ESERİN KENDİSİ VE KONUSU HAKKINDA
Godot'yu Beklerken (Fransızca: En attendant Godot, İngilizce: Waiting for Godot), 1949 yılında Fransızca olarak yazılan ve ilk kez 1953'te Paris'de sahnelenen, Samuel Beckett'ın absürd tiyatro eseridir. [1]
Bu eser başlangıçta çok fazla bir ilgi görmemiş olsa da zamanla dikkat çekmeye başlamış,. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrilmiştir. Eser hem kitap olarak pek çok dile çevrilmeye başlarken hem de oyun olarak ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başlamıştı.
Eser, başlangıçta avangart "yenilikçi" veya "deneysel” bir tiyatro eseri olarak kabul edilmiş, bazıları tarafından garip ve saçma bulunmuştu. Buna karşın az zamanda oldukça tanınmaya başlayan ve dikkati çeken eser hızla klasik oyunlar arasında görülmeye başlanmıştır. Eser bir bekleyişe kapılan, kurtulma ümidi ile ayakta kalmaya ve varoluşlarını sürdürmeye gayret eden insanların, hiçbir şey yapamadan kurtulmayı beklemeleri ve ne olduğunu dahi bilmedikleri Godot adında bir kimsenin veya "şeyin " kendilerini kurtarmalarını beklemelerini konu alan sıra dışı bir oyundur.
Eser, Absürt tiyatronun ilk eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Kimi eleştirmenler eseri “ modernliğin monotonluğu ve anlamsızlığının parlak bir şekilde kaleme alınışı” olarak değerlendirirken, Kimileri de “can sıkıcı bir çöp olarak “ [2] olarak değerlendirdiler.
Eser “ burjuva ideolojisinin estetik dışavurum aracı olan biçimsel gerçekçiliğe bir karşı duruş gibidir. Yazarın oyunda yarattığı kahramanlar kendilerini merkezsiz, anlamlandıramadıkları karmaşık bir dünyaya “fırlatılmış” bulurlar. Onların dünyasında nedenler her zamanki sonuçlara götürmez ya da sonuçlardan nedenlere gitmek istediklerinde kaybolurlar. Varoluşsal anlamda özgün tercihler yapamazlar. Yaşamlarındaki akışı düzenleyen tek şey, Godot’yu bekledikleri gerçeğidir. Eylemsel anlamda felçli gibidirler.” [3] Şeklindeki değerlendirmelere de maruz kalmıştır.
Buna karşın pek çok eleştirmenin bu eser hakkında en uygun görüşleri şu çerçeve içine alınabilir. “ oyun, modern dünyanın varoluşsal kötü durumunu, insanlığın anlamlı bir şeyleri bekleyişini ama bu şeyin ne zaman geleceğini, gelip gelmeyeceğini veya onun ne olduğunu bile bilmeyişi ile çıldırtıcı hareketsizliğini temsili olarak ele alır.”[4]
Oyun ilginç konusu, kaldıkları mekândaki çaresizliği vurgulayan imkânsızlıklarla bütünleşen çaresizlikler, yalanlar ve bu yalanları yücelterek kurtuluşu bekleyenlerin ruh hallerini oldukça başarılı bir şekilde dile getirebilmesi ile dikkati çekmektedir. Beklerken hiçbir şey yapamayan, kurtuluş için hiç bir imkânları olmayan insanlar kendilerini kurtaracağına inandıkları Godot’yu beklemektedir. Bu aslında bir yalandır, Bu yalanı da kendileri çıkarmışlardır. Gelmeyeceğini bildikleri halde Godoty'u beklemek bu insanların yapabileceği, tek şeydir. Ama buna inanmak onları hayata bağlamaktadır.” Yaşamın anlamsızlığı oyunda leitmotiv olarak sürekli gündeme getirilir. Belki de biteviye beklenip de hiç bir şekilde yardımımıza gelmeyen farazi bir Tanrımızın olduğuna ışık tutuyordur “[5]
Eser, absürd tiyatronun en önemli eserlerinden birisidir. Oyunun kahramanları olan Vladimir ve Estragon, yolları kesişince birbirleri ile iletişim kurmaya çalışan ve varoluş sancıları çeken iki kahramandır. “Her gün yinelenen bu ritüelde bellek, işlevini yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.”[6] Sonuçta Samuel Beckett "teorik olarak imkânsız bir şeyi, hiçbir olayın geçmediği ama yine de seyircinin koltuğuna yapışıp kaldığı bir oyun yazmayı başarmıştı. "
Uyumsuz tiyatro, 1960’lı yıllardan sonra Türkiye’de de etkisini göstermiş bu tür oyunlar ülkemizde de de oynanmaya ve yazılmaya başlanmıştır.
Eser, Absürd Tiyatro’nun özelliklerine uygun olarak serim düğüm çözüm bölümlerine dayanmaz. Olay örgüsü klasik eser sistemlerinde değildir. Mekân özellikleri belirsizdir ve mekân belli değildir. Kişilerin kişilik analizleri net olmadığı gibi kişilerin belli yönleri daha doğrusu, amaçsız bekleyişleri, yalan olduğunu bildikleri halde inanmaları ve bunu sürdürmeleri vb önem kazanır. Eserde olayların belli bir başlangıcı ve bitişi yoktur,
ESERDEKİ MEKÂN
Eserin mekânı klasik oyunlar ve diğer kurmaca metinlerde olduğu gibi belirli bir mekân değildir. Eserde olayın geçtiği mekân hakkında bir bilgi yoktur. Eserdeki sözü edilen olaylar bilinmeyen bir yerde geçer. Olayların nerede geçtiği bilinmez. Üstelik hiçbir zaman Godot'nun kim olduğunu veya iki adamın onu neden bekledikleri eserde izah edilmemiştir. Eser sahnelenirken sahnede sadece Kır Yolu ve gün ışığı… Dekoru kullanılır. Oyunlarındaki tüm dekor budur.
Oyunun geçtiği mekân, kimsenin gelip gitmediği, hiçbir olayın yer almadığı ıssız bir yol kenarıdır. Bu iki karakter sanki sahneye hapsedilmiş gibidir. Bununla verilmek istenen düşünce,” bir yerden bir yere gitmenin varoluş sancılarını dindirmeyeceği görüşüdür.”
ESERİN KİŞİLERİ DİL VE ÜSLUP
Vladamir ve Estragon eserin kahramanlarıdır. Giysileri içinde rahat değillerdir. Karakter özelliklerindeki farklardan çok şapka ve çizme gibi giysileri ile birbirlerinden ayırt edilebilecek kişilerdir. Bu iki ana karakter, diyalog içinde gibi gözükseler de diyalogları kesik, kopuk ve çoğu zaman yargısızdır. Cümleleri yarım bırakırlar. Eksiltili cümleler kurarken sık sık tekrarlara başvururlar. Yazar da ve oyuncularda sağlam cümle, üslup veya anlam kaygısı yoktur. Sözler, fikirler, anlamlar, olaylar, mantıksal bağıntılar kopuk, bağlamsız ve aykırıdır. Bir fikri bitirmeden diğerine geçen bir konuşma stilleri vardır.
“Ana karakterler birbirlerine kendi isimleriyle hitap etmezler. İsimlerinin ve kişiliklerinin bir önemi yoktur. Karakterlerin fikirlerini, zevklerini ve nelerden hoşlandıklarını, diğer insanlardan ayıran özelliklerini bilmiyoruz. Beckett, “varoluş” serüvenini sergilerken onların benliğe sahip oldukları kanısına varmamızdan kaçınmıştır. Kişiler, ‘bilinç’ ide ‘benlik’ten arındırma süreci ise bir anlamda “tüm insanlık”, bir anlamda “hiç kimse” özelliği taşıyan iki bilge aylaktır. Hem “herkes”i temsil edecek kadar güçlü, hem de “hiç kimse”yi temsil edecek kadar silik karakterlerdir. [7]
ESERİN OLAY ÖRGÜSÜ
Bir akşam iki avare adam olan Vladamir ve Estragon, bir kır yolunun kenarındaki ağacın dibinde Godot'yu bekler. Yemek yiyerek, şakalaşarak, geçmişi hatırlayarak vakit öldürürler. Godot’yu beklerken konuşur ve tartışırlar.
Çok geçmeden bir sicime bağlı kölesini sürükleyen bir adam yanlarından geçer. Köle, bir dans yapar ve tuhaf bir doğaçlama sergiler.
Sonra Godot'nun gecikeceğini ama sonraki gün geleceğini adamlara söyleyen bir çocuk ortaya çıkar. Vladamir ve Estragon, sonraki akşam geri gelirler ve köle sahibi ile tekrar karşılaşırlar; bu kez sebebi açıklanamayacak şekilde kördür, onları bir önceki gün gördüğüne dair hafızasında bir şey yoktur.
Sonraları önceki gün gördükleri aynı çocuk gelir ve Godot'nun gelmeyeceğini belirtir. Köle sahibi gibi çocuk da Vladamir ve Estragon'u önceden görmemiş gibidir. İki adam da ayrılmaktan ve eve gitmekten söz ederler, ama perde kapanırken beklemeye devam etmektedirler,
SEÇKİN ROMAN İLGİLİ LİNKLERİMİZ
Monte Kristo Kontu ve Özeti A. Dumas
Üç Silahşörler İnceleme ve Özet Alexandre Dumas
Kamelyalı Kadın Romanı Hakkında A. Dumas
Siyah Lale Hakkında ve Özeti Alexsandre Dumas
Demiryolu Serserileri Romanı Ve Özeti Jack London
Demir Ökçe Romanı Hakkında ve Özeti Jack London
Yüzbaşının Kızı Hakkında ve Özeti A. Puskin'in Hayatı
KAYNAKÇA
[1] ] https://tr.wikipedia.org/wiki/Avangart
[2] https://www.alternatifkultur.org/2012/08/godotyu-beklerken.html
[3] Nurten BİRLİK, Godot’yu Beklerken: Epistemolojik Kategorilerin Sorunsallaştırılması,. arastirmax.com/en/ system/files/ dergiler/ 263/makaleler/
[4] https://www.alternatifkultur.org/2012/08/godotyu-beklerken.html
[5] https://www.sanatlog.com/sanat/becketti-beklerken/
[6] https://tr.wikipedia.org/wiki/Avangart
[7] Selnur Şarman,Godot'yu Beklerken Üzerine https://dipnotkitap.net/TIYATRO/Godot.htm)
[8] Alıntı: https://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=184204 )