KategorilerYabancı Roman Özetleri RomancılarJane Eyre Romanı Hakkında Özeti Charlotte Bronte

Jane Eyre Romanı Hakkında Özeti Charlotte Bronte

12.03.2015

İnsan yaratılışı kusurludur! En parlak yıldızların üzerinde bile lekeler vardır."

 

ROMAN HAKKINDA

Eser 19. Yy Victoria döneminin özelliklerini yansıtan dekorlar içinde geçer. Eser bu dönemin en başarılı yapıtlarından biri olmuştur. Eser oldukça yıpratıcı bir çocukluk ve gençlik  devresi geçiren Jane Eyre’nin mutlu bir sona ulaşma kurmaca olayı üzerine inşa edilmiştir.  Jane Eyre, Charlotte Bronte  tarafından 1847'de yazılmış, kadın yazarların ciddiye alınmadığı bir dönemde yazıldığı için eser bir erkek ismi olan “Currer Bell” adıyla yayımlamıştır. [1]

Charlotte Bronte,İngiliz edebiyatında Bronte kardeşler olarak anılan, İngiliz Edebiyatında önemli yerleri olan, eserleri İngiliz ve Dünya klasiklikleri arasında yer alan ( Anne, Emıly Bronte ve Charlotte)  bu üç kız kardeşin en büyüğüdür. [2] İngiliz edebiyatında önemli yerleri olan bu üç kız kardeş o çağlarda kadın yazarların alaka görmemeleri nedeni ile eserlerini takma erkek adları ile yazmışlar,  eserlerinde sadece isimlerinin baş harflerini kullanarak kendilerini belli etmişlerdir.  Nitekim Currer yani Charlotte Brontë’nin “Jane Eyre” adlı eseri ile   “Ellis “ yani Emıly Bronte’nin “Uğultulu Tepeler” adlı romanları İngiliz Edebiyatı’nın klasikleri arasındadır.

Roman farklı sınıftan iki kişi arasındaki bir aşkı ve zor ve mutsuz günler geçiren Jane’nin mutlu sona ulaşması konusunu  toplumda yaşanan dini baskı, sınıf ayrımı ve erkek üstünlüğü temaları  içinde ele almıştır. “ Kadın özgürlüğü ve haklarına sahip çıkan ilk romanlardan biri olarak kabul edilen eser romantizm akımının en önemli örneklerindendir[3]

Eser, Victoria dönemi İngiltere’sinde farklı sınıflarda ve toplum katmanlarında olan birisi erkek diğeri kadın arasındaki aşkı anlatmaktadır. Roman, toplumsal katmanlar arasındaki çelişkileri ve yaşanan sınıfsal ayrımları,   o devirlerde yaşanan dini baskıları, erkek egemen toplumlardaki erkek ayrımcılığı ve üstünlüğünü ortaya koymaktadır.

Bu eser, İngiltere’de 21 Nisan 1816 yılında Thornton şehri West Yorkshire kasabasında doğan Charlotte Bronte  ‘nin [4] kendi yaşamından derin esintiler taşır.  Yazar romanın kahramanı olan Jane Eyre gibi zor bir çocukluk yılları geçirmiş, trajik olaylar yaşamıştır.  Şanssız bir kadının mutlu sonla biten hayatı üzerine kurulmuş olan Jane Eyre’nin romanda yaşadıkları, Charlotte Bronte’nin gerçek hayatındaki birçok olayla benzerlik taşımaktadır.

Eser İngiliz Edebiyatının en başarılı roman örneklerinden biri kabul edilmiş, dahası Dünya Klasikleri arasında da görülmüştür.

Eser ilk gotik roman olarak kabul edilir. Eserin kahramanı Jane Eyre kaba tavırlı, erkeksi görünümlü,  çekici olmayan, hatta çirkin bile sayılabilecek  ama iradeli bir kadındır. Jane Eyre’nin bu profili gotik sanatın izlerini taşıdığı için ilk gotik roman olarak görülmüştür.  “Romanın ana karakteri, zorlu bir çocukluk geçirdikten sonra öğretmen olan ve toplumda kadına yakıştırılan edilgin rolü oynamayı reddeden Jane Eyre'dir. Karakterin hikâyesi, birinci tekil şahıstan anlatılmaktadır.”

Eser pek çok dile çevrilmiş ülkemizde de çok sevilmiş hatta bazı Türk Filmlerine de ilham kaynağı olmuştur. Çok sayıda film, televizyon, müzikal uyarlamaları yapılmış olan romanın çekilen en son filminin yönetmenliğini Cary Fukunaga üstelenmiş,  başrolleri Mia Wasikowska ve Michael Fassbender  paylaşmıştır. [5]Film 2011'de ülkemizde de gösterime girmiştir.

 Uğultulu Tepeler Özeti Emily Bronte

Jane Eyre Romanı Hakkında ve Özeti Charlotte Bronte

Emıly Bronte Hayatı ve Bronte Kardeşler

“Jane Eyre  ” kardeşleri de ölükten sonra yaşlı babası ile yalınız yaşamaya başlayan Charlotte’ye  Londra da bir arkadaş çevresi de kazandırmıştı. Jane Eyre,  romanın yayımcısı sık sık onu ziyaret ediyor, onu Londra’ya davet ediyordu. Ancak Caharlotte birkaç defa gittiği Londra da bir iki haftadan fazla kalamıyor, yaşlı olan babasına bakmayı tercih ediyordu.  Birkaç yıl sonra babasının yardımcısı ile de evlenmiş ancak henüz hamile iken hayata veda etmişti. [6]

 

ROMANIN ÖZETİ

1800 yıllarında Kuzey İngiltere’de yaşayan Jane Eyre’nin anne ve babası ölmüş, Jane de  dayısının yanında  yaşamaya başlamıştır. Jane Eyre on yaşlarında zayıf, çelimsiz bir çocuktur. Fakat dayısı da ölüm döşeğine düşer. Dayısı ölür iken eşinden  küçük Jane’ye bakması için söz alır. Yengesi kocasına söz verdiği için hiç istemese de bu çelimsiz ve çirkin kıza bakmak zorundadır.

Ancak dayısının başka çocukları da vardır.  Evin çocukları olan John, Eliza, Georgiana  evlerine sonradan gelen bu küçük çirkin ve çelimsiz  kızdan hiç hoşlanmamaktadır. Jane bu evde fazlalık olarak görülmekte, kötü kalpli yengesi onu kendi çocuklarından ayrı tutmaktadır. Hatta çocukların Jane ile iletişim kurmaları bile yasaktır.

Çocuklar jane'e bu evde istemediklerini, onun fakir bir akrabaları olduğunu, onlarla yaşamasına izin verildiği için kendilerine minnettar olması gerektiğini sık sık Jane’nin yüzüne vurmaktadırlar. Jane bu aşağılanmalara ve mecburiyete katlanmak zorundadır.

Jane, kendisine yapılan bu hakaretlerden kaçmanın tek yolunu kitaplara sığınmakta bulmuştur. Küçük Jane anne ve babasının ölümü yüzünden düştüğü bu duruma ancak kitap okuyarak dayanabilmektedir. Hakaretlere   katlanmaya çalışan Jane’nin bir gün sabrı taşmış ve isyan etmiştir. Bu isyan sonrasında  yengesi ona ceza verir. Bu ceza Dayısının öldüğü odaya kapatılmak cezasıdır. jane  bu odada anne ve babasının ölümünü de hatırlayarak  odada kâbuslar görmüş ve korkudan hasta olmuştur. Bu olaydan sonra yataklara düşer. Yengesi ise artık bir karar vermiştir.  Jane'i evden atmanın bir çaresini bularak Jane’yi yatılı okula gönderir.
Jane Eyre bu okula başladığında  henüz 10 yaşındadır. Bu okulun bütün ihtiyaçları zengin bir adam tarafından karşılanmaktadır. Fakat bu okuldaki öğrenciler zaman zaman aç kalmakta soğuktan üşümektedirler. Jane de bu sıkıntılara katlanmak zorundadır.

Ama Jane için güzel günler başlamıştır. Okulda kalan diğer sahipsiz kızlarla oldukça iyi arkadaşlıklar kurmaya başlamıştır. Bundan sonraki günleri eskisine  nazaran oldukça huzurlu geçmektedir.

Okuldaki sekiz yılı  acısıyla tatlısıyla diğer arkadaşları ile güzel dostluklar kurarak işte böyle geçer.

Sekiz yıl sonra Jane artık genç bir kız olmuştur. Jane 18 li yaşlarına geldiğinde yatılı okulunda tifüs humması salgını çıkmış Jane’nin en yakın arkadaşları bu humma salgınında ölmeye başlamıştır. En yakın arkadaşı  olan Helen de bu salgın anında ölür.  Okulun  müdiresi  ve herkesin çok sevdiği Bayan Temple de evlenmiş ve okuldaki işini bırakmak zorunda kalmıştır.  Jane kardeşi yerine koyduğu Helen’in ölmesi, Bayan Temple’nin de okuldan ayrılması üzerine derin bir boşluğa düşer. Jane de okuldan ayrılmaya karar verir.

Yıllarca bu okulda öğrencilik yapmış sonunda da öğretmen olmuştur. Jane artık kendi kararlarını kendi veren yetişkin bir bayandır.  Kendini özgür bir kadın  olarak görmeye başlayan Jane, öğretmenlik yapmak için iş ilanları vermeye başlar. Verdiği bu İlana sadece bir cevap gelmiştir. Jane cevaptaki adrese  gitmek için yola çıkar. Adreste yazılı olan Thornfield Konağına gelen jane evin kâhyası Bayan Fairfax ve mürebbiyelik edeceği 7-8 yaşlarındaki küçük  Adela ile tanışır.

Jane bir gün Adela ile kırlarda dolaşmaya çıkmıştır. Bu esnada evin  sahibi olan Bay Rochester ile tesadüfen karşılaşır. Bay Rochester gitmiş olduğu bir seyahatten dönmüştür. Bay Rochester 35 yaşlarında, esmer orta boylu bir adamdır. Bay Rochester, ile Jane sık sık oturup konuşmaya ve sohbet etmey başlamıştır. Bay Rochester ile Jane arasında sıkı bir dostluk ortaya çıkmaya başlar.

"Birçok insanın onu çirkin bir adam sanacağından eminim. Yine de tavrında öyle bilinçsiz bir gurur, davranışlarında öyle bir rahatlık, dış görünümüyle ilgili öyle mutlak bir kayıtsızlık, öyle kibirli bir güven, herhangi bir dışsal çirkinliği gideremeyecek başka erdemleri ve güçleri olduğuna ilişkin öyle güvenli, adeta küstah bir inanç okunuyordu ki, ona bakan, onunla birlikte olan insan ister istemez onun bu umursamazlığını paylaşıyor, hatta bir kusur işleyerek, körü körüne onun güveniyle inancına ortak oluyordu."syf: 271

Jane ile Bay Rochester sık sık fikir tartışmalarına girmekte Jane de bu tartışmalardan çok hoşlanmaktadır.  Fakat buı diyaloglar sonrasında Jane Bay Rocster’e karşı duygularını değişmeye başladığını fark eder. Jane Bay Rocster’e aşık olmuştur. Fakat Jane ‘nin iç dünyasında çok farklı duygular da vardır. Jane hayranı olduğu bu adama kendini layık görememektedir. Bu yüzden de duygularını saklamaya çalışmakta ve içine atmaktadır.

Bay Rochester gururlu, alaycıydı, her tür bayağılık karşısında acımasızdı, ruhunun derinliklerinde bana gösterdiği kibarlığın, birçok kişiye gösterdiği adaletsiz kabalıkla dengelendiğini biliyordum."


syf: 299” Fakat bu konakta  Jane ‘nin pek anlayamadığı  bazı garip şeyler de vardır. Zaman zaman çatrı katından sesler gelmekte nedenini sorduğunda garip cevaplar almaktadır.  Üstelik hiç kimsenin çatıya çıkmasına izin verilmemektedir. Evdeki ahalinin çoğu iyi olmasına rağmen bu konakta da tuhaf şeyler olmaktadır.

Bir gün konağa Bay Rocester’in konukları gelmiştir. Bu konuklar konakta bir kaç hafta kalacaktır. Konukların arasında  Blance İngram  adında çok güzel bir bayan da vardır. Bay Rocester sevgili konukları için konakta eğlenceler düzenlemektedir. Jane ise onlara uzaktan bakmaktadır. Fakat Hizmetliler arasında Bay Rocester ile Bayan Balnce’nin aşk yaşadığı ve her ikinin de evleneceklerine dair duyumlar lamaya başlar. "Bayan İngram gösterişliydi ama samimi değildi. Güzeldi, bir sürü parlak yeteneği vardı ama zihni zayıftı, kalbi karakteri gereği çoraktı. Özgün değildi; kitaplardan okuduğu kulağa hoş gelen sözleri tekrarlıyordu, hiçbir zaman kendisine has bir fikir öne sürmezdi, zaten böyle bir fikri de olmazdı."syf: 373 Bu söylentiler bu konağı evi gibi görmekte olan ve Bay Rocster’e âşık olan Jane’yi oldukça mutsuz bırakmıştır. Jane için kötü günler yeniden başlamış olur.

Yengesinin  uşağı  sürpriz bir şekilde konağa gelerek  yengesinin ölüm döşeğinde olduğunu ve kendisini görmek istediğini söyle. Yengesi hakkında pek de iyi duygular içinde olmamasına rağmen Jane  bu isteğe uymak için izin alarak Yengesinin yanına gitmeye karar verir. Eve geldiğinde  yengesi ölmek üzeredir. Ölüm döşeğinde iken Jane’ye bir mektup verir.  Bu mektup  üç yıl önce amcası John Eyre tarafından Jane’ye gönderilmiştir. Bu mektupta amcası Jane’yi görmek istediğini ve tüm mirasını ona bırakmayı arzu ettiğini yazmaktadır.

Yengesi jane’ye olan nefreti yüzünden  bu mektuptan onu haberdar etmemiştir.  Tüm bu olanlara rağmen Jane yengesini affeder.  Yengesi de bir müddet sonra ölür. Yengesini defneden Jane Konağa geri döner. Konakta onu beklemediği bir sürpriz karşılamaktadır.  Bay Rochester  Jane’ye   evlenmeye karar verdiğini söyler. Bu haberle yıkılan jane, Bay Rocester’e olan  duygularını kısmen de olsa açıklar. Bunun üzerine Bay Rocster  daha büyük bir sürpriz yapmıştır. Bay Rochester bunun üzerine duygularını açması için ona oyun oynadığını asıl sevdiği ve evlenmek istediği kadının kendisi olduğunu söyler. Böylece Jane ile Bay Rocester   evlenmeye karar verir. Düğün kilisede yapılacaktır. Kilisede evlilik yemini edilirken aniden  bir adam ortaya çıkar. Adam  Bay Rochester'ın evlenemeyeceğini çünkü zaten kız kardeşi ile evli olduğunu ilan eder. Bu kadınının deli olduğunu ve Bay Rocster’in bu kadını evinin çatı katına kilitlediğini, bu kadının  çatı katında bakıcısının nezaretinde kilit altında olduğunu ilan eder. Tüm bunların doğru olduğunu anlayan Jane evi terk eder.

Konaktan ayrıldıktan sonra bir kasabaya gelen Jane  bu kasabada iş arar ama bulamaz.  Kapısını son çaldığı evin önüne yığılır Bu ev St John adlı bir adamın evidir. St John onun hikâyesini dinledikten sonra Jane’hi içeri alır Bu evde iki kız daha vardır. Burada St.john ve kız kardeşleri Mary ve Diana ile karşılaşır. Onları kendi kardeşleri gibi seven Jane  bu kasabada  kalmaya bir süre sonra öğretmenlik yapmaya başlar. Bu arada tesadüfen akraba olduklarını keşfeden Jane, amcasından kalan mirası 4'ü arasında pay eder. Hindistan’a misyonerlik için gitmek isteyen St.john,  Jane'e evlenme teklif eder ve kendisiyle gelmesini ister. Ama jane bu teklifi kabul etmez.

Bir gece yarısı Jane uzaklardan gelen bir ses duyar. Birisi ona Jane, Jane diye seslenmektedir. Dışarıya fırlayan Jane etrafa bakar  ama  kimseyi göremez. Oysaki jane kendisini çağıran bu sesin Bay Rochester’in sesi olduğuna çok emindir.

Ertesi gün Jane Bay Rochester'ı bulmak ve ne olduğunu öğrenmek için yola çıkar. Kasabaya ulaştığında konağın yandığını, yangın sırasında Bay Rochester'ın karısının öldüğünü ve kendisinin de karısını kurtarmaya çalışırken ağır yaralandığını öğrenir. Jane, Bay Rochester'ın yeni yaşadığı eve doğru yola çıkar, eve ulaştığında yangında gözleri kör olan ve bir elini kaybeden Bay Rochester ile karşılaşır. Bay Rocseter ona tekrar evlilik telif eder. Jane ise kabul eder. Sessiz sedasız evlenirler. Jane bunun üzerine Bay Rocster’in bakımını da üstlenir. Jane, Bay Rocster’in eli ve gözü olmuştur.

İlk yıl Bay Rocster’in gözleri hiç açılmaz ama  ilk çocukları olacağı zaman gözleri tedavi olmuş ve Bay Rocster ilk oğullarını görmüştür.

KAYNAKÇA


[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/jane-eyre-romani-hakkinda-ve-ozeti-charlotte/84587

[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/emily-bronte-hayati-ve-bronte-kardesler/147513

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Jane_Eyre

[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/jane-eyre-romani-hakkinda-ve-ozeti-charlotte/84587

[5] https://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/yazar-31285-jane-eyre-jane-eyrein-asiri-acikli-hik%C3%A2yesi.html

[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/charlotte-bronte-hayati-ve-bronte-kardesleri/147515

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da