ESERİN KONUSU YAZIMI İÇERİĞİ YAZARI HAKKINDA
Stefan Zweig , yazdığı romanı ve uzun hikâyelerinde genellikle intihar, aşırı tutkular ve aşkı en uç noktalarda hisseden kadınları ve erkekleri anlatmıştır. Dünya edebiyatının en çarpıcı aşklarını anlatan yazarlardan birisi olan Stefan Zweig ’in eserlerindeki aşk öyküleri çok çarpıcı intiharlar (Sabırsız Yürek ) , aşkından delirenler (Amok Koşucusu) , aşık olduğu erkekler için tüm onurlarını ve hayatlarını riske atan kadınlar ( Bilinmeyen Bir Kadının MektubU ) , yaşadığı bir olay üzerine çok farklı tepkiler veren insanlar (Olağanüstü Bir Gece ) mühim yerler tutmaktadır.
Nitekim bu eserinde de kumar, ilk görüşte hissedilen muazzam bir aşk ve intihar konusu vardır.
Yazarın diğer bir özelliği ise romandan ziyade öykü özelliği gösteren eserlerindeki ana vakayı diğer bir çerçeve hikâye için de anlatması ve genellikle bir günde başlayıp biten ana bir vaka içine yerleştirmesidir.
Yazar bu eserini de birisi çerçeve diğeri asıl, her ikisi de birer gün içinde başlayıp biten iç içe iki öykü içinde anlatmıştır.
KONUSU
Kitap yaşlı bir kadının, evli bir kadının birkaç saat önce tanıştığı genç bir genç adamla kaçması çerçevesinde hayatında şimdiye kadar hiç kimseye anlatamadığı ve hiçbir zaman da unutamadığı 24 saatini itiraf etmesi konusu üzerine dayanmaktadır.
ÖZETİ
119. Yy başlarında Fransız Reveransındaki bir pansiyonda birçok millette mensup zenginler, anlatıcı, Alman ve İtalyan evli iki çift, Danimarkalı bir adam, kibar bir İngiliz bayan olan Mrs. C. ve Lyonlu şişman fabrikatör ile onun narin, içine kapanık karısı Madame Henriette bulunmaktadır.
Bu otele genç ve yakışıklı kibar nazik ve vakur bir Fransız gelip yerleşmiş, bu yakışıklı ve erdemli adama kadınlar çok ilgi göstermişler ama bu genç adam Lyonlu şişman bir iş adamının iki çocuklu karısı, Henriette ile vakit geçirmeye başlamıştır. Bir gün bu adam bir çay sohbetinden Henriette ile birlikte ortadan kaybolmuştur.
Bu olay pansiyondaki herkesi şaşkına çevirmiş, otuz üç yaşındaki evli bir kadın olan Henriette’nin çocukları ve kocasını bırakıp, iki üç saat içinde tanıdığı bu adamla kaçmış olması infiale ve tartışmalara yol açmıştır.
Alman bir kadın ”Bir yanda gerçek kadınlar vardır. Bir yanda fahişe ruhlu kadınlar, Bayan Henriette bu ikinci tip kadınlardan biriydi.” Diye bir yorum yapar. Herkes bunun ne kadar yanlış ve ayıp olduğunu söylerken yazar, Henriette ‘i savunup durumun belki de görüldüğü gibi olmadığını “ kolayca baştan çıkarılanlara göre kendini daha güçlü daha akıllı ve daha temiz hissetmek bazı insanlara haz veriyor … Henriette’in yeni macera ve aşk dolu yaşama imrendiği “için bunu yapmış olmalı diye savunur.
Tartışma büyünce herkes tarafında saygı duyulan Mrs.C. uzlaşma sağlamaya çalışır. Mrs.C. bir zavallı ve mutsuz bir kadın olduğu anlaşılan Henriette’i küçümseyenlere karşı yazara destek verir ve yazarla yaşamından bir kesiti paylaşmak için yazardan randevu ister.
Mrs.C. bu randevuda hayatından 24 saati yazara şöyle anlatır.
İtirafının nedeni de evli kadının kaçtığı Fransız gencinin, itiraf edeceği ilişkideki adama benzemesidir.
Mrs. C genç yaşta kocasını kaybetmiş karamsar bir kimliğe bürünmüştür. Melankoliden kurtulmak için gezilere çıkar ve gittiği Monte Carlo’ da kumar oynayanları izlemeye başlar. Kadın, insanların ellerinden nasıl bir psikoloji içinde olduklarını yorumlamaya çalışırken bembeyaz eldivenli bir el dikkatini çeker. Kadın bu adama hayran olmuştur. Fakat bu adam kumarda her şeyini kaybediyor olmasına rağmen tekrar kazanmak arzusu ile masadan kalkmamaktadır. Nihayet masadan kalkmış şuursuzca kaybolmuştur. Mrs. C kendine engel olamayıp adamın peşine düşer ve adamı bir bankın üzerinde çaresiz bir şekilde oturur iken bulur.
Adam yağmur yağmasına rağmen bankta oturmaktadır. Kadın onu alarak bir saçak altına çekip adama nereden geldiğini sorar. Adam, üzgün bir şekilde Nice’den geldiğini, kalacak yeri olmadığını söyleyip “Yanlış adamı buldun ben beş parasızım” deyip kadını uyarmak ister. Çünkü bu adam, bu kadını kendisini ayartıp parasına göz diken bir kadın olduğunu zannetmiştir.
Kadın o adama bir miktar para ile kalacak bir yer bulabileceğini söyleyince adam bu teklifi kabul eder. Adam ile kadın bir otele gidip birlikte olurlar. Sabah olduğunda Mrs. C büyük bir pişmanlığa kapılmıştır. Adamın uyanınca kadın saat 12.00 ‘de kumarhanenin girişinde buluşmalarını söyleyip otelden ayrılmıştır.
Öğlen yemeğinde buluştuklarında adam hikâyesini anlatır. Avusturya’nın Polonya topraklarından soylu bir aileden gelmiştir. Bir gün amcası ile bir at yarışından büyük bir para kazandıktan sonra kumara başlamıştır. Bu tutku yüzünden eğitim hayatı da bitmiş, hem de tüm servetini bitirip tüketmiştir. Yemekten sonra kadın ve adam Riviera’da fayton gezisi yaparlar.
Mrs.C genç adama biraz para verip, evine dönmesini ister. Genç adam kabul etmiştir. Ama kadın kendisi ile kalmak istememesinden dolayı hayal kırıklığı yaşar. Adamın kadının yanında kalmak gibi bir düşüncesi olmamıştır. Oysa Mrs.C , tıpkı bu gün o genç adamla kaçan Henriette gibi o adamla kaçıp gitmeyi ummuştur. Adam ile kadın akşam trenine bilet alıp ayrılmışlardır.
Fakat Mrs.C için bu şekilde ayrılmak çok acı gelmektedir. Sonunda trene binip o adama yetişmeye ve onunla kaçmaya karar verir. Fakat eşyalarını toplamak için zaman kaybetmiş ve treni kaçırmıştır. .
Artık o adamla birlikte gittikleri yerlere gitmeye ve o anıları yaşamayı istemeyi ummaktadır. O adamı ilk kez gördüğü kumarhaneye gidince adamı orada görmüş ve inanılmaz sevinmiştir. Adam o akşamki gibi kumar oynamaktadır. Kadın adama çok yaklaşmış ama adam onu fark etmemiştir.
Kadın o adama yaklaşarak masadan kaldırmak ister ancak kumar tutkunu genç adam, kadını tersleyerek “siz kim oluyorsunuz, beni rahat bırakın“ diye bağırmış, yüzlerce kişi içinde kadını rezil etmiştir. Bu adam, ilk önce onu tanımamış onunla ilgilenmemiş hatta onu aşağılayarak kumarhaneden kovmuştur. Kadın oradan ayrılmış ve hiç kimsenin kendini tanımadığı bir Fransız kasabasına yerleşmiştir. Yaşadığı bu onur kırıcı hatırayı uzun müddet atlatmaya çalışmıştır.
“…Nasıl olup da birden size başımdan geçen olayları anlatmaya karar verdiğimi anlıyorsunuzdur. Siz Madam Hernriette’i savunup bir kadının yaşamında yirmi dört saatin nasıl kökten değişilebileceğini söylediğinizde orada ben kendi yaşamımı buldum. İlk kez kendimi onaylanmış hissettim…”
Kadın en sonunda bu adamın intihar ettiği haberini de duymuş ve sevinmektedir.