21.09.2015
Deli
Akli dengesi olmayan veya varken yitiren, doğuştan olan veya sonradan yaşlılık ağır travmalar nedeni ile akli melekelerini kaybederek ayırt etme ve sorumluluk gücünü kaybeden kişilere deli denir.
Bu sözcük halk ağzında çılgın, hareketli, deli dolu ama akli melekelerini yitirmemiş, aslında belki normalden de akıllı kişiler için de kullanılır.
Şiirilerimizde deli ve delirmek karşımıza sık sık çıkan bir mevzudur. Delilerin kendi kendilerine veya konuşamayacak eşyalarla, ağaç, taş hayvan veya göğe bakarak vb konuşması, garip hareketler yapıp, düzensiz yaşması ve giymesi, mecnun olup çöllere düşmesi, ay ile hayali varlıklar ile konuşması, şiir dünyamızda yer alan konulardandır.
Şiirimizdeki deli tipleri birkaç gruba ayrılır. Bunları doğuştan deli ( aklı olmayan) , Aşkı için deliren, ( Mecnun tipli deli); çeşitli nedenlerle çoşan, taşkınlık gösteren ( baharın gelişi, şarap vb); aşırı sinirlenen, bağırıp çağırmaya başlayan, cinnet getiren, cünunluk haline giren delilikler gibi belli başlı gruplara ayırabilir.
MECNUN VE DELİ İLİŞKİSİ
Şiirimizde kalıp olarak kullanılan deli tipleri de vardır. Bunların başında Mecnun gelir. Mecnun, aşkı ile delirmiş olan Leyla’nın sevgilisidir. Kılıksız dolaşan, gördüğü pek çok nesne ile kendi kendine konuşan, her yerde Leyla diye sayıklayan, çıplak ayaklı, hırpani kılıklı, aklını Leyla ile yitirmiş bir deli tipidir.
Divan ve halk şiirimizdeki deli modeli saçı başı, perişan, ilgisiz nesnelerle konuşan akli dengesini yitirmiş, sorumluluk duygusu olmayan kişiler olarak tasavvur edilen Mecnun tipli delilerin yanı sıra bahar gelince aşırı çoşan veya cünunluk gösteren deli tiplemeleri de hayli dikkat çekicidir.
Şairlerimiz deli olmayı daha ziyade Leyla uğruna deliren Mecnunla ilişkili düşünmüşle ancak delilik, mecnunluk ve cünunluk arasında da alaka kurmuşlardır. Şiirleriniz de bahar , cünunluk, delilik ve mecnunluk zamanı olarak düşünülmüş, bu yüzden deli motifini bimar, mecnun, bahar, nevruz, bimarhane, darüşşifa, şifahane, kelimeleri sık sık tenasüplü olarak kullanılmışlardır. Mecnun’un gerçek adı olan Kays’ tır ve Mecnun Arapçada deli anlamına gelir.
Müjde ey dârü’ş-şifâ dîvâneyüz nevrûzdur
Âşinâ-yı ‘akldan bîgâneyüz nevrûzdur Fehîm
“Ey tımarhane! Müjde, divâneyiz, aklın bildiğinden uzaklaşmışız, çünkü nevruz gelmiştir.”
Aklına mecnunların tahsin ki kem i raz edip
Geh sipihre geh devr-i divare söyler söylerse Nabi [1]
Mecnunların – delilerin- aklına aşk olsun ki sırlarını iyi saklarlar ama söylemek icap ederse semaya, duvarlara ve kapılara söylerler.
Bahar – Cinnet – Cünun ve Delirmek İlişkisi
Bahar ve Cinnet: Divan şiirinde baharın gelişi ile cinnet getirmek arasında sık sık anlam bağları kurulmuştur. “ Bahar, divan şiirinde deliliğin arttığı mevsim olarak söz konusu edilir. Baharla birlikte insan vücudunda meydana gelen değişikliklere bağlı olarak bu mevsiminde sevdânın, divaneliğin, deliliğin artmasıdır. Bu sebeple şâirler, bahar mevsimini aynı zamanda delilik mevsimi olarak görmüşler, tabiata ait unsurlarla insan ruhunun hallerini ifade etmişlerdir” [2]Cinnet ve cünun baharla ilgili beyitlerde sık sık karşımıza çıkar.
Günyüzü dağıttı sabrım nakdini bülbül gibi
Nev- bahar erişti hengâmı cünunumdur benim Necati[3]
Ko çogalsun ruhun üstinde perîşân zülfün
Çün kim eyyâm-ı bahâr olıcak artar sevdâ (Necâtî Beg, s. 25, K. 2/8)
“Bırak yanağının üstünde dağınık saçların çoğalsın. Çünkü bahar mevsimi geldiğinde insanın sevdâsı artar.”
Âlemi dîvâne itdün sanki eyyâm-ı bahâr
Kimseye sakın hilâl ebrûnı gösterme meded (Yahya Bey s. 313, G. 52/2)
“Ey sevgili, sanki bahar zamanı gelmiş gibi âlemin aklını başından aldın. İnsaf et, hilâl ebrunu sakın kimseye gösterme.
Eskiden aşırı ve zararlı olan delileri tımarhaneye koymak, akıl hastalarının boyunlarına lale denilen zincirli bir halka takıp zincir ile bir yere bağlamak ve tımarhaneye koymak adetleri vardı. Bkz Darüşşifa - Şiirimizde Hastane ve Hasta- Bu mevzular şiirimize de girmiştir.
Bahâr eyyâmıdur servün yine sevdâsı depreşmiş
Aceb mi pâyine bend itseler zencîr-i enhârı (Râmî s. 152, K. 17/12)[4]
“Bahar mevsimi geldiği için servi ağacının sevdâsı yeniden ortaya çıkmış, bu sebeple onu zapt etmek için ayağına eğer nehir zincirlerini vursalar, bunda şaşılacak bir şey yoktu
Cünun vadilerin hep devlet-i aşkında tayy ettim
Hemen bir reh güzarım düşmedik darüşşifa kaldı. Nabi
Devlet aşkı ile delirme vadilerinin hepsini dolaştım girmediğim bir tek tımarhane kaldı.
Hep bu fasl içre imiş mes’ele-i ‘ışk u cünûn
Gûş kıl nüsha-i gülden okusun anı hezâr (Nev’î s. 60, K. 18/2) [5]
“ Aşk ve delilik meselesi hep bu mevsim içindeymiş. Kulak ver! Bülbül onu gül kitabından okusun.”
KAYNAKÇA
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın