CEMAL SÜREYA'NIN "SEVDA SÖZLERİ" ADLI ESERİNE DAİR İNCELEME

16.12.2021

CEMAL SÜREYA'NIN "SEVDA SÖZLERİ" ADLI ESERİNE DAİR İNCELEME

                 

 “Şimdiye dek düşünmediyseniz

                      Bakmayın içinde ne var,

                      Küçük bir kitaptır yaşamak

                      Elinde tutmaya yarar.” (Lavanta, 206.s.)

 

                                                                                    

 

                                                 “SEVDA SÖZLERİ

                                                  BÜTÜN ŞİİRLERİ”

 

                                                   CEMAL SÜREYA

 

YKY, 32. Baskı, İstanbul, Eylül 2007

YKY’de 1.Baskı, İstanbul, Ekim 1995

1.Baskı: Can,1990

Kapak fotoğrafı: Ara Güler

329 sayfa

Okuduğum tarih: 28.11-12.12.2021

 

ŞAİR HAKKINDA KISA BİLGİ:

“…Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931’de o zamanlar Erzincan ilçesi olan Pülümür’de dünyaya gelmiş. Ve hayatının ilk yıllarını burada geçirmiş. Ancak çıkan bir isyan sonrasında binlercesi gibi o da ailesiyle birlikte apar topar doğduğu yerden sürgün edilmiş. Bu onun yaşamı boyunca unutamayacağı ilk olay olmuş. Sonrasında ise sürgün edildikleri Bilecik’te daha 23 yaşında olan annesinin ölümüyle derinden sarsılmış.

… Tüm bu yaşadıkları, onun ileride kaleme alacağı eserlerinde de aşklarında da etkili olacakmış. Anlayacağınız; zor bir çocukluk geçirmiş Cemal Süreya. Ve işin özü, sonrası da pek kolay olmamış. Ama umudu da elden bırakmamış… Bir tek şiir değil nesir alanında da gayet başarılı eserler veren Cemal Süreya’nın ilk kitabı en iyi şiir kitapları arasında da yer alan Üvercinka olmuş. Gazete ve dergiler için de yazan ünlü isim, hayatı boyunca pek çok kitabın çevirisini de yapmış. İkinci Yeni akımının öncülerinden biri olarak gösterilen Süreya, deneme, çocuk kitabı ve günce gibi türlerde de eser vermiştir.

Türk edebiyatının önemi ismi Cemal Süreya’nın şiir kitapları; Üvercinka, Göçebe, Sevda Sözleri, Sıcak Nal ve Güz Bitiği, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Korkarak Vinç ve Uzaktan Seviyorum Seni isimli eserlerdir. Bunlara ek olarak; 99 Yüz, Günler, Papirüs’ten Başyazılar, Folklor Şiire Düşman, Uzat Saçlarını Frigya, Güvercin Curnatası gibi düzyazıları da bulunmaktadır…”

Kaynak: paratic.com/cemal-sureya-kimdir

 

Arka Kapaktan Satırlar:

“Cemal Süreya, Cumhuriyet Dönemi şiirinin en özel ‘vitamin’iydi. Lirik, erotik, politik gür bir ırmak. Sevda Sözleri bu büyük ustanın bütün şiirlerini bir araya getiriyor. Öyle bir bütünlük ki bu, sıcak, tılsımlı ve ölümsüz…”

 

 

İlk Sayfadan Satırlar:

“… İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılan Cemal Süreya’nın ilk şiiri ‘Şarkısı-beyaz’, Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayımlanmıştı. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü kondu…”

 

                                                  GÖKKUŞAĞI MİSALİ ŞİİRLERİN ŞAİRİ

                                                  CEMAL SÜREYA İLE ŞİİR YOLCULUĞU

 

          Öyle bir şiir yolculuğu ki… Bir an, şiirselliğin zirvesinde hissettiriyor. Bir an en derin duygularınıza sesleniyor. An geliyor dudak ısırtıyor, “bunu yazmasa daha mı iyi olurdu” diye düşünüyorsunuz ama hemen sözünüzü geri almanız gerektiğini hissediyorsunuz. Çünkü şiir böyle bir şey, şair olmak biraz da öyle bir şey sanırım. Sanat, ruhun özgür bir yolculuğudur. Aşka, cinselliğe, tabiata, siyasete, insana, inanca, umuda, umutsuzluğa dair birçok duygu şiirin dünyasında yer bulabilir. Kısacası hayata dair ne varsa şiirle yolu kesişebilir. Şiirin sunduğu dünya çok başkadır. Bazen hakikatin sesidir bazen en derin ve mahrem duyguların sesidir. Bazen de acının, karanlığın, ışığın tasviridir şiir. İnsanın, hayatımızdaki her şeyin dizelerle ifade edilişidir.

          Cemal Süreya’nın şiirleri gökkuşağı misali. Bazı şiirlerinden alıntı yaparken yine aynı heyecanı duyacağımı biliyorum. Bende kalsın dediğim mısraları sizlere aktaramayacağım. Cemal Süreya’nın, okurlarının kalbinde özel bir yeri olduğunu ve birçok şiiriyle onların kalbinde taht kurduğunu bilirsiniz. Bunlardan biri, “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?” şiiridir.

           “Sizin hiç babanız öldü mü? 

           Benim bir kere öldü kör oldum

           Yıkadılar aldılar götürdüler

           Babamdan ummazdım bunu kör oldum

          …” (26.s.)

           Ölümün acısını ve o acıtan, yakan, yıkan anları ne güzel özetlemiş: “Yıkadılar aldılar götürdüler”

O sahneyi, o sahnenin ağır acısını üç kelimeye sığdırmış. En sade, en derin anlamıyla… Cemal Süreya, öyle bir usta ki bazen en alışılmışın dışında ifadelerle bazen de en anlaşılır şekilde çiziyor hayatı ve duygu dünyamızı. Kimi zaman aşkının büyüklüğünü en özgür, en sansürsüz ve en yalın haliyle dökmüş dizelere. İşte tam o mısralarda “dudak ısırtırken” şiirine, bir başka sayfada kültürüyle, söz söylemedeki ustalığıyla, inceliğiyle alıp götürüyor sizi.

              “…

               Firavun’un ekinlerini yöneten Yusuf da

               Arkadan yırtılmış gömleğiyle

               Kanatları dökülmüş kuşa benzerdi.

               …” (Kişne Kirazını ve Göç, Mevsim, 81.s.)

             

          Varsın bazı mısralarda çıplak olsun, hiçbir kıyafet taşımasın, örtmesin üstünü  diyorsunuz. Oraya takılıp kalmamalı okur. Nice güzel, çarpıcı mısraları kağıda döken böyle usta bir isme haksızlık olmaz mı? Sanatın her dalında hayatın farklı yönleri yansımıyor mu bir resme, bir filme, bir romana veya bir heykele. Hayat ve insan, her yanıyla koşuyor dört nala şiirin, romanın, sanatın her türüne. Sanatı dört duvar arasında tutmak mümkün mü? Özgürlüğünü elinden alabilir misiniz sanatın, sanatçının! Bakın ne diyor özgürlüğe dair şairimiz:

              “Özgürlüğün geldiği gün

               O gün ölmek yasak!” (Tek Yasak, 135.s.)

          İmgeli söyleyişlerini anlamak da zorlanacak olsanız da şiiri alıp götürüyor sizi. Şiirlerinin izini sürmekten vazgeçemiyorsunuz. Öyle ya, şiir hep anlaşılmak için mi yazılmalı! Bazen anlaşılmayanın da farklı bir “tılsımı”, çekici bir yanı var. Mutlaka oradaki bir kelime, ifade sizi estetikle, bir güzellikle buluşturuyor. Anlamadan da olsa…

        “…

          Unutma ki

          İnsanlarımız gibi aşkımız da

          Kazılarla bulacak kendi güneşini

         …” (Sımsıcak, Çok Yakın, Kirli, 87.s.)

 

          Bazı şiirlerinde, bir düz yazı gibi dökülmüş sayfalara mısralar ama bir kelimeyle şiirselliği yakalamış hemen.

          “Bir süstür kara abanoz, kakılır fildişiyle. Odu ocağı harlı tutar, evi barkı şenlendirir.

            Ve bir ilaçtır,…

            Yırtılan ipek sesiyle;” (88.s.)

 

           Kelimelerle olan ilişkisini, imge oluşturmadaki başarısının sırrını da şu mısralarda görebiliyoruz:

          “…

           Ben bütün hüzünleri denemişim kendimde

           Bir bir denemişim bütün kelimeleri

           …” (Aslan Heykelleri, 31.s.)  

 

            “…

              Gözleri göz değil gözistan

              Bir odadan bir odaya geçiyor

               …” (Bun, 37.s.)

 

           “Üvercinka” adlı şiiri yine çok tanınan şiirlerinden biri. Elbette güzel, etkili mısralar var ama bende çok iz bırakmadı. 42. sayfadaki şiirinde kelimelerle dans etmiş adeta:

            “Ben nice gözle nice denizle nice gazelle

              Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni

              …”

             Bir kelime oyunu daha: “Saat Çini vurdu birden: pirinççç …”( Ülke, 48.s.)

 

            Cemal Süreya,  Tanrı ile olan bağını da değişik bir söyleyişle, hitapla dile getirmiş:

            “…                                                                 

              Anla ki her durakta                                        

              Yok sınırları aşkın

              O iyi yüzlü Tanrı

              Beklesin dursun bizi

              Kurduğumuz rahat tuzakta

              …” (Kars, 51.s.)

              Bazı söylemleri sizin ahlâk anlayışınıza, inancınıza, dünya görüşünüze uymayabilir. Bir anda silinebilir gözünüzde bazı şiirlerindeki özgünlük, şiirsellik ama şiir de gönül gibi “ferman dinlemez” ve alabildiğine özgürce akar gider kimi zaman. Erotik söylemler, belki de yasak aşklar dökülür bir bir. Ama onun şiirleri bu mısralardan, “ayıp” diye niteleyebileceğiniz mısralardan ibaret değil. Oraya takılıp kalırsanız ondaki şiir cevherini görmezden gelmiş olursunuz. İşte o zaman; “Sizin Hiç Babanız Öldü mü?”, “Nehir Boyunca Kadınlar Gördüm”, “Beni Öp Sonra Doğur Beni”, “Yunus ki Sütdişleriyle Türkçenin” ve daha birçok özgün ve güzel şiirinden mahrum bırakmış olursunuz kendinizi. Bakın ne diyor Yunus için:

                “Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin

                  Ne güzel biçmişti gök ekinini,

                  Düşman müşman girmeden araya

 

                  Dolanıp bütün yukarı illeri

                  Toz duman içinde yollar boyunca

                  Canından sızdırmıştı şiiri;

                  …” (95.s.)

 

               Aşka dair, kadına dair, Yunus’a dair ve daha birçok şeye dair ne varsa… Hayatın tüm renklerini kucaklamış ama en çok da kadınları, aşkı kucaklamış: “… Ama kadınlar, Tanrım, / Öyle sevdim ki onları, …” Kadınların güzelliğini, yeri geldiğinde çilesini, onun varlığıyla hayata ve ruhuna kattığı anlamı dile getirmiş.

                    “Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete

                     Siz de görürsünüz bunları kadınlarda

                     Ödevleri yenilmek olan hep

                     Bıçakla kemik arasında

                     Susmakla ağlamak arasında

                     Yenilmek

                     Kadınlar” (Nehir Boyunca Kadınlar Gördüm, 33.s.)

                                                                                   

                Onlarsız bir Cemal Süreya düşünmek, onun şiirine ve özgürce, çekinmeden, belki de büyük cesaretle ifade ettiği dizelere haksızlık olur. Çünkü o aşkla, hayatla beslemiştir şiirlerini.

              “…

               İki şey: aşk ve şiir

               mutsuzlukla beslenir biri

               biri ona dönüşür” (İki Şey, 124.s.)

        

              Bir de kahvaltıya yüklediği güzel bir anlam vardır: “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem/ Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı”(133.s.)

               Ya Mimar Sinan’a seslenişi, nasıl da manidar bir sesleniştir: “Bütün mimarlar yüksek, mühendisler de/ Bir sen kaldın alçak ey Sinan Usta!” (Teknokratlar, 134.s.)

               Şair, bir konudaki şansızlığını da anlayışlı, sevecen bir tavır ve söyleyişle ifade etmiş:

                 “…

                Şanssızım diyemem ben kendi payıma

                Oluyor böyle şeyler ara sıra

                Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim

                Bütün çocuklar anlar da” (Dikkat, Okul Var! /139.s.)

 

                Evet, “sakıncalı” yönleri olsa da bazı mısralarının Cemal Süreya’yı yok saymak mümkün mü? Hayır, kesinlikle hayır! Bazıları hani aşk şiiri yazar da saklar ya! Annem, babam okumasın diye. O, saklamamış aşkını, gönlünün kaydığı yasak aşkları, bazı özel anlarını. Bana, sana uymasa da yazmış bazı aşklarını, erotik anları.

         Gözünüz, kulağınız, anlayışınız kaldırmayabilir o mısraları ama Cemal Süreya gerçeğini, zihinlere, kalplere kazınan şiirlerini kaldırmaya gücü yetmez sansürün. Erotik şiirlerle kesişirse yolunuz, ister okursunuz ister yolunuzu değiştirirsiniz ama bir sokağın köşesinde sizin gönlünüzü almayı başaracaktır mutlaka Cemal Süreya. Ne diyor bakın: “… Neye yarar sağduyuyu aşmazsa şiir” (Uçurumda Açan,149.s.)

           Belki de onun bazı şiirleri uçurumda açan çiçekler gibi. Hem güzel hem de sağduyumuza meydan okuyacak kadar özgür. Bakın şu iki mısrasıyla da nasıl da devleşiyor şair:

            “…

             Kim istemez mutlu olmayı

             Mutsuzluğa da var mısın?” (Özür, 155.s.)

 

            Evet, Cemal Süreya’nın şiirlerinde deyim yerindeyse ayrı bir çekicilik, derinlik, yalınlık ve samimiyetin en hakikisi var. Çok da vefalı şairimiz. Birçok sanatçıyı misafir etmiş mısralarında: “Adı İlhan Berk Olan Şiir”, “Edip Cansever”, “Karacaoğlan”, Turgut Uyar”, Ceyhun Atuf Kansu”… Saygıyla, sevgiyle, vefa duygusuyla ve onları şiirsellikle tanımlayarak dile getirmiş. Kelimeler, sempatik bir şekle bürünmüş.

            “Nurullah Ataç çeliştirmen

              Tahir Alangu soruşturman

              …

             Doğan Hızlan buluşturman

            …

            İlhan Berk eleştirmen” (Adı İlhan Berk Olan Şiir, 190.s.)

 

           Ölüme, hayata bakışı nasıl da etkili bir şiire dönüşmüş şu şiirinde:

            “Ölüyorum tanrım

              Bu da oldu işte.

 

             Her ölüm erken ölümdür

             Biliyorum tanrım.

 

            Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

            Fena değildir…

         

            Üstü kalsın…”(Üstü Kalsın, 302.s.)

 

            Bu yazıya sığdıramayacağım ve yanına yıldız koyduğum birçok şiiri var kitapta. Bir yıldız gibi parlayan ve kalbinize işleyen. Bir şairin dünyası şiirlerine sığıyormuş gibi görünse de aslında her şiirin ardında uçsuz bucaksız bir anlam zenginliği saklıdır. Elbette her şair ve şiir için bunu söylemek mümkün olmayabilir. Cemal Süreya, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Cahit Sıtkı, Mehmet Akif ve daha nice şairimizin birçok şiiriyle, işte o uçsuz bucaksız anlam zenginliğiyle buluşuruz. Hayatla, insanla ve hayata, insana dair her şeyle…

           Cemal Süreya ile şiir yolculuğunda herkese güzel okumalar diliyorum.

                  

 

 

                    ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER

 

                  “Gözlerin sabahın sekizinde bana açık

                   Ne günah işlediysek yarı yarıya”

                                                                 (Güzelleme)

 

                  “Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu

                    İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.”(Aşk)

 

 

                  “Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiir” (Göçebe)

 

                  “Zaten böyle durumlarda ve aşkta

                    Taşınacak silah değildir gurur” (Mola)

 

 

                  “Hangi taraftan esse rüzgâr

                    Zonklatır, sonra ortaya çıkarır

                    Kayalıklara sıkışmış bir tarihi,

                    Bir isyanı, bir dostluğu, bir yenilgiyi.”( Ortadoğu II)

 

                 

 

                   “Susuzluk ve işkence…

                     Bunlarla yarattı efsanesini

                     Bunlarla yarattı sorumlu Musa’yı

                     Bunlarla yarattı iyi İsa’yı

                     Bunlarla yarattı cesur Muhammed’i”(Ortadoğu II)

 

 

                   “Evet, gün geliyor bıkıyorum senden

                    Ama İstanbul’dan bıkmak gibi bir şey bu.”( Banko)

 

                    “Ölüm geliyor aklıma birden ölüm

                      Bir ağacın gövdesine sarılıyorum”(Ölüm)

 

 

                     “Nasıl anımsamazsınız Adolf Hitler’i,

                       Neden hiç evlenmediğini soranlara

                       Karısının Almanya olduğunu söylerdi.

                                   -Söylentiye göre alev alev

                                     Yandı onun koynunda.”(Yazgıcı Şiir)

 

 

                    “Umut’un içinde mut varsa

                      Umutsuzluğun da içinde umut”(Karacaoğlan)

 

        

                     “Sanmasınlar inanmıyorum

                      Elbet inanıyorum tanrıya

                      Herkesin kendi tanrısı var

                      Sen ölünce ölüyor o da” (Türkü)

 

                      “Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,

                        Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey” (Eşdeğeriyle Yan)

 

                     “Hiç durmadı aşk dursa bile dünya

                      İnsanlar sevdiler hep bazı insanları” (Kesik)

                                                                                                                              16 Aralık 2021

Cemal Süreya Hayatı ve Şairliği

Cemal Süreya Şimdi Geçer Buradan

GÜVERCİN KAYALARI - Cemal Süreya'ya

CEMAL SÜREYA'NIN "SEVDA SÖZLERİ" ADLI ESERİNE DAİR İNCELEME

II. Yeni Şiiri Şiir Anlayışları ve Şairleri

İkinci Yeni Şiiri ve Özellikleri:

Yarenlik Etsin Cemal Süreyya Usta

GÜVERCİN KAYALARI - Cemal Süreya'ya

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar