Kirdeci Alî Kesik Baş Destanı

06.07.2015

 

 

Kesik Baş Destanı,  14 yy da yaşamış olan ve Mevlevi dergâhlarının ekmekçisi ve destan anlatıcı olan  Kirdeci Alî’nin   yazıya geçirdiği ve muhtemelen yaren gecelerinde de anlattığı hikâyelerden biridir.  Kirdeci Alî’nin  yazıya geçirmiş olduğu diğer bir destan da  Güvercin Destanı ( Hz. Muhammet ile Güvercin ) ile Ejderha Destânı’dır.

 

Kirdeci Alî hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Sadece yazdığı eserlerin sonundaki:

 

Bunı diyen Kirdeci Alì durur 
Konya’da Mevlana’nun kulı durur.

Mevlana Fakìh Ahmed  hürmetine
Sen irgür hazırları muradına

Ta ki destan hatm ola andan yere
Ver salavat aşk ile  peygambere [1]

 

Beyitlerinden hareketle Konyalı olduğu, Mevlana ve AHMED FAKİH  ile tanıştığı ve bu yüzden Mevlevi tarikatına mensup olduğu, “kirde” kelimesinin “yufka ekmek” anlamından onun ekmekçilikle uğraştığı bilgileri çıkarılabilmektedir (Argunşah 2002: 5-9).

 

Sen irgür hazırları muradına

 

Mısrasından da eserin  meclislerde okunmak üzere yazıldığı anlaşılmaktadır. Yazarı Mevlevi dergâhının yufkacısı veya ekmekçisi  olduğuna  göre bu eserin  Mevlevilerin Cem ayinlerinde  pek çok okunmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

 

Kirdeci Alî’nin,  Kesikbaş Destanı, Güvercin Destanı ve Ejderha Destanı olmak üzere bilinen üç kısa mesnevisi  ile kaynaklarda adı geçmeyen  ve kamuoyuna ilk defa Halit BİLTEKİN tarafından tanıtılan Dâstân-ı Ömer İbni Hattâb adl on beş beyitlik kısa bir mesnevisi vardır. Bunun dışında Kirdeci Ali’ye mal edilen diğer  eserler Kirdeci  Ali’ye ait değildir.[2]

 

Halit BİLTEKİN tarafından tanıtılan Dâstân-ı Ömer İbni Hattâb “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazılmıştır Bu mesnevinin konusu Hz. Ömer ile bir “Yahudi” arasında geçen kıs bir  hikâyedir.

Kirdeci Ali’nin, Kesikbaş Destanı on üçüncü asır halk edebiyatı ürünlerindendir. Hz. Ali’nin cesaret ve yiğitliğinin anlatıldığı cenk namelerden biri olan  bu destan, mesnevi tarzında kaleme alınmış tır. Eser, efsane ve masal türlerinin özelliklerini de göstermesine rağmen kahramanlık temasını işleyen bir hikâyeye dönüşmüş olması nedeni ile  destan adını alarak efsane ve masaldan farklı bir hale gelmiştir.

 “Kesikbaş Destanı” Manzum destanlarımız içinde en çok dikkati çekenlerden birisidir.  

 

Bu destanın ana konusunu oluşturan “kesik baş motifi” birçok halk efsanesinde, evliya menkıbesinde ve masallarda kullanılmıştır. Ayrıca Balkanlar’dan, Türkistan’a kadar bütün Türk coğrafyasına yayılmıştır. Anadolu’nun pek çok yerinde  değişik adlar altında “  kesik başlı kelle koltukta savaşan şehit “ yatırı bulunmaktadır.  Örneğin Kars Kalesi girişinde  “Celal Baba” Sivas’ın Yıldızeli ilçesi Yavu bucağı yakınlarındaki  “Kevgir Baba “ yatırları “ Kopan kafasını  koltuğuna  alarak savaşmaya devam eden “  şehit motifine dayalı yatırlardır.

 

Kesikbaş Destânı: Aruzun fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün kalıbıyla yazılan 150 beyitlik mesnevidir. [3] Fakat  V. M. Kocatürk’ün tespitine göre bazı  beyitler farlı vezinlerle de yazılmış, bazen de vezne ve kafiyeye riyaet edilmemiştir. [4]

 

Kirdeci Ali’nin bu eseri Prof.Dr. Mustafa ARGUNŞAH tarafından  bilimsel olarak ele alınmış, sağlam bir metin oluşturularak dil özellikleri ile birlikte  basılmıştır. [5]

 

Eser ve yazar üzerine koyacak  farklı bir sözümüz olmadığı için  yazıyı Prof.Dr. Mustafa ARGUNŞAH’ın özetiyle bitirmek uygun olacaktır.   “ Kirdeci Ali’nin Kesikbaş Destanı, Anadolu'da gelişen İslâmî Türk edebiyatının ilk mesnevilerindendir, Bu tür eserler Anadolu'da Türk edebiyatının teşekkül devresi olan13. yüzyılda oluşmaya başlamış, çoklukla da 14 ve 15. yüzyıllarda yazıya geçirilmişlerdir.

Yazarı kirdeci Ali olarak kabul edilmektedir. Kirdeci Ali’nin Mevlana’nın hizmetçisi olduğu söylenmektedir. Yazarın bu destanın dışında Güvercin Destanı, Ejderha Destanı adlı iki eseri ve ona mal edilen üç eseri daha bulunmaktadır…

 

Bu destan Hz. Ali cenknâmelerinden birisidir. Konusu kısaca şöyledir: Bir gün Hz. Peygamber dostları ile oturup sohbet ederken karşıdan bir kesik başla birlikte kırk atlı gelir. Bir dev bu kesik başın gövdesini ve oğlunu yemiş, karısını da alarak kuyuya götürmüştür. Kesik Baş Hz. Peygamber’den yardım ister. Bu yardıma gitmeyi Hz. Ali, kabul eder. Yedi gün yedi gece süren yolculukla Kesik Baş ile birlikte devin yaşadığı kuyuya giderler. Kuyu derin olduğu için Hz. Ali bir ipe tutunarak yine yedi gün yedi gecede kuyuya iner. Kuyuda devi öldürür. Kesik Baş'ın karısını ve tutuklu beş yüz Müslüman’ı kurtararak kuyudan çıkarır. Sonunda Hz. Ali dua eder (bu duayı bazı nüshalarda Hz. Peygamber yapmaktadır), Kesik Baş bir yiğit olur, oğluna da Tanrı tekrar can bağışlar. Destan bir dua ile biter.” [6]


İLGİLİ lİNKLER 


KAYNAKÇA

 

  • [1] M. Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi , Ank. 1970, shf 143-*145
  • [2]Dr.Mustafa ARGUNŞAH, Kirdeci Ali, Kesik Baş Destanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı , 2002
  • [3] Halit BİLTEKİN, KİRDECİ ALİ VE DÂSTÂN-I ‘ÖMER İBNİ HATTÂB ADLI KÜÇÜK MESNEVİSİ, Turkish Studies - Turkish or Turkic Volume 8/1 Winter 2013, p.1061-1069, ANKARA-TURKE
  • [4] M. Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi , Ank. 1970, shf 143-*145
  • [5]Dr.Mustafa ARGUNŞAH, Kirdeci Ali, Kesik Baş Destanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı , 2002
  • [6]Dr.Mustafa ARGUNŞAH, Kirdeci Ali, Kesik Baş Destanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı , 2002

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar