler esnasına cereyan eden olaylar üzerinde oluştuğuna dair işaretler çoktur. Boratav, O’nu “sıl adı Abdullah, Ebu Hüseyin, Ebu Yahya veya Ebu Muhammed olan  Emevilerin VIII. yüzyılda Bizans (Rum)’a karşı açtıkları seferde ün almış Arap kumandanı; Arap ve Türk destanî halk romanlarının kahramanı. Türkler arasında Battal Gazi, Seyid Battal ve Seyid Battal Gazi isimleri ile maruftur” şeklinde tarif etmektedir.[3]

 

Boratav, Battal Gazi’yi bir Arap kahramanı olarak kabul ederken Tahir Alangu, Doç. Dr. Hasan KÖKSAL gibi araştırmacılar ise Battal Gazi’nin Türk asıllı olduğu kanaatindedir. İbn Asakir ’e göre Emevilerin azatlı kölesi olup Arap asıllı değildir. [4] [5]

 

Battal Gazi destanındaki Battal’ın Türk asıllı olamayacağına dair görüşlerin pek çoğu Herman Ethe, “ Die Fahrten Des Sajjid Bathal”  (Seyyid Battal Romanı) (Leibzig 1871) adındaki eserinde yer alan görüşlere ve Battal Gazi destanının Zelhimme adlı Arapça bir eserden Türkçeye çevrilmiş olduğu iddialarından kaynaklanmaktadır. Diğer bir nokta ise 8. 10 yy arasında bölgede Türklerin olmaması Türklerin henüz bu asırda Müslümanlığı kabul etmediği ve 8. Yy da Bizans üzerine yapılan İslam akınlarına Türklerin iştirak etmediği ön yargısından da kaynaklanıyor olabilir. Hâlbuki bu kanı tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir.

 

Meseleye sadece bu açıdan bakıldığında Battal Gazi’nin Türk asıllı bir destan kahramanı olabileceği rahatlıkla söylenebilir. Aşağıda da açılanacağı gibi 8 yy da Bizans üzerine yapılan İslam akınlarına Türk asıllı askerler de iştirak etmişler hatta Bizans ve Araplar arasındaki sınırları Bizanslılara karşı Türkler korumuşlardır.  Türklerin Çukurova’ya ve Bizans ve Araplara arsındaki diğer tampon bölgelere yerleşme hadiseleri şu şekildedir.

 

Hz Ömer zamanında ve Yermuk savaşından sonra 638 C. Bin Cerrah Komutasındaki İslam orduları Antakya üzerinden Anadolu’ya akınlara başlamış, 7. yy.'ın sonundan, 10. yy.'ın sonuna dek 300 yıl süren Bizans-Arap Savaşları Anadolu’da bazı efsane ve destanların doğmasına neden olmuştur. Mutasım ve Memun zamanlarında Çukurova’ya yerleşen Türkler Anadolu’nun Müslümanlaşması için birinci derecen etkili olmuşlar ve bu mücadele Battal Gazi Destanın doğmasında birinci derecede etkili olmuştur.

 

1071 yılından önce Malatya ve Tarsus hattına yerleşen Türk komutanları ve Abbasi hükümdarlarının Türklerden oluşturdukları Hassa Birliklerine bağlı Türk Askerleri Harun Reşit zamanından başlayarak, Memun ve Mutasım zamanında da Çukurova’daki bazı kalelerle yerleştirilmişler, bölgeyi idareleri altına almışlar, zaman zaman İznik’e kadar uzanan akınlara girmişlerdir.

 

Halife Harun Reşit (786-809), zamanında Tarsus ve Anavaza’ya kadar olan bölgelerde kaleler iyice tahkim edilerek buralara Türk askerleri ve komutanları yerleştirilmişti. [6]Bu Türk komutanlar arasında en dikkati çeken ve Harun Reşit in uçbeyi olan Faraç Bey bölgedeki kaleleri tahkim ettirmiş ve yerleşim birimleri kurmuştu Harun- Reşit, Anavarza Kalesi’ni tamir ettirerek, buraya Horasan’dan gelen Türkleri yerleştirmişti. Harun- Reşit tarafından bölgeye yerleştirilen Türklerin oldukça nüfuzlu oldukları Ebu Süleyman, Vasıf, Amaçur, Bilgeçur, Burdu oğlu Rüstem, Togan oğlu Ahmet, Yazmaz, Kayoğlu Ahmet gibi adlar taşıyan Türkmen Beyleri kendi adlarına para bastırmış; emir, melik hatta sultan unvanına sahip olmuşlardı. [7]

 

Fatımilerin yarattığı kargaşa Abbasiler ve Türklerin yöredeki gücünü çok zayıflatmış, Bizanslılar derhal fırsatı değerlendirerek 962 yılında 160 bin süvari ile bölgeye giren Bizans Komutanı Nikceporos, Çukurova’daki Türk ve Abbasi kuvvetlerini kılıçtan geçirmiş, bölgeyi yeniden işgal etmişti. [8]


Destandaki kimi olaylar Seyit Battal Gazi Destanının Abbasi Halifeleri Harun Reşit, Mutasım ve Me’mun’un hükümdarlıkları zamanlarında yaşandığını ortaya koymaktadır. Emevileri yıkan ve Abbasilerin hâkimiyet kurmasına vesile olan Türk Asıllı Eba Müslim Horasani ve ona bağlı Türklerin Samarra şehrinde konuşlandığını, Abbasilerin Çukurova’yı zapt etmeleri sonrasında Türk komutanlarının ve askerlerinin bölgeye yerleştiklerini Harun Reşit, Memun ve Mutasım [9] zamanlarında yörenin Türk komutanlarınca yönetildiği tarihi vesikalarla sabittir. Bu yüzden Battalname Malazgirt Savaşı sonrasında gelen değil Memun ve Murtasım zamanında akınlar yapan Müslümanları ve Türklerin destanıdır.

 

Battal Gazi ile eski adıyla Akroinon yeni adıyla Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin içerisinde yatan Abdullah El Battal'ın aynı kişi olup olmadığı kesin olarak bilinememektedir. Fakat Destanlar hakkındaki en doğal tespit, destanların içindeki olağan üstü olayları kaldırınca altından tarihi gerçeklerin çıkacağı şeklindedir. “Bu destan kahramanının yaşayıp yaşamadığı konusu bariz olmasa bile halk şiirinde, destanlarında ve halk geleneğinde Battal Gazi yaşamış ve yaşamaktadır.” [10]

Kimi araştırmacılar Battal Gazi Destanının konu ve kaynak bakımında yerli ve milli bir destan olmadığı bu destanın Arap kaynaklı olduğu sonradan mili ve yerli bir karakter kazandığı şeklindedir. [11]

Destan kahramanı Battal Gazi ile eski adıyla Akroinon yeni adıyla Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin içerisinde yatan Abdullah El Battal’ın aynı kişi olup olmadıkları kesin değildir. Buna rağmen hem matbuatta, hem halk şiirinde hem de halk geleneğinde Battal Gazi yaşamış ve yaşamaktadır.

 

BATTAL GAZİ’NİN TARİHİ KİMLİĞİ

 

Seyitgazi kasabasında büyük bir külliyenin içerisinde yatan Abdullah El Battal ile Türkler arasında Battal Gâzi adıyla benimsenmiş olan Battal Gazi aynı kişi Abdullah El Battal VIII. yüzyılda, Emevîlerin Hıristiyanlarla yaptıkları savaşlarda büyük kahramanlıklar göstermiş olan tarihi bir kimliktir. O halde Abdullah El Battal’ın bu kahramanlıkları Türklerin Müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi Destanı şeklinde Türkleştirilmiş önceki destan epizotlarıyla zenginleşerek bu halini almış olmalıdır. Destandaki sözü edilen olaylar daha eskilere kadar uzansa bile bu destan Anadolu’nun bir Türk yurdu haline geldiği XII ve XIII yüzyıllarda Battal-Nâme adı ile ve nesir biçiminde yazıya geçirilmiştir. Üstelik Hikâyeci âşıkların repertuarlarında da yer almış, sözlü gelenekte de anlatılan hikâyelerden ve destanlardan biri olmuştur.  

 

Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman çok bilgili, çok dindar ve cömert bir Alperen kimliğine bürünmüştür.  Müslümanlığı yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. " Aşkar Devzâde" isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Arap, Fars ve Türklerin X-XX. yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak İslam kültür dairesinin ürünlerinden biri olmakla beraber Orta Asya'da yaşayan Türk guruplar arasına da yayılarak Türk kabul ve değerleriyle kaynaşmıştır.

 

Kaynakların pek çoğuna göre 674/680-740 yılları arasında yaşamıştır. Ve kabul Malatya Serdarı (komutanı) Hüseyin Gazi'nin oğludur. Asıl adının Abdullah ya da Ebu Hüseyin olduğu ileri sürülmekte olduğu gibi adının Cafer olduğunu benimseyenler de bulunmaktadır. Alevi inançlarında ise “Peygamber soyundan geldiği, atalarının İmam Cafer, İmam Zeynel Abidin yoluyla İmam Hüseyin'e, dolayısıyla da Hz. Ali'ye ulaştığı” ve onun seyyid olduğu görüşleri kabul edilmektedir.  

 

Taberi ve kimi tarihçilere göre asıl adı Amr ya da Omar'dır. Antakya, Şam veya Malatya doğumludur. Bazı Arap kaynaklarına göre Emevilerin azatlı kölesidir. Kahramanlığı sayesinde Misis şehri valiliğine kadar yükselmiştir. Ölüm yeri hakkında farklı bilgiler sırlanmakla birlikte, öldüğü yerin Afyon yakınlarında eski bugünkü Seyitgazi ilçesi olduğu, Akrenion savaşları sırasında şehit olduğu en çok kabul gören kanaattir. [12]Çünkü Seyit gazi de adıyla anılan büyük bir külliyesi vardır.

 

“F.R. Haslok'a göre: "Kahramanın kendisi Abdullah EbülHüseyin el Entaki ismindeki tarihi şahıs olup el Battal (kahraman) bir övünç unvanıdır. Zamanındaki Arap ve Bizans kaynaklarına göre sekizinci asırda Arapların Bizans seferlerine katılmış ve Milâdi 740'da Akroneos (Afyonkarahisar) çarpışmasında yaralanarak bugün ismini taşıyan tekkenin birkaç mil güneyinde şehit düşmüştür.[13]

 

Hakkında söylenenlerin Seyit Gazi Belediyesinin Web Sitesinde derlenmiş durumda olduğundan geri kalanları olduğu gibi bu yazıdan aktarmayı uygun görüyoruz:  “Karl Wulzinger'e göre de: "Cafer Bin Hüseyin Seyyid Battal Gazi, tarihi bir kişi olup babası Hüseyin Gazi'nin ve kendisinin biyografisi destanlarla süslenmiştir. İslâmi tarihçilerin yanında Theophones de halen Bonn'da bulunan Chanographia (Zamanın kronolojisi)adlı eserin 633. sayfasında ondan söz etmektedir. Theophanes'e göre: Battal ve Melik 20 bin kişilik bir kuvvetle Akroenes (Akrenion)yakınlarında Leon ve Konstantin komutasındaki Bizans ordusu ile çarpışmakta olan İslâm ordusunun yardımına gelirler. Savaş çok şiddetli geçer ve her iki taraftan da çok sayıda insan ölür. İslâm ordusu Symnada (Şuhut)'ya çekilirken Battal da yaralı olarak III. Leon'a esir düşer ve yolda ölmesi üzerine de Akrenion'a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki bugün Seyitgazi olarak anılan yerde vasiyeti uyarınca defnedilir. Babası Hüseyin Gazi de bazı kaynaklara göre Bizans'a yapılan bir akında şehit düşmüştür. Makamı Ankara yakınlarında kendi adıyla anılan Hüseyin Gazi tepesindedir. Annesi Saide Hatun ile eşi Zeynep Hanım'ın ve iki oğlunun mezarları ise eski Malatya'dadır. Annesi Saide Hatun'un peygamber sülalesine ulaştığını söyleyenler de vardır. Ancak soy süreğinin babadan geçtiğine inananlar bunu kabul etmezler.”Prof.Dr. Mükrimin Halil Yinanç'ın 1940'lı yıllarda Almanya'da bulduğu bir nesep namede Battal Gazi'nin soy kütüğünün Hz. Hüseyin'e ulaştığı gösterilmektedir. Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye göre O,"Müslümanlığı kabul eden Türk gazileri arasında yaşamış bir destan kahramanıdır. Claude Cahen'e göre de "Bizans savaşlarının bir Arap komutanıdır. İslâm tarihçisi ve bu alanın tanınmış araştırmacısı Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak'a göre ise Battal Gazi; "Ünü Orta Asya'dan Endülüs'e kadar yayılmış, tarihi kimliği, efsanevi" kişiliği tarafından yutulmuş bir Arap mücahididir. Seyyid'lik unvanı ona XIII. ya da XIV. yüzyıllarda Anadolu'da verilmiştir. Onun Hz. Ali ya da İmam Hüseyin soyundan geldiğinin kanıtı olduğu iddia edilen siyasetnamenin ise tarihen ispatı ve geçerliliğinin kanıtlanması mümkün değildir.” [14]

 

 

İslami Dönem destanları İlgili Linkler

 


Kaynakça 

 

[1] Doç. Dr. Hasan KÖKSAL BATTAL GAZİ HAKKINDA, vizyon 21yy. com/ documan/genel_ konular/turk_ dunyasi/turk_buyukleri/seyyid

[2] Dr. Metin KARADAĞ Türk Halk Edebiyatı Anlatı Türleri (2004)

[3] Boratav İslam Ansiklopedisi, TDV II. Cilt, shf,344

[4] İslam Ans,II,344 ve V, 701-702

[5] Şahamettin Kuzucular, BATTAL GAZİ DESTANI HAKKINDA ÖZETİ VE RİVAYETLERİ, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=31557

[6]Şahamettin Kuzucular,  ÇUKUROVA VE HATAY’IN İSLAM ORDULARI VE TÜRKLER İLE TANIŞMAYA BAŞLAMASI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=31560

[7] Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları1963:shf. 3

[8] Şahamettin Kuzucular,  ÇUKUROVA VE HATAY’IN İSLAM ORDULARI VE TÜRKLER İLE TANIŞMAYA BAŞLAMASI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=31560

[9] ŞEKER Mehmet Prof.Dr.,Anadolu’nun Türk Vatanı Haline Gelmesi, Tükler Ansiklopedisi 6. Cilt. Sh.270, Ankara,2002

[10] KÖKSAL Hasan Dr.,Battalnâmelerde Tip ve Motif Yapısı, Kültür Bakanlığı Yayını,1984 Ankara, sh.37

[11] Necati DEMİR, Mehmet Dursun ERDEMTÜRK KÜLTÜRÜNDE DESTAN VE BATTAL GAZİ DESTANI Turkish Studies /Türkoloji Dergisi I (2006), Sayı: 1

[12] https://www.seyitgazi.bel.tr/battalgazi.html

[13] https://www.seyitgazi.bel.tr/battalgazi.html

[14] https://www.seyitgazi.bel.tr/battalgazi.html

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar