ROMANIN YAZIMI BASIMI KONUSU TÜRÜ VB HAKKINDA
Özgün İngilizce adı ile “The World of Yesterday: Memories of a European”, Türkçeye çevrilmiş hali ile Dünün Dünyası: Bir Avrupalı'nın anıları, Stefan Zweig ’ın doğumundan 1895-1939 yılına kadarki hayatını anlatan ve ilk baskısı 1941 yılında yapılan otobiyografik bir eseridir. Eser yazarın Nazi işgali korkusu ile büyüdüğü ve bu korkudan kurtulmak için Avrupa’dan kaçmaya karar verdiği yıllara kadarki hayat öyküsünü anlatmaktadır.
Yazar bu novellasını I. Dünya Savaş sona erince 24 Mart 1919'da İsviçre'den Avusturya'ya dönerken, ülkesini terk eden son Avusturya İmparatoru ile sınırda karşılaşmış olduğu için yazmıştı. Bu olay sonrasında "Die Welt von Gestern- Dünün Dünyası " eserini yazmaya karar vermişti ( bkz Stefan Zweig Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri)
Yazar bu eserinde kendi yaşamından bahsederken tarihe de yolculuk yapmış; eserde: Anlatacaklarım sadece benim yazgım değil, bütün bir neslin yazgısı” diyerek diğer bir açıdan kendi neslinin yazgısını da dile getirmiştir.
Avusturya kökenli olan yazar ülkesinin Almanlar tarafından işgal edilmesini ve Nazilerin ilerlemesi ve yayılması karşısında çok üzülmüş ve korkmuş; bu korkusu yüzünden Salzburg’dan önce İngiltere’ye savaşın ikinci yılında ise Brezilya’ya kadar kaçmıştı. [1] II. Dünya savaşında Gestapo ve Nazilerden fiziki olarak kaçmayı başaran Zweig, ruhen onlardan kaçamamış, Naziler geliyor korkusunu sürekli olarak içinde büyütmüştü. Onlardan en uzak ülkelere kaçsa dahi gittiği her yerin Naziler tarafından işgal edileceğini sanıyordu. Stefan Zweig birçok eserini kendisini intihara doğru götüren bu ruh hali içinde yazmışt[2]
İlk evliliği sırasında karısı Friederike ile intihar etmek isteyen Stefan Zweig, İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1942 yılında ikinci karısıyla birlikte intihar ederek hayatına son vermişti. [3]
Kendisini“Avusturyalı, Yahudi, hümanist ve barışsever bir yazar “ olarak ifade eden Stefan Zweig, Dünün Dünyası adlı eserinde özellikle yılları ile İkinci Dünya Savaşı arasındaki sürecin üzerinde durmuş, bu eserinde Avrupa'ya veda etme sürecini Viyana'dan Zürih'e, Zürih'ten Salzburg, Londra ve New York'a uzanıp Petropolis'te noktalanan kendi kendine verdiği sürgün cezası öncesindeki yılları ve Nazi İşgali ile dağılan Avrupa’nın işgal öncesi durumunu dile getirmiştir. Bu nedenle bu kitabı Habsburg İmparatorluğunun sonunu anlatan en iyi kitap olarak da kabul edilir. “Bugünün tadını çıkarmak istiyorsan geleceğe ilişkin endişen olmamalıydı.” Diyen Zweig’i intihara kadar sürükleyen Nazi korkusunu belleğine yerleştirdiği yılları anlatmaktadır.
KONUSU
Yazarın doğumundan 1895, 1939 Nazi işgalinin başladığı yıllara kadar hayatını ve anılarını anlatan bu kitap yazarın Viyana’daki eğitimini ve gençlik yıllarını 1. Dünya Savaşı yıllarını, Hitler’in ve Faşizmin yükselişini, Avusturya’nın çöküşünü, Avrupa’daki burjuva hayatını, dönemin önde gelen aydınlarıyla kurduğu yakın ilişkilerini ve onların sanatını, 18 ve 19. yüzyıl Avrupası’nın siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısını dile getirmektedir.
ÖZET
“Bugünün tadını çıkarmak istiyorsan geleceğe ilişkin endişen olmamalıydı.”
İlk bölümünde Birinci Dünya Savaşı öncesi dönem ele alınmıştır. İnsanlar para ve bütçe planlaması yapabildikleri bir düzen içinde yaşamaktadır. Herkes ihtiyaç durumunda kullanmak üzere kenara bir kenara para ayırabilmektedir. Savaşı ve isyanları unutmuşlar, sanayi devrimi olgunlaşmakta ı maddi manevi bir refah içinde yaşamaktadırlar.
Fakat tehlikeler çoğalmakta babalarının iyimser iken gençler “her gelen günün bir öncekinden beter olacağını” ruh hali içindedir. Viyana özlemli havası kültürel geçmiş, tarihi dokusu ile samimi ve eğlenceli bir kenttir. Sanat ve tiyatro yaygın, şaire, yazara, ilim insanlarına düşkün kolektif bilince sahip olan bir halka da sahiptir.
Yahudi ve burjuvazi bir kökenden gelen yazar, Viyana’daki Yahudilerin kültür ve sanat hayatını da dile getirmiş, sakin ve müreffeh hayatlarını da anlatmıştır.
Geçen yüzyılda okul başlıklı bölümde yazar eğitim hayatını anlatır. Okul yıllarını “öğrenmek için öğrenmek” amaçlı sıkıcı yıllar olarak niteleyen yazar , şairlik ve yazarlık hayatına okul yıllarından sonra atılmasını. Viyana’daki kültürel hayata dahil olma sürecini dile getirmektedir. Edebi hayatındaki olgunlaşma sürecini bizlere de anlatır.
Universitas Vitea -Hayat üniversitesi-ndeki günlerine geçen yazar Üniversiteye başladığı günleri ve fakülteye karşı alakasız kaldığı süreçleri de aktarır. Fakültedeki Germen kültürü baskısındaki eğitim sürecini eleştirir.
Zweig , işte bu yıllarında dergilere şiir ve yazılarını göndermeye başlar. Olumlku cevaplar almış şiir ve yazıları dergilerde yayınlanmaya başlamıştır. Rilke gibi ünlü şairlerle tanışır. Richard Strauss, Max Regerr gibi ünlü bestekârlar şiirlerini besteler. Dönemin ünlü gazetelerinden NFP (Neue Freie Presse)’ nin edebiyat sayfasına gönderdiği yazı ile edebiyat sayfasını düzenleyen Theodor Herzl ile de tanışır.
Herzl Fransa’da Yüzbaşı Dreyfus’un suçsuzluğuna rağmen rütbesinin sökülmesine tanık olmuş olan önemli bir insandır. Ayrıca “Yahudi Devleti” broşürünü yayınlayan kişinin de kendisidir. Bu yayın Viyana dışındaki Yahudiler tarafından şiddetle desteklenmiş ama Viyanalı Yahudiler şiddetle karşı çıkılmıştır.
NPF sonrasında küçük bir şöhrete de kavuşmuş, Viyana Üniversitesi’nden Berlin Üniversitesi’ne geçiş yapmıştır. Berlin’de küçük lokanta ve kahvelerde ileride yazacağı öykü ve romanlarına örnek karakter olacak insanlar ile tanışır. Roman ve öykülerinde anlatacağı değişik ortamlara da bu şekilde girmiştir. Lakin kendisini hala edebi anlamda yeterli görmemektedir. Bu nedenle diğer ülkeleri gezmeye, farklı ortamlarda ve yerlerde olmaya, farklı ülkelerdeki sanatçılarla tanışmaya gayret eder.
Verhaeren bunlardan birisi olmuş ve onun sayesinde pek çok ülkedeki pek çok edip ve sanatçı ile dostluk kurmayı da sağlamıştır.
Gezdiği yerlerden bol bol eşya ve kitap alarak Viyana’ya döner. Viyana’da bir ev tutar. Rilke ve Hoffmannsthan ‘ın şiirlerini yayınlayan İnsel yayıneviyle karşılaşır. Böylece sahnelenmek istenen çeşitli tiyatro oyunlar yazmaya başlar.
1914 Savaşının ilk Saatleri adlı bölümde Fransız gazetelerinin “Avusturya, Rusya’yı kışkırtıyor, Almanlar seferberlik hazırlığında” konulu başlıkları ile dönemi ve süreci dile getirir. Politik çatışmaların sürüklediği I. Dünya savaşı patlamıştır. Ülkeler savaşa sürüklenmiştir.
1914’deki savaşı temiz inançların savaşı olarak kabul etmiş, yazar bu bölümde II.Dünya Savaşı ile I. Dünya Savaşını çeşitli yönlerden mukayese etmiştir. II. Dünya Savaşı ise önceden savaşla tanışıklık vardır ve o makineleşme insanlığı yok etmek istemektedir. "Bu kadar karanlık bir gökyüzü fırtınasız açılmaz."
Yazar eserini, ikinci dünya savaşının başlaması ile bitirir. Her iki Dünya Savaşının da travmalarını yaşayan yazar, ilk dünya savaşının yarattığı şoklara alışmış onu sindirmeyi başarmış fakat İkinci Dünya Savaşındaki Nazi ilerlemesi ve Yahudi kırımı olguları karşısında dehşete düşmüştür. Nazilerin Yahudileri yer yüzünden silme kararı ve ülkeleri işgale başlamaları ile yazar ilk önce ülkesinden kaçmaya karar verir.
"Eskiden insan denen varlık bedenden ve ruhtan oluşuyordu. Bugün ise bir pasaportunun olması gerekiyor, aksi halde insandan sayılmıyor.”
Kitabın sonunu onu müthiş bir “Naziler Geliyor” korkusuna düşüren, ne kadar ve nereye kadar kaçarsa kaçsın bu korkudan kurtulamayan en sonunda da onu dehşete düşüren kabuslar içinde yaşatan bu korkudan kurtulmak için onu intihara kadar sürükleyen ruh halinin işaretlerini şu şekilde vermiştir. “…Eve dönerken, önümden giden gölgemi gördüm birden. Bu yeni savaşın ardında öteki savaşın gölgesini gördüğüm gibi…Fakat her gölge, eninde sonunda yine de ışığın çocuğudur ve ancak aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış olan kişi, hayatı gerçekten yaşamış sayılır”
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/bilinmeyen-bir-kadinin-mektubu-hakkinda-ozet-inceleme-stefan-Zweig/103379
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/amok-kosucusu-hakkinda-bilgiler-ozeti-stefan-Zweig/84889
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/stefan-Zweig-hayati-edebi-kisiligi-eserleri/148463