Bİr anfora üzerinde Krezus, Louvre Müzersi- Paris
Karun- Krezüs - Edebiyatımızda Karun ve Hazinesi
Osmanlıca yazılışı; Karun : قارون
Osmanlıca sözlüklerde Kârun, “ benî israil'de zenginliğiyle meşhur olan bir insan” olarak hatalı ve eksik olarak tarif edilir. Çünkü , eskilerin mantığında ve bilgisinde Lidya ve Lidya kralı yoktur.
Karûn (Krezüs). Batı dillerinde “Kroisos (Krezüs) gibi zengin” bizim dilimizde ise "Karun kadar zengin" “Kārun kadar malı olmak” deyimleri ile karşımıza çıkan Karun, eski metinlerde zenginliği, hazinesi, definesi; zenginliği ve cimriliği ile birlikte ele alınan simge bir kişiliktir. Edebiyatta daha ziyade kinayeli olarak kullanılmış Kârun derken, çok zengin olduğu kast edilmiştir.
Tarihi kimliği ile Karun, zenginliği ve dillere destan defineleri ile bilinen, altın ve maden işçiliğinde çok ileri düzeyde bir Ege uygarlığı olan Lidya’nın son kralı, MÖ. 560 ile 546 yılları arasında Lidya Kralı olan ( Kroisos – Karun) Krezüs’tür.
“Şahin Krallar” Mermnad hanedanının son kralı olan Krezüs babası Alyattes’ten sonra Lidya tahtına geçmiş, İyonya’da Yunanlıları yenmiş, Ephesos’u (Efes) ve diğer kentleri alarak İyonya’nın fethini gerçekleştirmiş, bu nedenle çok büyük bir zenginliğe de sahip olmuş bir kraldır.
Yunanlılar ve İyonyalılara karşı kazandığı zaferlerden sonra Krezüs, ortaya çıkan Pers tehdidinden kurtulmak için Egedeki ada devletleri, Makedonyalılar ve Babilliler ile ittifaklar kurmuş tur. Mısır ve Spartalılardan paralı askerler de toplayarak Perslerden önce davranıp Kapadokya’ya saldırmıştır. , Pteria’da yapılan ve iki tarafın da kazanamadığı savaştan sonra Krezüs, yeni ve daha güçlü bir ordu kurmak için başkenti Sardes’e dönmüş, fakat elini çabuk tutan Pers Kralı Kyros, ani bir saldırı ile ve on dört gün süren kuşatma sonrasında Sardes’i ( Saliihli) ele geçirerek Krezüs’ün ve Lidyalıların sonunu getirmiştir.
Meşhur Midas ile de ünlü olan Paktolos Irmağı (Tabak Çayı) nın her iki yakasında altın ve gümüş işleyen kuyumcularla dolu olan Sardes tüm zenginliği ile Perslerin eline geçmiş, Karun’un definesi ve zenginliği dışında esamesi kalmamıştır.
Krezüs'ün gerçek hazineleri- Uşak Müzesi
DİVAN EDEBİYATINDA KÂRUN
Kârun, Kutsal Kitaplar ’da da adı geçen bir kişidir. Tevrat’a göre Karun (Korah) Firavun’un bakanlarından biridir. Tevrat’a göre Karun ( Korah) İsrailoğulları’na çok zulüm etmiş, Musa’ya karşı çıkmış zenginliğinden dolayı büyük bir kibre kapılmıştır.
Karun’un adı Kur'ân-ı Kerîm'de Firavun ve veziri Hâmân ile birlikte anılır [1] (el-Kasas 28/76, 78, 81; el-Ankebût 29/39; el-Mü’min 40/23-24) [2] ( bkz Firavun Divan Edebiyatında Firavun Tasavvuru - Haman Kimdir Haman Firavun ve Hz. Musa - Musa Peygamber Hayatı Mucizeleri )
İslami ve Yahudi kaynaklarına göre Karun; Firavun ’un nazırı, diğer bir rivayete göre Hz. Mûsâ ’nın çok zengin, cimri ve zalim bir akrabasıdır. Karun’un hazinelerinin anahtarını bile ancak güçlü ve kuvvetli, kırık iki pehlivan taşıyabiliyordu. Musa Peygamber ,ona ilm-i simyayı öğretmiş, dokunduğu her şeyi altına çevirmeyi öğrendiği için çok büyük bir servet elde etmiş; ama bu büyük servetine rağmen zekât vermediği için Hz Musa tarafından uyarılmış; servetinden binde birini zekât vermeye söz verdiği halde bu sözüne uymamıştır. Rivayetlere göre de bu olay akabinde Musa Peygambe 'in bedduası sonrasında tüm servetiyle birlikte toprağa gömülmüştür.[3]
Onun hazineleri kıyamete kadar batmaya devam edilecek diye bilinir. Bu nedenle onun hazinelerine dahme-i Kârun da denilmektedir. [4]
Cihanda dahme-i Kârun’a döndü nakd-i kerem
Fakîre aks-i keremdir kerem bu esnada Yenişehirli Beliği
Karun’un " Genc-i Kārûn, mâl-i Kārûn” Genc-i Revân" denilen sayısız hazinesi vardı ve her gittiği yere hazinelerinin anahtarlarını da birlikte götürdüğü rivayet edilmiştir. ( bkz Genc ve Genc-i Hızır - Hazine ve Hızır )
Karun, edebiyatımızda; zenginliği, cimriliği, zekât vermeyen kimliği, “ilâhî kudret karşısında o kadar servetin, mal ve mülkün hiçbir işe yaramaması, aksine sahibinin helâkine sebep olması” yönleri ile le alınmıştır.
Karûnları müflis etdi bu reng
Gösterdi nice cüvâna nîreng Osman Nevres
Kâni olmazlar cihanda olsalar Karûn-ı vakt
Ağniyânın tîre kalbinden gınâ eksilmede Rûhî
Uğradı cümlesi hışm u hatara
Mâl-i Kārun gibi geçti yere Taşlıcalı Yahyâ
Tecrîd ile felekte oldum Mesîh-i sânî
Mâliyle yere geçsin Kārûn’a minnetim yok Fakîrî,[5]
Şu denlü la’l ile yâkût u zer tahsil idüpdür kim
Zemînün farkı yok Kârûn ile Hâce Mezellâkdan Zati
Cevher-i 'ışk Muhibbî sana sermâye yiter
Almazam mâlını birhabbeye ben Kârûnun Muhibbi
Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda Kul Himmet
KAYNAKÇA
[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/haman-kimdir-haman-firavun-ve-hz-musa/107203
[2] Ömer Faruk Harman, KARUN, TDVİA cilt: 24; sayfa: 520
[3] İskender Pala, Karun , Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, s. 271
[4] A. Tlata Oany Eski Edebiyatta Mazmunlar, MEB 1996- s. 307
[5] Ömer Faruk Harman, KARUN, TDVİA cilt: 24; sayfa: 520