Üç Silahşörler İnceleme ve Özet Alexandre Dumas

14.10.2014
Üç Silahşörler İnceleme ve Özet Alexandre Dumas



ÜÇ SİLAHŞÖRLER

Yazıda ,  A. Dumas’ın Üç Silahşörler romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı, hayatı,  diğer romanları,  Üç Silahşörler adlı eserden alıntılar, eser hakkında yorumlar, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi yazar ve eseri arasındaki ilişkiler yer almaktadır
 

ÜÇ SİLAHŞÖRLER

Eserin tam adı “Üç Silahşörler ve d'Artagnan “ (Maurice Leloir, 1894)dır.

Roman Alexandre Dumas tarafından yazılmıştır.  Roman, XIII. Louis dönemindeki dört gözü pek şövalye; Athos, Porthos ve Aramis ile aralarına yeni katılan D'Artagnan'ın (Dartanyan) (M de. treville) maceralarını anlatır. Kralın muhafız birliğinde görev alan bu silahşorların Kralı düşürmek isteyen Kardinal Richelieu’nun komplolarından  kralı korumak için giriştikleri maceralar romanın konusunu teşkil eder. 

A. Dumas’ın  bu eseri tarihi olaylara dayanmış olmakla beraber  bu tarihi olayları saptırtarak, süsleyerek, hayal gücünü de kullanarak yazmıştır. O bakımdan eserin tarihi olaylara değinen hayali ve kurmaca bir roman olduğunu söylemek gerekir.  Dumas "Üç Silahşörler"'i yazarken tarihi oldukça saptırdığı, olaylara fazlasıyla hayâl gücünü kattığı söylentilerine şöyle bir cevap vermiştir:  "Tarihe tecavüz ettiğimi söylediler ama çok güzel çocuklar doğdu" {C} [1]

"Üç Silahşörler" ilk defa 1844 yılında Le Siècle dergisinde tefrika edilmiş,  aynı yıl kitap olarak da basılmıştır.[2] Roman Fransa’da  yayınlandığında oldukça ilgi görmüş,  özellikle "Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!" sözü ile de hafızalara kazınmıştır.  

Eser,  A. Dumas ’ın da en ünlü eseri olmuş, pek çok dile çevrilmiş, ilk yayımlandığı günden bu güne kadar pek çok ülkede defalarca kez basılmış, pek çok filme de konu olmuştur. Eser dünya klasikleri arasına girmiş, her zaman, en çok sevilen, en çok okunan, en çok baskı yapan eserler arasındaki yerini muhafaza etmiştir.  Binlerce kez film, çizgi film, vb... yan dallara uyarlaması yapılmış,  dünyada en çok tanınan eserler arasında yerini korumuştur.

 

Filmlerinden Bazıları

  • Üç Silahşörler (film, 1921), Fred Niblo'nun yönettiği 1921 sessiz. Özgün adı The Three Musketeers.

  •  Üç Silahşörler (film, 1972), Çetin İnanç'ın yönettiği 1972 tarihli Türk filmi. Romandan uyarlama

  • Üç Silahşörlerin İntikamı, Çetin İnanç, 1972 tarihli Türk filmi.  Romandan uyarlama

  • Üç Silahşörler (film, 1973), Richard Lester'in yönettiği 1973 yapımı film.

  •  Üç Silahşörler (film, 1993), Stephen Herek'in yönettiği 1993 yapımı film.

  • Üç Silahşörler (film, 2011), Paul W.S. Anderson'in yönettiği 2011 yapımı film.[3]


ROMANIN KONUSU

Kardinal Richelieu karlı düşürmek için komplolar hazırlamıştır. Kralın Muhafız Birliği silahşörlerinden Athos, Porthos ve Aramis'e ve  d'Artagnan ise kardinalin oyunlarının farkındadır.  Silahşörler, Kral ve Kraliçe uğruna hayatlarını ortaya koyar ve krallarını kardinalin oyunlarından kurtarmak istemektedirler.  Kardinal Richelieu  ve kötülüğün temsilcisi Milady  korkunç entrikalarına  rağmen hedeflerine ulaşamayacaktır.

ÖZET

1625 yılı nisan ayında  Meung kasabası Ogün çok kalabalıktır. İnsanlar hanın önünde duran  tuhaf bir yabancıya bakıyordu. “Şen Değirmenci” hanı yakınında bir kavga olmuş,  Gaskonya’Iı olduğu belli olan  yeni çocukluktan çıkmış bir genç kavgaya sebep olmuştu.

Bu yabancı gencin uyuz bir  atı, garip bir kılığı, omuzundan sallanan kılıcıyla komik bir görüntüsü vardı.  Genç adamın adı Dartanyan dı. Dartanyanlar bir kaç nesildir. Gaskonya’da yaşıyordu. Bu genç yabancının babası kralın hizmetinde silahşor olarak çalışmayı düşlemiş,  fakat amacına ulaşamamıştı. Babası,  ona komik görünüşlü bir at, beline uzun bir kılıç, eline de bir tavsiye mektu­bu vererek, bundan sonra kendi yolunu  kendin çiz demiş  ve oğlunu bu kasabaya yollamıştı.

Dartanyan Paris şehrine Mösyö Treville’in yanına gitmek istiyordu.  Genç adam kazasız belasız bu kasabaya kadar gelmiş  ama kasabalılar onunla alay ediyorlar  genç adam da onlara saldırmamak için kendini zor tutuyordu. Genç adam,  en sonunda dayanamayarak atı ve kendisi ile alay edenlerle kavga etti.  Karşısındakiler  kalabalık olmalarına rağmen bu gençten dayak yediler. Hancı ve yardımcıları da sopalarla Datanya’a saldırdılar. Genç adam yediği soplar yüzünden bayıldı.  Genç adam bayıldığı yerde  “Mösyö De Treville “diye sayıklıyordu. Mösyö De Treville  kralın muhafız komutanıydı.

Hancı ve Kardinal’in adamları, genç adamın cebinden babası tarafından şövalyelerin kumandanı Mr. Treville’e hitaben yazılmış tavsiye mektubunu buldular. Korktukları için bu mektubu cebinden aldılar.

Genç adam,  yarı baygın vaziyette iken hancı ve Kardinal ’in adamlarının konuşmalarını dinler Onların krala hazırladıkları tuzağı işitmiştir. Adam  “hemen İngiltere’ye döneceksiniz. Dük Londra’dan ayrılırsa hemen haber vereceksiniz.  O kutunun içinde hepsi. Ama Manş’ın öbür kıyısına varmadan açmayacaksınız kutuyu”  diye ulaka emir vermiştir.

Genç adam hancıya borcunu ödeyip handan ayrılırken torbasını yoklamış, mektubun yerinde olmadığını görmüştü. Kılıcını çekip hancının boğazına dayayarak mektubunun nerede olduğunu sordu. Hancı ise mektubu yabancı  bir adamın aldığını fakat  o adamın adını bilmediğini söyledi.. Handan çıkıp giderken bunun hesabını sormayı düşünmüştü.

Paris’e yaklaştığında atını sattı ve yaya olarak şehirden içeri girdi. Kalabileceği bir oda tuttuktan sonra, Mr. Treviîte’yi bulmak için dışarı çıktı. Mösyö De Treville ülkenin en iyi silahşoru ve kralın muhafız komutanıydı.  De Treville komutanlığa geçtikten sonra kendine bağlı bir birlik kurmuştu. Bu birlik sadece De Treville’den emir alıyordu. De treville’in adamları iş saatleri dışında konakta oluyorlardı. Konak, silahşorların karargâhı idi.

Dartanyan konağı bulmuş, bahçeye girmişti. Mösyö De treville ile görüşmek istediğini ona bir mektup getirdiğini söyleyerek beklemeye başladı. Mr. Treville’nin konağının avlusunda  elli-altmış kadar şövalyenin bir aradaydı. .  Bîr kısmı konuşuyor; bir kısmı i talimi yapıyordu. Görevli Mösyö Dartanyan diye çağırdı ve Mr. Treville’nin odasına girdi.

Mr. Treville, Aratnis ve Portos isimli iki silahşoru, kardinalin adamlarıyla kapışıp esir düştükleri için eleştiriyordu. İki arkadaş Komutanım kalleşçe saldırıya uğradık kılıçlarımızı çekemeden bizi  bertaraf ettiler. Athos vuruşurken yaralandı fakat yakalanmadık dediler. Ben de iksini temizledim dedi Aramis. Mr. Treville, Athos’u da çağırın diye bağırdı. Athos içeri girdi ama yaralı olduğu için, düşüp bayıldı. Mr. Treville dokto­runun çağrılmasını emretmişti.

Mösyö Treville, Dartanyan’a dönerek  “Candan sevdiğim arkadaşım  Dartanya’nın oğlu için ne yapabilirim?”  diye sordu. Dartanyan başından ge­çenleri ve tavsiye mektubunu çaldırdığını anlatınca De Trevile, mektubu alan kişinin kardinal’in casusu olabileceğini söyledi. Mr. Treville’nin o kişiyi tanıdığını anladı. Dartanyan, ben zaten Krala ve Kardinal’e hizmet için geldim. Sizin dışınızda kimseden emir almam ve boyun eğmem.  Çünkü babam öyle tembih etti dedi.

Mr. Treville’nin kendisi için yazmış olduğu tavsiye mektubunu alırken, konağın avlusunda kendisinden mektubu çalan adamı görüp, “işte, o” dedi ve fırlamış ama biirne çarpmıştı. Bu adam yaralarını yeni sardırmış olan Athos’tu.  Özür diledi fakat adam onu düelloya davet etti. Onunla, düello için saat on bir de sözleştikten sonra, koşma­ya devam etti. Ancak, bu defa da Protos’a çarptı. Protos’a da düello için  saat on üçe randevu vererek, koşmasına devam etti. Ama adam ortadan kaybolmuştu.  Aynı gün, en ünlü iki tane silahşorla tartışmış, mektubunu çalan adamı elinden kaçırmıştı. Tüm bunları düşünürken, daha önce tartıştığı silahşorları gördü. Onlara doğru giderken bu defa da Aramisle bir mendil meselesi yüzünden tartıştı ve onunla da saat on dörtte, düello için randevulaşmıştı. “Herhalde Ölümüm bir şövalye elinden olacak” diye düşünmüştü.

Düello yerine yalnız  gitti. Athos, kendisinden önce gelmişti.  Athos’un şahit­leri olarak, Aramİs ve Protos’ da gelmişlerdi. Her üçünün de birbirin­den habersiz D’artanyan ile dövüşecekleri belli olmuştu. Artos ile D’artanyan dövüşmek için kılıçlarını çektiğinde Kardinal ‘in adamları ortaya çıktı.

Şialhşörler hemen savunma vaziyeti almışlar  D’artanyan da hayatını de­ğiştirecek karan vererek onların yanında saf tutmuştu.  Hep birlikte kardinalin adamlarını yenmişlerdi.
Artık, dost olmuşlardı. Mr. Trevılîe’nin konağına geldiklerinde, şefleri  herkesin önünde onlara bağırmış, ancak yalnız kalınca da “Kardinalin adamlarına iyi bir ders verdikleri için” onları tebrik etmişti.  D’artanyan’da şövalyeler arasına kabul edilmişti ve üç şilahşörlerin arasına katılmıştı.

D’artanyan’ın  ev sahibi  Bönasyoler, sa­ray entrikalarının içindeydiler.  Kocası Kardinalin, ha­nımı ise Kraliçe’nin hizmetindeydi. Kardinal, Kral ve Kraliçe­nin aralarını bozmak için çalışıyordu. D’artanyan,  karı kocanın konuşmaları sırasında bu planları öğrendi.
Bu konuşmlar arasında kraliçenin zor durumda ol­duğunu öğrenip Mr. Trevİlle’e anlattı. Mr. Treville, diğer üç arkadaşlarıyla birlikte onları Londra’ya  gönderdi. Yanlarında, D’artanyan’m uşağı Planşe’ de vardı.

Portos’u  yolda düello yapmak zorunda kalmış, kurulan bir pusuda Aramis ağır yaralanmıştı. Konakladıkları bir handa, Athos’u “Sahte para ” suçun­dan tutuklamışlar bu yüzden de  D’artanyan ve uşağı yalnız de­vam etmek zorunda kalmışlardı.  D’artanyan ve uşağı, Londra’ya varıp, Birmingham Dükü’nu bularak  kraliçenin mücevherlerini alarak, Paris’e dönmeyi başarmışlardı.

Kraliçe, balo gecesi, mücevherlerini takarak salondaki yerini almış ve kardinalin oyunu bozulmuştu. Balodan sonra kraliçe, D’artanyan’ a bir yüzük hediye etti.  D’artanyan, arkadaşlarını bulmak için, yeniden Paris’ten çıktı. Hepsi bıraktığı yerlerdeydi  ama  Aramis’in yarası  iyileşmemişti. Dört arkadaş yeniden Paris’e döndüler.

D’artanyan, Paris’te  gezerken, yüzü yaralı adamın yanında bulunan Miladi isimli kadını, bir konaktan çıkar­ken gördü. D’artanyan ile  adam tartışmaya başladı. Bu adam, kumarda Athos’u yenen kişiydi. Ak­şam, saat altıda düello etmek için, sözleşmişti.  Dört arkadaş, düello yerine gittiklerinde  rakip­lerinin dört tane “soylu” İngiliz’ olduğunu görmüşlerdi.  D’artanyan ve arkadaşları, soyluları yenmişler,  D’artanyan rakibi  Miladi’n kardeşinin hayatını bağışlayınca, o da, D’artanyan’ı kucaklayıp, dostluk  teklif etmişti.  

Şövalye Winter, Mıladi’nin kardeşi değil, kayınbiraderi idi. Miladi, ondan kurtulmak ve böylelikle tüm mirasa tek başına konmak istiyordu. Bu nedenle, ondan nefret ediyordu. D’artanyan, tüm bunları, öğrenmişti. Bu arada, Miladi ona bir yüzük de hediye etmişti.

Athos, D’artanyan’ın parmağındaki yüzüğü görünce dikkat­lice baktı. Bu, kendi annesinin yüzüğü idi. Bir gün,  omzundaki mahkûmlara vurulan damgayı görünce, Miladi ona,  saldırmış ve D’artanyan evden dışarı kendisini zor atmıştı. Olanları anlattığında, Athos’un bu kadını, çok yakından tanıdığını anladı. Athos üzülmesin diye  yüzüğü bir Yahudi’ye  satmak  zorunda kalmıştı.


Kral
Xlll.Luİs’in emriyle, La Rochelle Kalesi kuşatmasına şövalyeler de katılmışlardı. D’artanyan, Mıladi’nin İki tane kötü suratlı adama kendisini gösterdiğini fark edemedi ve bu iki kişinin saldırısına uğradı. Ancak, bu saldırıdan kurtulmuştu.  Ertesi gün yine saldırıya uğramış bu defa, iki sal­dırganı da  öldürmüş ve bu adamları Miladi’nin gönderdiğini öğrenmişti.

Bir gün silahşorlar,   Kardinale denk gelmişler, Kardinal ise şövalyele­rin kendisini görmesinden hoşlanmamış, bu yüzden şövalyeleri de yanlarında götürmüştü.  Geldikleri handa, istirahatte iken Kardinal ile Milarf’nin konuşmalarını dinleyerek   Kardinal,  Birming­ham Dükü’nü öldürmesini istediğini duyarlar.  
Kardinal gittikten sonra, Athos, Mıladi’nin kaldığı odaya girer ve onun eski karısı olduğunu görüp öğrenmiş olur.  “Şeytan” diyerek  Kardinal’in imzasını taşıyan yazıyı elinden alır. Kardinal ‘in imzasını taşıyan kâğıtta: “Bu kâğıdı taşıyan kişi yaptığı işi benim emrimle ve devletin kurtuluşu için yapmıştır” diye yazmaktadır.

Miladi tutuklu bulunduğu cezae­vinden, kendisine âşık ettiği koruması yüzbaşı tarafından kaçırıl­ır. Yüzbaşı, Birmingham Dük’ünü de öldürmeyi de başarmış, Yüzbaşı, Miladi tarafından kullanıldığını anlayıncaya kadar, tutuklanmış ve hapse düşmüştür.


Miladi ise cinayetlerine devam etmektedir.  Madam Bönasyö’yü Öldürdüğünde, D’artanyan ve arkadaşları artık çok geç kalmışlardır. Miladi’nin izini süren  şilahşörler  onu  konakladığı bir handa ele geçirmeyi başarırlar.  Miladı, kurulan mahkemede yargılanır ve idama mahkûm edilir.

Alexandre Dumas’ın Diğer Romanları İçin Tıklayın

KAYNAKÇA


[1] NTV Tarih, Dergisi (Mayıs 2011). ""Üç Silahşörler Gerçekten Yaşadı"". NTV Tarih Sayı 28: Sayfa 16

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9C%C3%A7_Silah%C5%9F%C3%B6rle

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar