İSKENDERUN YARIKKAYA VE AMANOS EFSANESİ

23.02.2019

 
İSKENDERUN YARIKKAYA VE AMANOS EFSANESİ
 
Amanos dağlarının adının nereden geldiğine dair Maraş, Göksun’dan İskenderun’a kadar derlenmiş olan veya bilinen birçok efsane vardır.
 
1865 yılına kadar Uzunyayla ve Çukurova’yı yazlık ve kışlık olarak kullanan göçer Türkmenlerin hafızasında sürekli olarak kalan Amanosların oluşuma dair efsanelerin bu denli geniş bir coğrafyaya yayılmış olmasına şaşırmamak gerekir.
Efsane’nin İskenderun’da mukim  Kemal Düz [1]ile Maraş Göksun da mukim ve Elbistanlı şair Mahir Başpınar’dan derlenmiş varyantları bir birine çok benzemektedir.  Mahir Başpınar’ın manzum olarak da dile getirdiği hali Kemal Duz’dan alınan şekli büyük ölçüde bir birine benzer. Bu nedenle her iki efsanenin kaynağı da büyük bir ihtimalle aynı kaynaktır.
Amanos Dağının adının nereden geldiğini açıklama amaçlı bu efsanelerdeki ortak nokta Amanos dağlarının adının kayalar altında kalan Osman adlı ( Yörük – Türkmen ) yiğit için sevgilisi Gülbahar’ın “Aman Osman, Aman Osman “ diye ağlaması nedeni ile bu adının oluştuğudur. Diğer bir dikkat çeken husus ise, bu efsanedeki kahramanların göçerlikten vaz geçip yerleşik hayata geçmek isteyen Türkmenlere ait bir efsane olduğunu açıkça işaret etmesidir.
 
Amanos dağları, İskenderun ve Amik ovası 1865 Fırka-ı Islahiye hareketine kadar göçer Türkmenlerin kışlak yeri iken 1865 yılından sonra zorunlu iskâna uğramış, 1865 e kadar göçer olan Türkmenler bu yörelere 1865 yılında İskân edilmişler bu günkü Hassa, Islahiye, Dörtyol, Erzin, Reyhanlı Kırıkhan ve civarlarındaki köyler böylece kurulmuştur. [2]
 
Şu halde söz konusu bu efsaneler 1865 yıllarından sonra oluşmuş olmalıdır. Üstelik bu efsane bir çok yönden hem Ferhat ile Şirin hikâyesine hem de Dörtyol’da derlenen Erzin'deki Su Kemerleri Efsanesine oldukça benzemektedir. [3]
 
KEMAL DUZ VE MAHİR BAŞPINAR VARYANTLARI
 
Aşağıdaki metin bir birine çok yakın olduğu için ( Elbistan )  Mahir Başpınar’ın anlatımı esas alınmıştır.
Osman aşireti için göçmeden daha rahat yaşayabilecekleri bir yer aramak için atına binip yollara düşer, gece gündüz demeden dağlar tepeler aşar. Sonunda Gülbahar'ın yaşadığı yere gelir. O sırada Gülbahar bir ağaç altında oturmuş, yün eğiriyordu. Bir atlının yaklaştığını gören Gülbahar, başını kaldırdığında Osman’la göz göze gelir. İkisinde de şimşekler çakmış yürekleri derin  duygularla kaplanmış, ilk bakışta birbirlerine âşık olmuşlardı. Fakat ayrı ayrı aşiretten oldukları için yüreklerine derin bir sızı çökmüştü. Osman'ın aşiretine kendilerinin de bilmediği bir nedenle, kimse kız vermez ve almazdı. Bu koşullara rağmen Osman yine de Gülbahar'ı babasından istedir. Ama baba Nuh der, Peygamber demez. Bir türlü kızını vermeye razı olmaz. Gülbahar’ın annesi, Gülbahar henüz küçükken ölmüş, babası kızına hem anne hem baba olmuştu. Sonunda canından çok sevdiği kızının günden güne eridiğini gören baba, yapılması imkânsız bir şartla kızın Osman’a vermeyi kabul eder. Şartı dağın herhangi bir yerinden geçit açmasıydı. Osman böyle bir şartı asla yerine getiremezdi.
       Osman çaresizlik içerisinde günlerce dağın çevresinde dolaştı. Sonunda bugünkü Yarıkkaya’nın olduğu yere geldi. Dağın tam yamacında koca bir taş vardı. Eğer o taşı yerinden oynatıp yuvarlanmasını sağlayabilirse, belki bir geçit açabilirdi. Günlerce tek başına o kayayı oynatmak için planlar yaptı, çalıştı didindi. Yine bir gün uğraşırken üzerine yuvarlanan toprak ve kayaların altında kalarak can verir.
      Osman'ın ölüm haberini alan Gülbahar çılgına döner.
Yarık kaya’nın en yüksek yerine çıkıp “Aman Osman”, “Aman Osman” diye feryat ederek kendini yamaçtan aşağı boşluğa bırakarak hayatına son verir..
   O günden sonra bu dağlar Amanos diye anılır...[4]
 
DİĞER VARYANT
 
Yörük köyünde yaşayan güzel bir Yörük kızı olan Gülbahar pazara mal satmaya gelmiş; pazarda başka bir aşiretten olan Osman adlı bir Türkmen genciyle tanışmıştır. Gülbahar ile Osman birbirlerine yıldırım aşkıyla bağlanırlar.  Bundan sonra ikisi de pazarın olduğu her gün pazara gelmekte bir birleri ile buluşmaktadır.  Nihayetinde Şehirli Gülbahar ile Yörük yiğidi Osman evlenmeye karar vermişler. Fakat önelerinde önemli bir engel vardır.  Çükü o dönemde şehirli olanlar obalı olan göçerler ile obalı olan göçer gençler ise şehirlilerle evlendirilmez, yani şehirliler ile göçerler birbirlerine kız alıp vermezlermiş. Çükü şehirli olan obaya, obaya alışan da şehirde yapmazmış.
 
Yörük kızı Gülbahar ile evlenmeyi kesinkes kafaya koyan Osman, Gülbahar ile evlenebilmek için şehirde yaşamaya ve Gülbahar’ın ailesinden de kızı almaya karar verir.  Fakat Osman ‘ın ailesi şehirli kızını almak istemez iken, Gülbahar’ın ailesi de yörük oğlana kız vermeye karşıdır.   
 
Gülbahar’ın ailesi bu büyük aşkın karşısında Osman’a ilk şartı koşmuşlardır. Eğer ailesi ve aşireti şehre yerleşirlerse bir şartımız daha olacaktır derler. Osman önce ailesini ve aşiretini şehirde yaşamaya razı eder. Gülbahar’ın ailesine gidip durumu anlatır.
 
İlk söyledikleri şartın yerine geldiğini gören Gülbahar’ın ailesi Osman’a bir şart daha koşmuşlardır. Karşıdaki dağda derenin önünü kapatan kayayı yerinden söküp ovaya su getirirsen hem ova bereketlenir hem de siz bu ovaya yerleşirsiniz biz de kızımız Gülbahar’ı sana veririz demişler.
 
Bunun üzerine Osman derenin ağzını tıkayan o kayayı yerinden oynatmak için çalışmaya başlar. Gülbahar da her gün umutla beklemekte, Osman başarsın diye dualar etmektedir.  En sonunda yağmurlar yağıp toprak da yumuşatınca kayayı yerinden oynatmayı da başarır. Fakat büyük bir gürültü ile aşağıya yuvarlanan akaya ile birlikte düşerek kayanın altında kalır.
Bunu duyan Gülbahar koşarak Osman’ın başına gelir.  Gülbahar, Osman’ın başında “Aman Osman”, “Aman Osman” diye ağıtlar yakar. Gavurdağlarının adı böylece Amanos kalırken, Osmanın devirdiği kayanın yeri de Yarıkkaya olmuştur. [5]
 
 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar