KategorilerEDEBİYATTürk Edebiyat SahalarI TopluluklarHüsam Katip Cümcüme-name Harezm Kıpçak

Hüsam Katip Cümcüme-name Harezm Kıpçak

07.11.2014

 

CÜMCÜME SULTAN VE HÜSAM KATİP 

Kıpçak- Altınorda sahasında yazılmış  bir eser olan Cümcümename, Hüsam Kâtip adındaki bir yazar tarafından kaleme alınmıştır. Bu eserin İranlı Şair Ferididdün Attar tarafından yazılmış olan özgün eserin bir tercümesi olduğu bellidir. Fakat Hüsam Kâtip’in eserini Attar’dan tercüme ederken eserine kendinden çok şey kattığı Attar’ın aynı adlı eserini birebir tercüme etmediği  de kabul edilmektedir.  Ancak Hüsam Kâtip,  bu mesnevi çevirisine kendinden de çok şey katmış esrini dini motiflerle de süslemiştir.

Eserin özgün ismi Dastân-ı Cümcüme Sultan’dır.  Cümcüme-name 1368 veya 1376 yılları arasında telif edilmiştir. Manzum bir eser olarak yazılan eser Attar’ın özgün Cümcümename adlı eserinden daha da genişletilmiş ve o eserden hareketle genişletilmiş bir eserdir.

Eser de Hz.İsa ile Kesikbaş arasında geçen olaylar, cehennem tasvirleri,  hikâye edilmektedir.  Sultanları ve sarayları tasvir eden Hüsam Kâtip cehennem azaplarını  göz önüne getirerek Sultanları cehennem azabıyla korkutmakta, acımasız idarecilerin, zulüm yapanların, zalim hükümdarların cehennem azabıyla yanacaklarını belirtmektedir. [1]  Eser halkın merakla okuyacağı şekilde yazılmış, dinî-popüler nitelikli olaylar anlatılmıştır.

 

Eserin çok sevildiği çok sayıda yazma nüshalarının bulunmuş olmasından bellidir. Eserin yazma nüshalarının tarihlerine bakıldığında eserin yazılış tarihi, Miladî 1368-69 (Hicriî770) veya  1375-76 (777)  tarihlerinde yazılmış olabileceği ortaya çıkmaktadır. [2] Bu bakımdan araştırmacılar eserin yazılış tarihini 1375-1376 yılları olarak göstermektedirler.  Nitekim “Hikâyet-i Cümcüme Sultân Fî Nübüvvet-i İlyâs Aleyhi’s-Selâm adıyla yayımlanan (Hisâm Kâtib 1872 ) manzumenin “Leningrad Asya Müzesi Kütüphanesindeki nüshasında telif tarihinin 770/1368 olduğu kaydı mevcuttur.”[3]

Hüsam Kâtip’in hayatı hakkında doyurucu bir bilgi yoktur. Kaynaklarda onun ismi “Hisâm Kâtib, Hüssâm Kâtib ve Kâtib” olarak geçer. Buna rağmen adındaki ikinci kelimenin “Kâtib” olmasından yola çıkarak onun kâtip veya yazıcı olarak görev yaptığı tahmin edilmektedir. Eserin dil özelliklerinden yola çıkılarak İdil boylarında yazılmış olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır. Buna rağmen, eserin Altınorda, Harezm veya Kıpçak sahası içerisinde olduğu kesindir.

Eser Anadolu Türkçesine çevrilmesi ise 1548’de Kırım hanı Sâhib Giray bin Hacı Giray’ın emri ile gerçekleşmiştir.[4]

Eser ilk olarak 1881 yılında Kazan’da basılmış, daha sonra defalarca yeni baskıları yapılmıştır. Kazan’da Hikâyet-i Cümcüme Sultan fi Nübuvvet-i İlyas Aleyhisselâm adıyla 1889’da  basılan eserin, 1548-1549’da  Osmanlı Türkçesine de çevrilmiş, eser  Osmanlı sahasında “Kesik Baş Kitabı” adıyla şöhret yapmıştır. (Temir, Ahmet, age., s. 708.) Fakat Kesik Baş Hikayesi’nin orijini hakkında farklı görüşlerin olduğunu da burada ifade etmemiz gerekir.

Bilindiği gibi eski edebiyatımızda 14 yy da yaşamış olan ve Mevlevi dergâhlarının ekmekçisi Kirdeci Alî ‘nin  kaleme almış olduğu Güvercin Destanı ve Kesik Baş Destanı’da bir hayli meşhurdur. [5]

Eserin Kısa Özeti

Eser İlyâs Peygamber zamanında yaşamış olan Cümcüme Sultân’ın maceralarını anlatır. Cümcüme Sultân,  halkına çok adil davranan fakirlere çok yardım eden ve onlara pek çok iyiliklerde bulunan bir sultandır. Ancak İlyâs Peygamber’in Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olduğuna inanmadığı için Allah tarafından cezalandırılmıştır. Bu nedenle, asırlarca bir kurukafa (cümcüme) hâlinde süründükten sonra Hazret-i Îsâ’nın şefaatine uğramış, yeniden dirilmiş ve Hz İsa’ya iman etmiştir.  Daha sonra da ömrünü Allah’a ibadetle geçirdiği için de cennete girmeye hak kazanmıştır.[6]

 

CÜMCÜME SULTAN

İy “cehan bakidir” tigenler kani?

İşitin dünya işin, bilin ani;

Çün bu galem gakibet yuk buliser,

Mundagılar hiç baki kalmayiser.

Bu işaretler ki hud bizge yiter:

Ne kim bardır mehlüket mundin kiter.

Kürgil anlamı, kim evvel kiçtiler,

Hem yaman, hem yahşi barca küçtiler.

Kani munça miri nebiler ve şahlar?

Ul bina kılıngan ulug dergahlar.

 

CÜMCÜME SULTAN

(Kısaltılarak alındı)

Ey, “Dünya bakidir”, diyenler hani?

İşitin dünya işini, bilin onu;

Çünkü bu âlem sonunda yok olacak

Buradakiler hiç baki kalmayacak.

Bu işaretler bile bize yeter:

Ne kadar yaratılmış varsa, buradan gider.

Bak onlar, onlar ki evvelce geçtiler

Hem kötü, hem iyi, hepsi göçtüler.

Hani bunca, binlerce nebi ve padişahlar?

O yapılan ulu saraylar, dergâhlar?

 

KAYNAKÇA 

 

[1] Köprülüzade M. F.Tatar Edebiyatı Tarihi. I. tom, Kazan, 1984, s. 231-146;, Türk Edebiyatı Tarihi. I. cilt., s. 337.

[2] https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/12188,husamkatippdf.pdf?0

[3] DR. ÖĞR. ÜYESİ GÜLÇİÇEK AKÇAY, HİSÂM KÂTİB, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/hisam-katib-hussam-katib-husam

[4] Türk, Vahit, H. A. Erol, G. Gülsevin, H. Durgut, M. Ceritoğlu (2013). XIV-XV. Yüzyıllar Türk Dili. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yay.s.13

[5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kirdeci-ali-kesik-bas-destani/77485

[6] Banarlı, Nihat Sami (1971). Resimli Türk Edebiyatı Tarihi. C. 1. İstanbul: MEB Yay. 359.

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da