Güvercin Destanı Kirdeci Ali Hz. Muhammet ile Güvercin

12.07.2015



 

Destan-ı Gögercin “ yani Güvercin Destanı ile Ejderha Destânı ve Dâstân-ı Ömer İbni Hattâb on dördüncü yüzyıl  şairlerinden Kirdeci Alî    ’ye veya Müdâmî mahlaslı bir âşığa ait olduğu düşünülen bir  destandır.  Bu destanların Kirdeci Alî ’ye ait olduğu düşüncesi çok daha ağır basamaktadır.  Kirdeci Alî  ve  eserleri üzerinde çalışmalar yapan,  V. Mahir Kocatürk,  M. Argunşah  , Dr. Mahfuz ZARİÇ ve Halit Biltekin’e göre  bu destanlar Kirdeci Ali’ye aittir. [1] [2] Fakat, Dr. Mahfuz ZARİÇ bu destanın Müdami adındaki  Müdâmî mahlaslı bir âşığa da ait  olabileceğinden söz etmektedir.[3]

 

 Kirdeci Alî  ,  Mevlana’nın ekmekçiliğini yapan 14 yy şairidir. Kirdeci Alî,  Konya asıllı olan  Mevlana' ve Ahmet Fakih ile tanışmış olduğu sanılan  Yufkacılık ve ekmekçilik yapan  bir Mevlevi ozanıdır.  [4]  Kirdeci Alî Kesik Baş Destanı adlı eserinin yanı sıra Güvercin Destanı  ve Ejderha Destanı adında iki destan  daha yazmıştır. Bu destanların  ihtimal olarak bağlı olduğu  hatta  ekmeklerini yaptığı dergâhın şeyhinin emri üzerine yazıya geçirilmiş, hatta  Mevlevilerin   yaptıkları yaren cemlerinde  - cem ayinlerinde -  okunması için yazıya geçirilmiş olduğu düşünülmektedir.

Üç eserindeki dil özelliklerine de bakılırsa  Kirdeci Ali’nin sadece yufkacılık veya ekmekçilik yapmadığı bir halk ozanı olduğu, ama   saz çalmak şiir söylemekten ziyade muhtemelen iyi bir hikâye anlatıcısı olduğu, bu yüzden de şeyhlerinin  anlattığı hikâyelerin yazıya geçirtmesinin istendiği düşünülebilir.

 

GÜVERCİN DESTANI  MENSUR  ÖZETİ

 

Güvercin Destanı’nı kimin yazdığını bir tarafa bırakırsak  bu destan  masal, halk hikâyesi, destan ve efsane türlerinin  birçok özelliğini taşıyan bir anlatıdır.  Bu destan tıpkı Kesik Baş Hikâyesinde de olduğu gibi canlı olarak anlatılan bir destanın yazıya geçmiş  hali özelliği taşımaktadır. V. Mahir Kocatürk ve  M. Argunşah ‘ın dikkat çektiği bu hususa göre aynı zamanda canlı olarak anlatılması için yazılmış hissi veren bir destandır. Güvercin Destanı hakkında bir inceleme yapan  Dr. Mahfuz ZARİÇ’te bu hususa dikkat çekerek “bu destan okunacak bir öyküden ziyade dinleyicilere söylenecek ve dinleyenlerin de duygu larıyla iştirak edeceği türden bir sözlü icra metnidir.” [5]Demektedir.  O halde Kirdeci Ali  aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısıdır ve yazdığı bu eserleri okunarak anlatılsın amacı ile yazmıştır.

 

Evvel Allah ad ını yâd idelüm
Söze Bismillah’ı bünyâd idelüm
Her i şikim (anuban) i şleyelüm
Mustafa’dan bir haber söyleyelüm
Bu sözi sana diyeydüm ey akil
Böyle bilmüşdür mu sâbihde nakil

 

Hikâye   böyle bir girişle başlar.

 Bir doğandan kaçan bir güvercin, Hz. Peygamber’e sığınır ve ondan yardım ister.  Hz. Peygamber, o namazı kılmıştır, sahabesiyle  oturmaktadır. Dile gelen güvercin, bakıma muhtaç üç yavrusu olduğunu; kaçmaktan mecalinin kalmadığını; kendisini üç gündür takip eden doğan tarafından avlanacak olursa yavrularının da açlıktan öleceklerini söyler.

 

Hz. Peygamber, güvercine yardım edeceğini, bin doğan bile gelse  kendisini teslim etmeyeceğini söyler. Çünkü: “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu teslim etmez.” Der.

Hz. Peygamber  iyi bir niyet dile getirir. Fakat bir de takdirin olduğunu şefaatin  bile ancak onun iznine tabi olduğunu söyler. Doğan yanlarına gelir. . Hz. Peygamber, ,hırkasının yenine  sakladığı güvercini  avlamaması için   doğana rica eder, fakat doğan bu teklifi kabul etmez:

 

Doğan, Hz. Peygamber’e  yavrularına bakmakla yükümlü olduğunu, güvercini bu amaçla avlamak istediğini ve bunun kendisine verilmiş bir hak olduğunu söyler.  Doğan ilahî adalet istemekte  dergâh-ı ilahîde   Hz. Peygamber’den  davacı olacağını  söyler. Güvercinin üç yavrusuna karşılık kendisinin altı yavrusu bulunmaktadır ve  aç yavrularıma bakmakla mükellefim demektedir.  

Hz. Peygamber, güvercinin yerine kendisine bir koyun vermeyi teklif eder.  Doğan  ise bunu kabul etmez güvercin etinin apayrı bir  lezzeti olduğunu ileri sürer.

 

Sonuçta Hz. Peygamber, kendi etinden kesip vermek koşuluyla doğanı razı eder.  Hz. Peygamber bacağından bir parça et kesip doğana vermek  ister. Fakat Tanrı’nın emriyle bıçak kesmez.

Hz. Peygamber, ; şefaat sözünü yerine getirip kendisine sığınan bir güvercini ve yavrularını kurtarabilmek için kendi canından bir parçayı doğana vermeye kalkışmış  ama   ancak yaratanın izni ile bıçak kesmemiştir.

 

Gözyaşları içinde iki melek, gelerek “  âlemlerin kendi yüzü suyu hürmetine yaratıldığını “ bu hadisenin  İmtihanı dileyen, buyruk ve takdir sahibidir.  Yüce Allah’ın imtihanı olduğun söyler.. Şefaat dileklerini ileten iki melek tekrar göğe yükselir:

 

 

İLGİLİ lİNKLER 

 


KAYNAKÇA

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar