Erguvan ve Erguvan Şarabı

12.01.2016

 

 

Erguvan  ve Erguvan Şarabı

 

Ergevân, ergavân, erguvan  şeklinde okunan Farsça asıllı bir sözcüktür. Türkçe Sözlükte “Baklagillerden, eflatunla kırmızı arası renkte çiçek açan, güzel bir süs ağacı, deliboynuz (Cercis siliquastrum): şeklinde tarif edilir.  Süheyl Ünver’e göre, erguvan Farsça bir renk ismidir  ve isminin de rengi  vardır. (Ünver, 1966) .

 

Erguvan pembe, kırmızı ve mavi renkli bir çiçektir. İstanbul Boğazı’nın pembe simgesi olan erguvan, baharın sonlarına doğru açar.

 

Sūz·ı dil beñzüm ṣarardur ey yañaġı erġavān
Ġālibā bu vech ile kūyuñda olmaz zaʿferān   [1]    Necati Bey

 

Katre katre ergavânuŋ reglerinden akdı kan
Neşter-i sürh ile aldı hikmet ile dem bahâr            Bursalı Rahmi 

 

“Dip kısmı kalp şeklinde, ucu yuvarlak, kenarlar tamdır. Gençken kırmızımsı-mor daha sonra mavi-yeşile döner. Yüzeyi dalgalı düşmeden önce sarıdır. Çiçekler 1,5–2 cm uzunluğunda kırmızı-mor 3-6 tanesi bir arada bulunur. Meyve legümen (fasulye biçiminde) olup, 7–10 cm uzunluğundadır.” [2]Erguvan, Nisan ayı sonuyla Mayıs ayı başında çiçek açan baharın geldiğini müjdeleyen morumsu ve pembe renkte çiçekler açan bir ağaççıktır. İstanbul’da çok yaygın olan erguvanlar, baharın gelişini müjdeleyen ve erguvandan yapılmış olan şarapları nedeni ile edebiyatımızda adından söz ettirmiştir.

 

İstanbul’a yaptığı güzellik ve pembelik katkıları nedeni ile Ahmet Hamdi Tanpınar  ‘İklimimizde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa, o da erguvandır’ ” demişti

 

 

Erguvan  bu nedenlerle  özellikle divan şiirimizde karşımıza sık sık çıkan başlıca çiçeklerden biridir. Tanpınar’ın” Beş Şehir” adlı eserinde de söz edildiği gibi bir zamanlar adına şenlikler de düzenlenen erguvan  kelime  yapısı bakımından da şiirseldir.   Eski şairlerin erguvanı sevmesinin diğer bir  nedeni de  erguvandan yapılan şaraplar yüzündedir.   Eski devrilerde erguvandan şurup, merhem ve şarap yapıldığı böylece ortaya çıkar. Günümüzde erguvandan şarap yapılıp yapılmadığını bilmesek de en azından  koyu erguvan renginde satılan  şaraplar vardır.

 

Ey sâkinân-ı mey-gede tutman gönülde gam
Bezm-i safâda câm-ı mey-i ergavan tutun                (Bâkî, G-281/1)

 

Gel ey sâki sun bâde-i erguvân
Vire tâ ki her katresi câna cân        (Cinânî, M, 1292)

 

Ukbâda kevser istemesin rind-i mey-gede
Dünyâda bes değil mi mey-i ergavân içer                    (Fuzûlî, G-77/4)

 

Şarâb-ı erguvân bulsa içer tâ subha dek zâhid
Görünce gayrıda der ki sakın bu fi’l-i şeytândır          (Hafid, G-75/4)

 

“Zâhid erguvân renkli şarabı bulsa sabaha kadar içer; ancak başkalarının elinde görse, sakın bunu içmeyin; çünkü bu şeytan işidir, der”

A.Talat Onay’ın verdiği bilgilere göre “ Eski tıp  adamlarına  göre erguvanın  tabiatı kuru ve  soğuk olduğundan  erguvanın şerbeti sarhoşu ayıltırmış. Mahrurluğu giderirmiş”[3] Bunun yanı sıra eski devrilerde erguvandan şarap yapıldığı, erguvandan yapılan şarapların  ferahlık verdiğine inanıldığı da anlaşılmaktadır.  Erguvan ağacının küllerinin  kıl çıkmayan yerlere sürüldüğünde kılları çıkarttığı yani kelliğe iyi geldiği, erguvan kınasının kınadan daha parlak olduğuna inanıldığına dair işaretler de vardır.

 

Zamâne gussaları bi-girân imiş bildük
Velî devâsı mey-i ergavân imiş bildük      (Nevî-zâde Atâyî)

 

Ger idersem kadd ü ruhsârun yolında cân revân
Bitiser sinümde sinem üzre serv ü ergavân                     (Karamanlı Nizâmî)

 

Eyledi şermden görince yüzün
Çehresin reng-i ergavâna gonca                          (Hayâlî Bey, K13/13)

 

Her tarafdan şu’le-sâz oldı nihâl-i ergavân
Bâğa âteş düşdi sandı eyledi bülbül figân                 (Nev’î, M/1)

 

Ser-â-pâ katre katre kanlu yaşıyla gören çeşmüm
Nihâl-i erguvân-ı gülsitân-ı derd ü mihnet der                  (Şeyhülislâm Yahya, G-56-4)

 

Lebüñ ʿaksi ile yaşum görenler dir ki ḳandur bu
Yā ẖōd cām·ı maḥabbetde şarāb·ı erġavāndur bu          Necati 

 

Gelir ol şûh-ı nâzende iki desti yine kande
Bir elde sâgar u bir elde câm-ı erguvan tutmuş  Nedim

 

Didüm yâre ki yüzüñ ergavândur (157/1)
Didi kim kâmetüm serv-i revândur         Ahmedi 


Şarâb-ı erğavân içsem lebüñsüz baña kan olsun
İçerseñ sen benüm kanum efendi nûş-i cân olsun  Ahi Benli Hasan, 


Tehî-peymâneyem sâkî şarâb-ı erguvân göster
Tazallum dîde-i niş-i gamam nûş-ı revân göster Semerkândî-i Âmidî Âgah

 

Gamdan halâs ister isen gel Necâtîyâ

Dil cür’asını câm-ı mey-i ergavâna at   Necâtî Bey

 

Eger olmasa bâde-i ergavân

Kalur mıydı bir kimse benzinde kan Hâletî

 

İLGİLİ SAYFALARIMIZ VE LİNKLERİ

 

KAYNAKÇA

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar