Çenberden Geçmek
Başından birçok olay geçmiş, güngörmüş. Her güçlüğü yenebilecek hale gelmiş, hayatta pek çok güçlükle karşılaşmış, çok şey görmüş, yaşamış, başına gelmedik kalmamış, anlamında bir deyimdir. Feleğin Çemberinden geçmek halinde kalıplaşmış bir deyimdir.
Astrologlara göre gökyüzü feleklerden oluşuyor, bu felekler en üstteki 9. Felek olan atlas feleğinin dönmesi nedeniyle doğudan batıya veya bazıları batıdan doğuya doğru dönmek zorunda kalıyordu. Her feleğin uğurlu, uğursuz veya yarı uğurlu yıldızları vardı. Bu sisteme göre Dünya kainatın merkeziydi ve felekler iç içe geçmiş soğan zarları gibi dünyayı çevreliyordu. Dünya göğünden başlayarak yedi gezegen yedi feleğin gezegeniydi. Felekler dokuz kattı. Ve bu felekler iç içe geçmiş çemberler gibi tasavvur ediliyordu. Her feleğin bir burcu vardı ve bu felekler sırası ile Ay, Utarit, Zühre, Güneş, Mirrih, Müşteri, Zühal, sabit yıldızlar ve burçlar ile onların en üstünde bulunan Atlas feleğinden oluşuyordu. Atlas en üstte olduğundan felek-i a’zam, felekü’l-eflâk gibi adlarla anılırd ı. ( bkz Kamer ve Mâh Nedir Sevgili Ay Felek İlişkileri) [1]
Bu dönüşler insanların bahtını ve kaderini tayin ediyordu. Felek dairesi", "Felek çemberi" diye bir çizginin bulunduğunu sanan astrolojiye inananlara göre insanların kaderlerini belirleyen çemberlerin dönüşleri ve bu dönüşlerden kurtulmak demek büyük bir olgunluğa erişmek demekti. Sema’yı nısfı çember [2] diye adlandırılan bu çemberler meleke, yetenek, kaza, kader, şans, sağlık, hastalık, gibi şeyleri insanlara kazandıran unsurlar olarak görülürdü. Her biri farklı istikamette olan bu feleklerin birinden diğerine geçmek mümkün değildi ve bunu ancak insani kâmil olabilmiş kişiler yapabilirdi. Bir insan bu çemberlerden hangileri geçebilirse o kadar olgunlaşmış demekti. Buna da feleğin çemberinden geçmek denirdi.
Eskiden fıçılar, ağaçtan veya demirden yapılmış olan bağlar, denkler veya kovaların etrafına çember geçirilir ve mıhlanırdı.
Cambazlar bir daire şeklindeki çemberlerden geçerek gösteri yaparlardı. Sirklerde köpek, aslan veya diğer bazı hayvanların içinden atlayarak geçtiği ateşli çemberler bu günde kullanılmaktadır. İçinde bıçaklar olan veya ateşler saçan çemberlerden geçmek maharet, dikkat ve tecrübe gerektiren işlerdi. Kısaca çemberden geçmek maharet ve tecrübe sahibi olmak manasında bir deyim olarak kaldı ve günümüze kadar ulaştı.
Bu deyim şiirimize de geçen deyimlerden olmuştur.
Geçmelü oldu gönül za’f ile çenberlerden
Ne havadır ki bu ol zülf-ü dü- ta dan geçmez. Necati
Bu incelmiş gönül çemberlerden geçebilecek canbaz gibi oldu. Ama ne yazık ki yarin kıvrık zülüfler inden geçemez.
Eriştim bahre cûy-âsâ basît-ı hâkten geçtim
Bisât-ı kurbe erdim çenber-i eflâkten geçtim Baki [3]
"Irmak gibi topraktan geçip denize erdim. Dostluğun eşiğine varınca da feleğin çemberinden geçtim.
Felek, feleğin dönüşleri, feleğin verdiği kara baht, feleğin çektirdiği acılar, feleğin çemberinden geçenlerin sıkıntıları, dertleri, duyguları kısaca feleğin çemberinden geçmek veya feleğin çemberi içinde devinmek divan, halk ve çağdaş şiirimizin en sık işlenen temalarından biridir. Feleğin çemberinden geçmek, deyim olarak kullanılmasa bile düşünce olarak pek çok şairimizin, türkülerimizin ve şiirimizin mevzusu olmuştur.
Kahpe felek sana nettim neyledim
Attın gurbet ele parelerimi
Akıbeti beni sılamdan ettin
Kestin mümkünümü çarelerimi ( Sivas Türküsü)
Bölemedim felek ile kozumu
Güldürmedi şu cihanda yüzümü ( Yıldıray Çınar)
Hangi dalı tuttum ise kurudu
Başıma taşları yağdırdın felek
Herkesin gemisi dağda yürüdü
Beni deryalarda boğdurdun felek Hilmi Şahballı
Kahpe felek benim nerde
Kara bahtım ak eyledi
Pervaneler gibi nârde
Vücudumu yak eyledi Seyrani
Ey felek bir derde düşürdün beni
İşim gücüm aldın kar senin olsun
Aklım baştan alıp şaşırttın beni
Farkettim namusu ar senin olsun Tokatlı Aşık Nuri
Aman felek yandım senin elinden
Bu garip gönlüme ah ü zâr gelir
Ah ettikçe karlı dağlar iniler
Haber aldım kervan ile yâr gelir ( Krem İle Aslı)
Can evimden vurdu felek n'eyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yarim diyen bülbül diller iniler Dadaloğlu
Kahpe felek ne söyleyim ben sana
Bilemedim fırsatını fendini
İki damla suyun vermedin bana
Zalım felek değirmenin döndü mü Neşet Ertaş
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/felek-eflak-carh-tasavvuru-siirimizde-felekler/100579
[2] Talat Onay, Eski Edebiyatta Mazmunlar, MEB Yayınları, İst. 1996- shf, 168
[3] İskender Pala, Feleğin çemberinden geçmek, https://www.zaman.com.tr/yazarlar/i